KÜLTÜREL MİRASA SAHİP ÇIKAMIYORUZ
Türkiye'nin önemli bir kültürel zenginliği olan aşıklık geleneğinin devamı için ''aşık kahvehanelerinin'' yeniden canlandırılarak koruma altına alınması gerektiği bildirildi.
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilaver Düzgün, yaptığı açıklamada, UNESCO Genel Kurulunda kabul edilen ve Türkiye'nin de taraf olduğu ''Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'' çerçevesinde ele alınması gereken öncelikli mekanlardan birinin aşık kahvehaneleri olduğunu söyledi.
TÜRK KÜLTÜRÜ VE AŞIK GELENĞİ
Kaybolmaya yüz tutan aşık kahvehanelerin yaşatılmasının Türk kültürü açısından önemli olduğunu ifade eden Düzgün, 20. yüzyılın ortalarından sonra teknolojik gelişmeler ve günlük hayattaki değişikliklerin aşık kahvelerinin fonksiyonlarında daralma ve zayıflama yaptığını kaydetti.
AŞIK KAHVEHANELERİ HALKLA BLUŞMA MEKANIYDI
Günümüzde sürekli açık bulunan ve her gün aşıkların sanatlarını icra ettikleri kahvehanelerin kalmadığını anlatan Düzgün, şunları söyledi: ''Buna karşılık aşık edebiyatı ile ilgili çeşitli etkinliklerle öne çıkan birtakım dernek ve vakıfların sayısı artmıştır. Kahvehanede bir araya gelemeyen aşıklar, dernek bürolarına bir tür kahvehane işlevi yüklemektedirler. Ancak bu mekanlar, bilinen kahvehane gibi sürekli halka açık yerler olmadığı için yoğun bir icra mekanı olmaktan ziyade çeşitli aşık programlarının organizasyonlarında irtibat bürosu fonksiyonuna sahip bulunmaktadır.''
Fonksiyonlarındaki ciddi daralmalara rağmen aşık kahvesi adıyla varlığını sürdüren bazı mekanların çoğunlukla televizyon programları, bilimsel araştırmalar, belgesel hazırlanması gibi etkinlikler için kamera çekiminin yapıldığı yerler haline geldiğini kaydeden Düzgün, bu durumun icra ortamına doğallıktan uzaklaşarak yapay bir görünüm kazandırdığını söyledi.
''PADİŞAHLAR BİLE GİDİYORDU”
19. yüzyılda halk aşıkların, düzenli teşkilat sahibi olmaları ve İstanbul'da saray tarafından, Anadolu'da ise ayan, eşraf ve zenginler tarafından korunmaları sonucunda büyük itibar gördüklerini belirten Düzgün, geçmişte İstanbul'da Beşiktaş, Tahtakale ve Tavukpazarı'nda aşıkların fasıl düzenledikleri çok ünlü kahvehaneler bulunduğuna dikkati çekti.
AŞIKLAR KETHÜDALIĞI
Sultan 2. Mahmut'un ''Aşıklar Kethüdalığını'' kurduğuna ve Sultan Abdülaziz'in bizzat kahveye giderek, bazen de saraya davet ederek aşıkları dinlediklerinin tarihi kayıtlarda yer aldığına işaret eden Düzgün, sözlerini şöyle sürdürdü: ''19. yüzyılın başlarında Konya'da aşık edebiyatı ürünlerinin sunulduğu Türbe Kahvesi ve Ayakçı Kahvesi adlı iki ayrı mekanın bulunmakta olduğunu biliyoruz. Ayrıca Erzurum, Kars, Sivas, Artvin, Kayseri ve Adana başta olmak üzere Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde aşık kahvehaneleri büyük ilgi çekmektedir. Cumhuriyetle birlikte başlayan halka yönelme hareketine paralel olarak aşık tarzı şiir geleneğinin canlanmış, aşık kahvehanelerinin aktif hale gelmesini sağlamıştır. Kültürümüzün önemli bir değeri olan halk aşıklığının devamı için mutlaka aşık kahvehanelerinin yeniden canlandırılıp, koruma altına alınması gerekmektedir. Bu gelenek bizim geleceğe bırakacağım en önemli kültürel miraslardan biridir.''