ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
 Atatürk’ün Erzurum’u teşrifinin 106. yıl dönümü 
 Atatürk’ün Erzurum’u teşrifinin 106. yıl dönümü 
'Erzurum böyle de güzel'
'Erzurum böyle de güzel'
ETSO'da TESK gündemi
ETSO'da TESK gündemi
Başbağlar şehitleri törenle anılacak
Başbağlar şehitleri törenle anılacak
32 yıldır dinmeyen acı: Başbağlar
32 yıldır dinmeyen acı: Başbağlar

İsmail Bingöl

Parçalanmış Kelimeler ve Suretler
10 Ekim 2010 Pazar

Yeni hüsranların ve eskimeyen hicranların düşüncemi eriten acılarıyla bir kere daha yontuyorum ruhumu… Uzak diyarlarda aradığının ne olduğunu bilmeyen garip bir seyyah misali; dolaşıp duruyorum kendi dünyamda… Her yanım gurbet görünüyor gözüme… Çizgiler silikleşiyor git gide, zaman yeni zamanlara devrolunuyor, gökyüzü gri bir renk alıyor, adımlarım yavaşlıyor ve bir çelişkiler yumağı büyüyor ha büyüyor, adeta bütün bir kâinatı dolduruyor. İncelen, derinleşen, çoğalan ve dört bir yanı çepeçevre saran, bazen bir renk cümbüşü halini alan, bazen siyahlaşan manzara; her yeri kendi rengine boyuyor.

            Ve ben; bu manzaranın kalbine doğru bir yürüyüş tutturmuş gidiyorum; bir elimde hüznün ağırlığı, öbür elimde sabırsızlığın hafifliği… Yeni bir çözümsüzlüğü daha şerh ede ede… Kelimelerin ve seslerin eşlik ettiği, nağmelerin ve sözlerin iç içe geçtiği, bir yerlere yetişmeyi bir savruluşun tamamladığı, bir seslenişin bu görüntüyü büyüttüğü bir yürüyüş bu… Kendi gerçeğiyle başkasının ya da başkalarının gerçeğinin çarpıştığı bir meydana doğru ve bir hüküm verici bulurum umuduyla…

            Bitmeyen ve neye yaradığı bilinmeyen-ya da kendimce öyle kabul ettiğim-, ne idüğü belirsiz, bir artıp bir azalan, ama tahminimce hiç bitmeyecek olan, bitecek gibi de görünmeyen kavgaların… Evet… Huzurumuzu iki parça eden işte bu kavgaların savurduğu gece yarılarında… Mecburi bir mesafe ölçücü göreviyle arşınlıyorum sokakları… Yüzler, vehimler, gölgeler ve dipsiz hayaller geçit resmi yaparken zihnimde; bir yanım öyle diyor, bir yanım böyle… Bir yanım koşmayı, yorulmayı, unutmayı telkin ederken; öbür yanım durmayı, oturmayı ve hatta uyumayı tavsiye ediyor. Bir yanım yakıp yıkmayı, kırıp dökmeyi, sonra da buralardan çekip gitmeyi ve bütün gözlerden nihân olmayı önerse de… Bir hayal tüccarı gibi bin bir umudun, bin bir tasavvurun… Ve belki de bin bir umutsuzluğun kavurucu etkisi altında inlese de… Şehrin sokak başlarını tutmuş düşünce yorgunlarının rüzgâra tutulmuş gibi titreyişlerini seyrederek… Yürüyorum…

            Kendi içinde sürgün olan yüreğimin çektiklerini; kimselere ama hiç kimselere anlatamamanın sıkıştırılmışlığıyla kıvranıyorum. Hem zaten; “Sözümüz cümle heman kıssa-i cânân” olmadıktan sonra neye yarar konuşmak ve de kiminle?

            Bîvefa kimselerin, dost görünen yüzlerin ve riyakâr kişilerin çokluğu ortalığı o derece istila etmiş durumda ki; adeta dünya bu yıllanmış manzaralar eşliğinde rengini, ahengini, dengesini kaybetmenin ıstırabı ve kederi içerisinde… Gönül yorgunluklarımız o seviyedeki; azaltmaya çalışmanın beyhudeliği karşısında şaşırmamak elde değil. Ne sırça köşklerimiz getiriyor bizlere o dinginliği, ne çevremiz ve ne de gücümüz, kuvvetimiz, kudretimiz… Hepimiz bir yerlerde bir şeyleri özlemenin ve geçmişin yüzünde yeretmiş hatıraların hayalini kurmakla meşgulüz.

            Eskiyi düşünmek ve anlatmak bir yere kadar belki normal ama, yeni buna o kadar mahkum etmiş ki bizi, adeta bir hastalık halini almış bu davranışımız… Bir korkular, kaygılar, kuşkular ve endişeler cehennemine doğru sürüklenen insanoğlu; kendini bundan arındıracakları ve yeni ufuklara, yeni yollara götürecekleri küçümsemenin yalnızlığına kapılmış olarak; huzursuz, mutsuz ve ruhu kargaşa içerisinde… Herkes herkesten ve kendinden bir şeyleri saklamanın, gerçeği örtbas etmenin peşinde… Nereye kadar ve de nasıl?

            Bulutlarla dolu kopkoyu bir gökyüzü altında, hüzün yağmurlarında ıslanıyor ve hep aynı zamana uyanıyorum. Ne kadar çabalasam da; birileri açısından hiçbir şeyin değişmediğini ve yıllar geçse de hep aynı inada, hep aynı nakarata, hep ayın direnmeye kendini sabitlediklerini görmek, şaşırmanın yanında hayreti de beraberinde getiriyor.     İsyana perçinlemek istemediğim irademi, her vuruşmada eski haline döndürmek için her seferde daha fazla uğraşa ihtiyaç olduğunu bilmenin; bir yorgunluğu, bir kırgınlığı ve bir önemsenmemişliği büyütmekten başka, kime ne yararı var?  Gece yarılarında yeni bir düşkünlüğün uzantısıyla sokakları mekân tutarken, yangına körükle gitmeyi önlemek için, inandığına sığınmaktan ve aklı devreye sokmaya çalışmaktan başka ne gelir elden?

            Ne gelir elden; yıllardır hüzne vurgun bir yürekle; şiire, musikiye, yazmaya, okumaya yaslanmaktan başka…

            Ve işte şiir…

           

            Böyle mi bitecekti zamanın ellerinden kopardığımız muhabbetler

            Bir kopuşla mı düşecekti acının gölgesi üstümüze

            Geçmiş bir vefasızlık ve ihanet mahşeri şimdi

            Yoksa hiç mi yaşamadık biz

            İncinmenin ve incitmenin kavgasını verdiğimiz günleri

 

            Parçalanmış kelimeler

            Ve suretlerle oyalamaktayız kendimizi

            Şaşkınlığımızı giderecek ne kaldı ellerimizde

            Bir merhametsiz inat ki

            Mıh gibi oymakta yüreğimizi (İ.B.)

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Hızlı Tren Haritasında Büyük Bir Boşluk: Erzurum
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
Ateş nereden tutuşuyor?
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Erzurum’da Tarih Yürüyüşü yahut 3 Temmuz’un Sırrı
Baki Gezmiş
Baki Gezmiş
Yüce kitabımız Gölgesinde
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Sıkıntının Sıkıntısı
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Yapay Zeka'ya yazdırıp "Ben yazdım" demek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’un Türkiye Yüzyılı Önceliği:

Göçün Önlenmesi
Milletvekili Sayısının Yeniden Yükselmesi
Raylı Sistem
Türk Dünyası Merkezi Konumunu Alması
Tarımsal Sanayi Merkezi Olması
Erzurum İmaj ve Algısının Güncelleştirilmesi
Yeni Stadyum
Erzurum’un Eski Mahallelerine Yeniden Kavuşması
Betonlaşmanın durdurulması
Hepsi


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva