Cuma günü acı bir olay yaşadık...

Hacc’a niyet eden teyzemizi uğurlamak niyetindeydik!

Planları eşi ile birlikte ziyaretti…

Ancak, eniştemizin hastalığı buna mani oldu.

Doktorların koyduğu yasak sebebiyle kutsal yolculuğu eşsiz yapmak zorunda kaldı.

Buruk bir halde yola koyulduk…

Havaalanına girip de içeri yönlendiğimizde, eniştemiz aniden rahatsızlandı ve ciddi bir kanama geçirmeye başladı…

Ne yapacağımızı şaşırdık...

Teyzem bir taraftan feveran ederken, biz de, şaşkınlıkla cankurtaran arayışına girdik.

İlgili bulmak ne mümkün!

Telefonlarla sağa sola ulaşmaya çalıştık…

Nereye gittiysek vurdumduymaz bir yaklaşımla karşı karşıya kaldık…

Neredeyse yarım saate varan bir gecikmeyle nihayet ambulans geldi…

Kan kaybı ciddiydi…

Nitekim hastamızı kaybettik!

ADI HAVA LİMANI AMA(!)

Yıllarca yazarak, çizerek havaalanımızın havalimanı haline getirilmesini talep ettik…

Oldu da…

Ancak; isminin havalimanı olması önemli değilmiş…

Mühim olanın hakkıyla, yani donanımlı bir hava limanı haline getirilmesiymiş…

Bunun için de…

Her türlü şarta göre önceden hazırlık olmak gerekiyormuş…

Mesela, 24 saat göreve hazır bir itfaiye ekibiyle..

Bir cankurtaran ve ekipmanının bulundurulması…

Biz de bu yok!

Bunu da geçtik, öyle bir umursamaz personel var ki…

Evlere şenlik…

POLİS’İN ÇİRKİN TAVRI…

Bu noktada hemen belirtelim ki…

Havalimanındaki emniyet mensupları fevkalade eğitimsiz…

Kırıcı, kavgacı tiplerden müteşekkil…

En azından o gün bizimle muhatap olanlar böyleydi…

Yaptıkları yegane vazife araç park kontrolü gibi bir şey.

Olana bitene bigane haldeler.

Hatta kendilerine yönelip de yardım talebinde bulunanlara gayet inciten bir üslupla fırça dahi atıyorlar…

Tavırlarının tamamı tehditkar…

Çok zaman başkalarından duyup, “abartıyorlar” dediğimiz şeyi bizzat yaşayınca, ne denli önemli bir sorun olduğunu daha iyi anlıyorsunuz…

Bu durumdan Emniyet Müdürlüğünün haberi var mıdır, doğrusu bilmiyoruz…

“Yoktur” kabulüyle yazıyoruz!

Bir an önce el atılması lazım!

Bizim elimizde kalem var da, yaşadıklarımızı yazıp, ilgililerine durumu bildiriyoruz…

Bu imkanı bulunmayan niceleri var ki…

Bu üsluptan dolayı çoğu kere güzide polis teşkilatımıza karşı gönül koyup, yaşadıklarını içlerine atıp büyütüyorlar…

Devlete kızgınlık, küskünlük besleyenler de az olmuyor!

Ciddiye alınması gereken bir durum…

SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ AÇIKLAMA YAPMALI

Cankurtaranlarla ilgili yoğun şikayetleri hepimiz biliyoruz…

Bu sadece Erzurum’a has da değil…

Her il’de yaşanıyor…

Elbet, hasta sahiplerinin hassasiyetini biliyoruz…

Elbet, 10, 15 kilometrelik mesafede bulunan bir ambulansın gelmesinin birkaç dakikada mümkün olmayacağının da farkındayız…

Anlamadığımız şu:

Risk taşınan alanlarda niye hazır vaziyette bir ambülans bulundurulmaz…

Havaalanında biz yaşadık…

Dağ’da da başkaları yaşadılar…

İki yer de öncelikli ve riskli değil mi?

Fazla değil,  birkaç mahal…

Beklenen de çok şey değil…

Bu devlet artık ambulans uçaklar kaldırıyor bir hasta için…

Bir tarafta böylesine yüksek bir imkan…

Öte yanda, büyük ilgisizlik.

Ve kaybedilen hayatlar…

Yaşanan derin travmalar.

Sağlık Müdürlüğü bu hallerin tek sorumlusu durumundadırlar…

İdari açıdan ciddi bir aymazlık var…

Sorumsuzluk, başıbozukluk!

Geçtiğimiz gün Başbakan’ın aktardığı harika bir söyleşiyi biz de kayda geçelim de…

Hissesi olan alsın!

***

Kanuni Sultan Süleyman sorar:

“Meyve dalına konsa bir karınca

Vebali olur mu karıncayı kırınca?”

Şeyhülislam Ebu Suud Efendi cevap verir:

“Yarın Hak divanını kurunca

Kanuni'den hakkın alır karınca.”