Ankara için öteden beri yapılan bir benzetme vardır…
Mabetsiz şehir diye…
Buradan ilham alarak biz de, Erzurum’un bir muhiti için bu nitelemeyi yapacağız…
Dadaş Köyü yolunu herkes bilir…
Son on yılda ciddi bir yapılaşma oldu…
Modern çok katlı binalar dikildi…
Adeta yeni bir şehir kuruldu buraya…
Ama…
İbadethane adına en küçük bir çaba gösterilmedi…
Camii yok!!!
O civarda oturan okurlarımızdan mesaj gönderenler, bizzat görüp de açıktan söyleyenler var…
“Allah aşkınıza ilgileri uyarın!”
İşte söylüyoruz…
Özellikle yaşlı insanlar için caminin yakınlığı çok önemli…
Gözünüzün önüne getirin bakın…
Neredeyse buraya en yakını Gez Camii…
Ölçmedim ama, birkaç kilometre mesafede…
Bazı apartmanların altına yaptırılan mescitler de olmasa…
Cuma namazları için milletin iflahı kesilecek…
Yok mu bir hayır sever?
Eminim vardır…
Bunu en iyi bilen de Erzurum Müftülüğü olsa gerek…
Birkaç yıl önceydi…
İstanbul’a nakletmiş bir arkadaşın babası Erzurum’a bir camii için müracaatta bulunmuştu…
Müftülük “planlamayı yapıp sizi haberdar edelim” demişti…
Buradan bilgi sahibiyim ki…
Bu işlerin programını Müftülük yapıyor…
Elbet…
İlgili Belediye ile birlikte…
Zira imar planında Cami yerinin olması gerekiyor…
Her neyse…
Biz söylemiş olalım…
Geciktikçe vebali günahı ilgili birimleri yönetenlerin olsun…
***
Bu arada bu bölgeden yana bir başka şikayet ise, başıboş köpeklerle ilgili…
Günün belli saatlerinde insanlar dışarı çıkamıyormuş…
Özellikle kadın ve çocuklar…
Çok değil, bir hafta önce bir genç kadını hastanelik etmişler…
Saldırgan cins köpekler…
Hastalık taşıyıp taşımadıklarını bilmiyoruz…
Taşamasalar bile…
Korkutmaları, tedirgin etmeleri yeterli değil mi?
Okula giden çocukların servise binmeleri bile bu sebepten dolayı hayli sorun oluyormuş…
Psikolojisi bozulandan tutun da…
Okula gitmem diye diretene varıncaya kadar onlarca sorunlu çocuk!
Bu problemin halli hangi kuruma ait bilmiyorum…
Çevre Müdürlüğü yahut Belediyeler…
Hangisi ise…
Biran önce el atsınlar bu işe…
Yarın öbür gün, önü alınamaz sonuçlar doğduktan sonraki nedamet fayda getirmez…
***
Dostoyevski, Suç ve Ceza’da “Felâket bize değil de komşumuza gelip çattığında, duygularımız ne denli samimî olursa olsun, ne kadar acırsak acıyalım yine de hissetmekten kendimizi alamadığımız, hatta en yakın ve aziz tutulan kişilerde bile görülen o garip memnuniyetin sıcaklığı vardı yüreklerinde” diyordu…
Her nedense bu tür yazılar kaleme aldığımda aklıma geliyor…
Bencilliğin zirve yaptığı durum…
Dadaş tarifiyle taban tabana zıt…
O halde…
Biran önce çözüm lütfen…
Lütfen!