ERZURUM, CAZİBE MERKEZİ
Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Erzurum'un stratejik bir önem taşıdığını söyledi. Atatürk Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkilerini Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Kürkçüoğlu, Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun 87. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, Erzurum'un Anadolu'nun kilidi ve anahtarı konumunu üstlenmiş tarihi bir şehir olduğunu belirtti.
ERZURUM CAZİBESİNİ KORUYOR
Kürkçüoğlu, "Dün olduğu gibi bugün de bu tarihi şehir, stratejik öneminden, tarihi, dini ve siyasi cazibesinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Anadolu'nun tarihiyle uğraşan yazarların üzerinde birleştikleri bir gerçek vardır. Erzurum yaylasına hakim olan milletler bütün Anadolu'ya hakim olurlar" dedi.
ERZURUM ANADOLUNUN MERKEZİ
Erzurum'un tarih içinde stratejik öneminden, cazibesinden hiçbir şey kaybetmediğini ifade eden Yrd. Doç. Dr. Kürkçüoğlu, "Bu gerçek, Anadolu'nun 5 bin yıllık tarihinde hiç değişmemiş ve değişmeyecektir. Türkler, Anadolu'nun fethine Erzurum'dan başlamışlardır. Nitekim Malazgirt'te Alparslan, büyük kumandanı Saltuk Bey eliyle Erzurum Kalesi'ni alarak Anadolu'nun yolunu açmış ve Türk orduları birkaç yıl içinde Akdeniz kıyılarına varmıştır. O günden bugüne dek Türk milleti Erzurum Kalesi önünde ve içinde 27 kez savaşmış, kalenin her karış toprağı şehitlerin kanıyla yoğrulmuş, her taşı bir yiğidin anıtı olmuştur" diye konuştu.
"ERZURUM STRATEJİK ANLAMDA BÜYÜK BİR ÖNEME SAHİP"
Erzurum'un stratejik olarak büyük bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Kürkçüoğlu, "Sibir-Kafkasya üzerinden gelen Kürk yolu, Çin-Türkistan-İran'dan gelen İpek Yolu, Hint-İran üzerinden gelen Baharat Yolu gibi tarihi ticaret kervan yollarının Anadolu'ya giriş kapısı üzerinde bulunması Erzurum'un stratejik önemini ortaya koymaktadır. Ortaçağ'da Çin'den başlayan İpek Yolu'nun İran veya Kafkasya üzerinden Erzurum'a ulaşmasını sadece ekonomik bütünleşme olarak kabul edersek büyük bir tarihi yanılgı içine düşeriz. Çünkü Erzurum, 'Türkistan-ı Kebir' (Türkistan) ile 'Türkistan-ı Sağir'i (Türkiye) birbirine kavuşturan manevi bir merkez olma konumundadır. Bu tarihi misyonu bünyesinde bulunduran Erzurum; Gence, Karabağ, Bakü, Merv, Tebriz, Tahran, Hotan, Yarkent, Kaşkar, Urumçi, Alma Ata ile her türlü manevi Türk birliğini gerçekleştirmek için üzerine düşen tarihi görevini yerine getirmiştir" şeklinde konuştu.
"DAP HAYATA GEÇİRİLMELİ"
20. yüzyıl başlarında Rusya'nın ve Batılı devletlerin doğu ticaret yollarını ele geçirmek için emperyalist bir siyaset takip ettiğini kaydeden Kürkçüoğlu, bu nedenle Rusya'nın Güney Kafkasya demiryollarını inşa ettiğini söyledi. Rusya'nın, İran-Avrupa transit ticaretini Tebriz-Çufa-Nahcıvan-Erivan-Gümrü-Tiflis üzerinden Batum Limanı'na çekmesinin Erzurum'un eski önemini yitirmesine neden olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Kürkçüoğlu, "Savaşların getirdiği ağır ekonomik problemler, bölgedeki sosyo-ekonomik değişmeler, teknoloji yetersizliği, siyasi iktidarların izledikleri yanlış politikalar ve bölgenin olumsuz coğrafi konumundan dolayı Doğu Anadolu Bölgesi ve Erzurum gerekli gelişme sürecine girememiştir. Bölgesel dengesizliğin en önemli sonuçlarından biri gelir dağılımındaki büyük adaletsizliktir. Doğudan batıya işgücü, beyin ve sermaye göçü durdurulamadığı için de az gelişmişlik konumundan bir türlü kurtulamamıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla Kafkasya ve Orta Asya'da Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını ilan etmeleri bu bölgelere yeniden dinamizm getirmiş oldu. Bu büyük değişimle sınır kapıları, yeni ticaret yolları, petrol ve doğalgaz boru hatları Erzurum ve bölgenin siyasi, ticari canlılığını yeniden kazanmasını sağlayacaktır. Ayrıca bugüne kadar gündemde olmasına rağmen bir türlü hayata geçirilemeyen Doğu Anadolu Projesi ile bölge bir bütün olarak kalkınabilecektir" dedi.
"ERZURUM EN BÜYÜK TARİHİ ŞANSINI YAKALAMIŞTIR"
21. yüzyılın başlarında Erzurum'un en büyük tarihi şansını yakaladığını anlatan Kürkçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Azerbaycan, Kazakistan petrolleri ve Türkmenistan doğalgazını Türkiye üzerinden Akdeniz'e ulaştırma projesi kapsamında, başta ABD olmak üzere Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, 20 Eylül 1994 tarihli Uluslararası Petrol Konsorsiyumu Antlaşması'nı imzalamışlardır. Türkiye için hayati öneme sahip olan proje, Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi'dir. Vatansever Erzurum insanını sevindiren en önemli husus şüphesiz petrol ve doğalgaz hatlarının Erzurum'dan geçecek olmasıdır. Bu projenin hayata geçirilmesiyle elde edilecek siyasi ve ekonomik kazançlar, Erzurum ve Doğu Anadolu insanın hakkıdır. Çünkü Erzurum insanı dün olduğu gibi bugün de devletinin yanında yer almış ve tarih boyunca devletini yaşatacağı inancıyla mücadelesini sürdürmeye çalışmaktadır. Bu projeye milletçe sahip çıkmalıyız. Bölge insanının geleceğe umutla bakması ancak bu projenin gerçekleşmesiyle sağlanabilir. Bakü-Ceyhan projesiyle istihdam artacak, gelir seviyesinin yükselmesi ve gelirin dengeli dağılımı sağlanacaktır. Sağlıklı bir kentleşmeyle köyden şehre ve doğudan batıya göç önlenecektir. Türk milleti olarak hepimizin hedefi mutlu, müreffeh, güçlü Türkiye değil midir? Bu da ancak Bakü-Ceyhan gibi milli projelere sahip çıkmakla ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin çatısı altında birleşmekle sağlanabilir."