KAYBETTİĞİMİZ EKONOMİK DEĞERLER
Hayvancılık ve Yüncülük Sektörü-5-
Yüncülük sektörünün vizyonunu, bugünkü durumunu Doğu Anadolu Sanayici ve İşadamları Derneği (DOSİAD) Başkan Vekili Yusuf Kocabeyoğlu’yla ele aldık.
Sektörün açmazdan sıyrılabilmesi mümkün müydü?
Ne olmuştu da istihdam üreten, il esnafına mali destek sağlayan yüncülük sektörü unutulmaya yüz tutmuş ve eski cazibesini yitirmişti?
Sorunu, “teknolojik gelişmelerle yüncülük sektörünün uzlaşamamış olması” şeklinde değerlendirmek mümkün. Ama yeterli değil.
TEKNOLOJİ VE GELENEKSEL EL SANATLARI
Geleneksel Türk El Sanatları’nın en önemli kaynağını oluşturan yünün cazibe yitirmesinde tek başına teknolojik yenileşmeyi baş aktör olarak göstermek bizce soruna çözüm arayışından kaçmak anlamına geliyor.
El sanatlarının, hele geleneksel el sanatlarının teknolojik gelişmelerle paralellik sergilemesi hem mümkün değil, hem de işin manasına ters düşüyor.
O zaman akla şu soru geliyor: “Yüncülük sektörüne yön vermesi gerekenler geleceği iyi okuyamadılar da sektör bu yüzden mi gerileme sürecine girdi?”
Bu suale konuyla ilgili detaylı araştırma yapan bir gazeteci olarak “evet” demekten başka yol bulamıyorum.
Bu aynı zamanda bir “ufuksuzluk sorunu.”
SORUN: VURDUMDUYMAZLIK…
Kırsal kesimde geçim kapısı olan, el sanatlarını besleyen ve ciddi bir biçimde istihdam imkanları sunan bir sektör bizce ciddi bir vurdumduymazlık eseri olarak ihmal edilmiş ve kaybedilme sürecine terk edilmiştir.
YÜN, YAŞAMA ÜSLUBUMUZUN ARGÜMANIDIR
DOSİAD Başkan vekili Kocabeyoğlu, Yüncülüğün Erzurum’da yaşama üslubunu nitelendiren ve biçimlendiren bir olgu olduğunu vurguluyor. Diyor ki: “Yünle yaşamak bizim üslubumuzdur. Yatağımızdan yorganımıza paltomuzdan kazağımıza, halımızdan oturma grubumuza kadar her şeyde yün hakimdir. Akdeniz Bölgesinde Pamuk esastır. Bizim yünle ürettiğimiz ve ifade ettiğimiz her türlü kültürel değer o bölgede pamukla şekillendirilir. Akdeniz Bölgesi pamuğu iyi pazarlamış, onunla istihdam oluşturmuş ve bölgeye katma değer sağlamıştır. Üstelik bu dönem oldukça zorlu olmuştur. Yani pamuk yünle savaşmış. pamuğu seslendirenler işi ciddi tutmuş; Yünü temsil eden aktörler ise bu gelişme karşısında hiçbir çaba sarf etmemişlerdir. Neticede pamuk yünü geride bırakmıştır.”
PAMUK VE YÜN MÜCADELESİNİ KAYBETTİK
Pamuğun bir bitkisel ürün olduğunu yalnız tekstilde kullanıldığını yünün ise başlı başına çok büyük ekonomik değer ifade ettiğini kaydeden Kocabeyoğlu şunları aktarıyor: “Yün elde etmeniz için koyun yetiştirmelisiniz. Bunun et, süt ve deri gibi yan ürünleri de var. Koyunun bakımı, yünün elde edilmesi, işlenmesi, mamul hale getirilmesi sonra giysi, sergi eşyalarında kullanılması bir ekonomik zincirdir. Bunun her safasında onlarca insanın istihdamı söz konusudur. Yani yüncülük başlı başına bir iş, ekmek kapısıdır. Biz Yüncülük sektörünü ihmal etmekle aynı zamanda işsizliğe yol açtığımızın, göçü tetiklediğimizin farkında olamadık ne yazık ki.”
KÜLTÜREL YİTİM
“Yünün birde kültürel değeri var ki o bizce ekonomik değerinden öndedir” diyen Kocabeyoğlu şunları kaydediyor: “Erzurum’da özellikle kırsal kesimde halıcılık çok yaygındı. Olur, Şenkaya, İspir, Karaçoban gibi ilçelerimizde hemen her köy evinde bir halı tezgahı bulunurdu. Emin olun, buralarda el emeği göz nuru ile işlenen halılar saf yünden olduğu için, bugün el halıcılığında marka haline gelen Isparta, Bünyan, Heleke, Demirci halılarından daha üstün konumdaydı. Bunların boyaları da organikti. Bakın bugün yiyecekten ev eşyalarına kadar bir “Organik tercih” dönemi başladı. Herkes Doğal olanı tercih ediyor. Zira sağlık her şeyden önemli. Biz yüncülük sektörüyle hem ile hem bölgeye ve hem ülkeye organik ürünler sunuyorduk. Belki organik olması gibi özel bir seçim yoktu, bilmiyorduk ama doğrusunu yapıyorduk. Şimdi organik ürünler giysi ve sergi piyasasını tercihi haline geldi. Ama ne yazık kİ biz organik hayvancılığı dolayısıyla yüncülüğü terk ettik ve ihmale uğrattık. Kaybımız hem ekonomik hem de kültürel bakımdan çok büyüktür.”
YÜNCÜLÜK VE ÇÖZÜMSÜZLÜK
Kocabeyoğlu’na bu olumsuz tablodan katma değer üreten bir boyuta geçmek mümkün müdür? Diye soruyoruz; “Elbette” diyor ve ekliyor: “Erzurum’un temel sorunlarına bakalım. İki sorun çıkıyor karşımıza. Biri işsizlik diğeri ise göç. Erzurum gayri safi milli hasılaya katkı oranı bakımından ülke sıralamasında 62. durumda. Bu şu demektir, Erzurum kendine de ülkesine de yeterli fayda üretmiyor. Meralarımız var otlaklarımız var, kanal kaynaklarımız var. Birde en önemlisi diğer bölgelerde olmayacak düzeyde bir hayvancılık tecrübemiz var. Şimdi bütün bunları birleştirir yüncülük odaklı hayvancılığı geliştirirsek Erzurum, bu iki sorundan kısmen de olsa sıyrılacak ve üreten bir il olacaktır. Mesele bu sektöre öncelik tanımak ve kırsal kesimde hayvancılığın getirilerine yönelik bir bilinç uyandırmaktır.”
2011 TARİHİ FIRSATTIR
Erzurum 2011 Üniversite Kış Olimpiyatlarını yüncülük sektörünün gelişmesi adına bir fırsat olarak niteleyen Kocabeyoğlu şu ilginç tespit ve önerilerde bulundu: “Bakın önümüzde tarihi bir fırsat var. 2011’le başlayacak süreçte yüzbinlerce Avrupalı turizm için Erzurum’a gelecek. Avrupa artık gıdada, giyimde ve diğer ihtiyaç maddelerinde organik olana yönelmiş durumdadır. Önümüzdeki 4 yılı iyi değerlendirebilirsek ve yüncülük sektörünün ortak bir bilinç uyandırarak ve yatırımlara yönelerek ifade edebilirsek, kış turizmi aynı zamanda hayvancılığında diriliş dönemi olacaktır. Avrupa’dan gelen turistlere organik et sunacaksınız, süt sunacaksınız, halı sunacaksınız, eldiven kazak sunacaksınız ve böylelikle Avrupalılar için bir Pazar oluşturacaksınız. Bunun sonraki süreci Erzurum’un yüncülük sektöründe marka olmasıdır. Alın size bir istihdam kapısı.”
Kocabeyolu’nun tespitlerine katılmamak mümkün değil.
O iyi bir Erzurumlu ve üst düzeyde bir sivil kitle örgütünün temsilcisi.
Sayın Vali Celalettin Güvenç’in her fırsatta seslendirdiği gibi hayvancılığın bölge ve il için ekonomik kalkınma reçetesi olduğunu vurguluyor.
ERZURUM TÜCCARININ “MALI” NEDİR?
Yeri gelmişken Kocabeyoğlu’nun ilginç bir tespitini de aktaralım. Diyor ki Kocabeyoğlu: “Her ilin bir ticaret markası var. Yani her il tüccarı kendinden olan bir değeri pazarlıyor. Gaziantep, Niğde, Kahramanmaraş, Malatya tüccarından bahsederken bunların aynı zamanda kendi illerinden bir değeri ifade ettiklerini biliyoruz. Yani çağrışım böyledir. Peki Erzurum tüccarı dediğimiz zaman Erzurum’la ilgili hangi değeri aklımıza geliyor? Olay şudur Erzurumlu tüccar dediğimiz zaman size çağrışım yapacak bir üründen söz edemiyorsunuz. Ticaret vizyonumuzun sönük olma nedenlerinden biriside budur. Tüccarımızı tarif ederken neyin tüccarı olduğunu söyleyemeyiz. Bizim tacirimiz imalat sanayinin ara ürünlerini alıp satıyor. Bakın hayvancılığı geliştirsek yüncülük sektörünü ayağa kaldırsak bizim tüccarımız tarif edilebilecek hale gelecektir. Alın size katma değer.”
Kocabeyoğlu’na değerli görüşleri için teşekkür ediyoruz.
Araştırma dizimizin gelecek bölümlerinde ETSO’nun Değerli Başkanı Muammer Cindilli’nin ve Tarım İl Müdürü Bektaş Erdoğan’ında tespitlerini aktaracağız.
Biz ERZURUM gazetesi olarak bu sektöre bilinç ve vizyon kazandırmakta kararlıyız. Umudumuz çabalarımızın ekonomik çarelerce sahiplenmesi ve desteklenmesidir.
ARAŞTIRMA: Mahmut AKDAĞ
[email protected]