Fiilen yaşanmış ve kahramanları hala aramızda hayatta olan gerçek bir olay..Zerre kadar kurgu yok, tasarım yok, abartma yok..Olay kahramanı hala Erzurum’da yaşayan bir din adamı..

Yıllarca müftülük yaptıktan sonra, görev başından görevli olarak bir Avrupa ülkesine gider. Avrupa’da küçük bir camide imamlık yapar. Hocamız, ailesini Türkiye’de bırakıp yalnız gitmiştir. Bir seferinde hocam,

-Niye evini de götürmüyorsun diye sormuştum. Hoca espriyle karışık

- Benim nüfusumu alabilecek genişlikte Avrupa’da ev yok ta onun için götürmüyorum demişti. Ailesi gerçekten kalabalıktı..

Hocamız, 6 yıl Avrupa’da görev yaptıktan sonra tekrar Türkiye’ye döndü ve Erzurum’da yine görevine başladı. Ancak Avrupa’da biriktirdiği parayla da kendi çocukları için Erzurum’da bir dükkân açtı. Ticarete tek çeşitle başlamıştı. Sadece toptan şeker satıyordu.

Ancak ticareti bilmek te ayrı bir beceriydi. İşte hocamız bunu bilmiyordu. Öyle ki, Parası olana da olmayana da istediği kadar peşin fiyatına veresiye şeker satıyordu. Üstelik süreç, enflasyonun üçlü rakamlarda cirit attığı yıllardı. Bu yüzden de hocamız, bir yıl içinde çok rahat bir şekilde iflas etmiş ve dükkânını kapatmıştı.

 //BASİT BİR SATIŞ VE İLGİNÇ HESAPLAŞMA

Veresiye sattıklarından çoğu geri gelmemişti. Bunlardan iki esnaf ta Bingöl vilayetinden vardı. Birisine 30 torba şeker vermiş, diğerine de 60 torba şeker vermişti. Her ikisi de bir daha hocaya selam vermemişlerdi.

Aradan yıllar geçmişti. Hoca geri gelmeyen hesaplarını öbür tarafa bırakarak alacaklarını takip etmekten vazgeçmişti. Zaten hak talep etmek için ellinde de hiç bir şey yoktu. Satış esnasında hiçbir belge düzenlenmemişti. Faturasını ise parasını tahsil ettiği zaman düzenleyecek diye bir yol koymuştu. Para gelmeyince fatura da olmamıştı.

Aradan 15 yıl gibi uzun bir süre geçmişti. Bingöl’deki şeker götürüp parasını vermeyen esnaflardan biri ölmüştü. Dükkânın başına oğlu geçmişti.. Ölümünün daha ilk gecesinde rüyada baba, oğlunun yakasına yapışarak,

-Oğlum Erzurum’da bir hoca var. Ben yıllar önce ondan şeker almış ve parasını vermemiştim. O yüzden beni burada rahatsız ediyorlar. Hocayı bul, parasını ver ve beni helal etmesini sağla..!

Adam korku içinde uyanıyor, babasının rahatsız edildiğine ve babasının yaşadığı telaşa bir anlam vermeyerek tekrar uyuyor, sabaha kadar aynı rüyayı üç kez üst üste görüyor..Ertesi gün, sonraki günler kısaca bir hafta boyunca aynı rüyayı aynı ifadelerle görmeye devam ediyor..

Adam artık inanmıştır ki bu dünya ile öbür dünya arasında bu kadar canlı, açık, net bir irtibat var ve açık seçik babasından yanı öbür dünyadan haber alıyor.

Babasının derdine çare olmak üzere Bingöl Müftülüğüne gider, bu yolla Erzurum’daki hocanın varlığını ve zamanında şeker sattığını tespit edebilir..

 ESNAFIN OĞLU HOCAYA ULAŞIYOR

Sonunda ölen esnafın oğlu ile hoca telefonda karşı karşıyalar. Borçlunun oğlu mahcup ve suçlu bir hava içinde babasının öbür taraftaki rahatsızlığını ve helallık konusundaki ısrarını hocaya aktarıyor.

Hoca, biraz heyecanlanmış..Helal kazancın kayıp olamayacağına ilşkin mevcut canlı tabloya sevinmiş ve bu dünya da olmasa bile ta öbür dünyadan ses getirdiğine hayret etmemiştir. Espriyle karışık telefonda,

-Baban kaç çuval şeker alanlardandı?

-30 çuval Hocam,

-Ya 60 çuval göründen haber yok mu?

…………

Sonuçta hocanın parası ödenir, helallık alınır ve ölen esnafımız, oğlunun yakasından düşer.

  İNANİYORUZ Kİ..

İtikadımızda miskali zerre( maddenin en küçük parçacığı olan molekül ) kadar iyilik yapan karşılığında ahrette iyilik görür, kötülük yapanda kötülük..! Dünya ahretin tarlasıdır; ne ekersin onu biçersin..İşte dünya ile ahret, ölü ile diri arasında cereyan eden canlı kontak, net ispat ve inkar edilmez bağlantı..!

Bu olay, bana çok ibret verici geldi. Ve bu sayede Allah’a, Allah’ın emir ve yasaklarına ahrette ve ahrette olan hesaplaşmaya hatta inanç sistemimizde ne varsa hepsine olan imanımın daha da pekişmesine vesile oldu.

Darısı herkesin başına..!