Dil kirliliği boyut büyüttü
Erzurum’da dil kirliliği, sosyal bünyede ciddi sorunlar oluşturacak düzeye ulaştı. Milli ve manevi hassasiyetlerin en canlı biçimde ifade bulduğu Erzurum’da işyeri ve tabelalarda ortaya çıkan yabancılaşma anlaşılmaz bir çelişkiyi ortaya çıkarıyor.
YABANCI İSİM HAYRANLIĞI NİYE?
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kara, “Dilimizdeki kirlilik, şehir merkezindeki işyeri adları ve tabelalarda kendini daha somut anlamda göstermektedir” dedi.
ÜZÜNTÜ VERİCİ GELİŞME
Dil kirliliğinin boyutları hakkında yapılan araştırma sonuçlarını açıklayan Kara, ''Erzurum şehir merkezinin büyük bir kısmını kapsayan araştırmamızda, kenar semtlerden ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı merkeze doğru gidildikçe iş yeri adlarındaki ve tabelalardaki dil kirliliğinin arttığını tespit ettik.'' diye konuştu. KİRLİLİK MERKEZDEN ÇEVREYE YAYILIYOR
Doç. Dr. Köktekin ve Yrd. Doç. Dr. Kara, dil kirliliğinde gelinen noktayı tespit etmek için yaptıkları bir araştırmanın, sonuçları açısından üzüntü verici olduğunu kaydettiler., Erzurum’un büyük bir kısmını kapsayan araştırmada yabancı adların tabelalara, vitrinlere yerleştirildiği, isimlerin batı dilleri kurallarına göre oluşturulduğunun belirlendiği vurgulandı.
BÜYÜKŞEHİR NEREDE?
Türkçe’deki kirlenmenin önüne geçmek için alınması gereken tedbirlerle ilgili olarak değerlendirmelerde de bulunan Kara, “Belediyeler işyelerine verilen adların Türkçe’ye uygun olması hususunda gerekli hassasiyeti göstermelidir. Bu noktada Malatya, Karaman ve Kırşehir belediyelerinin yaptıkları takdire şayandır. Türkçe’nin yaygın ve düzgün kullanımı milli bir politika haline getirilmeli, meseleye bakanlıklar düzeyinde dikkat çekilmelidir” dedi.
Milli kimliğin en önemli unsurlarından olan dilin, dışarıdan giren çok sayıda kelime ve yapı nedeniyle kirlendiği bildirildi. Dil kirliliğinin sadece günlük yaşamda değil, toplumsal hayatın her alanına sirayet ettiği ve tehlikeli boyutlara ulaştığı kaydedildi.
Konu ile ilgili olarak açıklamalarda bulunan Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Funda Kara, “Dilimizdeki kirlilik, şehir merkezindeki işyeri adları ve tabelalarda kendini daha somut anlamda göstermektedir” dedi.
KİRLİLİK KENT MERKEZLERİNDE YOĞUNLAŞIYOR
Yrd. Doç. Dr. Kara, bir iletişim aracı diye tanımlanan dilin, toplumu düzenlemesi, yön vermesi ve kültürün nesilden nesle aktarılmasında milli kimliğin en önemli unsuru olduğuna dikkati çekerek, “Meydana gelecek kirliliğin zamanla fikri ve milli yapıyı da da bozacağı şüphe götürmez bir gerçektir'' dedi.
Dil kirliliğinin iş yeri adları ve tabelalarında en iyi şekilde gözlemlendiğini kaydeden Kara, ''Erzurum şehir merkezinin büyük bir kısmını kapsayan araştırmamızda, kenar semtlerden ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı merkeze doğru gidildikçe iş yeri adlarındaki ve tabelalardaki dil kirliliğinin arttığını tespit ettik.'' diye konuştu.
KENDİMİZDEN UZAKLAŞIYORUZ
Yrd. Doç. Dr. Funda Kara, dil kirliliğinde en büyük rolü teknolojik gelişmeler ve buna bağlı olarak İngilizce’nin oynadığını vurgulayarak, “Bu süreçte halı ve kilim kelimelerinin yerini ‘carpet’, merkez kelimesinin yerini ‘center’, alışverişin yerini ‘shoping’, dükkan ve mağazanın yerini ‘shop’, kahvehane ve kıraathanenin yerini de ‘café’ almıştır. Mega, show, ultra, hiper, fast-food, selfservis, part-time, full-time kelimeleri birbirleriyle yarışırken, ‘kendine iyi bak’, ‘no problem’, ‘panik olma’, ‘panik yapma’ gibi çeviri kokan kalıplar, artık her yerde duyulur hale geldi.” diye konuştu.
Dildeki kirlenmenin, kitle iletişim araçlarından olan medya kuruluşlarında da kendisini gösterdiğini dile getiren Funda Kara, CNN, CINE 5, FLASH, SHOW, STAR gibi televizyon kanallarının yanında, AKSİYON, ACTIVE, AKTÜEL, CHIP, KARİZMA, LİTERATÜR, NUMBER ONE ve PLATFORM gibi bazı dergilerin isimlerinin de, İngilizce’nin özentisi yüzünden Türkçe olmadıklarını ifade etti.
YABANCI DİL VE YABANCI DÜŞÜNCE
Yrd. Doç. Dr. Kara, “”Cümlelerimizi, üslubumuzu, dolayısıyla milli kültürümüzü zedeleyen yapılar ne yazık ki bu unsurlarla sınırlı değildir. Merhaba, günaydın, güle güle, Allaha ısmarladık, hoşçakal, sağol gibi güzel temenniler yerine geçerek kulağımızı tırmalayan ‘hay’, ‘baay’, ‘by by’, ‘çavv’, ‘çüüz’ ve ‘mersi’ gibi birçok moda söyleyişte bugün dilimize yerleşmiş durumdadır” diye konuştu.
KİRLİLİK MERKEZDEN ÇEVREYE YAYILIYOR
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Kazım Köktekin ve Yrd. Doç. Dr. Funda Kara, dil kirliliğinde gelinen noktayı tespit etmek için yaptıkları bir araştırmanın, sonuçları açısından üzüntü verici olduğunu ifade ederek, “Erzurum şehir merkezinin büyük bir kısmını kapsayan araştırmamız sonucunda kenar semtlerden ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı merkeze doğru gidildikçe, di kirliliğinin arttığı gözlemlenmiştir. Bu kirlilik, yabancı adların tabelalara, vitrinlere yerleştirilmesi ya da tamlamaların batı dilleri kurallarına göre oluşturulması şeklindedir. Söz konusu kelime ve kavramlar, teknooji araç-gereçleri satan veya kullanan mağaza ve dükkanlar ile yabancı marka adlarının temsilcisi olan işyeri adlarında daha ön plandadır.” şeklinde konuştu.
BELEDİYELERE GÖREV DÜŞÜYOR
Türkçe’deki kirlenmenin önüne geçmek için alınması gereken tedbirlerle ilgili olarak değerlendirmelerde de bulunan Kara, sözlerine şöyle devam etti:
“Belediyeler işyelerine verilen adların Türkçe’ye uygun olması hususunda gerekli hassasiyeti göstermelidir. Bu noktada Malatya, Karaman ve Kırşehir belediyelerinin yaptıkları takdire şayandır. Türkçe’nin yaygın ve düzgün kullanımı milli bir politika haline getirilmeli, meseleye bakanlıklar düzeyinde dikkat çekilmelidir. Böylece üretim ve pazarlama alanında Türkçe dışında başka bir dili kullanmak isteyenlere yönelik yüksek vergi alma gibi tedbirler alınabilir. Geniş kitlelere hitap etmesi nedeniyle Türkçe’nin kullanımında çabuk ve doğrudan etkisi olan iletişim araçları denetlenerek bu konulardaki duyarlılık arttırılmalıdır”