arihe mal olmuş bilge bir insan, bilginin ışığında dünyayı inşa edebilmek “eskilerin eserleri her seferinde daha canlı bir aşkla yeniden okunursa mümkün olur” diyor.
Günümüz düşünürleri ise, “bir şehir kurmak kadar, hatta o şehri kurmaktan daha da zor olan o şehrin genetik özelliklerini bozmadan sürekli inşa edebilmek, yenileyebilmek, sürdürülebilir bir şehir kılabilmektir”tespitinde bulunuyorlar.
Bu noktalara ulaşabilmenin ön şartı, kuşkusuz bütün bireylerin sorumluluk yüklenmesidir.
Güncel bir gelişmeyle meramımızı somutlaştıralım.
İlk yıllarda uzmanlarca önerilen, ama büyük çoğunluğun burun kıvırmasıyla geçiştirilen dış cephe yalıtım uygulamalarından bahsediyoruz.
Geldiğimiz noktada doğalgazdan önce inşa edilen yapılar birer birer “manto”lanıyorlar.
Aile bütçelerine yük getiren bu uygulama, bazı külfetlerden kurtarıyor. Tabii, bu arada kentin görüntüsüne de makyaj yapmış oluyor.
İşte tam bu noktada şehircilik bağlamında yapılabilecek çok güzel şeyler olabilir(di). Binaların dış cephelerinin eski Erzurum’u ifade eden şekle gelmesi sağlanabilir(di). Şu ana kadar yapılanlara kimse müdahale etmedi. onlara bir teklifle gidilmedi. Bundan sonrası için bu öneri pekala yapılabilir.
Özellikle kentin vitrini konumunda olan binalar bu anlamda ele alınsa.. İlle kamu eliyle bunun yapılması gerekmiyor. Sivil toplum kuruluşları kanalıyla da hayata geçmesi mümkün.
Nasıl mı?
***
İnşaat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası ve elbet Erzurum’u konumlandırma, konuşlandırma iddiasındaki diğer STK’lar bu anlamda bir toplantı gerçekleştirseler..
Şimdilerde dış yüzeyleri kaplama maksatlı kullanılan o kadar fonksiyonel malzemeler var ki. Taş çağrışımı yapan, dahası aynen taştan imal edilen malzemeler gibi. Bunların, “mantolama” yapılan hedef binalar için uygulanması teklifiyle gidilse, gerekçeleri de samimi bir biçimde sunulsa, eminiz rahatlıkla kabul edilecektir.
Bu noktada “külfet katlanır” diyenleri duyar gibiyiz.
Doğru.
Bu esnada da kamu devreye girmeli. Başta belediyeler olmak üzere, vatandaşın yükünü hafifletecek girişimlerde bulunulmalı.
Örneğin, malzemelerin toplu alımına öncülük edilmesi pekâla mümkün olabilir.
Bu durumda maliyetlerin önemli oranda aşağı çekilmesi imkan dahilindir.
Akla gelen bir başka uygulama, belediyelerin bu binalardan “su, emlak vergisi” ve benzeri kalem alacaklarında yapacakları indirimler.
Bunların hayata geçirilmesi durumunda bir taşla birkaç kuş vurulmuş olur. Bir yandan konutlardaki ısı kaybının önüne geçilirken, öte yandan da kentin görüntüsü yenilenip, çok daha güzel bir kıvama kavuşturulmuş olur.
***
Bu bakış açısı, yazının girişinde bahsettiğimiz, “eskilerin eserlerini okumak”la birebir karşılanmasa da, bir çentik atılmış olur.
Bu sayede yeni yapılanmalar için de esaslı bir örnek teşkili sağlanır.
Kent genetiğinin bozulan damarlarını tamir için eşsiz bir fırsattır bu “mantolama” dönemleri. Vakit henüz geçmiş değil. Şu günlerde dahi adım başı kurulu iskelelere rastlıyoruz.
Kimlikli ve kişilikli bir kent düşü kuranlaradır çağrımız.
Nokta adres koymuyoruz; “Erzurum muhabbetini içselleştiren” herkesi çağrının merkezi sayıyoruz.
Buyurun!