ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
 Atatürk’ün Erzurum’u teşrifinin 106. yıl dönümü 
 Atatürk’ün Erzurum’u teşrifinin 106. yıl dönümü 
'Erzurum böyle de güzel'
'Erzurum böyle de güzel'
ETSO'da TESK gündemi
ETSO'da TESK gündemi
Başbağlar şehitleri törenle anılacak
Başbağlar şehitleri törenle anılacak
32 yıldır dinmeyen acı: Başbağlar
32 yıldır dinmeyen acı: Başbağlar

İsmail Bingöl

Bir Fısıltıyla Geldi Eylül...
20 Eylül 2010 Pazartesi

Saçların vardı

            Saçların

            Uçlarından yıldızlar dökülürdü

            Bakınca bir taraftan

            Mehtabın ziyası görünürdü

 

            Kaşların vardı

            Kaşların

            Ayın son gecesi gibi ipincecik

            Uzak hayallerimizi karıştırınca

            Bir hilali hatırlatırdı

 

            Gözlerin vardı

            Gözlerin  / Ki hülyalı bakardı

            Her bir geçişinde / Martılar

            Hayale dalardı

 

            Bir yüzün vardı

            Bir yüzün

            Söz edince geçmişten gelecekten

            Her yanı hüzünle dolar

            Her yandan hüzün boşalırdı (Bir Eylül Şarkısı-“Ay Düşleri’nden-İ.Bingöl)

            Zaman akıp gidiyor ve biz; zamanın bizde bıraktığı izlerle baş başa kalıyoruz. Zamanı durduramamanın çaresizliği içinde hem de... Ve şimdiye kadar bunu başarmış bir cihangir ise dünyaya ayak basmadı. Bundan sonra da imkânsız bu söylediğimizin gerçekleşmesi… İşte bu dur durak bilmeyen, her an çözülüp, değişip, yeni bir vakte ayak basan, yeni olaylar doğuran, bizi yeni güzelliklerle, yeni dostlarla, hüzünler ve acılarla tanıştıran zaman, hükmünü yine icra etti ve bu yıl da bizi Eylül’e taşıdı.

            Yine bitmez tükenmez fısıltıyla geldi eylül... Saçımıza başımıza karıştı gazel... Sokakları istilâ eden yaz ıssızlığının yerini, eylülün canlılığı, doluluğu, hareketliliği ve hüznü aldı.

            Bazı zamansız gelen konuklar gibi, çoğu zaman eylül de zamansız düşer toprağımıza... Her yıl, bir öncekinden daha çabuk geldiğini sanırız. Halbuki o, dünya kurulalı beri, hep vaktinde gelir. Bizse, havadaki sıcaklığa, yapraklarını vermemekte direnen ağaçlara bakarak, eylülün bu yıl da yine vakitsiz geldiğinden söz açarız.

            Fakat o, yine yapacağını yapar ve biz yazdan kalan üç beş sıcak günle avunmaya çalışırken, gücünü, kuvvetini ve geldiğini etrafa göstermek için; eser, savurur, toz duman içinde bırakır ortalığı...

            İşte o an, daha iyi anlarız, duygu dünyamızdaki, daha doğrusu şair ve yazarların dünyasındaki yeri bambaşka, kendine has olan eylül ayı ve de hazan mevsimi gelmiştir. Ve anlayışsızlığımıza kızarak, gösterdiği davranışla bize sitemler yağdırmaktadır. Lisan-ı hâliyle "Anlayın artık ben geldim." dercesine...

            Bazen de, amansız acılarla düşer koynumuza eylül... Hayatın ona benzeyen bölümünü yaşayan birilerini ve tabii başkalarını da alır götürür aramızdan... Ama ne hikmetse, şuârâya mensup olanlar, yani şairler bu gidişlere, daha çok eylül ayı gelince kayıt düşmüşlerdir. Yoğun bir hatıralar demeti bu ayda daha çok başlarına üşüşünce, onlar da şiirin efsunlu güzelliğine kapılmış yüreklerini, yine onun havasıyla teselli etmeye çalışmışlardır. Yazarak rahatlamak ve belki de yazarak geleceğe bir şey bırakmak için olsa gerek.

            Onlar bu ayda, kalplerinden geçeni mısralara döküp, güneşin solan güzelliği ve yazdan kalan günlerden söz ederken, hüznü çağrıştıran sarı ve solgun yapraklara mısra dizerken, başkaları için eylül, kışa hazırlık ve bir takım tedbirlerin alınacağı aydır.

            “Şair ve yazar takımı, birçok şeyi bahane edip, yazdıkları gibi, eylül de yazmaları bir için bir bahanedir.” şeklinde düşünebilir bazıları... Onlar nasıl düşünürse düşünsün, böyle bir meşgale için zaman harcamak pekte kötü olmasa gerek. Şair Cahit Külebi, Türkçe’nin o eşsiz kullanıcısı da buna inandığı için yazmış ya "Güz Yorumu" adlı şiirini:

       “Hava bugün de bulutlu

            Rüzgâr daha serin esecek.

            Bütün insanlar umutlu,

            Şairler mahzun gezecek.

 

            Yağmur yağacak ince,

            Muşambalı kışlar görülecek.

            Ağaçlara, çocuklara gelince,

            Bir karış büyüyecek.

 

            Şairlerin ateşi, âşıkların

            Belki bin dereceye yükselecek.

            Cahil kızlar (küçük kediler),

            Çocuklar üşüyecek.

 

            Bu şiiri yazan, caddelerde

            Seninle baş başa yürüyecek.

            Gelip geçenler, yağmur altında

            Bu adam tek başına ne geziyor, diyecek.

            Yapraklar yollara dökülecek.”

            Ne yazık ki, çocuklara ve kuşlara da çok tesir eden bir aydır eylül ve sonrası... Biri bahçelerini yitirecektir ve tabii oyunlarını da... Bir diğeri ise; büzülüp kalacaktır sokaklarda ya da bulabildiği bir kovukta... Ve onlar, üzülmesini de beceremeden, yine yapacağını yapacaktır eylül... Çağrışımları derin, anlatacakları çok olan eylül... Hilmi Yavuz'un mısralarıyla...

                         “eylül... kırılgan mevsim!

                        canı hançeri güzün

                        dağılırdı kalbimde

                        birden gecenin ve gündüzün

                        perdesiyle örtülürdünüz

                                   tenhayla ve tül

                        dolardı içim... eylül!”

            Halbuki sadece eylül mü unutuluştur, terk ediştir, aldanıştır, aldatıştır, bırakıp gitmedir, ötelere uzanmadır. Elleriyle gölgeleri kavramadır. Ve acıdır. Ve hüsrandır. Ya diğerleri… Diğer mevsimler?

            Şair Özdemir İnce'nin mısralarıyla;

            “Çünkü hayatın dört mevsimi

            Ve dört fatihi vardır,

            Hepsi ölüme ötekinden yakındır.”

            Ah biz ki nice eylüller yaşadık... Bilemedik yine de kıymetini... Sadece onun mu? Hangi ayın... Hangi günün, hangi anın kıymetini bildik ki... Gerektiği gibi, ne insana kıymet verebildik, ne de zamana... Her ikisi de, ancak gidince, elimizden uçunca, arkalarından yalnızca ağlamayı becerebildik. Gelmeyişlerine... Gelemeyecek oluşlarına...

            Eylülün geldiğini fark edip, onu çağrıştıran keder musikilerine kulak verirken içimize düştü bu melânkoli… Ve sonrasında dilimizden dökülen cümleler işte böylesi bir anlatıma dönüştü. Ama istiyoruz ki, eylülün getirdiği hüzün için değil, sevginin büyüsü ve fedakârlığı için yazılmış bir şiirle bitsin Eylül için yazdığımız cümleler… Okuyun ve "Armağan" edin sizde Şükran Kurdakul'un bu şiirinde geçenleri sevdiklerinize...

            “Bunca yıl çok ışık birikti avuçlarımda

            Senin olsun

            İsimler sevgi dokuyan ellerimden

            Bunca yıl şiirin, kardeşliğin, kavganın

            Has bahçelerinde yarattım bu gerçeği.

            Sabrım senin olsun

            Aşkım senin olsun

 

            Acıların sütüyle büyüttüğüm umutlar

            Mahpushane avlularında boy verdi.

            Dolunay menekşelendi kirli, kara camlarda

            Her görüşte yeniden vurulduğumuz ana evren

            Üzgünlüğe boyadı saksımdaki çiçeği

            Senin olsun.

 

            Biz ki acılar döneminden

            Ellerimizi kirletmeden geçtik

            Direncim senin olsun

            Sevgim senin olsun.”

 

 

 

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
misafir 21 Eylül 2010 Salı  22:45

yazınızı okuduğumda "yıllar sonra rastladım çocuksu sevgilime"şarkısını hatırladım... geçtiğimiz hafta onu gördüm... yaşlanmıştı ,tıpkı benim gibi...ama gözlerinin rengi değişmemişti yine aynıydı...benim için asıl olan gözler...

Yorumu oyla      7      5  
sayın yazar 21 Eylül 2010 Salı  04:50

eylül benim için mutluluk ayıdır,başkaları için hüzün olabilir. bu ayda okullar açılır,sevgiler kucaklaşır. beni lise yıllarına götürdünüz. teşşekkür ederim. lütfen yazınız yazılarınızı ,şiirlerinizi bekliyoruz. slm ve saygıyla

Yorumu oyla      7      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Hızlı Tren Haritasında Büyük Bir Boşluk: Erzurum
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
Ateş nereden tutuşuyor?
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Erzurum’da Tarih Yürüyüşü yahut 3 Temmuz’un Sırrı
Baki Gezmiş
Baki Gezmiş
Yüce kitabımız Gölgesinde
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Sıkıntının Sıkıntısı
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Yapay Zeka'ya yazdırıp "Ben yazdım" demek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’un Türkiye Yüzyılı Önceliği:

Göçün Önlenmesi
Milletvekili Sayısının Yeniden Yükselmesi
Raylı Sistem
Türk Dünyası Merkezi Konumunu Alması
Tarımsal Sanayi Merkezi Olması
Erzurum İmaj ve Algısının Güncelleştirilmesi
Yeni Stadyum
Erzurum’un Eski Mahallelerine Yeniden Kavuşması
Betonlaşmanın durdurulması
Hepsi


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva