Geçen hafta bir eylül günü dünya barış günüydü. Bu yüzden dünyanın her yanında barış kutlamaları oldu.. Birleşmiş milletler, barışsever kuruluşlar, bazı sivil toplum kuruluşları dünya barışını kutladılar.
Keşke barış günü sadece bir gün değil,yılın her günü olsaydı..Barış günü formalite olarak değil, gerçekten barışın bütün dünyada hakim olduğu gün ve günler olsaydı..!
Barış kutlamaları ne yazık ki bir formaliteden ibarettir.Çünkü barış ilan ettiğimiz günde bile, kim bilir dünyanın değişik coğrafyalarında kaç kişi kavga sonucu veya savaşlar sonucu hayatını kayıpetmiş olmaktadır. Barış hiç bir coğrafyada etkin olarak henüz savaşların ve çatışmaların önüne geçememiştir. Bunun için barış gününde kavgayla, çatışmayla bir kişinin burnu bile kanasa, buna formalite olarak barış günü demek zorunda kalmıyor muyuz ?
DÜNYAYI İDARE EDENLER….
Tam olarak hangi inanca ve örfe dayanır bilemem ama, eskiden Ortadoğ’da 4 ay savaşmak yasaktı. Herkes ve her kesim zorunlu bile olsa bu aylarda savaştan kaçınırdı. Bu adet bile barış adına güzeldi.Ama şimdi aynı bölgede 4 ay değil, 4 gün bile savaşsız gün geçmiyor ve binlerce insanın ölmesi işten bile sayılmıyor .Örneğin bizce mükaddes sayılan üç aylar başta olmak üzere savaşmanın haram olduğu aylarda Suriye’de savaş makinası hiç durdu mu? Durmadı; çalıştı,çalıştı ve hala çalışıyor..
Barışı sağlamak ve hakim kılmak için toplumların tabanlarına barış bilincini yaymak ve oturtulmasını sağlamak lazım..Bu da ulusal ve evrensel düzeyde düzenlenecek dizi dizi etkinliklerle ancak yerleşebilecek.
İsterseniz müzik festivallerinden işe başlayın, büroşör dağıtımına kadar, televizyon ve radyo kanallarından tutun yerel, ulusal ve küresel gazete,dergi ve diğer yayın organlarına kadar...Her türlü enstrüman, materyal kullanılarak görsel ve işitsel sunumlarla barışa hizmet etmek.. Ve barışı yeryüzünde kalıcı ve hakim kılmak mümkün..
İNSANLIK İÇİN BARIŞ ZARURİ..
Barış, herkese lazım.. Dünyada yaşayan her bireye, her millete ve her devlete hatta dünyadaki bütün insanlık alemine lazım mı lazım..Tıpkı hayatımızı ayakta tutan su gibi, ekmek gibi, hava gibi hatta güneş gibi..
Bu nedenle barışı tesis etmek için sadece bir gönül ve gönüllü işi olarak görmekten vazgeçilmeli…Devletlerin, devletlerin kurdukları kuruluşların sürekli ve organizeli işleri olmalı..Barış sadece lafla sağlanamaz, eskilerin " amel " dedikleri eylemli uygulama gerekli uygulama..
Yoksa,birçok yazımda vurgulamaya çalıştığım şu husus hep var olmaya devam eder: Şu ande yer yüzünde yaşayan insan sayısı kadar kişi, yine insanlar tarafından öldürülmüştür. O da , 7 milyar kişi civarında insan demektir.
BÜTÜN YOLLAR BARIŞTA BİRLEŞİR..
Çatışmanın ve savaşların çapı ne olursa olsun, tarafları kim olursa olusun ve ne kadar sürerse sürsün gelip dayanacağı nokta barıştır. O halde barış, en başta dikkate alınmalı ve şavaşların yaşanmasına engel yapılmalıdır. Başlangıç olarak Hz.Adem( A.s)’in oğulları Habil ve Kabil kavgasından mı başlarsınız, yoksa tarihte ilk savaş olan Kades savaşından mı başlarsınız başlayın ve günümüze kadar yaşanmış bütün savaşları hatırlamaya çalışın, hepsinin akibeti “Barış “ la sonuçlandığını görürsünüz.
Yakın geçmişe bir göz atarsak, karşımıza iki cihan savaşı çıkar, beşeri maliyeti 50 milyon insan ölümü, daha düne kadar yakın İran-Irak savaşı var. 9 yıl sürdü, bir milyon insan öldü ve bu savaşlar gibi.irili ufaklı yüzlerce savaş listeyebiliriz..Ama gerek yok..Çünkü hepsinin sonucu aynı” Barış..”
Sonuç itibarıyla bir yerde çatışma varsa, savaş varsa demek ki orada barışa gereken önem verilmemiştir.