Bu yazı, Rize, Güneysu’dan başlayıp Kasımpaşa’da devam eden, İstanbul sokaklarında okul harçlığı için su ve simit satarak bir dünya lideri konumuna gelen, bir büyük insanın hikayesidir.
Bu hikayede ; hakları gasbedilmiş İmam Hatipler, şehit oğlunun cenaze merasiminden, okul kapılarından, askeri hastahanelerden geri çevrilen, Meclis’ten ve memuriyetten atılan baş örtülülerin ağır dramları vardır.
Bu hikayede ; cezaevindeki oğluyla anadiliyle konuşup bağrına basamayan anaların, mallarına devlet tarafından el konulmuş gayrimüslimlerin, devlet adına özür dilenilen Dersimlilerin, tüm İslam Âlemi ve Orta Doğu’da çare olunan ezilen halkların, yıllarca rejimin ezdiği, vesayete zorla boyun eğmeye zorlandığı mazlumların, onun liderliğinde bir baş kaldırışı vardır.
Recep Beyin bu uzun yolculuğundaki ilk ve en büyük başarısı hiç şüphesiz ki Nurettin Sözen’den, 1994 yılında devraldığı ve aşık olduğu, iflas etmiş İstanbul Belediyesine çağ atlatmasıdır.
Erdoğan’ın hikayesi bu milletin hikayesidir. Bu hikaye, dört ay hapis yattıktan sonra, “Muhtar bile olamaz” dedikleri bir liderin, Cumhurbaşkanı oluyora kadar varan, 12 yılda, bir sandık ustası olarak sürekli artan oy oranı ile sekiz seçimi kazanan, karizmatik bir liderin, hayatının serüvenidir.
Bu serüvende, nice badireler atlatmış, nice tuzaklar görmüş, nice engellerle karşılaşmış, ama bütün bunlara karşı dik ve ayakta durmayı başarmış, bir salon çiçeğinin değil, kara, buza, toza, dona, yağmura, fırtınaya karşı koymuş, bir kır çiçeğinin öyküsü vardır.
Bu hakikatte, Cenab-ı Allah‘ın takdiridir. Allah ona bu rotayı çizmiş ve yol vermiştir. Bu, Allah’ın ona sunduğu bir lütufdur. O da buna layık olmaya çalıştı ve ülkesinde devrim niteliğinde reformlar yaparak halkının gönlünü fethetti ve onlara büyük hizmetler yaparak onların sevgisini, takdirini kazandı.
Uluslararası şer güçlerle her zaman ittifak halinde olan vesayet odakları, yabancı ve yerli medya, ona ne kadar hücum edip vurdularsa o hep büyüdü. Yıkamadıkları Recep Tayyip Bey her defasında, bu mücadeleden hep güçlene
rek çıktı. Çünkü güçlü bir el onu hep destekliyordu. Bu zavallılar bunu göremediler.
Bu,o büyük gizli elin desteklediği, öyle ve güçlü bir liderdi ki bu ülke onu hep; İnönü, Bayar, Menderes, Demirel, Ecevit, Erbakan,Türkeş, Çiller, Özal gibi, soy isimleriyle değil, ismiyle çağırdı. Çünkü o, bu halkın arasından çıkmış, onlardan biri olmuş bir liderdi. Halk onun için kendisini çok seviyordu.
O, halkını teğet geçmeyen, halkı için, suya sabuna dokunmaktan çekinmeyen, yeri geldiğinde yumruğunu sıkabilen, halk sınıfının meşakkatli hayat merdiven
lerinden her türlü zorluğa katlanarak çıkabilen, vesayeti sona erdiren, konuşma
larında “Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi, zaferin sahibi Allah’tır, bu davayı, bu mücadeleyi bugünlere ulaştıran Allah’a hamd olsun” diyerek gurur ve kibirden uzak, samimi, başarıyı Allah’tan bir lütuf olarak bilen, büyük bir davanın, büyük bir dindar lideridir.
O, sıradan bir başbakan değil, ismi bir genel başkanı işaret de etmiyor. Heyecan yaratabilen, karizması çok yüksek bir lider. 12 yılı başarılarla dolu, arkasında her zaman güvendiği halkının, yüzde 50 desteği olan, bu ülkenin yetiştirdiği gerçek ve ender, ithal olmayan, yerli bir liderdir.
O, hedefinde “ Büyük Türkiye”, ufuk çizgisinde, 2023, 2053, 2071 yılları olan, Türkiye ekonomisini bu 12 yılda, dünyanın 26. sırasından alıp 16. sırasına getiren, bunu da yeterli görmeyip ilk 10’a gelmesi gerektiğini söyleyerek 2 trilyon dolar milli geliri, fert başına milli geliri bugünkü onikibin dolardan, 25 bin dolara çıkarmayı hedefleyen bir liderdir.
2053 hedefi; İstanbul’un fethinin 600. yıl dönümü olduğu için, o yüce ecdadımız, İstanbul’un fethinden sonra nasıl ki Orta Doğu, Kafkaslar ve Balkanları alarak Osmanlı Devleti’ni bir dünya devleti yaptılarsa işte bu hedef O’nun, bu zihniyeti ifade etme arzusu olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletini de bir dünya devleti yapmak ve 2071’de Türklerin Anadolu’yu yurt tutarak bu topraklara hayat verdiği Selçuklularla, dünya yönetimine aday olduğunun ifadesidir.
İşte bu hedefler O’nun ne kadar ufku geniş, büyük bir devlet adamı olduğunun göstergesidir. Ecdadını arkasına alıp maziden, istikbale ulaşma stratejidir bu.
Çünkü, “Üç adım ileri atlamak için, beş adım geriye çıkmak” kaidesinin gereğini bilmesidir.
Oligarşik bürokrasiyi yıkarak parlamenter sistemin kilitlerine aldırmadı, fırsatların kaçırılmasına fırsat vermedi, önüne konulan takozları bir bir kaldırdı, karşılaştığı darbe teşebbüslerine dik durarak cevap verdi, kurulan vesayeti bozdu, “ Milli İrade, Milli Güç” sloganıyla “Yeni Türkiye” felsefesini karşımıza ilk olarak O koydu.
Özgürlüklerin önünü açtı, çok kimlikli, çoğulcu, katılımcı, kapsayıcı demokra
tik anlayışı ülkemize yerleştirerek toplumun ufkunu açtı. Tabuları yıktı, yasakları kaldırdı. Ülkeyi baştan ayağa ustaca değiştirdi. Üstelik bütün bunları, kansız, şiddetsiz, darbesiz yaptı. Çapulculara pabuç bırakmayarak ülkesini bir Ukrayna bir Mısır olmaktan kurtardı. Vesayet kurumlarını birer birer mağlup ederek tarihe gömdü. Ülkeyi kuşatan medya ve sermayeyi yardı. Milli irade üzerinde hak iddia eden tüm vesayete hak ettiği dersi verdi. Hayal edilemeyen kanunları çıkarttı. Adeta tarih yazdı.
Konuşmalarında hep Allah’a hamd ile başladı. Siyaseti vatan, bayrak, istiklalimiz, istikbalimiz için yapan, tüm unutulmuşlar, tüm terkedilmişler, kimliği, özgürlükleri, hakları, kültürleri ellerinden alınan, kendisini sevmeyenleri seven, oy vermeyenlere ayırım yapmayan, insana, insan olduğu için değer veren, yaratılanı, yaratandan ötürü seven, nerede nefes alan bir can varsa oraya koşan, fakir-fukaranın, kimsesizlerin umudu olan, devletçi bir siyaset yapmayan, millet için siyaset yapan, milliyetçi bir yol izleyen büyük bir Başbakandır O.
O, askeri ve sivil vesayeti kaldırarak demokrasiyi güçlendirdi, sivilleşmeyi sağladı. Devlet Güvenlik ve Özel Yetkili Mahkemelerini ve Olağanüstü Hali kaldırdı. Milli Birlik ve kardeşlik projesini başlattı. Halkının Cumhurbaşkanını seçmesini ve Milli Güvenlik Sekreterinin sivilleşmesini sağladı,
EMASYA protokolünü kaldırdı.Askeri Yargıtay’ın yetki alanını sınırlandırdı.
YAŞ kararlarına karşı yargı yolunu açtı. YAŞ’ta figüran olmaktan çıkarak aktör oldu ve asıl görevi olan atamaları yaptı,
İşkenceye tolerans tanımadı gereğini derhal yaptı, mafyayı sildi, süpürdü, çökertti, kapkaçı tarihe gömdü, 12 Eylül darbecilerini yargılamanın yolunu açtı, Anayasa Mahkemesine “bireysel başvuru hakkını” getirerek yıllardan beri, AİHM’ye baş vuruyu azalttı, katsayı zulmünü kaldırdı, Meclis’te ve Kamu’da başörtüsünü serbest bıraktı.
İktidara geldiği zaman yerlerde sürünen ekonomiyi düzeltti. 100 TL verginin 73 lirasının faize gittiği ülkemizde, 100 liranın ancak 8 TL’sini faize gider hale getirdi.Yüzde 70’lerde olan faizi, yüzde altıya getirerek yıllarca milletimizin kanını emen faiz lobisine fırsat vermedi. Enflasyonu yüzde 37’den, yüzde sekizlere çekerek hiçbir hükümetin durduramadığı bu canavarı uysallaştırdı,
28.5 milyar dolar rezervi olan TCMB’de şu anda 131 milyar doların olmasını sağladı.70 yılda, 34 milyar dolar olan ihracatı, 151 milyar dolara çıkarttı.70 yılda yapılan, 6500 km bölünmüş yolu, 17.500 km’ye çıkararak İngiliz Bakan’ın “Türkiye’nin bile gerisinde kaldık” demesine neden oldu,
Geçmiş iktidarlar zamanında kullanılıp ödenmeyen, 15 milyar dolar tutarında
ki Tasarruf Teşvik, 6 milyar dolar tutarındaki, Konut Fonlarını ödedi, ekonomik
disiplinden taviz vermedi, seçim ekonomisi yapmadı,
97 üniversiteyi, 167 üniversiteye çıkarttı. Yeni okullar yaptırdı ve açtı,derslik
leri artırdı, bilgisayar tabletlerle çağdaş eğitimi ülkeye getirdi,
Yüksek hızlı trenleri ulaşıma sokarak zamanı bereketlendirdi, Fatih’in torunu olarak denizin altından iki kıtayı biribirine bağladı, 30 yıldır süren kan dökülmesini bitirdi.
Ülkemizi bir sağlık kampusü haline getirdi, ambulans helikopterler koydu, bıçak parasını ve tutulan rehineleri kaldırdı, herkesin istediği hastanede tedavi olmasını sağladı, özel hastanelere yetki verdi, herkesi sağlık güvencesine kavuşturdu,
Doğalgaz il sayısını 30’lardan, 71’lere çıkarttı, araç sayısını 20 milyona ulaştırdı, traktör sayısını artırdı, köylüye ve esnafa büyük destekler sağladı, yüzde 20’lerin üzerinde olan işsizlik sayısını yüzde 9’lara çekti.
O kadar çok ve büyük hizmetler yaptı ki geçmiş dönemlerdeki siyasilerin ve bugünkülerin hayalleri dahi Onun bu icraatlarına yetişemedi.
İngilizce bilmiyordu, ama dünyanın zaliminin yüzüne öyle iki kelime söyledi ki dünyayı yerinden oynattı. Zalim İsrail’in karizmasını çizdi.
Çünkü O, ele avuca sığmaz, kontrol edilemez, hele hele ona emirler verilemez bir adamdı.O, klasik bir siyasetçi tipini hiç yansıtmadı. Konuştuğu zaman dobra dobra konuştu. Onun zamanında ülkemiz, gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir ülke konumuna geldi.
Doğu Türkistan’dan, Bosna Hersek’e, Mali’den, Myanmar’a, Etyopya’da, Malezya’ya kadar herkes dara düştüğü, başı ağrıdığı zaman hemen Onu aradılar. Bu seslere kulak tıkamadı, hemen yardımlarına koştu, yardımlar gönderdi,
yaralarını sardı.
Hele hele CHP’de Atatürkçü, MHP’de milliyetçi, CHP’de eşinin başı açık, MHP’de başörtüsünün savunucusu, BBP’de rahmetli Yazıcıoğlu dostu, hafta başında Anıtkabir’de, Cuma namazında Hacı Bayram’da, Türkiye’yi hiç tanımayan, Türkiye’nin de onu hiç tanımadığı, “acaba ABD, AB, İsrail ne der” lerle geçmiş ömrü olanlara, darbeci Firavun’a ve akan Müslüman kanlarına ses çıkarmayan, darbeci Evren’i IRCICA’da ağırlayan, girdiği her kalıbın şeklini alan tiplere hiç mi hiç benzemez, O.
Muhtıra verildiği zaman şapkasını alıp kaçan değil, muhtıra verene muhtıra veren, partisini kapatmak isteyenlere boyun eğmeyip ülkesini, kapatılan partiler mezarlığından çıkaran, darbecilerden ve Ergenekonculardan hesap soran, yaptığı işlerde iki de bir kışlaya bakıp “asker ne der” den, “siyasetçi ne der” noktasına ülkesini taşıyan, darbeci cemaate eyvallah etmeyen ve gereğini yapan, Milli iradeyi şamar oğlanı olmaktan çıkaran, işte böyle bir dünya lideridir, Recep Tayyip Erdoğan.
Onun kendine özgü bir kişiliği ve kariyeri vardır. Bu özellikler de Onu halktan biri yapmıştır ve halkı da onu bundan dolayı çok sevmektedir.
Onu buralara getiren de bu özellikleridir. Çünkü O,bugüne kadarki gelenlere hiç benzemeyen, “dün dündür, bugün bugün” diyerek halkını oyalamayan, iş yapan ve yaptığı işleri de başaran, ayinesi iş olan, karizmatik bir dünya lideridir.
Aziz vatandaşlarım !.. 10 Ağustos’ta “Yeni Türkiye’nin final sahnesi kuruluyor. Bizler 10 Ağustos’ta sedece bir Cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Kendisine rejimin hamilik görevi verilen eski Türkiye’nin vesayet sistemini de tasfiye edeceğiz. Çünkü, Çankaya her zaman, rejimin bekçisi, gözetleyicisi,halkı terbiye edicisi olarak görülmüştür.
Bu aziz Millet, Çankaya’da, camiye gitmeyi irtica sayan, yabancı bir devlet adamı geldiğinde onunla camiye girmeyi laikliğe aykırı bulan, katıldığı İslam Ülkeleri toplantısında, başta Kur’ân okunduğu için, Kur’ân okunmasını duymamak için toplantıya geç giren, darbe dönemlerinde cuntacılarla işbirliği yapan, yine cuntacılarla işbirliği yaparak seçilmiş hükümeti düşüren, kendisini seçenlerin değil, muhtıracıların yanında yer alan nicelerini görmüştür.
Şimdi yine o günleri yaşatmak isteyenler var. Onun için hayatı vesayet kurumlarıyla mücadele ile geçmiş olan, Saygıdeğer Başbakanımızın, Cumhurbaşkanlığı adaylığı bu bakımdan çok anlamlıdır.İlan edilen sadece Erdoğan’ın adaylığı değil, vesayet rejiminin sonuna gelindiğinin de ilanıdır.
Aziz vatandaşlarım !..Ülkemizin birlik, dirlik, barış, güvenlik ve büyüyüp gelişmesi için, bölgemizde ve İslam Âlemi’nde hatırı sayılır bir millet-devlet olması için, sizleri Saygıdeğer Başbakanımız, Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermeye davet ediyorum.
İnşâAllah, yüce Rabbimiz, bu aziz ve necip milleti, bir kez daha zaferle müjdeleyecektir.
Saygıdeğer Başbakanımızın adaylığının, milletimize, devletimize, bölgemize, tüm İslam ve Türk âlemine ve tüm dünyaya hayırlı olmasını Rabbimizden diliyoruz. Rabbimiz başarılı, muvaffak ve yüzünü ak etsin. Âmin, Âmin, Âmin !..
Bir tarafta bu büyük hizmetleri ülkesine ve milletine sunan Tayyip Bey, diğer tarafta, ceviz kabuğunu dolduramayacak hizmeti olmayanlar…
Takdir, aziz, yüce, feraset sahibi, kadir bilen, vefakâr, büyük Türk Milleti’nin
dir. Dua ile …