Ortadoğu kazanı kaynamaya devam ediyor. Büyük ülkelerin bölgedeki egemenlik çatışması diye tanımlamamız gereken oyunlarının her geçen gün bir yenisi ile karşılıyoruz. Uluslararası basın tekellerinin de bölgede yaşananları kendi ülkelerinin çıkarlarına göre yönlendirdiklerini de kabul etmek durumundayız. Her zaman olduğu gibi samanı saplarla karıştırıyorlar. Bu nedenle de sağlıklı düşünmek olanağı da ortalık yerlerden kalkıyor.

            Arap baharı diye sunulanları da aslında Arap savaşı olarak değerlendirmek gerekiyor. Uluslaşma sürecini tamamlayamadıkları gibi aslında böyle bir isteklerinin olduğu da söylenemez. Dinsel olduğu kadar aşiretler arasındaki çatışmaları da Arap baharı olarak sunuyorlar. Yaşananları bölgenin yeraltı zenginliklerinden pay almak veya daha fazlasını almak savaşı olarak değerlendirmek olasıdır.

            Tarihsel süreçte yaşananlarla şimdilerde yaşadıklarımız birebir örtüşmektedir. Bu çatışmaları fırsat olarak değerlendiren mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri de ortalık yerlere çıkarak fiili durum yaratmaya çalışıyorlar. Münhasır ekonomik bölge diyerek çağırdıkları İsrail bağlantılı şirket aracılığı ile yarattıkları fiili durumu pekiştirmeye çalışıyorlar. Uluslararası anlaşmaları yok hükmünde sayıyorlar.

            Türkiye’nin İsrail ile yaşamakta olduğu gerilimi de bu şekli ile fırsata çeviriyorlar. Yaptıkları ikili anlaşmalarla kendileri de güçlerini kanıtlamaya çalışıyorlar. Bunun yanı sıra “Türkiye doğalgaz aramasını engellerse AB üyelik müzakereleri devam edemez” diyerek sopalarının ucunu gösteriyorlar. Böyle bir ortamda görüşmelerin sürdürülmesi kadar anlamsız bir durumun olmadığını kaydetmek istiyoruz.

            Kıbrıs Türklerine Anadolu insanının söylemi ile zırnık vermek niyetinde olmadıkları biliniyor. Çok net olan bu gerçek karşısında da toprak konusunun görüşülüyor olduğunun açıklanmasına ne kadar inandığınızı da merak ediyoruz.Görüşme masasında haritanın da olmadığı da açıklandığına göre yapılması gerekenin görüşmeleri askıya almak olduğu bilinmelidir.

Rumlarla Yunanlıların uzlaşmama konusunda doktora tezi ötesinde çalışmalar yaptıkları biliniyor. Onlar için profesör unvanı düşük bir değerdir. Bu gerekçeyle görüşmelerin sürdürülmesine gerek olmadığını sıklıkla yinelemek durumunda kalıyoruz.    

            Bayram öncesinde alınan bir kararla Türkiye’deki azınlıklara ait olan malların geri verilmesi kabul edilmişti. Bayram coşkusu içinde siyasetçilerin yeterli ve doyurucu açıklama yapmadıklarını kaydetmek istiyoruz. Son olarak Yunanistan’da yapılan parlamento seçimleri öncesinde alınan kararla Batı Trakya’daki Türklere ait olan vakıf arazilerinin yönetiminin atanacak bir vali aracılığı ile yapılacağı duyurulmuştu. Bunun ötesinde Kıbrıs’ın güneyinde bulunan Türk Vakıflarına ait malların da Rumların işgali altında olduğuna bir kez daha vurgu yapak istiyoruz.

            Karşı taraftan konuya ilişkin olarak Kıbrıs ve Batı Trakya’daki mallar konusunda herhangi bir olumlu yaklaşım veya adım atılmazken yapılmak istenenlerin yeniden sorgulanması gerektiğini düşünüyoruz. Adanın güneyindeki Vakıf mallarının üzerine küçük sanayi siteleri ile Pontus’tan geldiği belirtilenlere konut yapıldığı bir süre önce ilgili Rum makamlarınca açıklanmıştı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu adına 2004 yılında çekilen belgesel program çalışmalarımız sırasında bu gerçeklerle yüzleşmiş bulunuyoruz. O dönemde de bu gerçekleri dillendirmiş bulunuyoruz.

            Uluslararası ilişkilerin birincil ve en önemli kuralının karşılıklılık ilkesi olduğu biliniyor. Bu ilke, karşılıklı olarak ülke çıkarlarının korunmasını öngörmektedir. Son olarak yapılacağı duyurulan uygulama için bu kuralın işletilmesinin vaktinin henüz geçmediğine de inanıyoruz. Bu altın kuralın uygulanması gerekiyor mu ne...

 

             SEVGİ ile kalınız…