TEŞEKKÜRLER MİLLİYET’E
Türkiye’nin büyük basın kuruluşlarından biri olan Milliyet Gazetesi’nde “Doğu'da ikinci balayı” adını taşıyan bir yazı dizisiyle “Erzurum 2011” süreci anlatılmaya başlandı. Ercan Güven, Murat Ağca tarafından hazırlanan görüntüleri de, Uğraş Özyurt tarafından yapılan araştırma dizisi Erzurum’da memnuniyetle karşılandı. Erzurum’un Kış Turizmi ve oyunları alanında b.ir dünya markası olma öyküsünün anlatıldığı araştırma yazısının giriş bölümünde:”
2011 Üniversite Kış Oyunları'na ev sahipliği yapacak Erzurum, Doğu'nun umudu oldu. Vali, belediye başkanı, rektör ve spor teşkilatı el ele verip, yarının yıldızlarını yetiştirmek için şimdiden kolları sıvadı” ifadelerine yer verildi.
ERZURUM, CUMHURİYETİN KURUCU İLİ
Milliyet Gazetesi’nde neşredilmeye başlanan “Doğu’da İkinci Balayı” araştırma dizisinde
“Talih Kuşu Anadolu'ya nasıl kondu?” başlığı altında, Erzurum’un Türkiye Cumhuriyet tarihindeki önemi vurguladı ve il Cumhuriyeti kuran Şehir olarak tanımlandı.
Bu bölümde şunlar kaydedildi:
“88 yıl önce Dünya Tarihi'nin kırılma noktalarından birine ev sahipliği etmişti Erzurum.
Sıcak bir Temmuz günü başlayıp Ağustos'a taşan Kongre'yi, Mustafa Kemal düzenliyordu.
Erzurum ilkti...Suya atılan taş kadar küçük halka büyüyecek, tsunami olacak ve emperyalizmden yıkayacaktı Anadolu'yu. Bin yılların Erzurum'unda, her yaşanan olaya tanıklık eden Çifte Minareli Medrese tepeden seyrediyordu olan biteni.
Bir çift göz gibi. Taa 1253'den beri...Yıl 2007.
88 senedir Erzurumlu'yu böyle coşkulu görmedi Çifte Minare. Böyle ümitli... Böyle istekli.
Bu kez kurtarılması gereken bir vatan falan yoktu çok şükür.
Lakin, Erzurum'dan başlayarak Doğu'nun doğumdan kayakçı, atadan kızakçı gençliğine bir fırsat doğmuştu 88 senedir ilk kez...
Sıra onlardaydı.
Madem ki, 2011 Üniversite Kış oyunları alınmıştı... Madem ki, Avrupa'nın en modern tesisleriyle donatılacaktı Erzurum... Yarışacak gençlere de ihtiyaç vardı.
Artık "resmen" sporcuydu hepsi.
Peki, yaşını başını almış babalara, teyzelere ne oluyordu? Ekmek peşindeki esnaf, sefaletin kıyısındaki inşaat işçisi, memuru, dar gelirlisi ne yapacaktı ki Üniversite oyunlarında?
Erzurumlu'nun "kurtuluş"u hisseden antenleri, kromozomlarının sarmalındaydı.
88 yıl önce, 1919 yılındaki ümitsizlik ortamındakine benzer sinyaller alıyordu antenler.
Bir tür kurtuluş...
Bu kez düşman parasızlıktı.
İlgisizlikti.
İmkansızlıktı.
Ümit ateşi düşmüştü karların üzerine... Eritmiyor, aydınlatıyordu.
Çifte Minare bile biraz daha dikelmişti sanki.
2011 ikinci milattı.
Avrupa Birliği'ne gitmek ne ki!
Doğu'nun önünde somut bir fırsat vardı... Demeçsiz, vaatsiz, tarihi belli bir fırsat.”
BALAYI KISA SÜRMEMELİ
“Doğu’da ikinci Balayı” Yazı dizinin ilk bölümünde Kış Turizmi ve Sporları konsepti çerçevesinde imar ve yatırım mecburiyetine değiniliyor. Bu bölümde özetle şunlar belirtiliyor:”İmar ve yatırım mecburi. İlgi ve alaka kaçınılmaz.
Bilenler bilir; Doğu insanında bir çok nesil böyle fırsatla karşılaşamaz. Tam tabiriyle "balayı" yaşanıyor Erzurum'da ve Doğu'da.Heyetler, Bakanlar, Medya gelip gidiyor.
İnşaatçılar kazmalarını küreklerini temizliyor.
Taksiciler İngilizce kelimeler ezberliyor.
Lokantalar yabancı dil bilen personel peşinde.
Dile kolay; Erzurum'a girecek sıcak para çeyrek milyar dolar.
Sporculara gelince...
"İhtiyaç duyulmanın dayanılmaz keyfini" yaşıyor onlar.
Onlar ki, denizde balık kadar kalabalıklardı ve bugüne dek yok sayılıyorlardı.
İlk defa gündelik ulaşım aracı olmaktan çıkacak kayak.
Var olduklarının farkına varılacak.
Onlar, bu keyifle Çifte Minareli Medrese'nin sekiz asırlık bilgeliğine dayıyorlar sırtlarını.
Madem ki, herşeyin tanığı o...
Hepimiz tarih olduğumuzda, Çifte Minare hatırlayacak bu günleri.
Tek korkuları var:
Balayının kısa sürmesi.”