ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Sivas Valiliği uyardı: ‘Keneyi hafife almayın’
Sivas Valiliği uyardı: ‘Keneyi hafife almayın’
Göçmen kaçakçısı tutuklandı
Göçmen kaçakçısı tutuklandı
Kût’ül Amâre Zaferi 108’inci yılında
Kût’ül Amâre Zaferi 108’inci yılında
Silah ticareti yapan 4 kişi yakalandı
Silah ticareti yapan 4 kişi yakalandı
Tarihi eser operasyonu: 2 gözaltı
Tarihi eser operasyonu: 2 gözaltı
HABERLER>EĞİTİM
29 Ocak 2013 Salı - 00:14

Türkiye ATAÜNİ’yi konuşacak

Atatürk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nce 16. Ulusal Makina Teorisi Sempozyumu’nun 13 eylülde gerçekleştirileceği açıklandı. Sempozyumda yerli ve yabancı akademisyenler bildiri sunacak.

Türkiye ATAÜNİ’yi konuşacak

Sosyoekonomik ve sosyo kültürel etkinlikleriyle Erzurum’un kültür ve ekonomi nabzını tutan Atatürk üniversitesi 2013’de de önemli sempozyumlara imza atacak. 26 Nisan’da Alvarlı Hace Muhammed Lütfi Efe Sempozyumu’nu gerçekleştirecek olan üniversitede,  6 martta İletişim Fakültesi tarafından
Sağlık Kuruluşlarında Halkla İlişkiler konulu bir sempozyum yapılacak. 1 Haziran’da Türkiye’de SU ürünleri konusunda bir ilkin gerçekleştirileceği Atatürk üniversitesinde FABA 2013 Balıkçılık ve Akuatik Bilimler sempozyumu gerçekleştirilecek. SU ürünleri Fakültesince düzenlenecek etkinliğe Türkiye’de su ürünleri konusundaki otoriteler konuşmacı olarak katılacak. 2013 yılının bir diğer önemli etkinliğini
Türkiye Nanobilim ve Nanoteknoloji Konferansı oluşturacak. 24 Haziranda yapılacak olan konferansla Nano teknolojinin nabzı Erzurum’da atacak.

 

 
‘Acımız Büyük’
 
4 gün kar var…
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
anadolu 31 Ocak 2013 Perşembe 18:55

ejder tepesinin yazdiklarina muhalif olmak ANLAMSİZ . olay bu kadar guzel anlatilabilir

Yorumu oyla      8      4  
mert 31 Ocak 2013 Perşembe 13:55

tebrik ederim ejder teepsi.fikirlerin tam bir yüksek lisans için araştırılacak cinsten.bir öğretmen olarak yazının altına bende imzaa atıyorum.

Yorumu oyla      8      4  
ejder tepesi 31 Ocak 2013 Perşembe 12:52

Önce edebinle konuş.Yağcılık,taklacılık yapma,pohpohlama,avukatlık yapma.Beni imtihan etmen,senin ağzının kârı değil. Benim mesleğimi öğrensen ağzın uçuklar.Ben 4000 üniversiteyi tek tek biliyorum.193 ülkede,9299 üniversite var bunların da hepsi benim bilgimde.Yurt dışındaki o üniversiteler para alıyorlar.Oxford'un harcı 30.bin dolar ama orada 130 ülkeden 19.000 öğrenci eğitim görüyor.Senin üniversitelerin de o seviyeye gelsinler seninkilere de o parayı verirler.Adamlar gece-gündüz çalışarak o seviyeye geldiler. Seninkiler gibi yatarak değil. Senin üniversitelerinde eğitim sistemi “akşam ezberle-sabah yaz-yarın unut”.Onların ki ise “araştır-öğren ve kullan” şeklinde. Unutma ki en etkili ve kalıcı eğitim, yaparak öğrenmektir. Bugün dünyada bilgi bollaşırken, bilgiye ulaşma kolaylaşırken, yaratıcılık ve bilgiyi kullanma becerisi ön plana çıkmaktadır.Üniversiteler, bilgi aktarılan/belletilen yer değil, bilgi üretilen ve araştırma yapılan yerlerdir. Senin üniversitelerin birinciyi yapıyorlar. Üniversiteler özellikle yerel sorunlarda odaklanıp otorite konumuna gelmelidirler. Üniversiteler çok fazla alana yayılmak yerine,sorun olan, talep olan, ilgi duyulan veya fırsat olarak algılanan belli konularda uzmanlaşma yoluna gitmelidir. “Önce kaynak sonra iş” yaklaşımı yerine, önce iş ve arkasından bu işin sağladığı kaynak modeli kullanılmalıdır.Ama senin üniversitelerin,önce kaynak sonra işi tercih ediyorlar.Oxford ve diğerleri ise önce işi, sonra onun sağladığı kaynağı buluyorlar,30.000 dolar da harcı alıyorlar. Senin üniversitelerinde ihtisaslaşma yoktur. Üniversitelerde çağdaş, güncel, özgün ve kaliteli ders kitapları üretilmelidir.Bu seninkilerde yoktur. Bilimsellikte liyakat sistemi çok önemlidir.Seninkiler gibi, “tekkeyi bekleyen çorbayı içer” yöntemi uygulanmıyor. Mesela ABD’de üniversite öğretim üyeleri sanayi ile içli dışlıdırlar. Dışarıdan iş alabilmektedirler. İş alamayan öğretim üyeleri ABD’de önce ikaz edilmekte, sonra sözleşmeleri yenilenmemektedir.Senin üniversitelerinde böyle bir şey yoktur. Sanayici,öğretim üyelerine güvenmemektedirler.ABD ve gelişmiş ülkelerde proflar haftada 2 saat derse girerler,diğer zamanlarını araştırmaya,projeye, icata ayırırlar.Sende ise proflar 25 saat derse girerler sırf ücret almak için.Araştırma yoktur. Bu ülkede akademisyenlerin tek amacı,akademik olarak en kısa sürede ilerlemek ve yöneticilik pozisyonları kapmaktır.Yayın yapmak, bilgiyi paylaşmak ve yaygınlaştırmak açısından, yapılan yayının neye yaradığını, bir ürüne dönüşüp dönüşmediğini izlemek önceliği seninkilerde yoktur.Bu ülke üniversitelerinde kaliteli yayından ziyade yayın sayısı önem kazanmış durumdadır. “Yayın olsun da ne olursa olsun” anlayışı doğru değildir, çok yanlış bir zihniyettir ama seninkilerde bu vardır.Unutma,teknolojiye dönüşmeyen, toplumun gelişmesine katkısı olmayan, bilimin temellerini sorgulamayan yayınların hiçbir önemi yoktur.Senin üniversite kütüphanelerin içler acısı durumdadır.Mesela Harvard’ta 17, Berkley’de 13 ve Stanford’ta 14 milyon kitap varken senin üniversitelerin kütüphanelerindeki toplam kitap sayısı 3 milyonu bulmamaktadır.En iyisinde bu rakam 100 ile 300 bin arasındadır.Ülkemizde kırk yıldır Pasif Öğretme Sistemi (PÖS); yani öğretim üyelerinin konuları öğrencilere anlatması, daha sonra da anlatılanların sınanması sistemi uygulanmaktadır.Efendi efendi,bu yöntem, az gelişmiş/gelişmekte olan ülkelerde kullanılan en verimsiz,en az etkili ve fakat en yaygın kullanılan eğitim sistemidir.İşte senin üniversitelerin durumu budur. ABD ve diğer gelişmiş ülkeler ise Aktif Öğrenme Sistemini (AÖS) kullanmaktadır. Bu sistem bir konuyu en iyi öğrenme yolu,yaparak öğrenmektir.Pasif öğretme, eğiticilerin işine daha fazla gelmektedir.Seninkilerde olduğu gibi. Halbuki,eğitimde süre değil,edinilen bilgi önemli olunmalı ve bu ölçülmelidir.Kısaca, eğitimde sayıdan (nicelik) ziyade kalite (nitelik) daha önemli olmalıdır.Sendeki gibi lise seviyesinde üniversite kurmak değil.Unutma ki bilgi çağında yapılan işlere bilgi katmadıkça sürdürülebilir kalkınma hayaldir. Dünyada ileri teknolojik mal/hizmetlerde fiyatlar maliyet ve kârın toplamıyla oluşmaktadır.Seninkilerde ise teknoloji üretmek ve satmak hayaldir. Ülkemizin kalkınma stratejisi,teknoloji üretimine dayanmalıdır.Çünkü,Teknoloji sadece ekonomiyi değil, ülkenin saygınlığını, siyasi gücünü ve dünyada söz sahibi olunmasını da etkiler. Teknoloji inovasyonu; inovasyon (yenilik yaratmak), değer yaratmayı ve değer yaratma, ekonomik kalkınma ve refahı getirmektedir. Teknolojiyi geliştirmek için ilk önce eğitim sistemi yeniden düzenlenmelidir. İlk ve orta ögretimde, Fen ve Matematik ağırlıklı bir eğitim, meslek liselerinde teknik ve uygulamalı eğitim, üniversitelerde ihtisaslaşmış mühendislik eğitimi verilmelidir.Ama maalesef bu ülkede bunlar yoktur. Bu ülkede bilgiyi kullanarak katma değer yaratmak, para kazanmak ve üretim yapmak pek önemsenmemektedir. Tutamadığımız,göremediğimiz, tartamadığımız, ölçemediğimiz soyut nesnelere (bilgi, bilim, yazılım, teknoloji, Ar-Ge, Ür-Ge, patent v.s.’ye) fazla değer vermemekteyiz. Biz Milleti olarak ev, araba, arsa, ofis, dükkan, makine, fabrika v.s. gibi somut elle tutulur, gözle görülür, kiralanabilir, gösterişli şeyleri sever ve değer veririz. Unutma,bir ülkede dış ticaret açığının büyümesi rekabet gücünün azaldığının göstergesidir. Ülkemizin dış ticaret açığı her yıl artmaktadır.Rekabet üstünlüğü yakalamak için farklılık, yenilik, yaratıcılık ve inovasyon gereklidir. Şurası gerçektir ki Türkiye,AB'nin, araştırma için ayrılan 54 milyar Euro’luk FP6 bütçesinden Birliğe verdiği katılım bedelinin ancak %20’sini geri almayı başarabilmiştir. Türkiye’den AB’ye desteklenmek için önerilen 10 projeden 7’si reddedilmiştir. Bu veriler bizim uluslararası araştırmalar konusunda çok geride kaldığımızı göstermektedir. Bizde öğretim üyeleri,daha fazla ders vermek daha fazla ücret almak yarış ederler,böyle olunca da öğretim üyeleri araştırmadan kaçmaktadır.Unutma ki üniversite, bilgi aktarılan değil; araştırma yapılan, bilim üretilen ve bilgi kaldıraçlanan yer olmalıdır.Üniversiteler devlet dairesi, akademisyenler de memur olmamalı; yükselme sadakate göre değil,liyakate göre olmalıdır. Bizde ise adam alırken,cemaatçı,terikatçı, ülkücü,milliyetçi,lâil-ulusalcı kriterlere göre adam alınmakta,sonra da bunlardan üretme beklenmektedir.Vay benim aziz ve yüce Türk Milletim,vay ki vay!.. Üniversiteler çağdaş ve laik eğitim vermeli, özerk, üretken ve araştırmacı olmalıdırlar.Üniversiteler akademik çalışmalarında yerel sorunlara odaklanmalı ve hedef seçilen ileri ve katma değeri yüksek teknolojilere öncelik vermelidir. Aynı Üniversitede öğrencilikten başlanıp Profesörlüğe kadar gidilmek mutlaka engellenmelidir.Oxford ve diğerleri gibi, seninkiler de bilgi ve teknoloji üretip/satarak kendilerine kaynak yaratabilmelidir.Dünyada üretilen 5684 bilimsel derginin sadece 3’ü Türkiye kaynaklıdır.Geleceğimizi bilgi toplumu şekillendireceğinden, bu hedefe ulaşmanın yolu TEKNOLOJİ TOPLUMU olmaktan geçmektedir. Bu da TEKNOLOJİ TRANSFER ETMEKLE DEĞİL, bizzat TEKNOLOJİ ÜRETMEKLE başarılır. Sanayide rekabet gücümüzü artırmalıyız.KOPYACILIK ve ANAHTAR TESLİMİ TEKNOLOJİ almak yerine Üniversite-Devlet-Sanayi üçgeninde Ar-Ge’ye önem verip TEKNOLOJİ ÜRETMEK zorundayız.Buna da diğer ülkelerde olduğu gibi ön ayak olan ve rehberlik yapan üniversitelerdir.Arkadaş daha çok yazarım.Ama kısa kestim.İşte senin üniversitelerin melal-i pür hali budur. Selamlar.

Yorumu oyla      9      5  
ejder tepetaklak 30 Ocak 2013 Çarşamba 00:23

1. arkadaşım mesleğini söylede ne olduğunu bilelim. işini en yapanlardan birisin herhalde 2. Bu şehirden üniversiteleri kaldırsınlar sende rahat et. 3. oxford falan gezip görmüşün maşallah 4. ABD de 4000 université var bunların hepsini adını yazabiliyormusun yoksa sadece ingilteredeki oxfordumu duydun? 5. üniveritenin aslı gorevi "bilişim" deyip duruyorsun ne demek bilişim söylermisin. öğrendiğin iki kelimeyle kalkıp burda ahkam kesip durma. 6.Yurtduşındaki üniversitelerde bahsettiğin o tum gelişmelere karşılık talep edenden para alır üniversiteler. sen kaç lira verirsin kendi cebinden. yada şöyle söyleyelim o söylediğin oxfordun bir yıllık öğrenim harcı 30000 Euro. sen kaç lira verirsin çocuğunu okutmak için 7.sen otur görevini yap bırak ilgin olmayan konuları. üniversite ve hocalarına takmışsın kafanı abuk sabul yazıp duruyorsun burda.

Yorumu oyla      8      6  
ejder tepesi 29 Ocak 2013 Salı 15:02

eskiiii yorumcuuu,bunu sen istedin. Bizim Erzurum’un çok güzel bir sözü vardır. Derler ki “ ben diyirem ğedımem,sen diyirsen ki oğlul,uşağdan ne ğeber”. Bu fakültenin böyle bir sempozyum yapması göz boyamaktan başka bir şey değildir. Bu, fakültenin tali bir işidir. Bir üniversitenin ve fakültesinin asli görevi;bilişim, bilim, proje,teknoloji,sanayii ürünü üretmek, patente alarak bunu teknolojik esere dönüştürmek bunları satarak ülke ekonomsinin gelişmesini,halkın refah düzeyininin artmasını sağlamaktır.Ayrıca yüksek düzeyde eğitim ve araştırma yapmak ekosistem içerisinde “Teknoparklar” kurmaktır.Ammaa ne senin bu üniversiten ve fakültende ne de diğerlerinde böyle bir şey yoktur. OLMADI, BU GİDİŞLE OLMAYACAKTIR DA. Soruyorum size,senin bu fakülten, teknolojik eser ve ürünlerden birini yaptı mı ? Hayır !.. Bu ülkenin ekonomisine bir katma değerili yüksek bir teknolojik eser üretti mi? Hayır !.. Bu fakülten bu üniversiten ve diğer üniversitelerden,13 bin prof. ve 11 bin doç. vardır. Nobel Ödülü alan bir akademisyen var mıdır ? Hayır !..Dünyanın her yıl ilk 100,200, 300,400,500 üniversitesine girdi mi senin bu üniversiten ? Hayır !.. Senin bu fakülten öğretim üyelerinin altlarındaki araçlar, evlerinde ve ellerinde kullandıkları;cep telefonları, bilgisayarlar, çamaşır,bulaşık makinaları,buz dolapları ve her türlü cihazları bunlar mı yaptı?Hayır !..Uzak yerlere binip gittikleri uçaklar, gemi ve trenleri bunlar mı buldular da insanlığın hizmetine sundular ? Hayır !..Hastahanelerde kullanılan tüm tıp cihazlarını ve ilaçları bunlar mı buldular ? Hayır !..Simmental, jersek, hoşdaym, angus,montofon gibi et ve süt ineklerini senin bu ziraat fakültelerin mi ürettiler? Hayır !.. Birçok tohumu bunlar mı ürettiler ? Hayır !.. 3 yıldır atadan, dededen kalma metotlarla tarım yapıyoruz, tarımda teknolojiyi kullanamıyoruz,tarıma bir yenilik ekleyemedik.Gelişmiş ülkeler tarımda bilimi kullanıyor ama biz yapamıyoruz. Hayvancılık konusunda çok geriyiz.Hayvan ve tarım ürünleri ithal ediyoruz.Erzurum’a tarım ürünleri ve hayvan diğer şehirlerden geliyor. Çok perişan durumdayız yerlerde sürünüyoruz.Köylümüz bilimsel yöntemleri bilmiyor.Onları üniversite olarak bilinçlendiremedik. İşte bütün bu işlerde üniversite yol gösterici, üretici ve çare bulucudur.Yatıcı değil. Ülkemiz insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek bilim, teknoloji ve buluş yeteneğimizin yükselmesine bağlıdır.Bu da ancak yetişmiş beyinlerle teknoloji üreterek bilime, teknolojiye, Ar-Ge’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek sağlanabilir. Küresel dünyada ayakta kalabilmek iyi eğitilmiş gençlere, frofesyonellere ve bilime değer verilerek başarılabilir.Senin bu fakülten Erzurum’a ait bir nazım planı yaptı mı ? Hayır !.. Şehir plansız, izbe, köhne, harabe evler ve mahallelerden oluşuyor. Çevre mühendisliği var, şehir pislik içerisinde. Gidin bakın OXFORT ÜNİVERSİTESİNE, kampüsü, bu üniversitenin kampüsü gibi gösterişli ve şatafatlı değil. Ammaa adamlar, her yıl dünyanın ilk 100,200 üniversiteleri içerisinde, ilk 5’de yer alıyorlar. Çalışıyorlar yeni yeni teknolojik eserler, sanayi ürünleri üretiyorlar,dünyaya satıyorlar ülke ekonomisine her yıl, onlarca milyar dolar dövizleri getirip milletinin refah seviyesini yükseltiyorlar onlar da rahat yaşıyorlar. 57 yıldır senin üniversitende ve bu fakültende böyle bir şey yapıldı mı ? Hâşâ, hâşâ !.. Biz görmedik ve şahit olmadık. Adamlar neden böyleler: 24 saat çalışıyorlar, çalışıyorlar, çalışıyorlar, mesai mefhumu gözetmiyorlar, üretiyorlar, satıp zengin oluyorlar. Senin bu adamların da sabah 08.00, akşam 17.00 devlet memuru gibi mesai yapıyorlar, gözleri kapıda, kaçmak için bekliyorlar.Saltanat sürüyorlar, fil dişi kulelerde yaşıyorlar, saadet zinciri oluşturuyorlar. Arkadaş, üniversitenin asli görevi çalışmak çok çok çalışmak teknoloji üretmek ve satıp ülkesinin zengin olmasını sağlamaktır. Üniversiteyi kuran bu yabancılar bunun için kurmuşlardır. Yoksa klasik eğitim yapmak, ezbere dayanan eğitim vermek üniversitenin görevi değildir. Böyle olursa burası üniversite değil, lisenin üst sınıfı bir okul olur. Bak arkadaş, gece-gündüz tarlalarımızda el emeği, göz nuru demeden ürettiğimiz, 5 tır soğanı ihraç ediyoruz ama karşılığında aldığımız birkaç koli İPad ya da birkaç koli İPhone veya birkaç koli bilgisayar.Enteresan değil mi? Bu aradaki farkı anla artık.İşte üniversite bu. Seninkilerde böyle bir şey var mı ? Hayır ve hayır !.. Bunlar üretilmeli artık teknoloji ve bilişimde önde giden ülke olmalıyız. 10’larca yıldır, hep dışarıdan teknoloji ithal ettik ve yüz milyar dolarlarımız hep dışarı gitti,ülkemiz yabancıların pazar kolonisi oldu. Neden ? Üretemedik ve satamadık hep dışarıya bağımlı kaldık hep dışarıdan aldık da ondan. Neden hep sömürülen ülke olalım ki. Bütün bunları, gelişmiş ülkeler hep üniversitelerinin başarılı çalışma ve üretmelerine borçludurlar. Ammaaa ne yazık ki bizim üniversitelerimizde bunlar olamadı. Neden böyle oldu ? Makam-mevki elde etmek, koltuğunu-menfaatini korumak, normal yollarla kuramadığı otoriteyi zoraki sağlamak uğruna yapıldı. Ne yazık ki bu durum eski büyük üniversitelerde, vakıf ve yeni kurulan tüm üniversitelerde sıkça görülmektedir. Üniversitelerde, rektör dâhil diğer tüm öğretim üyesi yöneticiler, hiçbir yöneticilik eğitimi almadan idareyle ilgili bir makama atanırlar, binlerce kişinin kaderini etkileyecek maddi manevi işlerin kararını verirler.Bazıları idaredeki kifayetsizliklerini örtmek için bunu yaparlar.Otoriteyi böyle sağlarlar. Takdir yetkilerini keyfi uygulamalara kadar götürürler.Bazı akademsiyenler de bilimsel üretim yerine bu uygulamayı yapanların yanında yer alırlar.Menfaat her şeyin üstüne çıkar.Varlıklarını koruma yoluna giderler. Tüm enerjilerini de kendilerini korumak için harcarlar ki üniversitedeki üretim engellenmiş olur,kendilerinden bekleneni veremezler. Bu çok üzücü ve kırıcı bir durumdur.Bundan birkaç yıl önce bu üniversitenin bir fakültesinde, doç.ler ders programı için kavga etmediler mi,bu medyaya yansımadı mı? Hatta ve hatta birçok vakıf üniversitesinde ve bazı kamu üniversitelerinde, dört yıllığına, sanki geçici işletmeci gibi çalışan rektörler vardır ki burasını bir dükkan gibi açıp kapayan tacir gibidirler. Bazıları üniversiteyi tam bir monark anlayışla yönetirler.Yıllarca böyle olmadı mı? Üniversiteleri cuntacıların emirlerine göre yönetmediler mi ? Orasını kışla yapmadılar mı? Fahri dokrora ve fahri proflukları lokma gibi dağıtmadılar mı? Cübbelerini giyip caddelerde darbecileri çağırmadılar mı? Farklı inançlarda olan öğretim üyelerinin görevlerine, askerlerin emirleriyle son vermediler mi? Bir çoğu komutan postası gibi çalışmadılar mı?Yeni Üniversite açma kararı, herhangi bir insan gücü planlama çalışmasına ve ihtiyaç analizine dayalı olmadığı gibi, bu üniversitelerin yeterli alt yapıları ve nitelikli öğretim elemanları da mevcut değildir. Siyasi amaçla kurulan yeni üniversiteler diplomalı işsizler ordusunu çok daha büyütecek ve BEYİN GÖÇÜNÜ daha da hızlandıracaktır. Bu gün dünyada beyin göçü, geri kalmışlıkla özdeşleşmektedir. Dünyadaki ilk 3000 üniversite içerisinde, Türkiye’den sadece 41 üniversite Webometrik (bilimsel performansların etkili değerlendirilmesi) sıralamsında bulunmaktadır. Bunların içerisinde daha dün açılan,Yüzüncü Yıl, Isparta, Balıkesir,Tarkya vb. üniversiteler var ama yüce Atatürk’ün adını taşıyan üniversite yok.Halbuki Webometrik endeksler, uluslararası tanınma ve prestij açısından çok önemlidir.Mesela Singapur bunu yaptı. Fert başına milli gelirini, 300 dolardan, 30.000 dolara çıkarttı. Peki biz neden halen 2500-3000 dolarda sürünüyoruz. Bütün bunların nedeni bilgisizlik ve bilimsellikten uzak olmaktır. Daha yazayım mı? Şimdi bunlara cevap ver de öyle avukatlık yap.Parasız avukat. Saygıdeğer Başbakanımıza acizâne sesleniyorum:“Lütfen, Allah rızası için bu üniversitelere bir el atınız. Bunları bir düzene sokunuz.Bunlara bir düzen getiriniz.Yeter artık yatmayı bıraksınlar da çalışıp üretsinler.Asli görevlerini yapsınlar. Bu başıboşluğa bir son veriniz. Sayıları artıyor ama sıkıntıları da geometrik olarak büyüyor.Bu fakir-fukaranın parasına yazık.Böyle çarçur edilmemelidir.” Yazacaklarım çok çok fazla. Amma biz kısa yazdık.Beni daha fazla zorlama.Selamlar

Yorumu oyla      9      4  
eski yorumcu 28 Ocak 2013 Pazartesi 19:42

ejder tepesiiii nerdesin hani eleştirin..

Yorumu oyla      7      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘Acımız Büyük’
Bayburt Üniversitesi’nce önceki gün Erzurum’da intihar sonucu hayatını ...
Su ürünleri Rektör Aydın’ı ağırladı
Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Aydın, Atatürk Üniversitesi ...
Yüz Güler Yüz Başkent Semalarında
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın projesi olan “Yüz Güler Yüz” projesi kapsamında, ...
 
Onlar da karne sevinci yaşadı
Yaklaşık bir yıldan beri Erzurum’da bulunan ve çoğunluğunu Afgan ailelerin ...
ÖĞDER Avcı’dan beklentilerini açıkladı
ÖĞ-DER Erzurum Şube Başkanı Abdullah İkinci, uzun eleştiri ve tartışmalardan ...
Rektör Budak 4'üncü kattan düştü
Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Budak, Erzurum Atatürk Üniversitesi ...
 
Oltu’da karne heyecanı
2012-2013 Eğitim ve Öğretim yılında ilçe genelindeki okullarda yarıyıl tatili heyecanı başladı.
Tekman’da karne sevinci
2012-2013 Eğitim ve Öğretim yılında Tekman ilçe genelindeki okullarda ...
Radyo Üniversite’den sosyal sorumluluk
Atatürk Üniversitesi iletişim fakültesi öğrencileri Radyo Koordinatörü ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Bir başarı Hikayesi: ‘Erzurumspor’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva