Yıllar önce Ömer Bey Erzurum'a bağlı bir ilçede YİBO Müdürü..Yeni yapılan okul binasının açılış töreni var :Vali Bey ve il protokolü ile ilçe protokolü katılacak..Bu yüzden hazırlıklar tekrar tekrar gözden geçirilmiş..Okul binasının açılışına geniş bir katılım olacak diye il Milli Eğitim müdürü de aman ha bir noksanlık olmasın diye Ömer beyi defalarca uyarmış..
Tören vakti yaklaşıyor, Vali Bey neredeyse gelmek üzere..Telaş ve heyecan dorukta..
Ömer Bey, birdenbire törende kurdeleyi kesmek için Vali Beyin kullanacağı makasın unutulduğunu ve getirilmediğini fark eder. Tam bir heyecan ve telaş içinde makası getirmek üzere göndermek istediği birisine ararken kendi personellerinden okulun müstahdemi Hüseyin Efendi gözüne çarpar. Aceleyle yanına gittiği Hüseyin Efendiye talimat verir,
-Koşa koşa makam odama git, masamın üzerindeki tepsiyle makası al gel..!
Hüseyin Efendi "Tamam " der ve yola koyulur. Ancak müdürün talimatının tam tersine yavaş yavaş yürümeye başlar. Müdür Bey, bir müddet Hüseyin Efendinin arkasından bakar, yürüyüşünde değişiklik göremeyince avazı çıktığı kadar bağırır,
-Koş Hüseyin Efendi koş..! Derse de Hüseyin Efendinin yürüyüşü değişmez. Nihayet tören başlamadan önce makası getirip müdür Beye takdim eder. Ancak Müdür oldukça öfkelidir,
-Yahu kardeşim ben sana koşa koşa git diyorum sen hiç tınmadan yine yavaş yavaş yürümeye devam ediyorsun..
Hüseyin Efendiden hemen cevap,
-Ben koşa koşa gidemem Müdürüm, kusura bakmayın..!
Müdür cinnet getirmek üzere biraz daha sertleşerek,
-Neden kardeşim, neden koşamıyorsun..Bir mazeretin veya sakatlığın mı var ?
-Hayır efendim..Hamd olsun çok sağlıklıyım ve mazeretim de yok..
Müdür bu sefer iyice zıvanadan çıkıp, bağırarak,
-Peki, neden koşamıyorsun kardeşim o halde?
-Ben koşamam Müdürüm. Çünkü ben devlet memuruyum,adımlarımı 25 yıla göre ayarladım der..
BAŞKA BİR BOYUT…
Geçenlerde vergi dairesine gittim. Veznenin önünde oluşan kuyrukta beklemeye başladım. Veznedar, düzenlemiş makbuzları tahsil ettikten sonra vezne gişesinden çıkarak hemen yan tarafta bulunan masada makbuz düzenlemeye başladı. Düzenlediği makbuzlarla tekrar tahsilat için vezne gişesine döndü. Anladım ki adamcağız hem makbuz düzenliyor,hem de tahsilat yapıyor.. Üstelik para tahsil yeri ile makbuz düzenleme masası ayrı ayrı yerlerde..
Tabii bu arada vatandaş da kuyrukta beklemek zorunda kalıyor..Buraya kadar olan manzaraya haydi normal diyelim..Asıl insanın kanını beynine sıçratan şey 4-5 kişinin bu adamcağızın arka sırasında masalarında boş oturup manzarayı seyretmeleri..Vatandaşın birisi dayanamadı..
-Yahu sizler bu adama niye yardım etmiyorsunuz. Bu iş sadece bu adama mı mahsus?
-……….
Cevap çalışan adamdan geldi,
-Onlar şef..Bu işe bakmazlar..
Kendi kendime hayıflandım. Kamu yönetimi bildim bileli hep böyle gördüm; birileri çalıştı, ter döktü, aldığı parayı hak edip helal olarak faydasını gördü. Diğeri aylak aylak sadece çalışanı seyretti, kaytardı, zamanını hep boş geçirdi, aldığını hak etmedi ve faydasını da göremedi. Biri devlet çatısının çökmemesi için direk oldu, diğeri direğin altını oyan fare oldu. Biri devletin kasasına ve masasına bekçi oldu, diğeri devlet masasında kasasını soymak için hırsız oldu.
Ama işin garip yanı biri hep mağdur, diğeri hep el üstünde tutuldu. Birisi müfettişe, soruşturmaya, mahkemeye hatta cezaevine muhatapken, diğeri hiçbir iş yapmadığı ve iz bırakmadığı için dosyası tertemiz ve hiç bir şeye muhatap değil..
Taltif ve cezalandırma tabii ki yanlış hanelerde..Bu manzara ,kamu yönetiminde bir çarpıklıktır, bu güne kadar da bu çarpıklık düzeltilmedi.!
Millet olarak beklentimiz, hükümet tarafından getirilmesi açıklanan performans ölçümü sisteminin kamu personeline uygulanması..
Ne kadar emek ve çalışma, o kadar maaş..!