Rumlar ve Yunanlar Türk Düşmanı
Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Araştırma Görevlisi Salim Gökçen, Ermeniler'in soykırım iddialarının arkasında Rumlar'ın bulunduğunu; hatta Yunanistan ve dışında bu konuda 200'e yakın dernek kurulduğunu belirterek, "Rumlar, her yıl 19 Mayıs'ı sözde Rum-Pontus soykırımını anma günü olarak kutluyor. Rumlar'ın, Samsun merkezli ve Karadeniz ağırlıklı bir Rum-Pontus Krallığı kurulması için yıllardan beri çalıştığı da bilinen bir gerçek. Hedef, Türkiye topraklarını bölmek" dedi.
YUNANLILAR ANADOLUDA UĞRADIKLARI YENİLGİNİN FATURASINI TÜRKİYE’YE ÖDETTİRME PEŞİNDELER
Türkiye aleyhindeki faaliyetlerde ön sıralarda yer alan Yunanistan'ın, Anadolu'da uğradığı yenilginin faturasını Türkiye'ye ödetme düşüncesinin arkasında toprak talebinin yattığını söyleyen Atatürk Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Araştırma Görevlisi Gökçen, "Türkiye'ye yönelik sözde soykırım iddiaları içinde Yunanistan'ın özel bir yeri var. Yunanistan'ın, bu konuda Ermeniler, Süryaniler, Pontuslular ve Kıbrıslı Rumlar ile birlikte cephe oluşturduğuna dün de, bugün de şahit olmaktayız. Bu amaçla Yunanistan'da, 'Küçük Asya ve Kıbrıs Halkları Mücadele Koordine Komitesi' kurulmuştur. Yunanistan, asılsız soykırım iddialarını Türkiye'ye yönelik benzer şekilde gündeme getirilmeye çalışılan diğer sözde soykırım iddialarıyla bütünleştirme çabası içindedir. Özellikle Ermeniler'e uygulandığı iddia edilen soykırım ve günümüzdeki Kürt sorunuyla paralellik kurularak, 'Türkiye'nin sözde soykırımı tanıması ve tazminat ödemesi istenmekte ve Türkiye'nin, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki Ortodokslar'a yapıldığı öne sürülen soykırımı tanımadığı sürece Avrupa Birliği'ne kabul edilmemesi için' Yunanistan içinde ve Avrupa Birliği'ne üye ülkeler nezdinde yoğun bir propaganda yapılacağı şeklinde tehditlerde bulunmaktadır" diye konuştu.
Yunanistan'ın bağımsızlığa ulaştığı 1830'lu yıllardan sonra Türk düşmanlarının arttığını; hatta bu yıllarda Doğu Karadeniz kıyılarında bir Rum-Pontus devleti kurulması düşüncesinin Megali İdea'nın hedefleri arasında yer aldığını, bunun daha sonraki yıllarda genişlediğini belirten Gökçen, "1870'ten sonra özellikle Yunanistan'dan gelen Rumlar'ın sayıları artmış, Atina'da yerleşmiş siyasi kişiler, Samsun'u merkez yaparak çalışmaya başlamıştır. Pontusçuluk konusunda siyasi bir hareketin mümkün olabileceği fikri de 1908 yılında 2. Meşrutiyet'in ilanından sonra açıkça ortaya atılmaya başlamıştır. Bölgede ilk silahlı çeteyi, Amasya Metropoliti Germanos 1908 yılında Samsun'da kurmuştur. Trabzon'daki Yunanistan Konsolosluğu da 18 Ekim 1912'de Trabzon Metropoliti'ne bir tezkere yazarak, Yunanistan Kralı 1. Yorgi'nin isim günü olan 23 Nisan'da Aya Gregorios Kilisesi'nde tören yapılmasını istemiş ve böylece konu tamamen bir Yunanlılık konusu haline gelmeye başlamıştır" şeklinde konuştu.
Yunanistan'ın Megali İdea'yı gerçekleştirmek üzere Etnik-i Eterya'dan Mavri Mira'ya kadar birçok cemiyete paralel olarak Türkiye'de Pontus cemiyetleri de kurmaya başladığını dile getiren Gökçen, "Bu Pontus cemiyetlerinin temeli, 1904 yılında Merzifon Amerikan Koleji'nde atılmıştır. 1. Dünya Savaşı sırasında Ruslar'ın Trabzon'u işgal etmeleri ve Rumlar'ı silahlandırmalarıyla Pontusçuluk faaliyetleri çetecilik yapmak suretiyle ivme kazanmıştır. Bu faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde dini kuruluş ve din adamlarının rolü en başta gelmektedir. İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi de, Pontus devleti kurma teşebbüsünde öncü rol oynayan kuruluşlardan biridir" dedi.
PONTUSÇULUK FAALİYETLERİ ULUSLARARASI BOYUT KAZANDI
Ruslar'ın Karadeniz'den çekilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti'nin bölgede hakimiyeti yeniden sağladığına değinen Gökçen, "Ancak, bu dönemde Pontusçuluk faaliyetleri de uluslararası bir boyut kazanmıştır. Nitekim, 5 Mayıs 1917'de Tiflis'te 'Yunanistan Kafkaslar Kongresi' yapılmış, 1917 Ekim ayı ortalarında Atina'da Karadeniz kıyı şehirlerinde yaşayan Pontuslular'ın temsilcilerinin katıldığı, bölgedeki Rumlar'ı bağımsız bir devletin çatısı altında toplamayı amaçlayan önemli bir kongre yapılmıştır. Ekim 1917'de Paris'te 'Pontus Milli Merkezi' kurulmuş, ayrıca ABD'de de aynı amaçla özel bir komite meydana getirilmiştir. Nihayet 1918 Ekimi'nde Batum'da Pontus Milli Merkezi kurulmuştur. Mondros Mütarekesi ile birlikte Rumlar, bölgedeki faaliyetlerini daha da artırmıştır. Yunanistan ve İtilaf Devletleri'nin kışkırtmaları ve yardımlarıyla faaliyetlerini hızlandıran Rumlar, bir yandan diplomatik girişimlerde bulunurlarken, diğer yandan da bölgede nüfus üstünlüğü kurmak amacıyla dışarıdan göçmen getirmeye çalışmış ve çetecilik faaliyetlerine yönelmiştir. Eleutherios Venizelos'un telkinleriyle, Trabzon Metropolidi Chrysanthos, Ermeniler ile bir 'konfederasyon' oluşturma çabası içine girmiş, bu amaçla 14 Kasım 1919'da Batum'a gitmiştir. Batum'dan Tiflis ve Erivan'a geçen Chrysanthos burada, Ermeniler ile federasyon görüşmelerine katılmıştır. Yapılan görüşmeler sonunda, Ocak 1920'de Rum-Ermeni Antlaşması imzalanmıştır" açıklamasında bulundu.
1923 yılının ilk aylarına kadar verilen mücadelelerle Pontus çetelerinin isyanının tamamen bastırıldığını, bu olaylar sırasında Pontus çetelerince bin 814 Türk'ün öldürüldüğünü, 3 bin 713 evin yakılarak, bin 800 civarında gasp ve soygun olayının gerçekleştirildiğini kaydeden Gökçen, buna karşılık mücadele sırasında bin 118 Rum çetecinin öldüğünü söyledi.
200 CİVARINDA PONTUS DERNEĞİ KURULDU
Rumlar'ın Türkiye aleyhine faaliyetlerini sürekli olarak devam ettirdiğini vurgulayan Salim Gökçen, şunları dile getirdi: "Yunanistan son günlerde, 'Pontus soykırımı' masalını gündeme getirmekte ve dünyanın dört bir yanında yaşayan soydaşlarını da yanına alarak, bunu Türkiye aleyhine propaganda malzemesi olarak kullanmayı sürdürmektedir. Yunanistan'da Sosyalist PASOK Partisi, ilk kez 1981'de iktidara geldikten sonra Pontus konusu, partinin Türkiye'yi parçalama politikasının bir malzemesi oldu. Pontus konusu şimdi, yaşadığımızı sandığımız dostluk döneminde bir de 'soykırım' sözcüğüyle beslenerek, gündemdeki yerini 'Pontus Soykırımı' olarak aldı. Yunanistan'da son olarak 14 Şubat 2001'de Kültür Bakanı Evangalos Venizelos ve İçişleri Bakan Yardımcısı Kostas Kaiserlis tarafından hazırlanan ve imzalanan 14 Eylül'ün 'Küçük Asyalı Yunanlılar'ın Türk Devleti Tarafından Soykırımını Anma Günü' olarak ilan edilmesi için Yunanistan Cumhurbaşkanı Kostis Stefanapulos'un onayına bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi sunulmuştur. 993 Ağustos'unda 'Sümelalı Meryem Ana Vakfı'nın düzenlediği toplantıda konuşan o tarihteki Yunanistan Başbakanı Mitsotakis şunları söylemiştir: 'Anadolu'daki Helenizm'in bu bölgedeki köklerinden kopmasından 70 yıl sonra, milletimizin tarihinde bir daha böyle bir trajedi yaşamaması için dua etmeliyiz. Dedelerimiz, Pontus topraklarına dönüş hayalini size miras bırakarak öldü. Bu mirası kalbinizin içinde koruyun. Pontus'u ve kökeninizi asla unutmayın. Kaybedilmiş vatanın anası, Helen ırkının en güzel idealleriyle bağdaşmıştır.' Bu ve buna benzer görüşler, birçok Yunanistanlı parlamenter tarafından sürekli gündeme getirilmek suretiyle Yunanistan halkının duyguları istismar edilmekte ve oy avcılığında malzeme olarak kullanılmaktadır."
Yunanistan'ın aynı zamanda kurduğu ve kurdurduğu Pontus dernekleri vasıtasıyla turizm mevsimlerinde Doğu Karadeniz Bölgesi'ne 'Unutulmayan Kaybolan Vatanlara Gezi' adı altında periyodik geziler düzenleyerek olayı canlı tutmaya çalıştığını ileri süren Gökçen, "Yunanistan'ın Pontus konusundaki en çarpıcı faaliyeti, bu amaçla kurdurduğu derneklerdir. Yunanistan, yurt içi ve dışında toplam 200 civarında Pontus derneği kurdurmuştur. Bu derneklerin, koordineli bir şekilde çalışmalarını sağlamak amacıyla da federasyon oluşturdukları dikkat çekmektedir" şeklinde konuştu. Gökçen, oluşturulan Pontus dernekleri federasyonları ise şöyle sıraladı:
" Güney Yunanistan Pontuslular Dernekleri Federasyonları, Rusya Pontuslular Dernekleri Federasyonu, Avustralya Pontuslular Dernekleri Federasyonu,Ukrayna Pontuslular Dernekleri Federasyonu, Almanya Pontuslular Dernekleri Federasyonu, ABD ve Kanada Pontuslular Dernekleri Federasyonu, Gürcistan Pontuslular Dernekleri Federasyonu, Pontuslular Dernekleri Pan-Helenik Federasyonu,Kazakistan Elen Cemaatleri Federasyonu, Ermenistan Pontuslular Birliği, Kıbrıs Pontuslular Birliği."
YUNANİSTAN, PONTUS HELENİZMİ KONGRELERİ DÜZENLİYOR
Yunanistan'da, bu dernek ve federasyonlar vasıtasıyla periyodik olarak ülke içinde ve dışında uluslararası 'Pontus Helenizmi Kongreleri' düzenlediğini belirten Gökçen, "Bu kongrelere başbakan dahil üst düzey devlet göreyten sonra özellikle Yunanistan'dan gelen Rumlar'ın sayıları avlileri bizzat katılmakta ve teşvik etmektedir" dedi. "Yapılan bu kongrelerde ve yayınlanan kitap, makale ve bildirilerde, Türkler'in 350 bin Pontuslu'ya soykırım uyguladığı iddia edilmektedir. Bu sözde soykırımın 2 aşamada gerçekleşti. 1.'sinin 1916-1918 yılları arasında 1. Dünya Savaşı sırasında, 2.'sinin de Türk Milli Mücadelesi döneminde 1919-1923 yılları arasında olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca, Türkiye'de yaşayan 700 bin Pontuslu'dan 350 bininin katliam ve sürgün metotlarıyla yok edildikleri; ancak 180 bininin Yunanistan'a dönebildiği belirtilmektedir" diyen Gökçen açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin bu sözde soykırımı tanıması ve tazminat ödemesi talep edilmekte, bununla birlikte Türkiye'nin sözde Pontus soykırımını tanımadığı müddetçe Avrupa Birliği'ne kabul edilmemesi için Avrupa ülkeleri nezdinde propagandalar yapılmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili olarak Yunanistan içinde, Avrupa Parlamentosu merkezinde, İngiltere'de, Almanya ve Moskova'da çeşitli sergiler düzenlenmektedir. Bütün bu iddiaların yanında Türkler'in kaybı hiç hesaba katılmamaktadır. Pontus bölgesi olarak iddia edilen yerlerden Kastamonu ve Trabzon'daki savaşlar olmasaydı, 1922 yılında yaşaması gereken nüfusla, yaşayan nüfus arasında büyük farklar bulunmakta olacaktı. Türkler'in kaybı oldukça fazladır. Bu kayıp Türk nüfusun önemli bir kısmının 'Pontuslu çeteler'in ellerinde hayatını yitirdiği gerçeği, inkar edilemez bir olgu olarak önümüzde durmaktadır. Bütün bu tarihi ve ilmi gerçeklere rağmen, Türkiye ile gerginlik ve sürtüşmeyi milli bir politika haline getiren Yunanistan, '19 Mayıs' gününü sözde 'Pontus Soykırımını Anma Günü' olarak kabul eden bir yasa çıkarmıştır. 24 Şubat 1994 tarihinde Yunanistan Parlamentosu'nda oybirliği ile kabul edilen bu yasa, 7 Mart 1994 tarihinde Yunanistan Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte, 19 Mayıs gününün milli bir bayram olarak anılması, bütün eğitim kurumlarında konuyla ilgili konuşmalar yapılması ve kiliselerde ayinler düzenlenmesi öngörülmüştür. Türkiye'de 19 Mayıs'ta Gençlik ve Spor Bayramı kutlanırken, Yunanistan'ın başkenti Atina ve Selanik kentlerinde 'Pontuslu Rumların Soykırımını Anma Törenleri' düzenlenmektedir. Bunlardan biri olan Yunanistan'daki 19 Mayıs 2001 anma törenlerinde, Yunanistan Savunma Bakanı Akis Cohacopulos, 'Pontuslu Rumlar'a Türkler tarafından yapılan soykırım, Helenizm tarihinin en karanlık sayfasıdır' iddiasında bulunmuştur. Yine sözde Pontuslu Rum soykırımını anma törenleri çerçevesinde 18 Mayıs 2001 akşamı, Türkiye'nin Selanik Başkonsolosluğu önünde yapılan gösteride ise Türk bayrağı yakılmıştır. 19 Mayıs 2002'de Selanik'te düzenlenen törenler ise son derece düşündürücüdür. Selanik'teki Türk Başkonsolosluğu'na protesto yürüyüşüyle sona eren bu törende konuşan Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis, 'Pontuslu Rumlar'a yönelik soykırım, tartışılmaz bir tarihi gerçektir. Türk Devleti'nin sistemli cinayetleri, sayısız Yunan, yabancı ve hatta Türk kaynağınca doğrulanıyor. Pontus soykırımını tanımak Türkiye'nin dünyaya borcudur ve cinayetleri kınayıp resmen özür dilemelidir' beyanında bulunmuştur. Yunan Parlamentosu'nun 'soykırım' için belge toplayacağının da ifade edildyten sonra özellikle Yunanistan'dan gelen Rumlar'ın sayıları aiği törene mesaj gönderen Devlet Bakanı Akis Cohacopulos, 'Türkiye de Almanya gibi işlediği soykırımın sorumluluğunu üstlenmelidir' demiştir. Selanik Belediye Başkanı Vasilis Papayorgopulos ise, Selanik merkezine Pontuslular Anıtı dikeceklerini duyurmuş ve törende Türkiye karşıtı sloganlar atılırken, Dışişleri Bakanı Yorgos Papandreu da Ankara ziyareti sırasında Anıtkabir'e çelenk koyduğu gerekçesi ile protesto edilmiştir. Kıbrıs Rum Kesimi'nde de, Yunanistan'da yaşanan sözde soykırım yasa teklifi hazırlama merakı konusunda geri durulmamış, iktidardaki Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Milletvekili Hristos Rotsas tarafından Rum Meclisi'ne, parti grubu adına 14 Eylül 1922 tarihinin, 'Türkler'in Soykırımına Uğrayan Küçük Asya Elenleri'ni Anma Günü' olarak tanınmasını ve uygulamaya konulmasını öneren bir yasa teklifi sunulmuştur. Yasa teklifinin gerekçe raporunda ise, '1922'de Küçük Asya Elenleri'nin (katliamına) ilişkin tarihi günün teyit edilmesi ve onure edilmesi (Kıbrıs) Devleti için bir yükümlülüktür' şeklinde bir ifade yer almaktadır."
TÜRKİYE'NİN KARŞISINA BİRTAKIM TALEPLERLE ÇIKACAKLAR
Araştırma Görevlisi Salim Gökçen, bütün bu gerçeklere rağmen Türkiye üzerinde oyunların devam ettiğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:
"Yunanistan, 24 Nisan 1830'da Osmanlı Devleti'nden koparak bağımsız bir devlet haline gelmiş olmasına karşın, Ege ve Anadolu'ya yönelik bir türlü tatmin edilemeyen arzu ve isteklerini her fırsatta, özellikle de Osmanlı Devleti'nin en sıkışık zamanlarında gündeme getirmeyi ve biraz da bu sıkışık anı kollamayı kendisine ulusal bir görev saymıştı. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yönelik olarak gündeme getirmeye çalıştığı asılsız iddialarla geçmişten gelen alışkanlığını sürdürmektedir. Rumlar ve Yunanlılar, 1821 Mora İsyanı'ndan başlayarak Balkanlar'da, Anadolu'da ve Kıbrıs'ta binlerce Türk'ü katletmiştir. Bütün bunlara rağmen baskın bir politika takip etmeye çalışan Yunanistan, sanki Anadolu'ya işgal maksadı ile gelen ve amacına ulaşmak için önüne ne çıkarsa yakıp yıkan, öldüren kendisi değilmiş gibi bugün asılsız bir 'soykırım' iddiası ile karşımıza çıkmaktadır. Aslında olayların yaşandığı dönem itibarı ile 'soykırım' ifadesini kullanmak oldukça yanlıştır; çünkü, 'soykırım' terimi kelime olarak yenidir. Bu terim, 2. Dünya Savaşı sonrasında kullanılmaya başlanmış ve 'Genocide' terimiyle anlamlandırılmıştır. Yunanistan bugün için bu asılsız iddialarını uluslararası platformlarda gündeme getirmek istememektedir. Ancak Türkiye'ye yönelik diğer sözde soykırım iddiaları, özellikle sözde Ermeni soykırımı iddiaları uluslararası platformlarda ve ulusal parlamentolarda büyük oranda kabul görmeye başladığı andan itibaren gündeme getirecek ve Türkiye'den taleplerini sıralayacaktır. Bugün Avrupa Birliği'nin sürekli olarak Türkiye'nin yerine getirmesini istediği, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin Anadolu'daki malvarlıkları ve servetlerinin tanınması ve iade edilmesine yönelik telkinlerinin yanı sıra Yunanistan'ın 1919 yılından 1928 yılına kadar Türkiye'den gerek mübadele anlaşması gerekse kendiliklerinden Yunanistan'a göç etmiş olan Rumlar'ın ki, bunların içinde 6-7 Eylül Olaylarından sonra özellikle Yunanistan'dan gelen Rumlar'ın sayıları içerisinde Yunanistan'a göç eden Rumlar da bulunmaktadır, mal varlıkları ve servetleri konusundaki talepleri zaman zaman gündeme gelmektedir. Bu konuda Yunanistan'da çok ciddi çalışmalar yapılmakta ve gelecekte Türkiye'nin karşısına bu taleplerle çıkacağı tahmin edilmektedir. Yunanistan'ın bu taleplerinin kabul edilmesi, Anadolu'nun tapusunun Yunanistan'a teslim edilmesi anlamına gelir ki, bu isteklerin ne anlama geldiği, son dönemde Kıbrıs'ın kuzey ve güneyinin birleşmesi görüşmeleri sırasında 'Kıbrıs Prototipi' göz önünde bulundurulduğunda daha iyi anlaşılacaktır."