ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİNİ ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRÜ YRD. DOÇ. DR. KÜRKÇÜOĞLU:
"6 ÜLKE, TÜRK DÜŞMANLIĞI FAALİYETLERİNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR"
Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, dünyada şu anda 6 ülkenin Ermeniler'in kışkırtması sonucu Türk düşmanlığı yapılan faaliyetlere ev sahipliği yaptığını söyledi.
Nisan ayının son haftasında dünya gündeminde yer alan sözde soykırım iddialarına değinen Atatürk Üniversitesi Türk Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr Erol Kürkçüoğlu, Türk düşmanı Ermeniler'in tahrik ve kışkırtmaları neticesinde, Ermenistan, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Yunanistan, İran ve Gürcistan'da sözde 24 Nisan Ermeni soykırımının gündeme getirilerek, Türkiye aleyhine mitingler, toplantılar, konferanslar düzenlendiğini söyledi.
Fransa'nın Başkenti Paris'te sözde Ermeni din adamı ve besteci Komitas'ın anıtının da Türkiye'ye karşı duyulan kinin bir ifadesi olduğunu kaydeden Kürkçüoğlu, Komitas'ın, İstanbul'da bulunduğu yıllarda folklorcu ve müzisyen kimliği altında bir takım bölücü faaliyetler yürüttüğünün tespit edilmesinden dolayı, 24 Nisan 1915 tarihinde, devlete karşı silahlı çete oluşturmak, vatana ihanet, düşmanla işbirliği ve casusluk suçlarından 234 Ermeni komitacı ile birlikte tutuklanarak Çankırı'ya sürgüne gönderildiğini söyledi. Komitas'ın o tarihlerde ABD Büyükelçisi Henry Morgenthanu'nun devreye girmesi ile serbest kaldığını ve İstanbul'a geri döndüğünü hatırlatan Kürkçüoğlu, 4 yıl daha Türkiye'de kalmasının ardından Komitas'ın ömrünün son 16 yılını Paris'te geçirip, bu ülkede bir tımarhanede öldüğüne dikkat çekti.
Kürkçüoğlu, "Türk düşmanı, çete reisi, ruh hastası ve Ermeni din adamı gibi özellikleri şahsında toplayan Komitas anısına Paris'in merkezinde Kanada Meydanı'ndaki kin anıtının açılışına, Paris Belediye Başkanı Bertrand Delaone Ermenistan'ın Paris Büyükelçisi Edward Nalbandian, İçişleri Bakan Yardımcısı Ermeni asıllı Patrick Deveciyan, Ermeni asıllı Fransız sanatçı Charles Aznavour ve heykelin yapılmasını sağlayan Paris Eski Belediye Başkanı Jean Tiberi ile Fransa'da yaşayan Ermeniler katılmıştı. Ülkelerinde kin anıtları dikme hastalığına yakalanmış Fransızlar, aslında 1954-1962 yılları arasında katlettikleri 2 milyon Cezayir Müslüman'ın anısına, Fransa Parlamentosu'nun bahçesine en kısa zamanda büyük bir anıt yapmaları Fransızlar için tarihi bir görevdir. Çünkü ancak bu suretle üstlendikleri kin, nefret, Türk düşmanlığı misyonunun şartlarını yerine getirebilirler" dedi.
ERMENİSTAN'A SINIR KAPISININ AÇILMASI KONUSU
Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçeryan'ın sözde soykırım iddialarının tanınması ve kınanması için sürekli girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Kürkçüoğlu, bazı iş çevrelerinin ileri sürdüğü gibi Ermenistan'a sınır kapısı açalım fikrine katılmanın mümkün olmadığını söyledi. "Kapı düşmana değil, dosta açılır" sözüne vurgu yapan Kürkçüoğlu, "Ermenistan'ın, soykırım yalanlarından, anayasasında doğu topraklarımızı "Batı Ermenistan" olarak göstermekten vazgeçerse, işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çekilerek, Kafkasya'da Rusya başta olmak üzere İngiltere, Fransa, Yunanistan ve Almanya'nın taşeronluk misyonundan kurtulduğu takdirde Ermenistan'a kapı açılması ancak o zaman gündeme gelebilir" diye konuştu.
Ermeniler'in 24 Nisan günü çeşitli ülke başkentlerinde de Türkiye aleyhine etkinlikler gerçekleştirdiğini bildiren Kürkçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şöyle ki ABD'deki Ermeniler, Los Angeles'deki Hoşgörü Müzesi'nde kalıcı bir "Ermeni Soykırımı" sergisi açmak istediler. Fakat müze yetkilileri Ermeni oyununu bozarak, teklifi geri çevirdiler. Ermeni soykırımı iddiaları, Gürcistan Parlamentosu'nun gündemine de getirildi. Ermeni asıllı parlamenterler, 24 Nisan günkü parlamentonun oturumunda, sözde soykırım kurbanları anısına saygı duruşu yapılmasını talep etti. Parlamento başkanı da Ermeni milletvekillerinin teklifini olumlu karşılayarak, parlamentoda saygı duruşu yaptırdı. Ermeniler'in oyununa gelen Gürcistanlı parlamenterlerin davranışlarını hayret ve üzüntü ile karşılıyorum. Çünkü Türk milleti ile Gürcü halkı arasında tarihi dostluk ve iyi komşuluk münasebetleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devam edeceğinden hiç şüphem yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Gürcistan Hükümeti'ne her zaman maddi ve manevi destekte bulunmuştur. Ermeniler, tarihte Gürcistan topraklarına yönelik yayılmacı emellerini ve toprak taleplerini sürdürmüşlerdir. Ayrıca bugüne kadar izledikleri kültür yağmacılığıyla Kafkasya'daki Gürcü eserlerini ve kültür değerlerini ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar. Ermeniler, Doğu komşumuz olan İran'da da 10 bin kişinin katılımıyla Türkiye aleyhine bir miting düzenlemişlerdir. Fakat İran Hükümeti maalesef bu mitinge ve Ermeniler'in Türkiye aleyhine yapılan gösterilere seyirci kalmıştır. Yunanistan'ın başkenti Atina'da, sözde soykırımın yıldönümü bahanesiyle bir grup Ermeni, Türkiye Büyükelçiliği önünde toplanıp, büyükelçiliğin kapısına bıraktıkları bildiride, Türkiye'den toprak talebinde bulundular. Gerçi Yunanistan'da bu tür sahneleri görmeyi yadırgamıyoruz. Çünkü bugüne kadar Yunan Ortodoks Kilisesi ile Ermeni Gregoryan Kilisesi, sözde dini mabetlerde el ele vererek Türkiye düşmanlığı yapmaktadırlar. Ayrıca Yunanistan'da Türk diplomatlarımıza yönelik suikastleri de Ermeni ASALA ile Yunan 17 Kasım Terör Örgütleri'nin işbirliği neticesinde gerçekleştirdiğini bütün dünya tanık olmuştur".
"ZULMETMEK, YUNANLILAR'IN İŞGAL SİYASETLERİNİN BİR GEREĞİ OLMUŞTUR"
Kürçküoğlu, yaşanan diğer gelişmeler ve olayların tarihle ilintisi hakkında da şu bilgileri verdi:
"24 Nisan vesilesiyle en anlamsız beyanatı da Yunanistan Parlamento Başkanı Apostolos Kaklamanis vermiştir. Kaklamanis, 21 Nisan 2003 tarihinde, sözde Ermeni soykırımının, 'Türkiye'nin ödemesi gereken bir senet ve soykırım iddialarının Türkler için tarihte kara bir sayfa ve silinmez bir leke' olduğunu ileri sürmüştür. Kaklamanis, '24 Nisan'ın Yunan Parlamentosu tarafından Ermeni Soykırımı Günü olarak resmen kabul ettiğini' de belirtmiştir. Kaklamanis, parlamento başkanlığını yaptığınız ülke olan Yunanistan, tarihte sicili bozuk devletlerin başında gelmektedir. Tarih sayfalarını karıştırdığımız zaman; 15 Mayıs 1919 - 9 Eylül 1922 tarihleri arasında İzmir, Menemen, Manisa, Aydın, Nazilli, Ödemiş, Ayvalık, Uşak, Eskişehir gibi Yunan Orduları tarafından işgal edilen, Batı Anadolu şehirlerimizde bölgenin binlerce savunmasız Müslüman-Türk ahalisi Mavri Mira, Kordos ve Küçük Asya Terör Örgütleri tarafından katledilmiştir. Yunan çeteleri de Batı Anadolu'dan çekildikleri yerleri yakarak, yıkarak bölgeyi terk etmişlerdir. Zulmetmek, Yunanlılar'ın işgal siyasetlerinin bir gereği olmuştur. Lozan Antlaşması'nı çiğnemek suretiyle, Batı Trakya Türkleri'ne yönelik her türlü zulmü, soykırımı yapan Yunan Hükümeti, bugüne kadar bölgede insan hakları kurallarını hiçe sayan bir siyaset takip etmektedir. Kıbrıs'ta 120 yıldan beri, Türk-Rum toplumları arasındaki ilişkileri bozan, yakınlaşmalarını ve kaynaşmalarını engelleyen, sürekli çatışma halinde bulunmalarına neden olan etken, Rum-Yunan tarafının bitmeyen Enosis talepleri, Kıbrıs Türkünü azınlık durumuna getirme ve eşitliğini yok etme uğraşları olmuştur. Kıbrıs'ta, 1963-1974 yılları arasında Erenköy, Ayvasıl (Türkeli), Küçük Kaymaklı, Arpalık, Gazi Baf, Taşkent, Muratağa, Atlılar, Sandallar Bölgeleri'nde yüzlerce Kıbrıs Türkü Rum çeteleri tarafından katledilmiştir. Kıbrıs'ta, Türklere yönelik bu soykırım, İkinci Dünya Savaşı sırasında işlenen cinayetleri dahi gölgede bırakacak bir vahşet ve barbarlık örneğidir. Çünkü Naziler, hiç değilse küçük çocukları katletmemişlerdir. Yunanistan terör örgütlerini ülkesinde barındırarak, onlara yardım ederek adeta terörizme davetiye çıkarmış ve bu özelliği ile de 'terörist devlet' olma payesine hak kazanmıştır. ASALA Ermeni Terör Örgütü, Yunanistan'ın başkenti Atina'da, 31 Temmuz 1980 de T.C. Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ile kızı Neslihan Özmen'i, 7 Ekim 1991 tarihinde Atina Büyükelçiliği Basın Ataşe Yardımcısı Çetin Görgü'yü ve 4 Temmuz 1994 tarihinde de, Atina Büyükelçiliği İkinci Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu'nu şehit etmiştir. Şehit Görgü ve Sipahioğlu'nun katledilmesini Yunan terör örgütü olan 17 Kasım Örgütü üstlenmiştir. 8 Ekim 1991 günü devrin Yunanistan Başbakanı Mitsotakis, parlamentoda yaptığı konuşmada, hem Çetin Görgü'nün katledilmesini, hem de bu cinayeti üstlenen 17 Kasım Örgütü'nü lanetlemiştir".