Erzurum'un bu süreçteki kötü gidişatını tetikleyen sebepler bellidir; son 30 yıldır şehrin gerilemesine yol açan bu sebepleri ortadan kaldırmak veya alternatif etkenler geliştirmek maalesef mümkün olmadı.

Nedir bu önemli sebepler?

1-Erzurum'dan yıllardır süre giden sermaye ve beyin göçü..

2- Kırsaldan gelip bunun yerini dolduran göç..Bu gelişme ve değişme Erzurum için en büyük kan kaybı kaynağı olmuştur. Çünkü Erzurum'dan göç edip giden her para sahibi sermayedar,şehrin fakirleşmesine ve en az birkaç kişinin işsiz bırakılmasına yol açmış..

Kısmen bunların yerini doldurmaya gelmiş büyük alışveriş merkezleriyle marketlerin de paraları şehirde kalmıyor, şehre katma değerleri olmuyor.

Başka bir ifadeyle şehirden hep alıyor fakat şehre bir şey vermiyor.Erzurum'u terk eden her bilim adamının göçü demek, buradaki çocuklarımızın kötü yetişmesi demektir, şehri terk eden her hâkim, mühendis, doktur, yönetici, öğretmen ve memur demek, kurum ve kuruluşlarımızın cahil ve beceriksiz insanlara teslim edilmesi demektir.

Eğer bunlar bir şehirde yaşanıyorsa, o şehir sosyolojik olarak, teknik olarak, ticari ve ekonomik olarak gerilemeye doğru yol alıyor demektir.Bu gidişatı önlemek çok kolay değil.. Sebepleri de basit değil...

Her şeyden önce ister paralı olsun ister parasız , ister vasıflı olsun ister vasıfsız göç etmek isteyen bir kişiyi şehirde zorla tutamazsınız..Bunu ön gören bir kanun henüz yoktur. Yer değiştirme ve seyahat yapma hürriyeti Anayasal bir haktır. Ama bu ne kadar doğruysa, şehri her haliyle yaşanabilir duruma getirmek ve göç etme hevesinde olanların heveslerini kursaklarında bırakacak güzellikte, verimlilikte ve emniyette bir şehir yapmak tabir o kadar doğrudur. Galiba göçün önüne geçmenin bir yolu da budur. O halde, Erzurum'u bu duruma getirme görevi kime düşer?

Cevabım önce herkese düşer. Sonra şehirden sorumlu konumda olan ve millet adına, şehir adına temsil makamında yanı gözenin başında bulunan siyasilerimize düşer. Belediyelerimize düşer, sivil toplum kuruluşlarımıza düşer, kamu kurum ve kuruluşlarımıza düşer.düşer de düşer..

Yazımın bu kısmında son bir ay içinde yaşadığım tipik bir örnek vermek istiyorum;Erzurum'dan yükünü almış, büyükşehirlere göçmeye hazırlanmakta olan çok da sevdiğim bir müteşebbis hemşerimizle beraberiz..15 yıl önce küçücük bir dükkanı vardı. Şimdi çok iyi durumda bir işadamı..

Bana;-Yakında gideceğim dedi.

-Neden dedim,-Ben burada yaptığım 10 bin TL’lik yatırım, 5 yıl sonra yine 10 bin Tl. Olarak kalır. Ama batıda bunu 10 katına katlarsın dedi.

-Ne yapalım kardeşim burası da memleketimiz, atalarımız gelip buraya konmuşlar ne yapalım, mecburen başını bekleyeceğiz.

-Ben niye bekleyeceğim kardeşim,asker gelsin beklesin dedi..

Bu tablo karşısında nedense çok bozulmuştum. Ortada iki gerçek vardı. Adamın servetini kat kat batı bölgelerimizde büyütmesi bir gerçekti. Ama memlekete bakış tarzı ise bana göre bir felaketti. Çünkü O da,daha dün benim gibi bu şehre köyden gelmişti ve yükünü bu şehirden tutmuştu.Yarın bu adam göçüp giderse ve her platformda işadamı olarak ben Erzurum sevdalısıyım derse ben ona nasıl inanayım.?

Dikkat edilirse aynı başlık altında dördüncüsünü yayınladığımız yazılar bütün olarak oturduğu şablon hep aynı şablon..Kuru Erzurum sevdalısı olmak, bir şey ifade etmez..Eylemsiz söylemin hiç bir önemi yok...

İsterseniz Erzurum'un gerilemesini sağlayan ikinci faktörümüzü da kısaca sunalım..

Ya bu gidenlerin yerine kırsaldan gelen göç..O göç ki,köyde tutunamamış, şehre gelmiş..Sermaye yok, meslek yok, çocuk çok ve şehre katabileceği hiç bir katma değeri yok..Aksine geçimi artık şehrin başına sıkıntı, barınması şehrin başına bela,hele tahsil alamamış boş gezen genç kız ve delikanlı çocuklarının ailesine ve şehre olan sıkıntıları..Ve şehirde hızla çoğalan asayiş olayları..Başka ne beklenebilir ki..!

( DEVAMI HAFTAYA )