Srebrenista'da Birleşmiş Milletler Barış Gücü adına görev yapan Hollandalı birliklere sığınmış masum Boşnaklar Sırplar tarafından bu  birliklerin ellinden alınarak hepsini kurşuna dizmişlerdi. O zaman Avrupa'da da bu çirkin ve insanlık dışı değiş tokuş vahşeti, namuslu insanlar tarafından kınanmış ve eleştirilmişti. Ama olan olmuştu.Olay iki yönden insanlık dışıydı. Sırpların toplu katliamlarının hiçbir izah tarzı yoktur.

İkincisi Hollandalı birlikler nasıl olur da kendilerine sığınmış masum insanları öldürmek üzere kasapları olan Sırplara teslim ederler. Oysa birliklerin orada bulunma sebebi zaten masum insanları korumak değil miydi? Hem bir Avrupa ülkesi olarak Hollanda adına, hem de görevli bulundukları Birleşmiş Milletler Teşkilatı adına utanç verici bir davranıştı. Umarım BM. Bundan sonra bu tür kritik görevlendirme yaparken, biraz da görevlendirdiği milletin ve askerin asaletine dikkat eder.Bu koruma sorumluluğu bir asalet hadisesidir.Bir milletin ağırlığı demektir,onuru ve şerefi demektir.Hele asker için durum daha farklı..Kendisine teslim edilen emanete ihaneti demektir. Halkını, değerlerini, hatta cephane ve mühimmatı gibi kıymetlerini korkusundan düşmanına teslim etmesi demektir.Düşündüm, bu olay bizde yaşanmış olsaydı acaba neler yapardık?

Korkumuzdan bize sığınmış masum insanları kasaplarına teslim eder,götürün zevkle öldürün mü diyecektik? Yoksa..Evet yoksayı anlatmakla bitiremeyiz. Çünkü ellimde sayfalarca verebileceğim örnekler vardır.Sadece dünya tarihine mal olmuş iki örnek;1-Savaşlardan orduları halsiz kalmış, gırtlağına kadar borca gümülmüş,içte ve dışta sayısız düşman peydah etmiş yorgun bir imparatorluk var..Osmanlı.. Yorgun, çünkü 600 yıl kocaman üç kıtayı yönetmiş ve ellinde tutmasını becermiştir.Beklenmedik anda Birinci cihan savaşı çıkar.

Savaşın saldırgan tarafı Almanlar..Almanlar da  dostlarımız..Müttefikimiz..Düşmanlarından kaçan iki Alman savaş gemisi İstanbul'da bize sığınırlar..Savaşa girmemize neden bile olsa( ki sonradan bu gemiler savaşa karışmamıza neden olurlar ) Alman gemilerini düşmanlarına teslim etmedik..Bu davranış, bir milletin asaletidir.2-İspanyada yarım milyon Yahudi tam kılıçtan geçirilmek üzereyken Osmanlı imdada yetişir. Onlara gemilerini göndererek Yahudileri İspanya'dan tahliye eder ve kaçınılmaz ölümden kurtarır.Bu davranış, bir milletin asaletidir.

BUNDAN YAKLAŞIK 30 YIL ÖNCE

Önemli bir devlet büyüğümüz, şu hususlara dikkat çekerken dünyanın dizginlerini ellerinde tutan güçlü devletler sonunda onun bir daha çıkmayacak şekilde sesini kıstılar.2.Dünya savaşından sonra dünyanın bir daha böyle savaşlar yaşamamsı için bazı tedbirler alındı.Birleşmiş Milletler Teşkilatı, NATO, Avrupa Güvenlik Konseyi, Varşova Paktı, bu kuruluşlardan bazıları...Ancak bu kurumlar içinde Müslüman ülke yok..Veya Yeterli değil..Diyelim ki Birleşmiş Milletler Teşkilatında Müslüman üyeülkeler var ama kararları veto yetkisine sahip beş daimi üyeden birisi değil..Dolaysıyla İslam ülkeleri için bu oluşumlar fazla bir kıymeti yoktu..Devlet büyüdüğümüz diyordu ki;O zaman ki komünist blok gibi gelin ortak güvenlik, ortak ticaret ve ortak ekonomik kurum ve kuruluşlarımızı kendimiz kuralım..Kuralım ki dünyada bir ağırlığımız olsun..Mesela İslami Birleşmiş Milletlerimiz olsun, İslam para birimimiz olsun, İslam güvenlik bloğumuz olsun

Nasıl olsa petrol,doğalgaz uranyum,altın ve diğer değerli madenler İslam ülkelerinde..Ama İslam ülkeleri kendi mallarını kendi parasıyla satmıyor,kendi parasıyla satsa İslam aleminin parasının değeri artar ve dünyada ağırlığı hissedilir..Ortak savunma paktımızı kuralım, o zaman dünyadaki saldırılar karşısında kendimizi korur, caydırıcılığımız ve prestijimiz artardı.Eğer bunlar yapılsaydı; Bosna'da bu vahim vahşetler işlenmezdi, Irak ve Afganistan işgal edilmezdi. İslam coğrafyasındaki olayların seyri ve duruşu kendi inisiyatifimiz ve hâkimiyetimiz altında olurdu...

Birçok işimiz gibi, bu istek de sadece KEŞKE'de kaldı..!