ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Erzurum’un araç varlığı 150 bin eşiğinde
Erzurum’un araç varlığı 150 bin eşiğinde
Erzurum Mart ayı 2. El Taşıt verileri açıklandı
Erzurum Mart ayı 2. El Taşıt verileri açıklandı
TCMB faizi sabit tuttu
TCMB faizi sabit tuttu
Gazze’de can kaybı 34 bin 305’e yükseldi
Gazze’de can kaybı 34 bin 305’e yükseldi
‘Kadına şiddeti normalleştirmeyeceğiz’
‘Kadına şiddeti normalleştirmeyeceğiz’
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
28 Mart 2011 Pazartesi - 06:22

Diyanet İşleri Başkanlığı 87’inci Yılında

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ankara’da düzenlenen İl Müftüleri Semineri’nin açılışına katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Başkan Görmez, Türkiye’nin 81 ilinden gelen müftülere hitap etti:

Diyanet İşleri Başkanlığı 87’inci Yılında

ERZURUM gazetesi
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ankara’da düzenlenen İl Müftüleri Semineri’nin açılışına katıldı. Açılışta bir konuşma yapan Başkan Görmez, Türkiye’nin 81 ilinden gelen müftülere hitap etti:
GÖRMEZ’İN SUNUMU
Diyanet işleri Başkanlığı Teşkilat Yasası’nın Meclis tarafından onaylandığını bildiren Görmez, “Sözlerimin başında Diyanet işleri Başkanlığının kuruluşundan bugüne kadar Din-i Mübin-i İslâm’a hizmet eden milletimizin dinî, manevi hayatına, birliğine, beraberliğine büyük katkılar sunan, mihrabında ibadetlerine rehberlik yapan, kürsüsünde, minberinde bilgiyle, irfan ve marifetle aydınlatan, minarelerinde ilahi sedayı haykıran bütün hademe-i hayratı, ebediyete irtihal edenlerini rahmetle, minnetle şükranla yâd ediyor, berhayat olanların sıhhat ve afiyet içinde nice hizmetlere öncülük etmelerini Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.” dedi.
SİSTEMATİK YAPILANMA
Yasa ile Diyanet işleri Başkanlığının yeni bir sistematiğe kavuşturulduğunu belirten Görmez şunları söyledi, “Bu süreçte, Kanun’un uygulamada yerini almasının doğal bir sonucu olarak birtakım yapılanmalara gidilmiş, ihdas edilen kadrolara atamalar yapılmış, Başkanlığımız tabiri caizse yeni bir sistematiğe kavuşmuştur. Bu çerçevede misyon ve vizyonumuzun, teşkilat yasamızın açtığı ufuklar içinde yeniden ele alınmasına, gerek sosyo-politik zemin gerekse dünya sistemi içindeki değişiklikleri de dikkate alarak yenilenmesine ihtiyaç vardır.
Sizler çok hayırlı işler yapıyorsunuz. Sorumluluğunu üstlendiğimiz alanın hem kamu alanını
Korku, tedirginlik, çekingenlik ve kararsızlıkla ilişkilendirilebilecek bu ruh hali, geleneksel bürokratik yapıyla buluştuğunda din hizmeti gibi mukaddes, ulvi bir alanın nasıl daraldığını hissetmemek mümkün değildir. Din-i Mübin-i İslam’ı, orta sınıf gerçeği olarak gösterme eğilimindeki genel yaklaşımları teyit edercesine, içine yoksulluğu, dışlanmışlığı, gadre uğramışlığı katan bir terkip, maalesef sonuçta özgüveni zayıflamış, nereden nasıl gelebileceği önceden kestirilemeyen bir saldırıya karşı her zaman teyakkuz halinde olan bir kitle üretmiştir.”
KURUMSAL DİKKAT
Toplumun DİB ‘den beklentilerine işaret eden Görmez, “Bu yapının bir yandan devletle sürdürmeye ve korumaya çalıştığı ilişkinin zaman zaman eğreti bir şekilde gerçekleşmesi, bir yandan da toplumun belli başlı beklentileri karşısında yetersiz ve donanımsız bir haldeki vizyonu bugün çoktan geride bıraktığımız bir hikâye olarak acıyla hatırlanmaktadır.
Bugün söz konusu korku, tedirginlik, çekingenlik ve kararsızlık için hiçbir neden kalmamış olsa da her zamanki gibi kurumsal dikkatimizi elden bırakmadan çalışmalarımızı yeni bir aşk, heyecan ve yönelim içinde sürdürmemiz gerektiğini vurgulamak isterim..”diye konuştu.
“DİYANETSİZ BİR TÜRKİYE” KAVRAMININ ÜRETTİĞİ BOŞLUKLAR
Diyanet işleri Başkanı Görmez şunları kaydetti, “Açıkçası bugün 87 yıllık bir geçmişe ve birikime sahip olan bir kurumun oldukça açık, net ve hemen her bağlamda rahatlıkla telaffuz edilebilecek bir misyona sahip olması gerekir. Burada geçiştirme kabilinden bir tanımlanmadan çok gerçek anlamda bizi geleceğe, yeni vizyonlara taşıyacak bir misyondan söz etmek durumundayız. Geçmiş birikim ve tecrübenin ürettiği teçhizat, bugün devasa organizasyonlarıyla teşkilatımızın sahici ve kabul edilebilir bir misyona sahip olmasını zorlamaktadır. Bu kadar geniş bir alanına yayılan bir hizmet ağının –ki büyük bir şerefle ifade etmemiz gerekir ki artık bütün dünyada hizmet üretip takdir alan bir teşkilatız- hemen her bağlamda, her konseptte tekrarlanabilecek, kabullenilecek bir misyonu olması gerekir. Ben bu vesileyle tüm mesai arkadaşlarımdan en ücra mezradaki hademe-i hayrattan başkana kadar bu genişlemiş görev ve sorumluluk alanımızın gereklilikleri içinde “efradını cami ağyarını mani” bir misyon vurgusuna sahip olmamız gerektiğini ilan etmek istiyorum.”
DİYANET İŞLERİ’NİN KENDİNİ İFADESİ
Görmez konuşmasının devamında şunları söyledi, “Biz Diyanet olarak artık çekingen ve kendini açıklamaktan aciz bir tanımlama siyasetiyle mesafe alamayız. Diyanet’in değişen şartlarda, ortam ve bağlamlarda farklılaşacak bir misyonu olamaz. Her ahval ve şeraitte korumamız, güçlendirmemiz ve netleştirmemiz gereken bir misyon tanımında buluşmamız gerekmektedir. Böylece teşkilatımızın merkez ve taşra teşkilatında hatta yurtdışında görev alan her düzeydeki görevlimiz, ortak bir misyon anlayışı içinde bütünlüklü ve sağlıklı bir hizmet stratejisini sürdürmüş olacaktır. Teşkilatımız hizmet alanları, fonksiyonları ve uygulama alanları, hizmet biçimleri gibi hususlar gerçekte misyonumuzun çerçevelendirilmesinde belirleyici dinamikleri oluşturmaktadır. Kısacası altı ayda bir yayınlanan, bilimsel, tarihsel ve toplumsal hiçbir realiteye dayanmayan içi boş raporlarda ifade edildiği gibi “Diyanetsiz bir Türkiye” ya da “Diyanetsiz bir dünya” kavramının ürettiği boşluklar, kayıp ve sorunlara odaklanıldığında telafisi imkânsız bir kurumun misyonunu daha iyi kavramış olmaktayız.”
“CUMHURİYETİMİZİN DİNLE KURMAK İSTEDİĞİ VAROLUŞSAL İLİŞKİ”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 87 yıllık sürecine değinen Görmez şöyle konuştu, “Bu bağlamda teşkilatımızın soy kütüğünü 87 yıl öncesine kadar götürdüğümüzdeki tahayyül gücümüzün sınırlarıyla onu İslamiyet’le müşerref olduğumuz yıllara kadarki tahayyül gücümüz karşılaştırıldığında, sahip olduğumuz zenginlik daha farklı olacaktır. Hatta gerçekten de 3 Mart 1924’te ihdas edilen Diyanet, uzun tarihsel köklerden beslenen bir yapının yeniden şekillendirilmesini ortaya koymaktadır. Dinin hayatla ve devletle olan ilişkilerinin kendine özgü tabiatı modernleşme ve reform hareketleri sürecinde en son Cumhuriyet gereklilikleri içinde vuzuha kavuşturulmuştur. Şeyhülislâmlık, Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti gibi değişik uygulama ve düzenlemeler içinde din alanının her seferinde farklı bir gerçekliğin dikkate alınmasıyla belirlendiğini vurgulamak gerekir. Cumhuriyet pratikleri içinde din bugün oldukça parçalı, muğlak ve değişik desiselerle ilişkilendirilen yorumlamaların aksine Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı, kuruluşu, Cumhuriyetimizin dinle kurmak istediği varoluşsal ilişkinin bir göstergesidir. Kuşkusuz zaman zaman dinin devletleştirilmeye çalışıldığı, özüne yönelik müdahalelere tevessül edildiği, zaman zaman da halkımız arasında sıklıkla tekrarlandığı gibi Başkanlığın bir “tapu kadastro bürosu”na dönüştürülmeye çalışıldığı ortamlar yaşanmıştır. Ancak bütün bu uygulamaların gerçekte birer gelgitin ötesine geçmediği, ülke genelinde asıl normalliğin kurumun asaletiyle sağlandığını bugün herkes takdir etmektedir.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI NORMALLEŞME SÜREÇLERİNİN EN BELİRGİN YAPILARI ARASINDA.”
Görmez konuşmasını şu sözlerle sürdürdü, “Bu vesileyle ifade etmek isterim ki Diyanet İşleri Başkanlığı normalleşme süreçlerinin en belirgin yapıları arasında yer almaktadır. Bugün misyon tanımına odaklanırken şu sorulara cevap vermek zorundayız. Muhataplarımız kimlerdir? Bu muhataplarımız bizlerden ne beklemektedir? Kabul etmek gerekir ki Diyanet hizmetleri her halükarda göz doldurmakta ancak bu hiçbir şekilde yeterli sayılmamaktadır. Gündelik siyaset içinde ortaya çıkan tanımlamaların hiçbirine tevessül etmemeyi büyük bir erdem olarak seçen kurumumuz, inanç farklılıkları, etnik ve kültürel ayrışma noktalarına vurgu yapmamakta, her vesileyle bir üst söylem vurgusunda ısrar ederek Müslümanların birlik ve beraberliğine atıfta bulunmaktadır. Laik-anti laik, dinli-dinsiz, endişeli-endişesiz gibi belli kavramlar etrafında yoğunlaşan sosyo-politik yapı ve cemaatlerden kendini ayrıştırarak onları da kapsayan yeni bir çerçeve içinde hizmet alanlarını genişletmek durumundayız. Bu çerçevede Diyanet hizmetlerinin kapsama alanı bir hayli genişlemiş, hizmet biçimleri de çeşitlenmiştir. Bugün dünyanın her yerinde Diyanet hizmetlerine yönelik talepkarlık söz konusudur. Pek çok Müslüman topluluk vatandaşlarımız gibi bizden hizmet istemektedir. Bunun yanı sıra pek çok Müslüman ülkenin de Türkiye’de neşvü nema bulan din devlet ilişkilerinden etkilendiğini, bu düzlemde Diyanet yapılanmasını merak ettiğini ifade etmeliyim.
DİYANET İŞLERİNİN MİSYON VE VİZYONU
Diyanet işleri Başkanlığı’nın kurumsal fonksiyon ve işlerliği hakkında açıklamada bulan Görmez şöyle dedi, “ Kurumumuzun artık sadece toplumumuzun ibadet hayatını, bugün takdir ve tasnif edilmiş haliyle “dinî hayatı”nı takviye etmesi düşünülemez. Esasen Diyanet’i bir tedbir, kontrol ve gözetim mekanizması olarak göstermek isteyen belli bir perspektifin bugün hiçbir geçerliliği kalmamıştır. Devletle din arasındaki ilişkiler hiçbir zaman bir güvenlik hassasiyeti üzerinden işletilemez. Dinin dünyevi ve uhrevi boyutları söz konusudur ve halkımız, dini bir aidiyet ve referans ölçütü olarak görmekte her zamankinden daha çok ısrarlıdır. Bugün sosyal sorunların her birinde kurumumuzun vaziyet almasını bekleyenler arasında sadece devletten söz etmek haksızlık olacaktır. STK’lar, farklı toplumsal yapılar, hatta uluslararası organizasyonlar bile kurumumuzun hakemliğine, ön almasına ihtiyaç duymaktadır. Bu durum heyecanımızı, şevkimizi artırmakla birlikte yükümüzü de çoğaltmaktadır. Dünün gerçekliği içine yapılanmış bir kurumun bugünün beklentilerini hesaba katarak, yarına ilişkin projeksiyonlar geliştirerek kendini yapılandırması gerekir. Esasen bu beklentinin sadece kanunlarda yapılan düzenlemelerle gerçekleşmeyeceği açıktır. Yeni ve kalıcı bir misyonun her aşamada bir zihniyet değişimini öngördüğünü vurgulamak gerekir. Bugün kurumumuzla özdeşleşen bir misyonu kavramakta ve içselleştirmekte zorluk çeken bir birimin hizmet akışını geciktireceği, çalışmaları zorlaştıracağı bellidir.
SORUNLARLA YÜZLEŞME
Görmez, “Hiç kuşkusuz bu genişleme kuvvetli ve zayıf yönlerimizle yüzleşmeyi gerektirmektedir. Performans ölçümü, teşkilatlarımızın hizmet alanlarındaki kalitesi, personelimizin donanımı gibi hususları hesaba katmadan tüm bu yapıları göz ardı eden bir misyon tanımı hayali bir kurgu olacaktır. Esasen her bir birimin kendi yapılanmasını tamamlarken belli başlı sorunlarını tam bir yetkinlik içinde gözden geçirmesi, kurumsal zaafları, kuvvetli ve zayıf yönleri bunların her birini doğrudan ele alma cesaretini gösterecek şekilde masaya yatırması gerekir. Maalesef eksikliklerimizi telafi yerine örtmeyi, başarılarımızı ise abartmayı marifet sayan yanlış bir gelenek içinde hayatımızı sürdürmekteyiz. Oysa geçekçi bir misyon tanımı her şeyden önce gerçekliğin tekmil bir haritasına sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Gerçeklikle uzaklığı aşikâr bir yapıyla uzun ve verimli bir yapı üretmek imkânsızdır.Hiç kuşkusuz bütün bu durumlarda ihmal edilen konulardan biri de mevcut durumun ihmal edilmesidir. Bütün iyi niyet ve heyecanımıza rağmen bulunduğumuz şartların göz ardı edilmesi de açıkça sorunlu bir durumdur. Türkiye örneğinden ilerlemek gerekirse mesela Tunceli müftümüzle Edirne müftümüzün, Konya müftümüzle İzmir müftümüzün aynı şartlarla görev yaptıkları söylenemez. Gündelik hayatın içinde tartışmasız ağırlık kazanan pek çok sorun müftülerimizi de etkilemektedir.
Etnik, dinî ve kültürel gerilimlerin hizmet alanlarını etkilediği noktalar göz ardı edilemez. Can güvenliğinin, akıl ve ruh sağlığının ihmal edildiği durumlarda ortaya çıkan bedelin yarattığı sonuçlar oldukça acıtıcı olmuştur. Bugün, nerede durmak, nerede bulunmak istiyoruz sorusu oldukça önem arz etmektedir. Değişik inanç grupları, bunların yer yer sektörel yapı arz eden konumları, dinî hayatın içinde zaman zaman bir rekabet ve “ayak oyunu” özelliği taşıyan çıkışları karşısında Diyanet’in yeri ne olacaktır? Öte yandan seküler ilgi ve temayülleriyle din alanını öteden beri birer yumuşak karın olarak görme istidadında olanların ortalamanın altında seyreden rutin talepleri hesaba katıldığında biz nerede duracağız? “ diye konuştu.
DİNİ İHTİYAÇ VE TALEPLER
Konuşmasında toplumsal dini taleplere değinen Görmez şunları belirtti, “ Kabul etmek gerekir ki, dinî talepler katalogu sadece inanmaktan, derin dindarlık temrinlerine kadar uzanan çok çeşitli özellikler taşımaktadır. Dini kültürel bir referans düzeyinde idrak edenlerden ondan müstakil bir hayat nizamı devşirmeye çalışanlara kadar oldukça çeşitlenmiş ve hiç kuşkusuz çetrefilli sayılabilecek ilgileri karşılamak, bugün hiçbir hesap hatasını kaldırmayacak bir dikkate bizi zorlamaktadır. Bulunduğumuz çevrelerde İslam’ın görünürlüğünü kaygıyla izleyenler kadar, İslami varoluşsal vurguları açıklamakta, takdim edip gündelikleştirmekte zorluk çeken ve genellikle marjinal bir dünyaya savrulan yaklaşımları telfik etmek zorunda değiliz. Ancak biz bu çeşitlilik içinde hizmet üretmek zorundayız. Bugün ilahiyat alanında ilgi gören akademik çalışmalar arasında dindarlık araştırmaları en önde gelmektedir. Bu çalışmalar ülkemizde pek çok açıdan şaşırtıcı, ucube ve hatta “gayri İslâmi” diyebileceğimizi kimi tercihlerin bile dinî olma iddiasıyla ortalıkta gezindiğini göstermektedir. İslami gelenek içinde bidat kavramıyla tanımladığımız pek çok şey bugün kültürümüzün olmazsa olmaz birer öğesi olarak arz-ı endam etmektedir. Bidat konusundaki polemiklerin sınırı her geçen gün daha da genişlemektedir. Teşkilatımızı kuruluş devrinin hissiyatı içinde her türlü bidat ve hurafeden bağımsız bir şekilde inşa eden tasavvurun bugün aşındığı söylenemez. Ancak ihmal edilmemesi gereken bir gerçek, bugün bu yöndeki gelişmelerin de dinî olanı sıkıştırmaya başladığıdır.”
TOPLUMU BİLGİLENDİRME
Konuşmasında, “Hangi pozisyonda olursak olalım, dinin aydınlatıcı mesajlarını toplumla paylaşmaktan kaçınmamak gerekir.” diyen Görmez şunları kaydetti, “Öyle sanıyorum ki bunun geri dönüşümü Allah’ın izniyle dalalet değil, hidayet olacaktır. Bize düşen üst söylemde durmayı başarmak ve toplumun inanç alanındaki duyarlılık ve ilgisinin çıtasını mütemadiyen yükseltmektir. Bütün bu duyarlılıklar ekseninde bir kez daha tekrarlamak gerekirse misyonumuzu şöyle ifade etmek yerinde olacaktır:“Toplumun dinî ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermek amacıyla İslam Dini’nin temel kaynaklarına dayalı doğru ve güncel bilgi ile toplumu din konusunda aydınlatmak, inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek ve ibadet yerlerini yönetmektir”
 “TOPLUMSAL TALEPLERİ DİKKATE ALAN BİR YAPILANDIRMA”
Misyonun bir diğer boyutu inanç, ibadet ve ahlak ile ilgili işleri yürütmektir. İnsan kaynaklarımızın önemli hatta baskın bir bölümü imam hatip liselerinden gelmektedir. Son yıllarda bu okulların ürettiği bilgi ve donanımın yeterince tatminkar sonuçlar vermediği noktasında gözlemlere sahip olmaktayız. Hiç kuşkusuz eksiklikler hizmet içi eğitim programlarıyla telafi edilebilir. Ancak en kısa zamanda İmam Hatip Lisesi müfredatıyla Başkanlığımız’ın beklentileri arasındaki kopukluğun giderilmesi gerekir. Aynı durum bugün memnuniyet verici bir şekilde kurumsal heyecanımıza katılan ilahiyat fakültelerimiz için de geçerlidir. İlahiyat kaynağından gelen din görevlilerimizin hizmetlerimizin kalitesini artırmada önemli mesafe aldırdığını unutmamak gerekir. Ancak ne var ki aynı şekilde ilahiyat fakültelerinde de gündelik hizmet planlamamızın ya gerisinde ya da çok ilerisinde bir müfredat izlenmektedir. Bu bağlamda toplumsal talepleri dikkate alan bir yapılandırmaya şiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.
“CAMİ VE MESCİTLERİMİZİN ESTETİK TEMSİLİ”
Öte yandan toplumda aile yapısı başta olmak üzere sosyal ilişkilerin hemen her alanında şiddetli bir şekilde gözlenen ahlaki çöküntü karşısında duyarlılıklarımızı artırmak zorundayız. Her şeyden önce sıkı ve ciddi bir örneklik sağlayamadan topluma rehber olmak mümkün değildir. Kurumun her şeyden önce abartısız temizlik, estetize olmuş bir zarafet ve yüksek ahlaki olgunlukla temayüz etmiş kişilere kapılarını açması gerekir. Ahlaki gevşeklik ve değer kaybı kurumumuzun her aşamada üstüne gitmesi ve çözüme kavuşturması gereken en büyük toplumsal sorunlarımız arasında yer almaktadır.
İbadet yerlerinin tanzimi ve işlerlik kazanması konusu es geçilemeyecek kadar önemlidir. Esasen dinselliğin sosyolojik anlamada görünürlüğü bu mekânlar üzerinden sağlanmaktadır. Cami ve mescitlerimizin estetik temsili her zaman önemlidir ve ne yazık ki vatandaşlarımızın ibadethane yapma konmuşundaki sınır tanımaz heves ve arzusu estetik kaygıları devre dışı bırakacak noktalara erişmektedir. Müftülük bazında her birimizin ibadethane heyecanı çevrelerin taleplerini incelemeleri ve onları kamusal görünürlük konusundaki kaygılarımızla buluşturmaları gerekir. Aynı şekilde imamet ve vaaz işlemleri, hac, oruç ve zekât faaliyetleri de göz ardı edilemez. Dinî hayatın çekim merkezi olarak camilerimiz gerek maddi gerekse manevi donanımıyla her zaman dikkat çekici, ilgi uyandırıcı mekânlar olmalıdır. Vakit namazlarından Cuma ve bayram namazlarına kadar camilerimizin bilinen fonksiyonlarını hatırlatıcı, cemaatin bu mekânlarla kurdukları ünsiyeti artırıcı adımlar atmak gerekir.”

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Akdağ: ' Önce İnsan'
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TBMM Sağlık Komisyonu'nda tartışmalara neden ...
ÇETKODER’den su uyarısı
Çevre Ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği suyun hor kullanılmasını, kirletilmesini, ...
Şehir Sularının Yönetimi, gündemde
Su, yüzyılımızda yaşam açısından ve ekonomik açıdan kalkınmayı sürdürmek ...
 
İşkur’dan ilginç tespit
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine ...
Kamran İnan’ın Türk Siyaseti ve Diplomatlarına Yönelik Tespitleri
Oğuzhan Saygılı[*]/25 yıl aktif politikanın birçok kademesinde bulunan, ...
Türk Dünyası ve Nevruz
Yurdumuzda ve Orta Asya'da Nevruz Kutlamaları Orta Asya'da yaşayan Türkler,Anadolu ...
 
A.Ü’de teknolojik atılım
Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi kimya laboratuarlarının çehresi değiştirildi. ...
Kazak Türklerinden Nevruz Şöleni
Malatya'da düzenlenen Nevruz Gösterisi izleyenler tarafından beğenildi.
MEB, sınavda 'online' sisteme geçiyor
Öğrenci Başarı Belirleme Sınavı, bu yıl ilk defa bilgisayar ortamında ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva