ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor
Muşlu annelerin evlat nöbeti devam ediyor
Yunus Emre türbesinde Türk Düşünce Tarihi Dersi
Yunus Emre türbesinde Türk Düşünce Tarihi Dersi
Jandarmadan kaçakçılık operasyonu
Jandarmadan kaçakçılık operasyonu
Silah ve tarihi eser kaçakçılarına operasyon
Silah ve tarihi eser kaçakçılarına operasyon
5 ilde ‘Sibergöz-33’ operasyonu
5 ilde ‘Sibergöz-33’ operasyonu
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
6 Kasım 2009 Cuma - 02:57

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (IV)

Toplum kendini oluşturan insanlara roller yüklemiştir. Bunun dışına düşenler rolünü yerine getirememiş sayılır ve cezalandırılır.

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (IV)

Prof.Dr. Yılmaz ÖZBEK
A.Ü. Edebiyat Fakültesi Dekanı
       
 
 
Başka türlü davranan çocukları asi olarak nitelendirmek, sınavı küçük görmek, potansiyel tehlike saymak çok normal görülmektedir.
Toplum kendini oluşturan insanlara roller yüklemiştir.
Bunun dışına düşenler rolünü yerine getirememiş sayılır ve cezalandırılır.
 Çocukların daha doğmadan hangi kalıba, hangi şekle girecekleri belirlenmiştir.
Pedagojik formasyon derslerinin amacı, bireyi kendi yeteneklerine göre düzenini göz ardı etmeden, daha doğrusu kendi kurallarına uyabilen, kuralları yaşatabilen insan yetiştirmeyi amaçlar,Öğrencilerine eleştirel düşüncenin önemini ve kendilerine utanır    bunu rehber edinmelerini söylerim.
Kendi anlattıklarını sorgulamadan, irdelemeden kabul etmemelerini öneririm.
Başka bazı derslerde benim dersimdeki gibi özgür davranmaları,eleştirel yaklaşımları başka eğiticileri rahatsız eder.
Bir çatışma ortamı ortaya çıkar.
Sonra öğrencilerim bana onları zehirlediğimi söylerler.
Benim istediğim şekilde olmalarının, davranmalarının, kendilerini sürekli bir çatışma ortamına ittiğini söyler ve rahatsızlıklarını anlatırlar. Bir kez özgür birey gibi davranma virüsü kanlarına girmiştir, geriye dönüş yoktur.
Bundan böyle aydın insanın, duyarlı insanın
çilesini yaşayacaklardır. İtaat eden değil, boyun eğen değil, kendi ayakları üzerinde duran olumsuzluklara tepki koyan, aklı, bilgiyi rehber alan, kimsenin maşası olmayan sağlıksız toplumun sağlıklı üyesi haline gelmişlerdir.
//GENÇLER MALZEME DEĞİLDİR
Kendi çıkarları için, veya kendi beklentilerini gerçekleştirmek için gençleri malzeme olarak kullanan, yine kendi politik amaçları yönünde onları koşullandırmaya çalışan yetişkinler de vardır.
Kendi doğrularını onlara sorgulama olanağı vermeden enjekte eden, politik kavgaya sürükleyen ve bir çok sorunla yüzleşmelerine neden olan ve daha sonra onları yüzüstü bırakanların maskeleri düşürülmelidir artık.
Bugün ülkemizde toplumsal barışın egemen olmasını istiyorsak eğitim kurumlarını ideolojik baskılardan öğretmenleri de kendi doğrularını kendi ideolojilerini aşılayan misyonerler olmaktan çıkarmalıyız.
Böylece özgür düşüncenin yolunu açar, onların çeşitli kalıplara içine girmelerini önleriz.
//FARKLILIKLARIN DOĞALLIĞI
Farklılıkların doğal olduğunu, bunu bir çatışma kaynağı değil, bir zenginlik, bir güzellik, olarak barışa giden yol olarak anlaşılmasını sağlarız.
Uysal kişilikler üretme adına öğrenciyi itaati onu baskı ve denetim altında tutmaya uğraşman bunu eğitim adına yapmak bu topluma yapılabil yük ihanettir.
Eğitim kurumlarının amacı toplumu yenilemek, insanı birey yapmak, toplumu yetkin kurumları sağlıklı işleyişe kavuşturmak, ülkeyi, giderek insanlığı yüceltmek olmalıdır.
İnsanı çağdışı kalıplara sokmak yerine, onun gelişeceği ortamlar yaratmak, olmaktır çağın eğilimi. Bu tavır sosyal barışı, gel altına almayı getirir.
Toplumu koruma adına sözde kötülük eri cezalandırarak, yeni kötülük kaynakları yara zeni, iyiliği koruma adına korkuyu, baskıyı, kötülüğü kurumsallaştırmışız.
Birilerinin bizlere boyun eğmesini bize bağımlı hale gelmesini dışlayalım eğitim kurumlarından toplumsal yaşamımızdan.
Bırakalım gençler kendi  akıllarını kullansınlar, bir otoriteye gereksinim duymasınlar  yaratıcıklarının, yeteneklerinin önü açılsın.
//GENÇLERİ KALIBA SOKMAK ANLAYIŞI
Eğitim kurumlarının gençleri bir şeye dönüştürme, bir kalıba sokma anlayışından kurtulması gerekir.
Bireysellik bilincinin gelip vermeyen veya bunu teşvik etmeyen bir eğitimcinin veya
eğitim kurumunun işleyişini sağlıklı sayamayız.
 Ülkeye yarar sağlaması bir yana zarar verecektir.
Eğitim kurumları çocukları, gençleri eğitmek, yarınlara hazırlamak olduğu söylendiği halde, hiçbir zaman öğrenci özne durumunda değildir.
Kendini gerçekleştirme görevi öğrencinin elinden alınmıştır adeta.
Yani gençlerin kendilerini gerçekleştirmesini teşvik etmek ve onları yüreklendirmek yerine onların önlerine engeller konmaktadır.
Çocuklar ve gençler belirli davranış kalıplarına girmeden, düşünce ve davranışları kemikleşmeden kendilerini gerçekleştirmeleri için ortamlar yaratmak beklenir eğitim kurumlarından.
Bu onların en öncelikli görevi olmalıdır.
Yetişkinlerin bu anlayışından birçok kuşak ziyan oldu.
//GENÇLERE”KENDİLERİ OLMA”FIRSATI VERİLMELİ
 Kendi gözleriyle görmediler, kendi beyinleriyle kavrayamadılar, kendi yürekleriyle duymadılar ve kendi vicdanlarıyla bir hesaplaşmaya gidemediler. İnsanımızı kalıplar içine soktuk, bir şeylerin fanatiği yaptık ve bunu da eğitim olarak adlandırdık.
Öğretmenin öğrenciye vereceği sevgisi yoktur.
O da sevgiyle büyümemiştir, korku telkin ederek saygın olacağını, saygın kalacağını düşünmektedir. Bu büyük bir cehalettir; bırakın bunun bir amaca hizmet etmesini, var olanı da yok edecektir.
Sınıfta dikte etmekten, konuyu ezberlemekten mantıklı öğrenmeye, konuları irdeleme, sorgulamaya zaman bulamayan öğrencilerin boşa oyalandıklarının farkında değildir eğitim kurumları.
Bir eğitimcinin kendi ağzından çocukların okullarda boşa oyalandıklarını, diploma gerekmese, çocuklarını okula göndermeyeceğini bizzat kendi kulaklarımla duydum.
//EĞİTİM KURUMLARININ YETERLİLİĞİ
Eğitim kurumları görevlerini yerine getirecek birikimde, olgunlukta olsalardı, bugün bu kadar özel dershane olur muydu hiç?
Çağdaş eğitimden anlaşılan, kendi kendine öğrenmeyi öğrenme, kaynaklara ulaşmayı, bilgiye ulaşmayı, bilgiyi kullanabilmeyi becerebilmeyi başarmaktır.
Burada eğitim kurumları daha çok rehberlik hizmeti vermelidir.
Gençleri eleştirel düşünceyi benimsediklerini, bilimsel düşünceyi yön bulduklarını, bilgiyi, aklı rehber edindiklerini, görmeyi arzuluyor ve böyle bir eğitim atmosferine ulaşmayı bekliyoruz, özlüyoruz ve bu eğitim açmazımıza çare olarak görüyoruz.
Öğretmen, öğrencinin kolayca iletişim kurabileceği, gerektiğinde sorunlarını paylaşabileceği biri olmalıdır.
Dahası bu kişiden, eğitim kurumundan beklenen öğrenciye kem yeteneklerine göre şekil ve yön vermek olmalıdır.
Sağlık işleyen demokratik toplumlarda her insan önemlidir ve herkesin topluma kazandırılması önemsenir.
İnsan kaynağını en iyi şekilde kullanılmasının yanı sıra bu kurumların insanı tüm gereksinimlerine yanıt verme, onların yetişmesi için iyi ortamları hazırlama yükümlülüğü vardır.
//DİSİPLİN..
Katı disiplinli otoriteye karşı kin ve öfke duymamızı doğurmakta ve düşmanlık süreci başlamakta, bu duygular şuur altına itilmekte ve reaksiyoner bir kişilik doğurmaktadır.
 Bu yüzden eğitim kurumlarından soğuyan, dışlanan, uzaklaşan genç sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
Öğretmen ve öğrenciler arasında sevgiye saygıya karşılıklı güvene dayanmayan bir ilişkiyi asla sağlıklı bulamayız.
Bu tür ilişkilerin belirleyici olduğu eğitim kurumlarında istenilen başarıyı sağlamak hayal olur Yetişkinlerin çoğu, çocukları sevdiklerini ancak sevgiyi göstermelerini sakıncalı bulduklarını, sevginin çocukları sımartacağını savunurlar.
Çocukların özgüven sahibi olmaları, yeteneklerini sergileyebilmeleri, üretici olmaları rastlantıya kalmıştır artık.
//ŞİDDET KÜLTÜRÜ
Korkunun şiddetin içselleştirildiği bir toplumda yaşıyoruz.
 Şiddet kültürümüzün önemli bir öğesi gibidir.
Ailede, okulda sokakta güçlü olanın güçsüze karşı uyguladığı şiddet günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir.
Bu yüzden toplumda adalet anlayışı çürümeye yüz tutmuştur.
Haklı olan değil, güçlü olan egemendir. Bu da toplumsal yaşamımızı işkenceye dönüştürmektedir.
Ailede, sokakta, devlet kurumlarında güçlü olanın güçsüze karşı uyguladığı şiddet, korku, aşağılanma, horlanma günlük yaşamın doğal bir parçası haline gelmiştir. Kültürel dokuya rengini veren bu davranışların doğal kabul edilmesi ve toplumun geniş bir kesimi tarafından benimsenmiş olması bunun toplum yaşamından kolay kolay gitmeyeceğini göstermektedir.
//İYİ ŞEYLER DE BULAŞICIDIR
Unutmayalım ki, iyi şeyler de kötü şeyler de bulaşıcıdır.
Hoşgörü, hoşgörüyü yaratacaktır. Ayrıca korku, şiddet, baskı gençlerde direnç doğuracağı gibi kendilerinin de agresif ve hoşgörüsüz olmasına yarayacak ve bu kısır döngü kuşaktan kuşağa geçerek devam edecektir.
Bugün özellikle üniversitelerde, ilk ve orta eğitimde, aile ve sokakta şiddetle şekillenmiş gençlerin yıkıma uğramış ruhlarını kurtarmak olmalıdır amaç.
Bu da hoşgörü ile olacaktır.
Onlara zaman ayırmak ve şiddet ve korku ortamlarının sağlıksız olduğunu, kin ve nefret doğurduğunu ve kendilerinin de başkalarına sağlıklı hoşgörülü yaklaşmalarını anlatmak gerekir.
//YÜKSELEN DEĞER ÖZDİSİPLİN
Çağın yükselen değerleri olan özdisiplin, özgüven sahibi, sorumluluklar üstlenen bir gence toplumda rastlamak hemen hemen olanaksızdır.
Çocuklara, gençlere güvenmiyor, sorumluluklar üstlenmelerine ve gelişmeleri için yaşamın içinde rol almalarını engelliyoruz.
 Bu yaklaşım biçiminin eskidiğini, kendimizi bu yanlışlardan soyutlamamızın zamanının geldiğini anlamakta gecikmeyelim artık..
Çocuklara yaşlarına göre sorumluluklar yüklemeliyiz; ancak böyle özgüven kazanma koşullarına ulaşabilirler.
Çocuklara gençlere sorumluluk yüklerken doğal olarak onları bu sorumlulukları yerine getirecek olgunlukta olup olmadıklarını bilmek çok önemlidir.
Yetişkinler, üstün olma, egemen olma yarışının ailede, eğitim kurumlarında ahengi, uyumu bozacağı gerçeğini kavramalıdırlar ve bu tavırlarından vazgeçmelidirler
Eğitim kurumları çağın beklentilerine göre görevlerini yerine getirmediği yerde hemen her alanda toplumsal çürüme kendini duyumsatır.
Neden birileri, yetişkinler çocukların, gençlerin kendilerine itaat etmelerini, boyun eğmelerini isterler.
 
//İKTİDAR HIRSI
Düşüncelerinin iktidar olması, kendilerini güçlü hissetmeleri adına çocukları, gençleri buna kaynak olarak görmeleri ne kadar üzücü, toplumun geleceği açısından da ne kadar sakıncalı ve toplumu oluşturacak bireyler için gerekli yetişme ortamlarını yok edici bir tavır.
 Sonuç olarak ne ideali ve beklentisi ne de köklü düşüncelere, fikirlere sahip gençler yetiştirebiliyoruz.
 Toplumda büyük küçük herkesin birbirini aynı düzeyde görmesi, birbirinin kişiliğine saygı göstermesi, kimsenin ayrıcalıklı olmaması hali sağlıklı bir yapı oluşturacaktır.
Bir lisemizde okul aile birliği, yöneticiler ve öğretmenler bir araya gelmiş, öğrencilerin başarılarını, tavır ve davranışlarını sorgulayan bir toplantı yapıyorlardı; başarısızlık ve disiplinsizlik ortak yakınma noktasıydı.
Hem veliler, hem de okul idaresi disiplin kurallarının daha yoğun bir şekilde uygulanmasından yanaydılar.
Hiç biri şimdiye kadar uygulanan katı disiplin anlayışının bir şeye yaramadığının farkında değildi. "Özdisiplin" diye bir kavramın varlığından bile haberleri yoktu.
Çağdaş eğitim cezayı tercih eden, çocukları eğitimden ve öğretmenlerden soğutan disiplin anlayışının üstünü çizmişti.
Çağdaş eğitim kurumları "özdisiplin" anlayışını eğitim kurumlarında yaygınlaştırmak için büyük çaba içindedirler.
//İÇSELLEŞTİRME
Öğretmenler, veliler çocukları kendi düzeyinde insan yerine koyarak, demokratik eğitim anlayışını yaşama geçirerek gençlerde "özdisiplin" yaratabilirler.
Gençler özgürlük sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini bilecek olgunluğa eriştiğinde eğitim kurumları da en yüksek verim düzeyine ulaşacaklardır.
Yalnız ve yalnız onların hatalarını sürekli söz konusu edersek veya onların doğrularını kendi doğrularımızla kıyaslarsak, hatalı sayarsak onların daha şimdiden önlerini kesmiş olur, geleceklerini iyi ve sağlıklı bir şekilde biçimlendirmelerini engelleriz.
Sınıfa giren, "uyulması gereken prensiplerim şunlardır" diyen öğretmeni öğrenciler her zaman itici bulurlar; bu tutum öğrencilerin motivasyonunu, kişilik gelişmesini olumsuz yönde etkiler ve özgüven duygusunun gelişmesini engeller.
Eğiticiler öğrencileri şımarmaları, saçmalamaları için yüreklendirmelidirler.
Bu öneri bir çok yöneticiye, eğiticiye, yetişkine ters gelecektir.
Şımartmak baskıları kaldırmak, yüreklendirmek, ruhsal gelişmeyi sağlamak için en önemli ulaş araçlardan birisidir.
En küçük başarısızlıklarını acımasıza gerçekleştirdiğimiz çocuklar herhangi bir konuda söz almak iste diklerinde büyük bir korkuya, heyecana kapılırlar; bu sık sık ;yetişkinlerden aldıkları "saçmalama" uyarısından kaynaklanmaktadır.
Derslerde azarlanacağı, arkadaşlarının yanında küçük düşürüleceği korkusuyla bir çok genç söz alma yürekliliğini kendinde bulamaz. Herkes şunu bilmelidir ki, kötü çirkin, eksik bir şey yapmadan iyi bir şey yaratmak olanaksızdır.
Dünyanın en büyük sanatçıları bile, üne kavuşana, toplumda hayranlık uyandırana kadar sayısız kötü üretimler. yapmışlardır.
Gerçekte saçmalasalar bile "saçmalama" diyerek bir daha söz alamayacak duruma getirmek yerine, uygun bir yak            "yaklaşımla öğrenciler iyiye, doğruya, güzele yönlendirilebilirler: savunduklarını temellendirerek daha tutarlı olabilecekleri anlatılırsa onlar kazanılabilir ve daha tutarlı olarak karşıma çıkabilirler.Öğrencileri kendi düzeyimizde insanlar olarak görmek onları kişilikli ve sorumlu yapmaktadır.
Onlarla ciddi konular hakkında konuşmak, tartışmak, onlara güven verecek, korkak , ürkek olmalarını engelleyecektir.
Bugün artık öğreticilerin görevi öğrencinin de birlikte düşünmesini sağlamak, daha önce hazır bilgiye alıştırılmış olan öğrenciye, kendi kendine nasıl öğrenmesi gerektiğinin yollarını öğretmektir.
Öğretmenin menin en önemli görevi çocuklarda okumaya, çalışmaya, öğrenmeye, bilmeye karşı açlık duygusu yaratmak olmalıdır.
 Neye açlık duyuyorsak ona yöneliriz; hiçbir şey bu duyguyu tatmin etme arzusunu engelleyemez. Öğreten değil, yol gösteren, bilgi sunan değil, bilginin bulunacağı yeri, bilgiye ulaşmanın yöntemini söyleyen öğreticiler haline gelmeliyiz.
 
DEVAM EDECEK

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (3)
Çocukların en küçük başarısızlıkları, kusurları karşısında bilinçsizce ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (2)
Okullar bugün çocukları baskı altında tutan sürekli korku konusunu işleyen ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum
Atatürk Üniversitesi’nin mümtaz bilim adamlarından Edebiyat Fakültesi ...
 
Prof. Dr. Bilgegil’in anısına
Cumhuriyet döneminde Türkiye’de kurulan ilk üniversite, önceleri darülfünun ...
Aydil Erol
Usta yazar Necdet Sevinç 'in kaleme aldığı "İstiklalin Bedeli" isimli ...
İstiklâlin Bedeli
Hürriyet gibi istiklâl de uzun ince bir yoldur: Kan ister, can ister; ...
 
Arafat’tan Marifet’e
İslâm'ın temel esaslarından biri olan hac, Allah'ın sonsuz rahmetinin ...
Başarının yolu, maneviyat
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Anabilim Dalı ...
Hac ve Nefis Terbiyesi
Yüce Yaratıcı, insanları ibadetlerle sorumlu tutmuş (Zâriyât, 56), onların ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva