Geçen haftanın alıntısında Prof. Kemal Karpat’ın hayat hikâyesi eksenli “Dağı Delen Irmak” isimli kitabına değinmiştim. Söz konusu kitaptan bir alıntı daha almayı uygun buldum.
Yazar tarihçi olması hasebiyle bulunduğu yörenin tarihini ince ayrıntısına kadar anlatır.
Memleketi Babadağ’ın kuzeyinde, Sakça- Tuna yolu mevkiinde 1855 yılındaki Rus savaşından kalma “Arap Tabya”sının bulunduğundan bahseder.
10 yaşlarındayken buralardan geçerken yanında bulunan arif bir büyüğüne gece karanlığında ışık saçan alevlerin neler olduğunu merak ettiğinden sorar. Tabi sonradan bunun ateşböceği olduğunu öğrenir.
Karpat Hoca, verilen cevabı ömür boyu unutamaz ve yorumlamaya çalışır: “Nuri Ağa bana dönerek, ‘Allahın şehitlerimize yaktığı kandillerdir’ dedi.
Ben sarsıldım. Hâlâ o his içimdedir.
Sıradan bir adamdı Nuri Ağa; halktan biriydi. Orada gelip geçmiş savaşları, ölenleri hatırlatıyor.
‘Ateşböceği’ deyip geçebilirdi ama halk oraya bir anlam yüklemiş: ‘Bizim burada şehitlerimiz yaşıyor.’ Onlar da her vesile ile bunu hatırlatıp yaşatıyorlar.
Bunu düşünseniz de bulamazsınız; içinde din de var mistizm de…
Hayal de var, güzellik de var, şairlik de var.” (Emin Tanrıyar (Söyleşiyi yapan), Dağı Delen Irmak: H.Kemal Karpat Kitabı, s.25, 2008, Ankara, İmge Kitabevi Yayınları. Not: Kitabın İkinci baskısı Timaş Yayınlarından çıkmıştır.)