SAĞLIK BAKANI AKDAĞ:
"AİLE HEKİMLİĞİ ÇAĞDAŞ BİR SAĞLIK HİZMETİDİR"
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, aile hekimliğine muhalefet edenleri anlamanın zor olduğunu belirterek, "İdeolojik bakış açısıyla meseleye yaklaşanlar, 'Türkiye için Küba'daki sistem uygundur' diyenler açısından yapabileceğimiz bir şey yok" dedi.
Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, on yılların yetim alanı olarak nitelendirdiği sağlıkta; ciddi, orjinal, yerli, dinamik 'Sağlıkta Dönüşüm' adı verilen bir program başlattıklarını, programın en önemli ayaklarından birinin de "Aile Hekimliği" olduğunu ifade etti.
1960'larda kurulan sağlık sisteminin o günün şartları içerisinde, kırsalı geniş olan Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre belirlenerek tanzim edildiğini hatırlatan Akdağ, "Bir sağlık ocağında çalışan ebelerin at, merkep sırtında giderek hizmet etmesi söz konusuydu. Türkiye değişiyor. O günün Türkiyesi'nde bugünkü kayıt imkanları da yoktu. Hakikaten bir hekim, yalnızca bireysel anlamda vatandaşa hizmet etmenin yanı sıra Çevre, Tarım Bakanlığı elemanlarının gördüğü hizmetleri yerine getirmek zorundaydı" diye konuştu.
Bakan Recep Akdağ, 10-15 sene önce 'Demir Perde' ülkelerindeki yönetimlerin yerini özgürlüğe doğru değiştirmeye başladığı andan itibaren, bu ülkelerde aile hekimliği modellerine geçildiğini, bugün Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan, Macaristan ve Avrupa Birliği ülkelerinin hemen hemen hepsinde aile hekimliğinin değişik modelleri uygulandığını anlattı.
Aile hekimliğinde bir grup vatandaşın, bir hekime ve onun yanındaki aile sağlığı çalışanlarına (hemşire, ebelere) emanet edildiğini kaydeden Akdağ, şunları söyledi:
"O gruptan bir hekim sorumlu oluyor. Böylece bu hekim, aileyi iyi tanıyor. Hekimlerin işi bu sistemde zor. Hekimlerimiz, hastalarını yeterince tanıyamıyor. Hekim ve hasta arasındaki güven ilişkisi de yeterince kurulamıyor. 3 bin 500 civarında bireyden bir aile hekimi sorumlu olacak. Bizler vatandaşlar olarak hekimimizi dilediğimiz gibi seçebileceğiz. 6 ay sonra siz vatandaş olarak giderek hekiminizi değiştirebiliyorsunuz. Sistemin içerisinde vatandaşı memnun etmek için tatlı bir rekabet içerisine de girmiş oluyoruz. Bu sistem, tamamen vatandaş odaklı bir sistemdir. Artık, Türkiye'de buyurgan bir hizmet anlayışının ortadan kalkmasını istiyoruz. Yani ben hizmet veren kişi olarak 'nasıl arzu edersem, sen o hizmeti öyle beğensen de, beğenmesen de alacaksın' mantığı ortadan kalkmış oluyor. Aile hekimliğinin temeli bu. Aile hekimliği modeliyle hekimlerimizin aile fotoğrafında bir yeri olacak. Böyle olmasını istiyoruz. Bu aynı zamanda özellikle pratisyen hekimlerimize itibarlarının yeniden iadesi anlamına geliyor. 4 sene öncesine kadar sağlık ocakları sevk memurluğuna dönüşmüştü."
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Aile Hekimliği Projesi'ne muhalefet edenleri eleştirerek, "Bu işe muhalefet yapanlar var. Niçin muhalefet yapıyorlar? Bunu anlamak gerçekten zordur. Muhalefet yapanların bir kısmı, bize birkaç sene önce Küba'daki modeli örnek gösteriyorlardı. Küba'ya ziyarete gittim, bu arkadaşlarımızı da çağırdım, iştirak edemediler. Küba dönüşünde görüşürken, 'Haklı taraflarınız da varmış, Küba'daki model tartışılabilir. Yalnız şöyle bir şey var; Küba'da hekimlere 20 dolar maaş veriliyor, biz de hekimlere 20 dolar maaş verelim, böyle mi istersiniz?' dedim. Ondan sonra artık Küba'daki modeli konuşmaz oldular, Küba modeli rafa kalkmış oldu" dedi.
"ÖN YARGILI BAKIŞ VE DAVRANIŞLARA KARŞI İTİDAL ÜZERE OLMALIYIZ"
"Her ülkenin kendine hedef aldığı bir yönü var. Biz, muasır medeniyet seviyesi üzerine çıkma hedefini batılı ülkelerle birlikte gerçekleştirmeye çalışıyoruz" diyen Bakan Akdağ, "Bu ülkelerin hemen hemen hepsinde uygulanan ve başarısı gösterilmiş bir modeli Türkiye'de uygulamaya çalışmaktan tabii ne olabilir? Ben inanıyorum ki, bu konulara vakıf oldukça bu konuya muhalefet etmek isteyenlerin önemli bir kısmı bu muhalefetlerinden vazgeçeceklerdir, mahcubiyetlerine yeni mahcubiyetler eklenecektir. Çünkü, bu sistem her bakımdan hem vatandaşımız hem hekimimiz için doğru bir sistem. Herkesi çok daha memnun edecek bir sistemdir" şeklinde konuştu.
Düzce'deki Aile Hekimliği uygulamasıyla çok iyi bir tecrübe yaşadıklarının altını çizen Akdağ, "Düzce'deki tecrübelerimiz hakikaten vatandaşımızın, sağlık çalışanlarımızın büyük çoğunluğunun bu yeni sistemden ciddi ölçüde memnun olduklarını ortaya koydu. Hekimlerin motivasyonu arttı. Vatandaşın 'Beni hastaneye sevk et' diye gittiği sağlık ocakları, gerçek sağlık kuruluşları hüviyetine kavuştu, arı kovanına döndü. Hastane kapılarındaki kalabalık da azaldı. Eskişehir'de bu husustaki ön yargılı bakışlara ve davranışlara karşı birazcık itidal üzere olmalıyız. Görelim ne olacağını, ondan sonra karar verelim. Biz yaptığımız işten çok eminiz. Bir uygulama yapacağız, vatandaşımız, sağlık çalışanlarımız da memnun olacak. Tabiki istisnalar olacak. Ya da özellikle ideolojik bakış açısıyla meseleye yaklaşanlar için açık söylüyorum, Küba'daki sistem Türkiye için uygun diyenler açısından yapabileceğimiz bir şey yok. Onların düşüncelerini değiştirmek de zor. Önemli olan uygulamayı takip etmektir" dedi.
Bakan Recep Akdağ, sağlık kuruluşlarına yapılan ödemeler ve fatura düzenlemeleri hususundaki bir soruyu da yanıtlayarak, "Son zamanlarda geri ödeme kurumlarıyla birlikte Sağlık Bakanlığı'nın teknik desteğiyle sağlık kuruluşlarına yapılan ödemeler ve fatura düzenlemeleri hususunda bazı değişiklikler oldu. Bunun vatandaşı ilgilendiren yönü yok. Faturaların şekli değişti, verilen hizmetlerin bedelleri genel anlamda incelenerek ortalama rakamlar tespit edildi. Sağlık Bakanlığı kuruluşlarına başvuran vatandaşlardan dün olduğu gibi bugün de sigortalı, Yeşil Kart'lı, BAĞ-KUR'lu, memur, emekliden 5 kuruş bile alınmayacaktır. Bu hususta vatandaşımızı rahatsız edecek hiçbir durum yok. Bu uygulama yapılırken, özel sektör ile üniversiteler için de bir düzenleme yapıldı. Sağlık Bakanlığı'na ödenen ücretlerin yüzde 20 fazlası özel sektöre, yüzde 50 fazlası üniversitelere ödenmek üzere bir karar alındı. Aslında özel sektör ve üniversiteler Sağlık Bakanlığı'na göre daha fazla ücret alacaklar. Biz Maliye'nin bu uygulamasına şu anda daha düşük fiyatlarla bu hizmeti vereceğimiz halde karşı çıkmıyoruz. Niçin birileri karşı çıkıyor? Bunu anlamak mümkün değil. Toplumda maalesef yanlış bilgilendirme kampanyası başlatıldı. Birilerinin ticari menfaatleri zedelenirse, onlar ister istemez yanlış bilgilendirmenin göbeğine dalıyorlar. Başka birileri de farkında olmadan bunun aleti oluyor. Bu tip spekülasyonların aleti olmamak lazım" diye konuştu.