Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin olarak belirleyici olacak olan İlerle – me Raporunun ön çalışmaları sürdürülüyor. Siyasetçiler, gelinen bu noktada sorumlu olmak yerine sorunlu olmaya çalışıyorlar.

Yaşamakta olduğumuz günlük siyasi tartışmaları kısaca bu şekilde değerlendirmek olasıdır.

Bu çalışmalara koşut olarak adada başlatılan görüşmeler kaypak bir zeminde patinaj yapma aşamasına gelmiş durumdadır.

Taraflar güreş alanına çıkmış pehlivanlar gibi birbirlerine adeta el ense çekiyorlar. Siyasetçiler, sonuç alınamaması durumunda sorumlu olmamaya özeniyorlar.

Diğer yandan, AB’nin fasulyelerinin de Türkiye’yi baskı altına alma çalışmaları da son hızla devam ediyor. Önümüzdeki yıl Mart ayında yapılacak olan yerel yönetim seçimlerini de iyi bir fırsat olarak görüyorlar.

Bu baylar ve bayanlar, aynaya bakmak bir yana, ağızları ile beyinleri arasındaki bağı da koparıyorlar. Bu kopuş, bilinçli olarak yapılmaktadır.

Etnik yapı olarak tanımladıkları bazı grupları, azınlık olarak tanımlamayı yeğliyorlar. Bununla yetinmeyerek kışkırtıcılık yarışına da giriyorlar.

Geçtiğimiz Çarşamba akşamı, adanın güneyinde bir ayak topu maçı oynandı. Maçın oynandığı sırada ve sonrasında Türkiye ve Kıbrıs Türkleri aşağılandı. Bir maç gerekçe gösterilerek yapılan bu davranışı, adada barış olacağının türküsünü çığıranlara en içten saygılarımızla sunmak istiyoruz.

Diğer yandan İngiltere’nin boşbakanı, affedersiniz başbakanı Gordon Brovn, adada sürdürülen görüşmelere ilişkin olarak, Rum yönetimi başkanı olan Hristofyas’ın emrinde olduğunu duyuruyor. Bu bakış ve yaklaşımı da sizlerin değerlendirmelerinize sunuyoruz.

Böyle gelişmelerin yaşandığı günlerde Ankara’da, Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin düzenlediği 1. Uluslararası Kıbrıs Sempozyumu yapılıyordu. Üç gün süren bu Sempozyum süresinde, Kıbrıs konusu değişik boyut ve yönleri ile ele alınarak irdelendi.

Sempozyuma sunulan bildirileri önümüzdeki aylarda kitap olarak yayınlayacağımızı da duyurmak istiyoruz. Katılımcı bilim insanları Kıbrıs konusunun ilk kez bu kadar geniş içerikte konuşulduğunu ve tartışıldığını vurguladılar. Bu güne değin sadece konunun siyasi yönü öne çıkarılıyordu.

Yurt dışından gelen bilim insanları kendi ülkelerinin Kıbrıs sorununa bakışını değişik yönleri ile değerlendirdiler.

Son derece ilginç konuşmaların yapıldığını söylemekle yetinmek durumundayız. Yayımlayacağımız bildiri kitabından siyasetçilerin de yararlanacağını ummak istiyoruz.

Sempozyum sonrasında kamuoyuna yönelik olarak yayınlanan duyuruyu sizlerle paylaşmak istiyoruz.

“1. Uluslararası Kıbrıs Sempozyumuna bildiri sunan araştırmacılar, Kıbrıs konusu, Kıbrıs politikaları ve Kıbrıs Türklerinin verdikleri var oluş mücadelesini, akademik çalışmaları ile detaylı bir şekilde irdelemişlerdir.

Sempozyuma sunulan bilidirler ve katılımcıların düşünceleri, Kıbrıs’ta Anavatan Türkiye’nin, 1878’den beri hiç aksamamış desteği ile Kıbrıs Türklerinin tüm olumsuzluklara rağmen, tarihe mal olmuş bir var oluş mücadelesi verdikleri, 1974 Barış Harekatı ile özgürlüklerine kavuştukları, devlet kurdukları ve var oluş mücadelesine yeni bir aşamada devam ettikleri yönünde olmuştur.

Sempozyumda uluslararası politik gelişmeler ne olursa olsun, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta ayrı, bağımsız, egemen bir devlet olarak varlığını, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi ile adaya 1974 yılında barış getiren “Türk Silahlı Kuvvetleri”nin adadaki varlığının desteği ile hiç eksilmeden sürdürmesi ve kazanılmış hakların sonuna kadar korunması temenni edilmiştir”…

SEVGİ ile kalınız…