ÖREN KANSERLE İLGİLİ BİLGİ VERDİ
Kanser hastası olan ve verdiği mücadele sonunda hastalığı yenen Gazeteci Neval Sevindi ile birlikte, kanser konusunda isim yapmış Prof. Dr. Salim Başol Tekin, Prof. Dr. Nazan Aydın ve Prof. Dr. Durkaya Ören’in de katıldığı panele, kadınlar büyük ilgi gösterdi. Meme Kanseri’nin tüm yönleriyle ele alındığı panelde konuşan Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durkaya Ören, eren tanının önemine değindi.
ERKEN TANININ ÖNEMİ
Meme kanserinin erken tanısının, diğer tüm kanserlerin erken tanısından önemli olduğunu vurgulayan Ören, “Meme kanseri yıllık takipler sırasında bulunabilir veya hastanın bir yakınması sonucu hekime başvurmasıyla ortaya çıkabilir. Genel olarak yıllık takipler sırasında yakalanan olgular daha erken kanserler olmakta ve hasta ve organ kurtulma şansı çok daha yüksek oranlara çıkmaktadır. Yıllık kontroller hastanın yaşına ve mevcut risk durumuna göre değişmek üzere genel olarak doktor muayenesi, mamografi ve ultrasondan ibarettir.
Eğer hastanın eline gelen bir kitle mevcut ise, bu kitlenin tanısını koymak içinde başlangıç olarak muayene, mamografi ve ultrason yapılır ancak bunlar sonucunda kitlenin şüpheli olduğu anlaşılırsa tetkiklere, biyopsi ve/veya MR da eklenebilir” diye konuştu.
SEVİNDİ: BEN, ‘KANSER EŞİTTİR, ÖLÜM’ YARGISINA KARŞI ÇIKTIM
Prof. Dr. Salim Başol Tekin ve Prof. Dr. Nazan Aydın’ın da, meme kanseriyle ilgili olarak çeşitli bilimsel araştırmaların sonuçlarını paylaştıkları panelin; en ilgi çeken kısmı ise, Gazeteci Neval Sevindi’nin konuşması oldu. Kansere yakalanan ve verdiği mücadeleyle hastalığı yenmeyi başaran Sevindi, paneli izlemeye gelen kadınlara önemli tavsiyelerde bulundu. Hayatı boyunca Türkiye’de farklı alanlarda mücadeleler verdiğini kaydeden Sevindi, kansere yakalandıktan sonra yaşamında yeni bir cephenin daha açıldığını belirtti. Sevindi, “Ben, hiyerarşik toplumsal yapı ve rollerin korku üreterek egemen olduğu Türkiye'de kanser, eşittir ölüm yargısına karşı çıktım. Doktor ve hasta ilişkisindeki ast-üst ilişkisine karşı çıktım. Hasta olarak haklarımın gasp edilmesine karşı çıktım. Gizlenme geleneğine karşı çıktım. Hastalığın pasif bir kurbanı olmaya karşı çıktım. Hastanın bir ‘göğüs’ olarak tarif edilmesine karşı çıktım. O ‘göğüs’ün ardındaki anneye, kadına, sevgiliye, yüreğe ve duyguya sahip çıktım. Hayatın anlamı ve odağı olan ‘insan’ bir duygu yumağıdır, otomatik ilaç servisi yapılacak robot değildir” şeklinde konuştu.