ERDOĞAN GÜNDEMİ DEĞERLENDİRDİ
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'ye milletin hukukunu ayaklar altına alan çetelerin sirayet edemeyeceğini belirterek, "Hükümet politikalarının çeteler eliyle, mafya eliyle, gizli senaryolarla, kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar, böyle bir gayretin içine girenler, karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulunlar, AK Parti iktidarını bulurlar" dedi.
PINARHİSAR’DAN BAŞBAKANLIĞA
Başbakan Erdoğan, AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde bir konuşma yaptı. Erdoğan, 26 Mart 1999 Cuma günü Pınarhisar Cezaevi'ne gidişinde yaşadıklarını anlatarak başladığı konuşmasında, o gün yaptığı konuşmada 'bunun bir veda olmadığını' söylediğini hatırlattı. Umudunu bir an olsun yitirmediğini belirten Erdoğan, bir an bile bu hizmet yolculuğunun inkıtaa uğrayacağını, kesintiye uğrayacağını düşünmediğini söyledi. Erdoğan, bir bile karamsarlığa kapılmadığını ve bir an bile başını öne eğmediğini
belirtti. Başbakan Erdoğan, Pınarhisar Cezaevi'nde merhum Necip Fazıl Kısakürek'in dizelerinin hislerine tercüman olduğunu belirterek, şu dizeleri okudu:
"Dua dua, eller karıncalarmış
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
İplik ki incecik, örer boşluğu
Ana rahme zahir şu bizim koğuş
Karanlığında nur, yeniden doğuş
Sesler duymaktayım: davran ve boğuş
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin
Mehmed'in sevinin başlar yüksekte
Ölsek de sevinin, eve dönsek de
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir."
26 Mart 1999 günü Üsküdar'da "Bu şarkı bitmez" dediğini belirten Erdoğan, o şarkının da bitmediğini kaydetti. İstanbul'da yükselen o şarkının milyonlarca insanın söylediği kardeşlik türküsüne dönüştüğünü belirten Erdoğan, "İstanbul'da söylenen o şarkı milyonlarca insanın söylediği Özgürlük Marşına dönüştü. O şarkı bütün Türkiye'yi sardı. O şarkı topyekün bütün milletin terennüm ettiği bir şahesere dönüştü" dedi.
"BİZ BİRLİKTE TÜRKİYE'YİZ"
AK Parti'nin bizatihi milletin partisi olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu parti, bu hareket ve bu kadro milletin rotasından başka rota tanımadı, bundan sonra da tanımayacak. Bu partiye toplumdan kopuk olan elitler yön belirleyemez. Bu partiye küçümseyerek bakan seçkinler rota çizemez. Bu partiye milletin hukukunu ayaklar altına alan çeteler sirayet edemez. Zira üzerimizdeki yüz aziz milletin yüküdür. Üzerimizdeki emanet topyekün milletin emanetidir. Biz bu yükü yere düşürmedik, bundan sonra da
düşürmeyeceğiz. Biz bu emanete helal getirmedik, Allah'ın izniyle bundan sonra da helal getirmeyeceğiz. Dikkat edin, iktidarda bulunduğumuz 7 yıl boyunca, üzerimizdeki bu emaneti düşürmek isteyenler oldu. Milletin iradesini gölgelemek, milletin arzu ve taleplerini çiğnemek isteyenler oldu. Bizi demokrasi yolundan, ilerleme yolundan, kalkınma yolundan alıkoymak isteyenler oldu. Tahriklere, provokasyonlarla, kirli senaryolarla Türkiye'yi karanlık mecralara sevketmek isteyenler oldu. Hiçbirineboyun eğmedik, prim vermedik. Dik durduk, boynumuzu bükmedik, başımızı öne eğmedik. AK Parti'nin aklığına asla ve asla gölge düşürmedik" şeklinde konuştu.
3 Kasım 2002'nin Türkiye için bir milat olduğunu belirten Erdoğan, bu tarihten itibaren Türkiye'de siyaset tarzı, yönetim anlayışı, demokrasinin standardı, devlet-millet kaynaşmasının köklü şekilde değiştiğini vurguladı.
MİLLET İRADESİ VURGUSU
Millet iradesinin seçimlerin dışında bir yolla değiştirilebileceğine inananların artık karşılarında milleti bulacaklarını kaydeden Erdoğan, şunları kaydetti: "Demokrasinin ertelenebileceğini, zafiyete uğratılabileceğini vehmedenler, karşılarında milleti bulurlar. Hükümet politikalarının çeteler eliyle, mafya eliyle, gizli senaryolarla, kirli ilişkilerle şekilleneceğine inananlar, böyle bir gayretin içine girenler, karşılarında hukuku bulurlar, milleti bulunlar, AK Parti iktidarını bulurlar. Hani, İstiklal Marşı'nın şairi diyor ya: 'Cehennem olsan gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol hak yoludur, dönme bilmez yürürüz."
MİLLETİN GÜCÜ
AK Parti'nin aziz milletten aldığı güçle Türkiye'yi daha ileri bir demokrasi haline getirmeye kararlı olduğunu belirten Erdoğan, AK Parti'nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirlediği muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaya kararlı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Cumhuriyetimizin temel nitelikleri olan demokrasiden, laiklikten, sosyal devletten ve hukuk devleti anlayışımızdan taviz vermeden, ülkemizi, milletimizi ve devletimizi yüceltmeye devam edeceğiz" diye konuştu.
Demokrasi tarihi boyunca Türkiye'de iktidarların 2-3 yıl gibi çok kısa süreler içinde yıprandığını, heyecanını kaybettiğini, yozlaşma ve yolsuzluk batağında çırpınır hale geldiğini vurgulayan Erdoğan, siyasetin millete hizmet etmenin, millete hizmetkar olmanın, milletin derdiyle dertlenmenin, milletin meseleleriyle meşgul olmanın değil, 'acı ama gerçek' olarak çıkar sağlamanın, rant sağlamanın, güç devşirmenin aracına dönüştüğünü dile getirdi. Siyasetin amacını, iktidara gelerek, iktidarın imkan ve fırsatlarını kullanmak olduğunu zannedenlerin kişisel ihtiraslarla, münferit menfaat arayışlarına esir olmaktan kurtulamadıklarını belirten Erdoğan, AK parti'nin 'her şeyin temeli insandır, siyaset de insanın huzur ve mutluluğu, refah ve esenliği için yapılmalıdır' diyerek siyasetin amacını yeniden belirlediğini söyledi. Erdoğan, "Artık siyasetin amacı belli kişi ve partilerin geleceğini garanti altına alma uğraşı olmaktan çıktı. Artık tüm partilerin, tüm kurumların, tüm sistemin ancak ve ancak insanın huzuruna, mutluluğuna, refahına odaklanması gerektiğine inanan bir siyasi anlayış iktidara geldi. Siyasetin amacı toplumun umumi menfaati oldu. Adaletin tam anlamıyla tesis edilmesi oldu. Her bireyin temel hak ve özgürlüklere kavuşması oldu. Değeri olmayan, idealleri olmayan, ahlaki amacı olmayan bir siyaset bizim kitabımızda yer bulmaz. AK Parti hizmet siyasetinin, birlik siyasetinin, insan odaklı siyasetin yegane adresidir" şeklinde konuştu.
"YOLSUZLUKLARA GÖZ YUMMAYACAĞIZ"
'İnsanı yücelt ki devlet yaşasın' diyerek yola çıktıklarını belirten Erdoğan, siyasetle millet arasındaki, iktidarla halk arasındaki, devletle vatandaş arasındaki uçurumun her gün biraz daha büyümesine rıza gösteremeyeceklerini söyledi. Erdoğan, bunun için sosyal bir restorasyon düşüncesiyle devlet-millet kaynaşmasını sağlamanın, yıpranan ilişkileri güçlendirmenin, yıkılan güveni yeniden tesis etmenin gayreti içinde olduklarını belirtti. Başbakan Erdoğan, yolsuzluklara, usulsüzlüklere göz yummadıklarını
ve bundan sonra da göz yummayacaklarını belirterek, şunları kaydetti:
"AK Parti'de yozlaşma bekleyenler beyhude beklerler. AK Parti'de yıpranma bekleyenler beyhude beklerler. AK Parti'de yorgunluk, bıkkınlık, heyecansızlık, durgunluk bekleyenler beyhude beklerler. Meyve veren ağaç taşlanır. 7 yıl boyunca, türlü iftiralara, türlü karalama kampanyalarına, asılsız ithamlara maruz kaldık. Her birini alnımızın akıyla aşmayı başardık. Bize hile yapanlar, kendi hilelerine aldandılar. Bize tuzak kuranlar, kurdukları tuzaklara kendileri düştüler. AK Parti iktidarın eritici gücünü,
yozlaştırıcı etkisini, yıpratan özelliğini tersine çevirdi. Kimliğinden, felsefesinden, ideallerinden asla kopmadan, hak ve hukuktan asla uzaklaşmadan, Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatlerini korumaktan asla vazgeçmeden iktidarda nasıl büyünebileceğini, nasıl ayakta kalınabileceğini gösterdi. Girdiği 4 seçimden de birinci parti olarak çıkarak, istikrarı önce siyasetten başlattı."
DEMOKRATİK AÇILIM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin belli illerinde, belli bölgelerinde varlık gösterebilenlerin, Türkiye'nin tamamına hitap edemeyenlerin Türkiye'yi bir bütün olarak ele alamayanların Kürt sorununa çözüm üretemeyeceklerini belirterek, "Türkiye'yi zihinlerde, siyasetlerinde, teşkilatlarında bölenler, bizi Türkiye'yi bölmekte itham edemezler" dedi. Erdoğan, demokratik açılım konusunda son derece halis ve samimi hislerle yola çıktıklarını da ifade ederek, açılımı önce Meclistetartışacaklarını, sonra da tüm Türkiye'yi dolaşarak vatandaşlara anlatacaklarını kaydetti.
MİLLİ BİRLİK
Başbakan Erdoğan, AK Parti 3. Olağan Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada demokratik açılıma da değindi. Erdoğan, 72 milyon vatandaşın her birinin bu ülkenin asli unsuru, vazgeçilmez temel taşı olduğunu belirterek, her birinin bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu vurguladı. Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu ülkenin tarihinden, Ahmet Yesevi'yi, Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Pir Sultan'ı, Hacı Bayram Veli'yi çıkartmaya kalkarsanız, onları görmezden gelirseniz, onları yok sayarsanız bu ülke öksüz, yetim, köksüz kalır. Yunus Emre'siz bir Türkiye dilsiz kalır. Mevlana'sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen, dinlemeyen bir Türkiye türküsüz kalır. Tatsoy Efendi'yi yok sayan Türkiye'nin besteleri yarım kalır. Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca'nın hasretiniçekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen bir Türkiye'nin şarkıları eksik kalır. Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır. Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz, etmezsiniz Ama Ahmedi Hani'siz, Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır. Biz bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye'yiz. İşte AK
Parti'yi bir Türkiye partisi yapan bu kucaklayıcı tavrıdır. AK Parti'yi Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinde birinci parti yapan engin gönüllü bakış açısıdır. Mevlana'ya kulak verdik, 'Gel ne olursan ol gel' dedik. Hacı Bektaş-ı Veli'ye kulak verdik, 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım' dedik. Pir Sultan Abdal'a kulak verdik, 'Gelin canlar bir olalım' dedik. Yunus'a kulak verdik, 'Gelin tanış olalım' dedik. Kimseyi Sünni olduğu için değil, kimseyi Alevi olduğu için değil, Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Tatar, Abaza, Arap, Roman, Musevi, Rum, Ermeni olduğu için değil; herkesi insan olduğu için sevdik."
Türkiye'nin hamurunda dışlamak ve ötekileştirmek olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Geçmişte yapılan yanlışlar varsa bunları bir kenara koyalım. Bunu bir milat kabul edelim. Bu topraklar Anadolu'dur, bu topraklar anaçtır, bu topraklar ana kucağı gibi herkese sevgiyle merhametle kollarını açar" dedi.
Mutlak hürriyetin, mutlak özgürlüğün tesisinin ancak herkesin kendini emniyette hissetmesi ile mümkün olacağına vurgu yapan Erdoğan, güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten, hürriyetin olmadığı yerde emniyetten söz edilemeyeceğini kaydetti. Siyasetlerini bu iki denge üzerinde inşa ettiklerini belirten Erdoğan, onun için de bugüne kadar etnik ayrımcılık yapmadıklarını, yapmayacaklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, "Dinsel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bölgesel ayrımcılık yapmadık, yapmıyoruz,
yapmayacağız. Bütünleştirici, birleştirici, kaynaşmış bir Türkiye istiyoruz. Bunu başarmak bizim elimizde" şeklinde konuştu.