ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Judo’da ETÜ farkı
Judo’da ETÜ farkı
Atatürk Üniversitesinde 2 yeni bölüm açılıyor
Atatürk Üniversitesinde 2 yeni bölüm açılıyor
Erzurum’da bağımsız denetim şirketi kuruldu
Erzurum’da bağımsız denetim şirketi kuruldu
ESKİ’den su israfına karşı seferberlik
ESKİ’den su israfına karşı seferberlik
Erzurum çiftçisine makine desteği
Erzurum çiftçisine makine desteği
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
7 Kasım 2009 Cumartesi - 03:48

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (V)

Bugün bir ağaç dikersiniz, ürünlerinden daha çok gelecek kuşaklar yararlanır; bana bugün getirişi yok diye gelecek kuşaklar için, toplum için bir şeyler üretmiyorsanız, onların geleceğini tüketiyor, yok ediliyorsunuz demektir.

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (V)

//GÜNÜN GERİSİNDE KALMAK
Eski ve denenmiş yöntemlerle eğitime yaklaşmamız bize kolay gelebilir ve güven verebilir; çünkü her yeni adım yeni bir çaba demektir ve başarısızlık getirme rizikosu vardır. Bu yersiz endişelerimizi aşarak, yeni yöntemler uygulamak bizi öğrencilere karşı başarılı kılacak ve büyük bir haz duymamızı sağlayacaktır.
Biz öğreticilerin de öğrenciler gibi sürekli öğ­renme, yenilikleri takip etme ve onlara uyma zorunluluğu vardır.
Yoksa günün gerisinde kalır, bugünün gençlerine hi­tap edemeyiz.  
İnsanı insan yapan en önemli duygulardan birisi de paylaşma duygusudur, insanların sorunlarını pay­laşmak, çözüm üretmek sonsuz bir haz kaynağı olacaktır.
//ÇÖZÜM ÜRETME HAZZI
Bu hazzı, gençlerin sorunlarını paylaşarak, onlar için bir şeyler yaparak onlara her konuda destek olarak duymamıza engel olacak hiçbir neden göremiyoruz.
Bugün bir ağaç dikersiniz, ürünlerinden daha çok gelecek kuşaklar yararlanır; bana bugün getirişi yok diye gelecek kuşaklar için, toplum için bir şeyler üretmiyorsanız, onların geleceğini tüketiyor, yok ediliyorsunuz demektir.
Geçmiş kuşakların tamamı aynı anlayışta olsalardı, bugün sahip olduğumuz bir çok canlının soyu tü­kenmiş olacaktı ve insanlık hiçbir alanda bugünkü gelişim düzeyine ulaşamayacaktı.     Bir kunduracının, bir terzinin veya başka bir meslek sahibinin işini yaparken gösterdiği' özeni, biz insan yetiştirirken gösterebiliyor muyuz?
Bir mal üretimi toplumun beklentilerine yanıt verecek şekilde yapı­lıyor da, eğitim neden bu kadar savsaklanıyor? Bu sorunların yanıtını bulmalıyız.
Gençlik çağının fırtınalı ve çetin bir dönem olduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız.
Yanılmak ve yanlış yapmak, tüm insanların sık sık yüzleştikleri kaçınılmaz bir gerçektir. Hataları karşısında alaycı bir tutum takınmak, yarasa yarasa onları eğitimden ve yetişkinlerden soğutmaya yarayacaktır.
Bu, hatalara duyarsız kalmak onları görmezlikten gelmek demek değildir; gerektiğinde onları uygun bir ortamda uyarmalı ve hatalı tavırların kökenine inmeliyiz. Sorunlu gençler hep olacaktır.
Biraz daha fazla zaman ayırarak, biraz daha fazla anlayış göstererek onları da topluma kazandıracağımıza inanıyoruz.
Tüm canlıların aynı zamanda yetişmiş duruma gelemeyeceğini bilmek bizi sorunlu gençlere karşı hoşgörülü yapmalıdır.
//SEVGİ VE EĞİTİM
Sevgi ve anlayışın sağlıklı eğitimde ne kadar önemli bir yeri olduğunu, onlar olmaksızın insan ilişkilerinin ne kadar yavan ve sağlıksız olduğunu vurgularken, disiplinin önemsiz olduğunu, eğitimde, aile de yer almaması gerektiğini söylemek gibi bir hataya düştüğümüz sanılmasın.
Disiplin kavramı ülkemizde korkutma, dayatma, girip şeklini alacağı bir kalıba sokma olarak anlaşıldığı için, onun çocuklara, gençlere uygulanmasını sakıncalı buluyoruz; çünkü tüm toplumbilimciler, ruhbilimciler katı disiplin ve baskı yöntemlerinin insan eğitiminde yer alamayacağını, bir işi başkalarının zoruyla yapmanın insanlarda direnç doğuracağını, yaratıcılığın temeli olan hayal gücünü yok edeceğini ve ruh sağlığı ve kişilik oluşumunu olumsuz yönde etkileyeceğini savuna gelmişlerdir.
Gençlerin başarısızlıklarının tek sorumlusu kendileri değildir.
Onlar, kendilerini gerçekleştirmeleri için gerekli hazzı çevreden alamıyorlarsa, yeteri kadar yüreklendirilmiyorlarsa o zaman ya başarısız olacaklar veya başarıları sınırlı kalacaktır.
//ÖĞRENCİ Mİ SUÇLU, ÖĞRETMEN Mİ?
Sınıfta uyuyan, derse yeteri kadar ilgi göstermeyen, fiziki olarak orada bulunan, ama başka ruh dünyalarında dolaşan bir öğrenci öğretmene göre dersten atılmayı, azarlanmayı,yani cezalandırılmayı hak etmiştir. Oysa öğrenci uyuyorsa, derse ilgi göstermiyorsa, öğretmen öğrenciyi değil, onu uyuttuğu için kendini suçlamalıdır. Öz eleştiri yapıp, bu olumsuz tabloda asıl sorumluluğun kendisinde olduğunu gören öğretmen sayısı pek azdır. Öğrencilerin ilgisini derse çekecek kadar birikimi, dinamizmi olmayan öğretmenin sunduğu ortam gençlerin yetişmesi için ne derece uygun olabilir?
Ne yapıp yapıp onların kendilerine güven duymalarını sağlamalıyız.
Fikir bakımından zengin, kendi ve toplum adına bir ideale sahip olmalarını, boşa oyalanmak yerine bu amaç uğruna çırpınmanın, bireyin ve toplumun geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu benimsetecek ortamları hazırlamalıyız.
Baskı ve dayatmaların şekillendirdiği gençler kendileri olma yolunda başarısız olacak, başkalarının gölgesi olmanın ötesine geçemeyecekler, başkalarının idare ettiği, yönlendirdiği bir robota dönüşeceklerdir.
Bunu artık herkesin kavraması gerekir.
//GENÇLERİN YAŞAM GÜCÜNÜ YOK ETMEMELİYİZ
Gençlerin yaşam gücünü, cesaretlerini, yeteneklerini despot yaklaşımlarımızla yok ederek toplumun geleceğini tehlikeye atmanın ne kadar sorumsuzca, bencilce bir tavır olduğunu anlamak için daha ne kadar bekleyeceğiz.
Gençlerin geleceği biz yetişkinlerin elinde; kinle, ceza ve baskı ile onları ancak sağlıklısız toplumun sağlıksız üyeleri yapabiliriz.
Sürekli ceza ve baskı ile yüzleşen gençler kendileri de yetişkin olduklarında aynı yöntemlere başvurmaktadır.
Kin, nefret nerede ise toplumun genetik yapısını oluşturmuş ve kuşaktan kuşağa geçer hale gelmiştir.
//EĞİTİMCİNİN GÖREVİ
Eğitimcinin görevi sınıf farklılığının yarattığı uçurumları yok etmek, hemen her öğrenciyi aynı görmek olmalıdır. Yoksa farklı yaklaşımlar kıskançlık ve de derse ilgisizlik yaratacaktır. Kendi doğrularını çocuklara aktarmaktan vazgeçmeli yetişkinler; yaratılacak hoşgörü, özgürlük ve sevgi atmosferi onları çağın değerleriyle, gerçekleriyle yüzleşmesine ve iyiyi, doğruyu güzeli bulmalarına yardımcı olacaktır.
Herkesin kendi doğrularını kendi kalıplarını onlara belletmeye çalışmaları onları bocalatmaktan başka bir şeye yaramayacaktır.
Bu tutum onlara dünyaya sağlıklı, gerçekçi bakma olanağı vermeyeceği gibi onların kalıp içinde körelmesine ortam sağlayacak ve başka dünyalara açılım yapmalarını engelleyecektir.
Yetişkinler, öğretmenler öğrencilerle, gençlerle bir araya geldiklerinde değişmez hiçbir doğrularının olmadığını onlara söylemelidirler.
//TELAFİSİ ZOR YIKIMLARA DİKKAT
 Şimdiye kadar alışa geldikleri gibi yetişkinlerin doğruları peşinde koşup, onları bulup onlara uyma gayretinde olan, böylece rahat edeceğini düşünen ve yaşamın gerçeklerinden sapan çocuklara bu yanlış yolu kapamış ve telafi edilmesi zor yıkımların önüne geçmiş olurlar.
Baskı , korku ve şiddet gençlerin içine kapanmasına, dış dünyaya güvenmemesine neden olur. İçine dönük gençler toplumla sağlıklı ilişkiler kuramazlar; bu da onların kendilerini gerçekleştirme yolunda en büyük engellerden biridir.
Sevgimiz ya şiddete bürünmüştür, severken bile şiddet kullanırız veya çocukların ihtiyaç duyduğu sevgiyi esirgeriz, sevgi göstermeden çekiniriz, sevginin sunacağı sınırsız ürünlerden onların yararlanmasını engelleriz.
Çocuğu yetişkinlerin yanında sevemeyiz, bu bir saygısızlık örneğidir, çünkü ayıptır. Bu töre belki bir zamanlar güzeldi, ama zaman bunu eskitmiş; zamanın eskittiğini, yok ettiğini siz var edemez, yaşatamazsınız.
//İLGİ ÇEKİCİ ANEKDOT
Bir sempozyum sona ermişti. Katılımcılar ve öğrenciler bir değerlendirme toplantısı yapıyorduk. Konu öğrencilerin sorunlarına gelmişti.
Bir öğrenci yeteri kadar ilgi ve sevgi görmediklerinden yakındı.
Bu sempozyuma katılan en kıdemli profesör sözü aldı ve şöyle dedi: "Biz yetişkinler çocukları, gençleri çok severiz ama öteden beri böyle alışmışız; sevgimizi göstermeyiz" dedi: öğrenci, "sevgi, ilgi göremiyorsak, onların yetişkinlerin içinde saklı olması bizim için bir şey ifade etmez. Biz yüreklendirilmek istiyoruz, bil yaşama daha çok bağlanmak istiyoruz; bizlerden bunları esirgemeyin" diye adeta yakarmıştı.
Çevremizdeki insanlara onların farklılıklarını, kusurların öne çıkararak ad takma, toplumun kültüründe var; Kel Mahmut, topal İhsan, kör Ahmet gibi kusurları öne çıkarmaktan, kusurlarıyla onlara hitap etmekten kaçınmalıyız, en önemlisi de başkalarıyla onları mukayese etmek ve eksikliklerinden yola çıkmak "Ahmet senden daha akıllı, daha baş» rıh, zeki" gibi sözde onu yüreklendirmek için söylediğimi sözlerin onlara zarar verdiğini göremeyiz.
Bir çok yetişkin, çocuklara ve gençlere karşı sergiledikleri anlamsız tavırlar yüzünden ne kadar büyük bir yıkım içini olduklarının farkında değildirler.
Bir çok davranışlarının doğal olduğunu sanırlar.
//ONLARIN SEVGİYE İHTİYACI VAR
Gençlerin, çocukların en çok gereksinim duydukları saygı, sevgidir, ilgidir.
Bunları esirgemek, üstelik de kötü söz, kullanmak onları yetişkinlerden daha çok soğutmakta! onlardan uzaklaştırmaktadır.
Çocukları kendi malımız, kendi parçamız gibi görmek onların ruhu , bedeni hakkında söz sahibi olmak onların gel meleri önündeki en büyük engeldir.
Çocukların iyi olması da kötü olması da, başarılı olması da başarısız olması da yetişkinlere bağlıdır.
İnsanların birbirleriyle sağlıklı iletişim kurmaları eğitimin temel amacıdır.
Yetişkinlerin, eğitimcilerin eğitimleri ile işe başlanmalıdır.
Hangi yetişkinle konuşursanız kendisinin kusursuz olduğunu, çocukların iyiliği için her şeyi yaptığını söyleyeceklerdir.
//BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK ORTAMI
Yaşama yüzü dönük olanların, yaşatmayı ve yaşamayı sevenlerin yarattığı barış ve özgürlük ortamı eğitimin sağlıklı yürümesi için en uygun ortamlardır, sevgisiz ortamda yetişen gençler ileriki ortak yaşamlarında da daha başarısız olacaklardır.
Özgür olmak, istediğini yapmak, başkalarının sınırlarını ihlal etmek değildir.
Bu önce kendi özgürlük alanını yok edecektir.
Toplumun huzurunu koruyan toplumsal kurallar vardır, bu kurallar bireysel özgürlükleri kısıtlamaz, aksine bireysel özgürlüklerin yaşamasına ortam hazırlar.
 Gençlere sorumluluk yüklerken de onların sorumlulukları üstlenecek, yerine getirecek olgunluğa sahip olup olmadıklarını da iyi belirlemek gerekecektir.
//EĞİTİM KURULUŞLARININ AMACI
Eğitim kurumlarının en büyük amacı ruhsal yönden sağlıklı, yetenekli, bilgili, deneyimli, üreteci, eleştirel akla sahip, toplumun gereksinim duyduğu insanı yetiştirmektir.
Toplumlar ancak bu özelliklere sahip yetişkinlerle amaçlarını gerçekleştirebilirler. Çocuklarımızı, gençleri yetişkin yaşamına hazırlarken aslında ortak geleceğimizi garanti altına almaya, güzel bir gelecek kurmaya çalışıyoruz.
Bu da kendimize güvenli bir gelecek kurmak demektir.
Barış, huzur ve refahın da egemen olduğu bir dünya demektir.
Yukarıda tanımladığımız bu özelliklere sahip birey yetiştirmek ancak çağdaş eğitimle olur. Çağdaş eğitimde olmaması gerekenleri burada irdelemek, yetişkinlerin tavırlarının sağlıklı olmadığını ortaya koymak, gençlerin beklenen özelliklere sahip olmamalarının yetişkinlerin yetkin olmayışından kaynaklandığını ortaya koymak olacaktır.
Yetişkinler, kendilerini yetkin hale getirmeden eğitim kurumlarındaki görevlerini yerine getiremeyeceklerini bilmelidirler artık.
//DİSİPLİN’İ TARTIŞALIM
Disiplin önceden belirlenmiş belli kurallara uyma, belli sınırlar içinde hareket etme demektir. Gençleri buna zorlama onlarda bir direnç doğurur.
Birinin iradesini elinden alarak onu yönlendirmek insanın gelişmesi yönünde onun önüne konabilecek en büyük engeldir.
Disiplin birini eğitmek, ona beceri kazandırmak için mesleki bir öğreti, bir uzmanlık alanı olarak kullanılırsa bir anlam ifade edebilir.
Bugün de toplumumuzda çok yaygın olan cezalandırma, korkutma, sevgi ortamını yok etme aracı olarak kullanılan disiplin kişiliğin, özgüven, özdisiplin yoksunu yığınlar üretmekten başka bir şeye yaramamaktadır.
Disiplini kendi rahatını sağlama aracı olarak kullanan yetişkinler, öğretmenler, çocukların ulaşamayacağı yükseklikte, kavuşamayacağı uzaklıkta, korkulan, uzak durulan kişi görünümündedir. Kendi düzeyimizde insanlarla kolay iletişim kurarak, her şeyi konuşabilir, tartışabilir, bir dost, bir arkadaş sıcaklığının sağlayacağı iletişimden yararlanma olanağına kavuşabiliriz.
//İLETİŞİMDE ENGELLERİ KALDIRMAK
İster eğitim kurumlarında, ister toplumun başka kesimlerinde olsun insanlarla kendi aramızdaki engelleri kaldırmadan onları iyiye, doğruya, güzele yönlendiremeyiz.
Haklarını ve sorumluluklarını bile» kendini geliştireceği bir ortama sahip olan, bilgili, birikimli, deneyimli, özeleştiri olgunluğuna sahip, düşünen, üreten veya üretici olabileceğine inanan gençler için herhangi bir disiplin yöntemi uygulamak gerekmez.
O artık özdisiplinCiddi, otoriter, asık yüzlü yetişkinler gençler karşısında itici, gelişmeleri önünde engel olmaktan öteye gidemiyorlar.
Yetişkin ve gençler adeta birbirlerine karşı cephe oluşturuyorlar, bir arada yaşamanın gereği olan paylaşımdan, dayanışmadan, sevgiden ve hoşgörüden uzak, birbirine kuşkuyla. bakan, yani ikili ilişkilerini zehirleyen bir konuma geliyorlar.
Bu eğitimin ortak amaçlarından uzaklaşma demektir.
Yetişkinlerin gençler karşısında ayrıcalıklı bir sınıf görüntüsüne bürünmeleri iletişimsizlik doğuruyor. Birbirine güvenmeyen grubun üyeleri arasında verimli bir ortam yaratmak böylece olanaksızlaşıyor.
Her şeyi yasakladığınız genç gelecekte karşısına çıkacak küçük bir sorun karşısında bocalayacaktır; hiçbir girişime cesaret edemeyecek, özgüven kazanamayacak, başaralı olması rastlantılara kalacaktır.
Hep bir koruyucu, hep bir destek arayacak, hiçbir zaman kendi kanatlarıyla uçamayacak, kendi ayakları üzerine duramayacaktır.
 Eğitimin temel amaçlarından biri de çocukları, gençleri yaşama, yetişkin yaşamına hazırlamak, onların yaşamlarını mutlu ve anlamlı, toplumla uyumlu bir şekilde sürdürmelerini sağlamaktır.
Bunda başarılı olduğumuz söylenebilir mi?
Başarılı olsak toplumda bu kadar kaos yaşanır mıydı?
Bu kadar birbirine karşı toplum kesimleri olur muydu?
Kitapların bilgileriyle yetinmeyi eğitim sanmak biraz saflık olur.
 
(Devam edecek)

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Vefatının 71. yılında Atatürk ve Osmanlı Tarihi
Bugün Türk ve Anadolu tarihi üzerindeki araştırmaların önemli atılımlar ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (IV)
Toplum kendini oluşturan insanlara roller yüklemiştir. Bunun dışına düşenler ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (3)
Çocukların en küçük başarısızlıkları, kusurları karşısında bilinçsizce ...
 
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (2)
Okullar bugün çocukları baskı altında tutan sürekli korku konusunu işleyen ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum
Atatürk Üniversitesi’nin mümtaz bilim adamlarından Edebiyat Fakültesi ...
Prof. Dr. Bilgegil’in anısına
Cumhuriyet döneminde Türkiye’de kurulan ilk üniversite, önceleri darülfünun ...
 
Aydil Erol
Usta yazar Necdet Sevinç 'in kaleme aldığı "İstiklalin Bedeli" isimli ...
İstiklâlin Bedeli
Hürriyet gibi istiklâl de uzun ince bir yoldur: Kan ister, can ister; ...
Arafat’tan Marifet’e
İslâm'ın temel esaslarından biri olan hac, Allah'ın sonsuz rahmetinin ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva