ANADOLU’DA SANAT IŞIĞI OLMA HEDEFİNDE
10. GURUR YILI
Kuruluşunun 10. yıldönümünü renkli etkinliklerle kutlayan Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, sanat alanındaki başarılarıyla Türkiye’nin önde gelen fakülteleri arasında yer alıyor.
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevim Sağsöz, fakültenin kuruluşunu, geçirdiği dönemleri ve dekan olarak atanmasıyla ilgili evreleri anlattı.
GÜZEL SANATLAR, EĞİTİM KALİTESİYLE DE GÖZDE EĞİTİM KURUMU
“Ankara’nın doğusunda kurulu ilk sanat eğitim kurumu olan ve ülkemizin doğusuyla batısı arasında bir sanat köprüsü oluşturma çabası içerisinde bulunan Güzel Sanatlar Fakültesi 11 Temmuz 1992’de kurulmuştur.” diyerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Sevim Sağsöz, fakültenin 1994_95 eğitim öğretim yılında öğrenci kabul etmeye başladığını, şu an açık olan 10 bölümden 7’sinde öğrenci bulunduğunu, diğer 3 bölümde ise derslerin seçmeli olarak yürütüldüğünü söyledi.
AKADEMİSYEN KADROSUYLA SEÇKİN
Öğretim elemanı kadrosunun 74 olduğu fakültede, yabancı uyruklu 1 profesör, 7 doçentin görev yaptığını, bunu yanı sıra 11 yardımcı doçentin, 6 sanatta yeterliliğini ve doktorasını tamamlamış yardımcı doçent olmayı bekleyen öğretim elemanı bulunduğunu belirten Prof. Dr. Sevim Sağsöz, halen 35. madde ile diğer üniversitelerde sanatta yeterlik ve doktora yapmakta olan 10 ve üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsünde lisansüstü eğitimini sürdüren 9 eleman olduğunu, ayrıca fakülte bünyesinde 5 öğretim görevlisi 3 okutman ve bir de uzmanın bulunduğunu, 530 öğrencinin öğrenim gördüğü fakültede, kız ve erkek öğrenci sayısının dağılımının eşit oranda olduğunu kaydetti.
KURULUŞUNDAN 10. KURULUŞ YILDÖNÜMÜNE DEKANLIK SERÜVENİ
Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevim Sağsöz, bir ziraatçi olarak dokuz yıllık dekanlık serüvenini şöyle anlattı: “Ziraat Fakültesi’ndeki çalışmalarımı yoğun bir şekilde sürdürürken, 1996’nın Temmuz ayında Güzel Sanatlar Fakültesi’nde dekan olmam teklif edildiğinde çok yadırgadım. Hiçbir bilgimin olmadığı ve o güne kadar yerini dahi bilmediğim bir fakülteye dekan olmayı doğal olarak reddettim. YÖK eski yürütme kurulu üyesi değerli hocam Prof. Dr. Didar Eser de bu görevin benim için uygun olmadığını kabul ediyordu. Ancak 15_20 gün süren git_gellerden sonra benim her zaman şükranla anacağım can arkadaşım rahmetli Bener Cordan son noktayı koydu; Dekanlığı kabul edecektim ve hiçbir müdahale olmadan kendi üslubumla dekanlık yapacaktım. Doğrusu bu görevi altı ay içime sindiremedim. Çünkü her şey benim için çok yabancıydı. Sonunda bir ekip kurduk ve Mimar Sinan, Marmara, Hacettepe ve Anadolu Üniversiteleri’ndeki Güzel Sanatlar Fakültelerini on iki gün süreyle gezdik. Bunun neticesinde nasıl bir yol izlemem gerektiğini anladım. Bu fakültelerdeki yapılanma benim geldiğim fakülteden çok farklıydı.”
ÖZGÜN YÖNTEMLER, ÖNCE TEPKİ ÇEKTİ
Öncelikle yetenek sınavlarını yapacak olan jüriyi diğer üniversitelerden getirmeye kara verdiğini ifade eden Sağsöz, “İki yıl çok sıkıntı çektim. Çünkü bazı yerel televizyonlar ve gazeteler bana karşı karalama kampanyası başlattılar. Hatta bazıları ile mahkemelik olduk, ancak kararımdan vazgeçmedim ve geçen her yıl aynı yolu izledim. Eskiden beri süregelen ‘Hiçbir yere giremezsen Güzel Sanatlar Fakültesi’ne gir.’ Düşüncesini yıkmış oldum. Dokuz yıldan beri sürdürdüğümüz bu yol fakültemize büyük bir saygınlık kazandırdı.” şeklinde konuştu.
GÜZEL SANATLAR, MODERN BİNAYA KAVUŞUYOR
Güzel Sanatlar Fakültesi’ne modern bir bina kazandıran Dekan Prof. Dr. Sağsöz, binanın yüzde 40’lık bölümünün tamamlanmış olduğunu belirterek, “Dekan olduğumda yerleştiğimiz bina o kadar kötü durumda ve yetersiz di ki, çocuklara atölye yapabilmek için, matematik ve fizik bölümlerinin bodrum katlarındaki izbe ve küf kokan yerlere talip oldum. Bu mekanlar da çocuklar da, ben de uzun süre çile çektik. Aklımda hep Güzel Sanatlar Fakültesi’ne uygun bir binanın hayali vardı. O dönemin rektörü ile fikrimi paylaştığımda, o da bana, Beden Eğitim Yüksek Okulu, İletişim, Veterinerlik, Eczacılık Fakültelerinin yanı sıra bizim için de yeni bir bina düşündüğünü söyledi. O zamanlar DPT müsteşarı olan Orhan Güvenen ile aynı dönemde Ziraat Fakültesi’nde asistan olarak çalışmıştık. Konferans vermek üzere üniversitemize geldiğinde fakültemizi ziyaret etti. İçinde bulunduğumuz olumsuz koşullara tanık olduğunda yeni bina talebimi kendisine açtım. ‘Ankara geldiğinizde görüşelim’ dedi. 1998 yılında dönemin rektörü Prof. Dr. Erol oral bey ile DPT’ye gittik. İki gün içinde yaptığımız çalışmaların sonucunda projemiz kabul edildi. Bu projede ilk sıranın Güzel Sanatlar Fakültesi’ne verilmesini rica ettim ve Beden Eğitim Yüksek Okulu ile ilk sırayı aldık. Bu müjdeli haberler Erzurum’a adeta uçarak döndüm. Ancak 28.000 metrekare’lik Güzel Sanatlar Fakültesi’nin mimari planı için elimizde model yoktu. Halen Kocaeli Üniversitesi’nde çalışan ve o yıllarda bizim fakültemizin elemanı olan Doç. Dr. Reşat Başar ve 35. madde ile Hacettepe’de doktorasını yapan Salih Denli ile bu kompleks modeli oluşturmaya çalıştık. Her bölüm kendi atölyelerine ve dersliklerine karar verdi. Ona göre mimarla da bir araya gelerek projeyi geliştirdik ve 6 Ekim 1999 tarihinde binanın temelini attık. Binanın yapımı devam ederken fakülte elemanlarıyla sık sık inşaat gidiyorduk ve şimdi olduğu gibi devamlı takip ediyorduk. 2004 yılının haziran ayında binanın yüzde 40’lık bölümüne taşındık. Binalarımızın istediğimiz tempoda hızlı bir şekilde devam etmesinden dolayı Rektör Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz’a teşekkür ediyorum. Umuyorum ki önümüzdeki bir yıl içinde tüm binalar bitecek ve 4 yıl önce Ziraat Fakültesi Peyzaj mimarlığı bölümünde açılan bir yarışmayla oluşturulan çevre projesi tamamlanacak, belki de Türkiye’de eşi bulunmayan model alınabilecek bir kompleks olacaktır.” diye konuştu.
MADDİ SIKINTILAR, BAŞARIYI ENGELLEMEDİ
Dekan olduğunda en büyük sıkıntılardan birini de para olduğunun altını çizen Sağsöz, “Her yıl bütçe görüşmelerine gittim ve bunun çok yararını gördüm. Ancak bu bütçelerle Güzel Sanatlar Fakültesi’ni bir yere getirmek mümkün görünmüyordu. Dekanlığa başladığım yıllarda bütçemiz o kadar kısıtlıydı ki, ilk işim Güzel Sanatlar Fakültesi yetenek sınavlarında öğrencilerden alınan parayı hocalara dağıtmak yerine, fakültenin ihtiyaçlarına harcamak üzere el koymak oldu. Bu amaçla 1997 yılında ‘Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Koruma ve Geliştirme Derneği’ni kurduk. Aldığımız parayı bankaya yatırıp nemalandırıyorduk. Nemaları bölümlerin acil ihtiyaçlarına kullanıyor, ana parayı ise biriktiriyorduk. Önceleri bu fikre karşı çıkanlar oldu. Ancak jüriler dışardan geldiği için itirazlar azaldı.” dedi.
FAKÜLTE HEP BAŞARILARIYLA GÜNDEME GELDİ
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Türkiye’nin önde gelen fakülteleri arasında yer aldığını vurgulayan Dekan Prof Dr. Sevim Sağsöz, sözlerini şöyle sürdürdü: “10 yıl içerisinde, ülke genelinde pek çok sergi, konser, tiyatro gibi etkinliklerin yanı sıra kazanılan başarı ödülleri ile adından sıkça söz edilen bir fakülte olduk. Bir çok makale, kitap, bır kaçı yurtdışında olmak üzere 50’ye yakın karma ve kişisel sergi açtık. Tüm bu çalışmalar, binlerce yıllık geçmişe sahip Anadolu ve Anadolu insanının aydınlanması için yakılan birer meşaledir. Daha yolun çok başındayız ve bu toprağın insanı için aydınlanma uğruna atılan her adım kutsaldır. Yaptıklarımızın hepsini Güzel Sanatlar Fakültesi sevdası ile gerçekleştirdik. Öğrencisi, hocası ve idarecisi ile bir yürek olduk. Onların sadece dekanı değil, Güzel Sanatlar Fakültesi’nin Ana’sı, onlar da benim çocuklarım oldu. Bu uğraşımın zamanı yoktu. Gece de gündüz de yapılacak işlerin peşinde koştuk. Bütün bu çabalarımızın getirisi çok büyük oldu. Artık varlığımız kabul edilmiş, bizden çok şey beklenir olmuştu. Kendi adıma en büyük kazancım ise, kırk yıllık meslek hayatımın hemen hemen çeyreğinde, yaşamın sadece bilimsel uğraş olmadığını, sanatın insan hayatının olmazsa olmazı olduğunu öğrendim. Güzel Sanatlar Fakültesi ben bu anlamda eğitti. Yaşamıma çok şey kattı. Kim bilir, emekli olduğumda bile, beni hep bir atölyede çocuklarımı izlerken göreceksiniz.