ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Yaylaözü'nde 5 ev, 2 ahır ve 2 samanlık yandı
Yaylaözü'nde 5 ev, 2 ahır ve 2 samanlık yandı
İspir'de temmuz ayında kar sürprizi
İspir'de temmuz ayında kar sürprizi
Demirci gözyaşlarıyla uğurlandı
Demirci gözyaşlarıyla uğurlandı
Aydın'dan AGİT sunumu
Aydın'dan AGİT sunumu
Çiftçi'den Oltu Taş ocakları değerlendirmesi
Çiftçi'den Oltu Taş ocakları değerlendirmesi

İsmail Bingöl

RAMAZAN TOPU VE MAHYALARA NE OLDU?
8 Eylül 2008 Pazartesi

Godi de beşe,

godi de beşe

Pilav geldi...

Godi de beşe

Pilav geldi...

 

            Çocukluğumun sokaklarına, lacivert bir gecede düştü bu sıcak ses, bir cemre gibi… Yüreğime, yüreğimin ucuna... Çocukluğumun sokaklarında, çocukluğumun peşinden koştum bu sesle... Kalbimden ılık ılık akan bir şeyler, gözyaşı oldu yanaklarımda... Ve çocukluğumun sokaklarında "elma şekeri", "horoz şekeri", "pamuk şekeri" satıcılarının yerlerini boşuna aradı gözlerim... Kulaklarım sükûtu... sükûtu…sükûtu dinlerken "Ramazan Topu"nu susturanlara sitemler ettim. "Ramazan Topu"nun bir sembol, çocukluğumuzun ramazanlarının vazgeçilmez sesi olduğunu bilir, büyüklerimizin; oruçlu olduğumuzu en iyi dilimizden anlayacaklarını sanır ve horoz şekerlerini kaçamak yaladığımız ramazan akşamlarında, sokakta akşam ezanını değil, ondan daha fazla bir istekle "Ramazan Topu" nu beklerdik...

            Bunları düşünürken, zihnim bu arada başka bir sesle doldu aniden… Ve bu sesle öylece kalakaldım sokağın ortasında... Bir günün akşamında, yorgunluğumun üzerine düşen bu aşina ses çınlamaya devam ediyordu çocukluğumun sokağında... Satıcı tarafından kendine has bir makamla, mütemadiyen tekrar edilen sözler, hepinizin malûmudur:

            Godi de beşe, godi de beşe

            Pilav geldi, pilav geldi...

            Yıllar öncesinin kışa denk gelen ramazanlarının bambaşka bir güzelliğiydi bu ses ve adeta belli bir zaman dilimiyle özdeşleşmişti. Özellikle yatsı namazının kılınıp, cemaatin evlere çekilmesinin ardından düşerdi bu ses sokağımıza... Çoğu zaman heyecanla beklediğimiz bu "pilav satıcıları", büyüklerimizin etrafında halka olarak, büyük bir dikkatle dinlediğimiz, cinli perili, bir dudağı yerde bir dudağı gökteki devlerin cirit attığı masallara da renk katardı. Hayal iklimlerinde dolaştığımız, Zümrüd-ü anka’lı, Şahmaran’lı ülkelerden bir anda kendi iklimimize, sokağımıza dönerdik.

            Her gece hasretle beklediğimiz bu ses, pencerelerde yankılanıp odalarımıza kadar ulaşır, yarı aydınlık sokağımızın ta yüreğine düşerdi. Artık bizi kim tutabilirdi. Avuçlarımızda sıkı sıkıya tuttuğumuz bir kaç kuruşla hızla sokak kapısına koşardık. Pilav adını verdiğimiz mısır patlağının doldurduğu bardaklar, elimizdeki tabağa bir bir boşalırken, devamını az sonra dinleyeceğimiz masalın, bizi daha nerelere götüreceğini de merak etmiyor değildik hani...

            O günlerin akşamlarında, yumurtalı, bol susamlı, mis gibi kokan ramazan pideleri ellerin üzerinde, daha bir zevkle, daha bir muhabbetle, daha bir insanca taşınır, evlerden evlere tabak tabak, sini sini “komşuluk payı” yemekler götürülürdü.  Biz ise; sokağın bütün çocukları, oruç tutanı, tutmayanı, “ tekne orucu tutanı ”, hep birlikte "ramazan topu"nu beklerdik. Yüreğimizin kuş gibi çırpınışları eşliğinde, sokak kapısının aralığından bize ulaşan  “Hadi artık eve gelin!” şeklindeki seslenişlere kulaklarımızı tıkardık. Çünkü kimse mahrum edemezdi o dakikada bizi bu zevkten… Yine o dakikalarda bir yandan da; muzırların patlattığı tapalardan çıkan ses doldururdu sokağı… Ve buna kahkahalarımızın eklendiği anda “Gümmm!” diye bir ses bütün bir şehre, oruç açmanın güzelliğini duyururdu. Her bir minareden anında başlayan ezan seslerine, kanatlı kapılardan, merdivenlere, merdivenlerden sofalara taşınan yemeklerin kokusu karışır ve sokakları; bu inancın dışındaki hiçbir yerde rastlayamayacağınız, eşi benzeri olmayan bir ıssızlık sarar. Yaşanmadan bilinmeyecek olan bu durumun dille tarifi kolay değil ve bizim de dilimiz ancak bu kadarına yetiyor.

            Ramazan topu sustu... Susan ramazan topu değil; susan, çocukluğumuzun kahkahaları, çocukluğumuzun sokaklarındaki sesler... Çocuk sesleri... Ramazan davulcuları, pilav satıcıları ve dahi çocukluğumuz!.. Çocukların ellerinde horoz şekerleri, elma şekerleri, pamuk şekerleri artık yok. Belki bulunsa bile o eski tadından, o kendine özgü havasından çok uzakta şimdi… Geçmişin sokağındaki güzelliği yaşamayan şimdinin çocuklarının, bu şekerlerden bizim aldığımız tadı almaları mümkün değil. Zaten onlarda, horoz şekerlerini, elma şekerlerini, pamuk şekerlerini o kadar istekle almıyorlar, aramıyorlar. 

            Bir de şunu sormadan geçmeyelim; “ramazan topunu”, yazıları ve ışıltılarıyla ramazan akşamlarına apayrı bir seyir getiren “mahyaları” ortadan kaldırmanın ülkemize kazandırdığı ne ola ki? Belki birilerinin bu soruya verecekleri mantıklı cevapları vardır.

            Aslında "Ramazan Topu "nu susturanlar da haksız sayılmazlar… Olur a!.. İçten ve dıştan birilerinin büyük gayretleri sonucunda bir türlü yıkamadıkları, birliğini ve dirliğini bozamadıkları bu ülkeyi, belki bir Ramazan Topu yıkabilir... Çünkü, söylenene bakılırsa; çok pahalıya patlıyormuş!

                                   

 

                                                                                                         

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Hızlı Tren Haritasında Büyük Bir Boşluk: Erzurum
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
Ateş nereden tutuşuyor?
Can Umut Avcıgil
Can Umut Avcıgil
Erzurum’da Tarih Yürüyüşü yahut 3 Temmuz’un Sırrı
Baki Gezmiş
Baki Gezmiş
Yüce kitabımız Gölgesinde
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Sıkıntının Sıkıntısı
İslamhan Bulutlar
İslamhan Bulutlar
Yapay Zeka'ya yazdırıp "Ben yazdım" demek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’un Türkiye Yüzyılı Önceliği:

Göçün Önlenmesi
Milletvekili Sayısının Yeniden Yükselmesi
Raylı Sistem
Türk Dünyası Merkezi Konumunu Alması
Tarımsal Sanayi Merkezi Olması
Erzurum İmaj ve Algısının Güncelleştirilmesi
Yeni Stadyum
Erzurum’un Eski Mahallelerine Yeniden Kavuşması
Betonlaşmanın durdurulması
Hepsi


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva