ERVAK PROJE KOMİSYONU TOPLANTISINDA KONUŞAN DOÇ.DR.KARABULUT:
“AB’YE UYUM SORUNLARI AŞILMALI”
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Karabulut Erzurum Kalkınma Vakfı (ERVAK) Proje Komisyonu tarafından düzenlenen Türkiye’nin AB süreci konu konferansına konuşmacı olarak katıldı.
KARABULUT KATILIMCILARI BİLGİLENDİRDİ
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Karabulut Erzurum Kalkınma Vakfı Proje Komisyonu tarafından düzenlenen Türkiye’nin AB süreci konu konferansına konuşmacı olarak katıldı.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kerem Karabulut, AB’ye giriş sürecinde Türkiye’nin önemli sorunlar yaşadığını anlattı.
Konferansta Türkiye’nin AB yolundaki sorunlarına değinen Doç. Dr. Karabulut, “Bilindiği üzere Türkiye, 10-11 Aralık 1999 tarihinde yapılan AB Helsinki Zirvesinde aday ülke statüsü kazanarak yepyeni bir dönemin başlangıcına gelmiştir. Bu bağlamda, AB’ye üye olan ülkelere göre Türkiye’nin ekonomik ve sosyal göstergelerinin izlenmesi ve karşılaştırılması anlamlı bir çaba haline gelmiştir. Bu doğrultuda, “neredeyiz?” sorusuna yanıt almak, “nerede olmalıyız?” sorusuna yanıt vermek için birinci adımı oluşturmaktadır” dedi.
KATMA DEĞER SEVİYESİ YÜKSELTİLMELİ
Türkiye’nin AB yolundaki sorunların değinen Karabulut, “Avrupa ile bütünleşme yolunda sürdürülebilir bir gelir artışının sağlanması için gerekli olan, ekonomi genelindeki katma değer seviyesinin yükseltilmesi ve uluslar arası rekabet gücünün artırılması için insan kaynaklarının geliştirilmesi ve bu gelişen insan kaynaklarının talep edeceği sosyal şartların sağlanmasıdır. Bu açıdan, Türkiye’de sosyal altyapı olarak eğitim, sağlık, adalet ve bürokrasiden kısaca bahsedip, temel strateji önerilerinden bahsetmek yerinde olacaktır”dedi.
EĞİTİMLE İLGİLİ ÇALIŞMALARA AĞIRLIK VERİLMELİ
Eğitimin kalitesinin yükseltilmesinin önemine değinen Karabulut, “Eğitimle ilgili yapılan uygulamalı çalışmalar, eğitimin, fert başına GSMH rakamlarındaki büyüme oranlarının yüzde 40’ına varan kısmını açıkladığını ortaya koymaktadır. Kısaca bir ülkedeki maddi zenginliğin ana belirleyicisi olan kişi başına gelirin artırılması için, katma değerin ve verimliliğin artırılması gerekir. Bu ise ancak eğitim seviyesinin yükseltilmesi ile mümkündür.Türk eğitim sisteminin ve göstergelerinin çok iyi yerlerde olmadığını göstermektedir.. Bu açıdan hem AB’ye girme sürecinde destek olması hem de ülke kalkınmasına uzun dönemli katkı sağlaması açısından eğitim sistemimizde şu hususların göz önüne alınması faydalı olacaktır. Eğitim olanaklarının yaygınlaştırılarak, belirli bir plan dahilinde temel eğitimin 11 yıla çıkartılması Çünkü bütün AB ülkelerinde 8 yıldan fazladır.Ara vasıflı tekniker- teknisyen eleman yetersizliğini ortadan kaldıracak bir yapılanmaya gidilmesi.Yüksek öğrenimdeki eğitimin, sanayi ve iş kesimiyle işbirliği içinde yürütülecek pratiğe yönelik eğitim şekilde revize edilmesi.Yüksek vasıflı insanların öğretmenlik mesleğini seçmeleri için gerekli önlemlerin alınması.Türk eğitim müfredatının bir bilgi bombardımanı ve ezbercilik yapısından kurtarılarak yaratıcılık özelliğine kavuşturulması. AB’ye uyum açısından belirtilen olumsuzlukların giderilmesi Türk ekonomisinin uzun dönemde güçlü bir ekonomi olmasını sağlayabilecektir” diye konuştu.
SAĞLIKTAKİ SORUNLAR GİDERİLMELİ
Sağlıktaki sorunlara da değinen Karabulut, “191 ülke içerisinde sağlık sektörünün ihtiyaçlara duyarlılığı sıralaması yapıldığında AB ülkelerinden sadece Portekiz 55. sırada diğerleri ya ilk on içerisinde ya da 50. sıradan daha ilerdedirler. Oysa Türkiye bu sıralamada 93. sıradadır. Aynı şekilde sağlık sektörünün genel başarısı sıralamasında da Türkiye 96. sıradadır. Bu sıralamada AB ülkeleri daha da iyi durumdadırlar.Bu olumsuz göstergelerin sonucu olarak Türkiye’de ortalama ömür hanımlarda 70, erkeklerde 68 iken, AB’de bu rakam 75’in üzerindedir.Türkiye’nin genel sağlık göstergelerindeki bu düşüklük sağlık sektörüne yapılan harcamadaki yetersizlikler, fiziksel altyapıdaki eksiklikler ve işletme usullerindeki eksikliklerden kaynaklanmaktadır.Türkiye’nin, sağlık sektörü açısından AB standartlarını yakalayabilmesi ve vatandaşlarına, onların hak ve onurlarına uygun seviyede sağlık hizmeti sunan bir ülke olabilmesi için şu üç unsurun üzerinde durulması faydalı olacaktır.
Sağlık sektörüne yapılan harcama artırılmalıdır.Türkiye’de sağlık sektörü büyük ölçüde tedavi edici hekimlik ağırlıklıdır. Oysa bu koruyucu sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olduğu bir yapıya kavuşturulmalıdır.Sağlık hizmetlerinin sunumundaki verimliliğin artırılması için sağlık sisteminin ve prosedürlerinin genel bir reorganizasyondan geçirilmesi gerekmektedir. Bunun için yapılabilecek en iyi uygulamalardan ikisi, aile hekimliği ve genel sağlık sigortası olacaktır” dedi.
HUKUK VE ADALET
Hukuk ve adalette de tıkanıkların giderilmesini isteyen Karabulut, “Çok önemli bir sosyal müessese olan hukuk ve adalet sistemi aynı zamanda ekonomik gelişme için de temel unsurlardan biridir. Konuyu fazla ayrıntıya götürmeden 21. yüzyıldaki iktisadi ve siyasi ilişkiler ve parametreler açısından , ülkemizin AB’ye girme sürecinde şu hususların üzerinde durmasının gerekliliği vardır.Fikri mülkiyet hakları da dahil olmak üzere tüm mülkiyet haklarının tam olarak yerleştirilmesi,Hukuk ve adalet sisteminde, karar sürecinin dış müdahalelerden korunması,Sistemin hızlı işlemesi,Fiziksel altyapının güncellenmesi ve genişletilmesi,Ceza infazlarının etkinliği Burada şu ilginç örneği vermek istiyorum: Ülkemizde ortalama her iki yılda birde vergi affı çıkarılmaktadır. Oysa teoride bir nesil boyunca sadece bir defa vergi affı çıkarılabilir denmektedir. Bu durum hem sistemin etkinliğini bozmakta hem de dış itibarı sarsabilmektedir.Devlet bürokrasisi de tıpkı hukuk ve adalet sistemindeki sıkıntıların zararlarını ortaya çıkarabilmektedir. Bunların sosyal göstergeler içerisine alınmasının sebebi bu olumsuzlukların netice de ekonomiye yansıması ve böylece AB gibi oluşumlar açısından Türkiye’ye verdikleri olumsuz görüntülerdir.Bu nedenle, devletin halka sunduğu hizmetlerin zamanında gereken kalitede sunulması temel amaç olmalıdır. Sosyal göstergelerdeki belirtmeye çalıştığımız bütün bu hususların göz önüne alınması halinde AB ile uyumlaşma sağlanacak ve bilgi toplumu olarak sosyal altyapısını tamamlamış bir Türkiye ortaya çıkacaktır. Bu ise, AB ile ilişkilerde kolaylıklar sağlayacaktır Verilere göre Türkiye, AB’nin gerisindedir ve göstergelerini AB ülkelerine ulaştırması için yapması gereken düzenlemeler olmalıdır” dedi.