Erzurum’un değerlerini engin gazetecilik birikimi, görgüsü ve disiplini içinde kimliğinde yaşatan Bilirdönmez, yazılarında ilin geçmişiyle bugünü arasında sosyo kültürel analiz ve sentezler yapacak.
Yüksek şahsiyeti ve örnek yaşamıyla, gazetecilikte marka olan Bilirdönmez’in “Baba Oğul Karaavcılar” başlığını taşıyan ilk yazısını sunuyor,Siz okurlarımız ve Değerli büyüğümüz Bilirdönmez’e saygılarımızı sunuyoruz.
ERZURUM Gazetesi
Baba-Oğul Karaavcı’lar
Durdemir Bilirdönmez
Gazeteci-Yazar
Değerli arkadaşım İsmail Bingöl Bey’in Erzurum Gazetesi’nde rahmetli Ali Karaavcı’nın vefat yıldönümü dolayısıyla kaleme aldığı güzel yazısını okurken doğrusu çok duygulandım, yaklaşık 40 yıl önceki arkadaşlığımız ve dostluğumuz gözümün önünden geçti, dahası babası rahmetli Nuri amca ile olan abi-kardeş münasebetimizi hatırladım.
Rahmet Ali Karaavcı, gerçekten toplumda pek ender görülen insanlardan biriydi.
Onu 1960’lı yıllarda üniversitede okuduğu yıllardan tanıyorum, 1960-1970 yılları arasında Hemşin Pastanesi üst katında her akşam yapılan sohbet toplantılarının müdavimlerindendik.
Oranın müdavimlerinden kim yoktu ki, rahmetli Selahattin Daloğlu, rahmetli Ömer Eyüboğlu, Yılma Durak, rahmetli gömlekçi Hatem usta, gülyağıcı Yusuf kardeşim ilk aklıma gelen değerli insanlardı.
Tabii mürşidimiz İsmail Gürcan (İsmail usta) idi. İsmail usta gelince herkes ayağa kalkar, onun değerli fikirlerinden istifade etmek için konuşulanları sessiz dinlerdik.
Rahmetli Ali Karaavcı ise o yıllarda, İsmail ustadan sonra en çok görüş belirten, ortaya bir fikir atıldığında mantıklı cevap veren insanların başında gelirdi.
Rahmetli Ali Karaavcı, ta o yıllarda toplumda tanıdığım düşüncesi, inancı, mücadeleci yapısı, kararlılığı ve güven verici yapısıyla tam bir aksiyon adamı olduğunu ortaya koyuyordu.
İnandığı dava uğruna sonuna kadar yılmadan, bıkmadan, usanmadan, korkmadan, çekinmeden mücadele eden bir dava insanıydı.
Eğilmeden, bükülmeden, kırılmadan imanından aldığı güç ve cesaretle davasını yürüten bir kahramandı.
Haksızlığa tahammülü yoktu, düşüncelerini rahatlıkla ifade ederdi. Elinden hiç kitap eksiz olmazdı. Çok okur, inceler, araştırır, bir konu ile ilgili konuşurken kimse onu susturamazdı, keskin bir zekaya sahipti. İnancıyla yaşayan pek nadir insanlardan biriydi.
Rahmetli Karaavcı, yalan söylemeyen, kaprisi olmayan, kendisi için teklif edilen makam ve mevkileri elinin tersiyle iten örnek bir insandı.
Güler yüzü, şefkatli yaklaşımı, insana verdiği değer, saygısı en çok hoşuma giden yönleriydi.
Ali Karaavcı deyince hep babası rahmetli Nuri amcayı hatırlarım. 1960-1970 yılları arasında ben Hür Söz Gazetesi’nde çalışıyordum. Nuri amca da gazetenin mücadeleci yapısından ve yazılarımdan dolayı beni küçük kardeşi gibi sever, her gittiğimde merak ettiği bazı sorular sorar, ben de bildiğim kadarıyla cevaplardım.
Bu arada ikramı da eksik olmazdı. Hacılar Hanı’nın önündeki (şimdi çocukları tarafından işletilen) mütevazi dükkanında esnaflık yaparak geçimini sağlar, ama paraya, pula değer vermeyen, inancı ile yaşayan, manevi değerlere fazlasıyla önem veren güzel bir insandı Nuri amca.
Hatta Kurşunlu Camisi’nin alt sokağındaki küçük bahçeli evinde de bir kaç defa ısrarla yemeğini yemek nasip oldu. Allah ondan razı olsun.
İşte o güzel insanın o güzel oğlu Ali Karaavcı.
Babasının inancı, azmi, fedakarlığı, tutarlılığı, inancına bağlılığı, dürüstlüğü aynen Ali Karaavcı’ya yansımıştı.
Karaavcı ailesi şimdi de öyle. O dürüst, fedakar, helalı ve haramı ayırt eden bir nesil, bir soy Karaavcılar.
Nuri amca da, Ali kardeşim de toplumun yüz akı, örnek insanlardı.
Allah’tan her ikisine de rahmet diliyorum.