Ücretsiz Kitap Uygulaması Sürecek

ERDAL ABİCİM...ÜSTADIM,bu ne zengin gönül,bu ne hayal gücü ve ne muhteşem bir sonbahar... yıne okudum doya doya...ben hatırladım o güzzellikleri gerçektende meslerimi bile hatta aşık firgani meslerime bırde türkü yakmıştı...selam ve saygı ile hoşça kalın değerli dost...

Erdal bey, senin gerçek bir kişi ve temiz karaktere sahip olduğunu biliyorum,orada görev yaptığım sürede seni tanıdım.Allah aşkına şu Erzurumun bürokrat hastalığı ne zaman tedavi edileçek. Ne zaman kaliteli,kariyerli, işin ehili olan geleçek, bu cemaatın,siyasetcinin adamı ne zaman bitecek,İşte devletin valisi olması gerekli olan bir kişinin görevini kullanarak gecenin birbuçuğunda uygunsuz bulunması nasıl izah edilir.Bu makamlar bu tip insanlara geniş geliyor,dolduramıyorlar, o'nun gibi bir çok bürokrat müsfettesi halen mevcut, bunların temizlenmesi Erzurum için iyi olaçak. selam ve sevgi

Ağzına sağlık Erdal Abi Ben Muğladan katılıyorum ve yazılarını okudukça kendimi memlekette hissediyorum. Allaha Emanet Ol

Merhum Âkif de:"Kim ki kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası düşmanının maskara sı" derken,bizleri çalışmaya,daha çok çalışma ya,daha çok satıp üretmeye,daha çok doviz getirmeye,daha çok refaha kavuşmaya teşvik ediyor.Milli gelirimizi artırmamız,daha çok ihracat yapmamız,bütçemizi doldurarak kimseye muhtaç olmamamız gerekiyor.Bizim dini miz,bize bunu emrediyor.Miskinliği şiddetle yasaklıyor.Maddi ve manevi yönden güçlü olmamızı emrediyor.'Allah' böyle istiyor.Pey gamber böyle yapıyor.Biz niçin bu ölçüleri alıp sosyal hayatımıza uygulamıyoruz? Başkala rından borç alarak,onlardan niçin emir alıyo ruz?Başkalarına niçin el açıyoruz?Veren elin,alan elden üstün olduğunu bilmiyor mu yuz?Bu miskinliği ne zamana kadar götürece ğiz?Niçin böyleyiz?Üzerimize ölü toprağı mı serpilmiş?Bunun altında niçin eziliyoruz?Hani ya biz asil idik.Asillik başkalarına muhtaç olmak mı?Yok,yok,yok.

kalan iki sektör var.Gıda ve enerji.Gıda,sü rekli kullanılan zaruri ihtiyaç maddelerini oluşturuyor.Sürekli talep var.Bu talep arzla mutlaka karşılanmalı.Karşılanmadığı zaman ya ithal yoluna gidiliyor,ya da erken piyasaya sürüm için hormon veya suni döllenme teknik leri kullanılıyor.(Mesela,domates normalde tarlada seksen günde yetişirken,hormon ve suni döllenme ile kırk günde yetiştiriliyor) Böylece piyasada katkılı gıdalar tüketiliyor. Niçin böyle oluyor?Çalışıp üretmediğimiz için Tembel olduğumuz için.Tembelliği, çalışmaya tercih ettiğimiz için.Hele bir de elli yıllık Ziraat Fakültesi,bu konuda,çiftçiye yol gösterici ve rehber olmayınca,daha doğrusu bu tembelliğe onlar da ortak olunca,yeni yeni tohumlar üretmeyince(tohumlar yıllardan beri İsrail'den geliyor,etek dolusu para ödüyoruz) bu durum kaçınılmaz oluyor.Katkılı gıdalar, halkın sağlığını aslanlar,kaplanlar gibi korkunç derecede tehdit ediyor.Thessalians, "Çalışmayanın yemeye hakkı yoktur"diye ne güzel söyler

100-150 çift salkım salkım ev sucukları,bir kaç sığır butlu pastırmalar,tatlı ve ekşi aşmalar,kuru dutlar,pestiller,kömeler,hazır kavurgalar vs.v.b......Artık bunların çoğu yok.Köyümle sürekli irtibat halindeyim.Köylü ler yukarıda saydıklarımızı artık yapmıyor lar.Hemen hemen hepsini de şehirden alıyor lar.Sütü satıp, yağ ve peyniri şehirden alı yorlar.Buğdayı satıp,ekmeği,bulgur,gendime v.b. şeyleri şehirden alıyorlar.Hatta ve hatta patatesi gelip şehirden götürüyorlar (köylüler anlatıyor,gece saat 22-23'de şehir den getiriyorlar,üzerini de örtüyorlar ki kim se görmesin diye)koyun beslemiyorlar zahmet oluyor diye,besi yapmıyorlar zahmetli imiş diye.Hayvan pazarına gidiniz.Bursa'dan koyun geliyor,tanesi 300-350 tl. Sayın Güzel,o saydıklarınız ve bu saydıkla rımız artık bu şehirde yok.Bu şehrin köylüsü artık üretici değil,tüketici.Hemen hemen her şey batıdan geliyor.Batı köylüsü olmazsa biz acımızdan ölürüz.Halbuki,küresel krizde bugün ve her zaman ayakta

SAYIN GÜZEL,güzel hatıraları yad etmişsiniz. Bu güzellikler artık yok.Bunlar,bu yörenin hem yiyecek, hem de giyecekleri idi.Daha doğrusu,bu şehrin kültürü idi.Şimdi bunların çoğunun yerinde,artık yeller esiyor.Nasıl mı? Şöyle:Artık,erişte,yufka,gendime,bulgur,kavut lahana,karışık,sade salatalık,macar turşusu (kırmızı pancar ve vişne veya kızılcık karışı mı)muşmula turşusu,kurut,gadellere basılmış tuzlu tere yağları,toprak küplere vurulmuş yağlı ve civil peynirler,kilerlere asılan bozdurgan armutları ve kalın kabuklu üzümler, çuval çuval patates ve soğanlar,lahanalar, toprak testilerde katıksız İspir veya Tortum pekmezleri,şekersiz hakiki zığı balları,basma peynirler,elma,armut,kızılcık karışımı gahlar çuvallarda cevizler,sepetlerde elmalar,üzeri sıvanıp samana gömülen karpuzlar(kışın çıka rıldığı zaman tazesi gibi idi),ambarlarda pi navun denilen kışlık,25-30 kilelik, su değir menlerinde öğütülmüş unlar,Ekim veya Kasım' da yapılan tenekeler dolusu kavurmalar,