Öylesine bir şey ki barış, birey için, toplum için,ulus için ve dünya için lazım, kısaca herkes için ve herkese lazım .. Beşeriyetin doğuşundan kıyamete kadar baştan başa zaman ve mekanı kuşatan bir eylemdir barış..Tıpkı aynı ölçeklerde insanlığı budayan ve kökünü kazıyan savaşlar gibi..Yoksa bu gün,yeryüzünde yaşayan yaklaşık 8 milyar insan kadar insan, tarih boyunca yine insanlar tarafından öldürülür müydü ?
Eğer savaşlardaki,
Oluk oluk akan kan,
Haddi hesabı olmayan ölümler,
İnsanlık suçu olan işkenceler,
İnsanlığın yüz karası tecavüzler,
Tahrip edilen şehirler,
Batırılan medeniyetler Olmasaydı, barışın ehemmiyeti anlaşılır mıydı?
BARIŞA BAKIŞIMIZ…
Millet olarak biz tarih boyunca barışa çok önem vermişiz..Savaş zorunlu olmadıkça savaşa“ Cinayet “ diyen bir milletiz. Yurtta barış, dünyada barış vecizesi de bize ait..
Dünyanın tamamında da böyle olmalı. Çünkü İnsan, tarihteki savaşları ve sonuçlarını düşündükçe, barış için ne yapılsa azdır diye düşünür.
Dinimiz bütün dinler arasında barışa en fazla önem veren bir din..Kasten adam öldüreni “Ebedi cehennem..” cezasıyla uyarırken, peygamber efendimiz “ Kasten adam öldürenin Kabe’yi yıkmaktan daha beter bir suç işlediğini..” buyurmuştur.” Çünkü Kabe, sonuç itibarıyla kul yapısı,insan ise Allah yapısı..”diye beyan etmiştir.
Sonra İslam kelimesi “Selam “kökünden gelme “ Selam “ ise barış demektir.Yanı dinimizin ismi bile “BARIŞ “anlamında..Bu bile İslam Dinin barışa verdiği önemi açıklamaya yeter..
GARANTİ YOK
1939’dan 1945 yılına kadar 6 yıl boyunca süren 2.cihan savaşı en fazla can kaybının yaşandığı dünya savaşı olmuştur. O yıllar dünyada yaşayan toplam 2 milyar civarında insandan 60 farklı ulusa ve millete mensup 75 milyon insan ölmüştür.
Barışı kalıcı kılmak için bu acı hadiseden sonra bütün dünya çaba göstermiş, birdaha böyle savaşların olmaması için tedbirler almıştır.
İlk önce Hiroşima’ya atom bombasının atılmasından iki gün sonra yanı 8 Ağustos 1945’te Londra anlaşması yapılıyor. Anlaşma, Avrupada büyük savaş suçlularının kovuşturulması ve cezalandırılması amacını taşıyor. Anlaşmada barışa karşı işlenen suçlar sıralanıyor. Bu suçları işleyen devletler uluslararası mahkemelerde yargılanıyor.
Barışa karşı işlenen suçlar kısaca; uluslararası sözleşmeleri, anlaşmaları, güvenceleri ihlal ederek saldırı savaşı düzenlemek, savaşı planlamak, savaşa hazırlık yapmak, savaşı başlatıp sürdürmek gibi eylemlerde bulunmak veya bunun için ortak komplo ve planlara katılmak…
Ama bu güne kadar kesin kes savaşları önleyecek etkin bir tedbir bulunamamıştır. Bu yüzden artık dünya savaşları olamayacak diye bir garanti yoktur.
BARIŞI BOZAN ETKENLER ÇOK..
Birleşmiş Milletler Teşkilatının raporlarına göre,
Dünyada bir milyar 250 milyon insan aç yaşıyor,
Bir milyar insan hala içme suyuna hasret,
Bir milyar 600 milyon insan elektrikten yoksun,
Az gelişmiş ülkelerde yaşayan 767 milyon insanın 581 milyonu çok yoksul,
AIDS başta olmak üzere her türlü hastalık kol geziyor,
42 milyon insan, göçmen konumunda
Askeri harcamalar 800 milyar doları geçmiş,
Dünya dolaşımında olan 875 milyon silahın yüzde 74’ü sivillerin ellinde..
Yılda 300 milyon insan bu silahlarla vurularak ölüyor..
Cezaevlerinde işkence ve gayri insani muameleler devam ediyor..
Çocukların tutuklu ve asker olarak çalıştırıldığı bir dünya..
BARIŞI KORUMAK İÇİN
Bütün dünya, barışı korumak için bir çaba içinde.. Birçok ülke kıta ölçeğinde güvenlik, ekonomik ve askeri birliktelikler kurdular. Avrupa Güvenlik konseyi, Avrupa Ekonomik İşbirliği Kalkınma Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği gibi..
Veya küresel ölçekte birliktelikler: Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Kuzey Atlantik Asamblesi, İnsan Hakları kuruluşları gibi...
Ayrıca ulusal ve uluslararası birçok dernek,vakıf, sivil toplum örgütü sayılabilir.. Ama bütün bunlar savaşları önleyebilseydiler ve barışı kalıcı yapabilseydiler dünyada hala devam eden savaşları olur muydu?
Yazıma Şairimizin şu güzel dizelerini ilave etmek istiyorum..!
“Dünya Barışına Katkı
Neyi paylaşamıyoruz neyi?
Şu üç günlük kahır dolu dünyada!
Taşı mı, toprağı mı
Petrol kuyularını mı
Ayı mı, güneşi mi, ufukları mı
Ya da;
Yorgun, hantal, köhneleşmiş çağı mı?!.
***
Neyi paylaşamıyoruz neyi
Ekvator çizgisini mi
Kutupları mı?
Çağdaşlık, uygarlık lâfta mı yoksa
Kanunlar, nizamlar rafta mı yoksa
Bilemiyorum da;
İnsanlığın sonu ne olacaksa?!.
***
Oysa paylaşmayı bilenler için;
Ekmek de var, aş da var yeterince
Nekesliğe ne gerek
Ne gerek zorbalığa?!.
Ekmeği muadil bölenler için;
Üretime yönelik iş de var yeterince
Hak hukuk kuralı çiğnenmiyorsa
Meziyet budur bence!
***
Ölüm kusan silahlarla kan dökmek
Can almak, can taşıyana reva mı?
Çocuklar öldürülür
Saf ve masum çocuklar
Acımasızca tek tek!
Bomba atmak âşiyâna, reva mı?
Bırakın da gönlünce yaşasın yavrucuklar!
***
Özgürlük herkesin ortak paydası
Belli bir zümrenin değildir tekelinde!
Zulmün ve esâretin
İstilâların
Kime dokunmuş ki faydası?!.
Dil, ırk, kültür farkı kimin elinde
Öyleyse nedir bu öfke, bu şiddet, bu kin?
***
Aramızdan çekilirse baronlar
Denge bizim olur, güç bizim olur
Kızıl derilisi de
Ve siyah renklisi de
Hayatın tadını tuzunu anlar
Huzur, barış ortamında nitekim;
İnşallah, yeni bir dünya kurulur...”
Ahmet Süreyya DURNA
Şafak Taarruzu (Şiirler) Not: Bu şiir özel barış ödülüne layık görülmüştür.1989