Erzurum’da KOBİ gerçeği (1)
Erzurum’un sosyo ekonomik sorunların yönelik bir ekonomi gazeteciliği örneği veren ve bu çizgisiyle Erzurum’da tek olan gazeteniz ERZURUM, UNDP ve Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından ortaklaşa yürütülen “Erzurum İmalat Sanayi KOBİ İşletmeleri saha araştırması raporu”nu ildeki KOBİ Vizyonuna dikkat çekmek ve onlara katkı sağlamak amacıyla sütunlarına taşıdı.Bu hafta ilkini yayınladığımız Raporun sonuçları, KOBİ’lere ve ekonomiye yön veren sivil kitle örgütlerine yol haritası olmak bakımından oldukça önemli. İlgiyle takip edeceğiniz yazı dizisini sunuyor, hayırlı haftalar diliyoruz. ERZURUM
Anketi düzenleyen Öğretim Üyelerinden Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Temurlenk, yaptıkları “Erzurum İmalat Sanayi KOBİ İşletmeleri” araştırma konusunda ERZURUM gazetesine açıklamalarda bulundu.
Doç. Dr. Temurlenk anket hakkında şunları kaydetti; “Saha araştırması bölgedeki üç ilde 2 ile 22 Ağustos 2004 tarihleri arasında düzenlenen bir anket çalışmasıyla yürütüldü. Anket çalışmasına ilde faaliyet gösteren KOBİ niteliğindeki imalat sanayi işletmeleri dahil edildi. Yaptığı iş itibariyle imalat sanayi faaliyetine girse de daha çok atölye niteliğindeki işletmeler kapsama dahil edilmedi. Ayrıca, bölgede ulusal düzeyde faaliyet gösteren ve KOBİ niteliğinde olmayan işletmeler ile kamu tarafından işletilen tesisler de kapsama dahil değildir. Anket yapılan merkez ilçe sayısı 78’dir. Toplam 104 işletme ankete katılmıştır”
KAPASİTE KULLANIM ORANI YÜZDE 39
Doç. Dr. Temurlenk İldeki imalat sanayi işletmelerinin çoğunlukla gıda-içki-tütün sanayinde faaliyet gösterdiğini belirterek “ kentteki gıda içki tütün sanayinde ki işletmeler yüzde 32.7 oranındayken, bunu taşa toprağa dayalı sanayi ve metal eşya yüzde16.3, makine ve teçhizat sanayi yüzde 16.4 onarında izlemektedir. Erzurum’da sanayinin yaygınlaşmamış olmasının bir sonucu olarak il ve civar illere yönelik üretim yapan gıda sanayinin nispeten gelişmiş olduğu görülmektedir. İşletmelerin nihai ürün üretip, aramalı üretmemeleri; üreticilerin hammaddelerini il dışından temin etmeleri düşük kapasite ile çalışmalarına yol açmaktadır. Diğer bir ifadeyle işletmeler arasında girdi temini yapılabilecek bir yapı tesis edilememiştir. Nitekim, işletmelerin ortalama kapasite kullanım oranı (KKO) yüzde 39 düzeyindedir. KKO en yüksek sektörler taşa toprağa dayalı sanayi ve orman ürünleri sanayi iken, metal eşya, makine teçhizat en düşük KKO’na sahip sektördür. En gelişmiş sektör olan gıda sanayindeki KKO oranı yüzde 38 düzeylerindedir. KKO bazı işletmelerde yüzde 0’lar düzeyindeyken tam kapasiteyle çalışan işletmeler de bulunmaktadır. KKO’nın düşük olması talep yetersizliği yanında bazı işletmelerin halen yatırım aşamasında olması nedeniyle gerçek üretim hedeflerini yakalayamamış olmalarına bağlanabilir” dedi.
İŞLETMELERDE PAZARLAMA SORUNU
İşletmelerde üretilen ürünlerin pazarlaması konusunda da araştırma yaptıklarını belirten Doç, Dr Sinan Temurlenk bu konuda şu bilgileri verdi: “İmalat sanayi işletmelerimizin ürettiği ürünlerin ortalama olarak yüzde 50’si il içinde tüketilmektedir. Yaklaşık yüzde 46’sı öncelikle civar ve daha sonra diğer iller olmak üzere il dışında, yaklaşık yüzde 3’ü de yurtdışında tüketilmektedir. İşletmelerimizin büyük çoğunluğu yüzde 60’ı ürünlerini kendileri doğrudan pazarlamakta, diğer önemli bir kısmı, yüzde 31’i de kendisi pazarlamanın yanında diğer kanalları da kullanmakta, kalan kısmı ise ürünlerini satış acentelikleri, toptancılar ya da pazarlamacılar vasıtasıyla pazarlamaktadırlar”
İŞLETMELERİN YÜZDE 65’İ TESCİL EDİLMİŞ MARKA İLE ÜRETİM YAPIYOR
İşletmelerin yüzde 65’inin tescil edilmiş bir markayla üretim yaptığını, 35 işletmenin TSE belgesine ve sadece 9 işletmenin de ISO belgesine sahip olduğunu belirten Doç. Dr Temurlenk; “ İşletmelerin yüzde 59’u promosyon ve reklam harcaması yapmaktadır. Reklam harcaması yapan işletmelerin yüzde 85’i toplam karının yüzde 5’i veya daha azı nispetinde reklam harcaması yapmaktadır. İlimizde bu gruptaki istatistiklerin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Günümüzde markalaşmış ve kalite güvence belgeli ürünlerin reklam ve promosyon faaliyetleriyle daha karlı bir piyasa buldukları dikkate alındığında işletmelerimizi bu konuda yeterli olmadıkları rahatlıkla söylenebilir. Bu gayretlerin artırılması gerekmektedir” şeklinde konuştu.
ORTALAMA ÇALIŞAN SAYISI 20
Doç. Dr Temurlenk ortalama çalışan sayısı ile ilgili olarak şunları kaydetti; “Erzurum’daki imalat sanayi işletmelerinde ortalama çalışan sayısı 20’dir. Bunların yaklaşık 17’si üretimde 3’ü idari ve diğer işlerde çalışmaktadır. Benzer biçimde ortalama 18 kişi sürekli işlerde çalışırken 3’ü mevsimlik olarak çalışmaktadır.İşletmelerde ortalama üniversite ve meslek okul mezunu çalışan sayısı 1 olup iki işletmeden birinde yabancı dil bilen vardır. Yabancı dil bilenlerin bilgi düzeyleri ise yetersizdir.İşletmeler verimliliği artırmaya yönelik eğitim programları düzenleme oranı yüzde 25 düzeylerindedir. Eğitimler genellikle işletme içindeki yetişmiş elemanlar tarafından verilmektedir. Hatta, işletmelerin büyük bir çoğunluğunda çalışanlarının çeşitli eğitim programlarına kendi imkanlarıyla dahi katılmaları teşvik edilmemektedir. Çalışanlara daha profesyonel düzeyde eğitim verilmeli ve eğitim programlarına katılmaları teşvik edilmelidir”
TEŞVİK KONUSUNDAKİ EN BÜYÜK ENGEL BÜROKRASİ
Yatırım teşvikleri ile ilgili de araştırma yaptıklarını belirten Doç. Dr. Temurlenk şunları kaydetti: “Yapılan anket çalışmasında Erzurum’daki işletmelerin yüzde 41’inin yatırım teşviklerinden yararlandıklarını yüzde 59’unun ise yararlanmadıklarını belirtmişlerdir. Yatırım teşviklerinden yararlananların ise genellikle kredi teşvikinden yararlandığı gözlenmiştir. Genelde teşviklerden yararlanma güçlüğü olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum tipik KOBİ özelliğidir. İşletmeler, teşviklerden yararlanmama nedeni olarak yoğun bürokrasiyi göstermektedirler. Faize karşı olduğu için teşviklerden yararlanmadığını beyan edenler olduğu gibi bilgi yetersizliği ve alacağına inanmama gibi nedenler de belirtilmiştir. İşletmelerin yüzde 75’inin devam eden yatırımı bulunmamakta, yüzde 25’inin ise devam eden yatırımı bulunmaktadır. Devam eden yatırımlar genellikle özkaynaklarla karşılanmakta olup yatırım teşviklerinden yararlanma düzeyi oldukça düşüktür.İşletmeler gerekli olduğunda çoğunlukla kamu bankaları kredilerinden yararlanmaktadır. Bunun yanında önemli bir çoğunluğu eş, dost ve akrabalardan karşılama yoluna gittikleri gibi hiçbir şekilde dış finansman aracı kullanmayan işletmeler de bulunmaktadır”.
YENİLİKÇİLİK ARAŞTIRMASI
İşletmelerde yenilikçiliğin önemine de değinen Doç. Dr. Temurlenk konunun önemini şöyle aktardı “Üretim girdileri olarak tanımlanan işgücü, makine, malzeme ve kapitalin yanı sıra günümüzde “bilgi” de giderek artan oranda bu girdilerin içinde yer almaktadır. Bu nedenle firmalar da giderek artan bir biçimde rekabet avantajının esasını bilgi tabanının oluşturduğunun bilincine varmaktadırlar.Günümüzde başarılı firma yöneticileri fiziksel ve kapital varlıkların arttırılması ve yönetilmesinden daha çok, insan kaynaklarının entelektüel yanını ve yeteneklerini geliştirmeye çaba göstermektedirler. Verimlilik, kalite ve bunlara bağlı olarak rekabet üstünlüğünün sürdürülebilmesinin kurumların öğrenme ve yenilikçilik yeteneklerine bağlı olduğu konusunda giderek artan bir farkındalık söz konusudur.Çalışmada KOBİ’lerin yenilikçi davranışları doğrudan ve dolaylı olmak üzere iki açıdan araştırılmıştır. İşletme sahiplerine ve yetkililerine öncelikle yenilikçiliğin üç temel göstergesi olan yeni bir ürün üretilmesi, mevcut ürünlerde çeşitli değişiklikler yapılması ve yönetim sürecindeki yeniliklerle ilgili sorular yöneltilmiştir. Söz konusu sorulara son üç yıl baz alınarak cevap verilmesi istenmiş ve 2001 krizini aşmak amacıyla yenilikçi davranışlara yönelip yönelmedikleri de tespit edilmeye çalışılmıştır. İlimizdeki işletmelerin yenilikçi davranışlarıyla ilgili olarak elde edilen bulgular şunlardır;Üretimde kullanılan makinelerin ortalama yaşı 7.43’tür. İşletmelerin yarısından çoğu 0-5 yaş ortalamasına sahip makineler kullanmaktadır. İşletmelerin %70’i son üç yılda yeni makine ve teçhizat yatırımı yaptıklarını beyan etmekte olup mevcut teknoloji ve ekipman sistemlerinin büyüme ve rekabet için yeterli olduğunu beyan etmektedir. Bu durum işletmelerimizin son yıllarda yaşanan ekonomik krizlere rağmen makine yatırımı yaptıklarını ve sıkı rekabet koşullarına ayak uydurmaya çalıştıklarını göstermektedir. Bununla birlikte ilde yer alan işletmelerin karşılaştıkları sermaye ve talep yetersizliğinin, teknolojik gelişmelere uygun yenilikler yapmayı zorlaştığı belirtilebilir.İşletmelerin yüzde 42’si son üç yılda yeni bir ürünün üretimine başlamış, yüzde 57’si ise başlamamıştır. Yeni bir ürün üretimine geçen işletmelerin bazıları yeni üretime başlayan işletmelerdir.İşletmelerin yüzde 20’si son üç yılda yönetim kademelerinde değişiklik yapmış, yüzde 80’i ise yapmamıştır. Çalışmalar sırasında bu anlamda yapılan değişikliklerin önemli bir kısmı organizasyonel bir yenilikten ziyade yönetici değişiklikleri yaptıklarını ifade etmişlerdir. Yönetim kademelerinde ve tarzında değişiklik yapan işletmelerin yaptıkları değişikliklerin başında, profesyonel yönetici çalıştırılmaya başlanması yer almaktadır”