YRD. DOÇ. DR. ELMALI:
“YENİ NESİL FARABİ’Yİ İYİ OKUMALI”
Atatürk Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi Felsefe Tarihi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Osman Elmalı, İslam dünyasının ünlü filozoflarından Farabi'nin bin yıl önce savunduğu ''geri kalmış ve gelişmiş toplum'' tezinin günümüze ışık tuttuğunu söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Elmalı, yaptığı açıklamada, tam adı ve künyesi Ebu Nasr Muhammed bin Tarhan bin Uzluk el-Farabi el-Türki el-Hakim el-Meşhur olan ve 870-950 yılları arasında yaşayan Farabi'nin, toplumların özellikleriyle ilgili tezinin günümüz dünyası için de geçerli olabilecek yönleri olduğunu ve Farabi'nin düşüncelerinin halen güncelliğini koruduğunu söyledi.
TOPLUMSAL ERDEM
Farabi'nin toplum olgusunu incelerken toplumları gelişmiş ve geri kalmış toplumlar olarak ayırdığını ifade eden Elmalı, tam toplum dediği gelişmiş toplumları erdemli, yoğun ilişki içerisinde olan ve birbirlerine yardım eden toplumlar olarak tanımladığını ifade etti.
Bütün dünya insanlarının bir toplum gibi algılanabileceğini savunan Farabi'nin bu tezinin dikkate değer olduğunu dile getiren Elmalı, şunları kaydetti: ''Bütün dünya insanlarının bir toplum gibi algılanabileceği tezinin, telekomünikasyon ve ulaşımın filozofun yaşadığı dönem hatta geçmişte herhangi bir dönemle karşılaştırılamayacak kadar geliştiği günümüzde yeni yeni ileri sürüldüğü göz önüne alınırsa Farabi'nin öngördüğü bu kategorinin gerçekten dikkat çektiği söylenebilir.
FARABİ GLOBALİZMİ BİN YIL ÖNCE GÖRMÜŞTÜ
Farabi, tezinde küresel toplumdan bahsediyor. Filozof, başka devletlerde yaşayan insanları da kendi toplumundaki insanlar kadar insan görmüş ve bütün dünya insanlarının yardımlaşıp dayanışma içinde olabileceklerini düşünmüştür. Yani Farabi bütün dünyayı kendi döneminin şartları içerisinde bile dışarıdan izleyebilmiştir.''
''MUTLU TOPLUMLAR MUTLU DÜNYAYI OLUŞTURUR''
Yrd. Doç. Dr. Osman Elmalı, Farabi'nin küresel toplum modelini insanların yardımlaşma içerisinde ve mutlu bir dünyada yaşayabilmeleri için savunduğunu vurguladı.
Hiçbir toplumun içine kapanarak, diğer toplumları yok sayarak ayakta durabilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Elmalı, şöyle devam etti: ''Farabi, iyi niyetle mutluluğa ulaşmak için çalışan şehir toplumlarının erdemli ve mutlu bir milleti, yine mutluluğa ve erdeme ulaşmak için el ele vererek çabalayan milletlerin de mutlu bir dünyayı kurabileceğini düşünüyor. Küresel toplum anlayışını Farabi bu anlamda ve bu amaç için ileri sürmektedir. Bütün dünyadaki bütün insanlar tek bir toplum gibi el ele vererek insanlık olgusu doğrultusunda gelişmiş ve mutlu bir dünya kurabilirler. Ancak bu arada Farabi'nin küresel bir devletten değil küresel bir toplumdan bahsettiğinin altını çizmek gerekmektedir.''
KÜRESEL KALKINMA
Dünyada ekonomik kalkınma ve buna bağlı olarak ulaşım ve telekomünikasyonun hızla gelişmesiyle birlikte Farabi'nin sözünü ettiği küresel toplum olgusunun daha çok belirginleştiğine işaret eden Elmalı, farklı uluslara ayrılan küresel toplumda insanların geçmişe oranla daha fazla yardımlaşma içerisinde olmalarının da Farabi'nin teziyle paralellik gösterdiğini savundu.
''YURTTA VE DÜNYADA SULH''
Farabi'nin bu tezinin ''yurtta ve dünyada sulh'' anlayışını çağrıştırdığının altını çizen Elmalı, diğer taraftan dünyada bir türlü çözümlenemeyen meselelerin ve yaşanan savaşların Farabi'nin tezinin dikkate alınmasıyla azalabileceğini düşündüğünü ifade etti.
Farabi'nin, gelişmiş (erdemli) toplumlarda olmayan özellikleri, ''cahil şehir toplumu'' diye adlandırdığı toplumun özelliklerini sayarak ortaya koymaya çalıştığını dile getiren Elmalı, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Filozof, gelişmemiş toplumların farklı türleri olmakla birlikte bunların hepsinin toplumun genelinin mutluluğunu tanımayan, düşünmeyen, ahlaki düzeyleri düşük toplumlar olduğunu öne sürüyor. Bu toplumların mal biriktirmeyi, yemeyi, içmeyi, saygın ve itibarlı olmayı, başkalarını ezmeyi, aşırı özgürlükçülüğü, bir tür sorumsuzluğu öngördüğünü vurguluyor.
GERİ KALMIŞ TOPLUMLARDA ERDEM YOK OLUR
Farabi, ayrıca gelişmemiş toplumlarda kutsal kurumların dahi yıpranmış olduğuna ve asıl amacından saptığına işaret ediyor. İnsanların ruhunu terbiye etme, insanları kötülüklerden alıkoyma, onları iyiliğe yöneltme iddiasındaki sosyal kurumların sahtekarların eline geçtiğinin altını çiziyor. Bu tür sosyal kurum önderlerinin, kendi makamını kullanarak, insanların samimi duygularını kullanıp ellerinde dünyalık ne varsa onlara el koymaya çalıştığını savunuyor. Farabi'nin toplum olgusuyla ilgili bu tezinin üzerinde dikkatle durulması gerekiyor. Çünkü bugün de bu durum yaşanıyor.''