Bazen farkında olmadan öyle şeyler kaybediyoruz ki…
Ayırdına vardığımızda “vay beee” dediğimiz çok oluyor…
Özellikle şehir kültürü bakımından bu böyle…
Yıllar sonra “keşke”lerle andığımız mekanları hatırlayın…
Yaşımız henüz çok genç…
Ancak…
Kentsel dönüşümle birlikte yaşanan hızlı değişim maalesef bizim jenerasyona denk geldi…
90’lı yıllarda çocuk zihniyle algıladığımız bir çok mekan bir anda yok olup gitti…
Tabii, hatıralarımızı, yaşadığımız güzellikler de…
Gürcükapı bizim için özel öneme sahipti…
Rahmetli Babam’ın sürekli bulunduğu adres…
Her köşesi ayrı güzellik ifade ediyordu…
Özellikle de, bugün kırık dökük deyip burun kıvrılan dükkanlar…
Mahalle içindeki bakkallar!
Küçük, mini minnacık yerlerde işlev gören tuhafiyeciler…
Neşe, sürur kaynağımızdı…
Zamanla yok olmaya terk edildiler…
Bina olarak değil…
Fonksiyonellik bakımından önce yokluğa terk edildiler…
Marketler açıldı…
Sonra süperleri geldi…
Derken hiperler çıktı…
Şimdi…
Ya şimdi…
***
AVM’lerle tanıştık!
Çocuk, genç, yaşlı, içine gireni büyüleyen bir atmosfer sundu herkese…
Ne ararsan bulunur derde devadan gayri misali…
Zaman ilerledikçe bu gerçekle yüzleştik…
Evet AVM’ler de ne ararsan buluyorsun…
Lakin…
İnsanı sarıp sarmalayan o alışveriş lezzeti yok!
Gürcükapı muhitindeki tuhafiyeciden aldığın çorapta sanki tenini sevgiyle kuşatan bir ayrıcalık olurdu…
Yok fiyatına alırdık; ama, özene bezene giyinirdik…
Uzun süre aşınmasın, yırtılmasın diye gayret sarf ederdik…
Çorap bizi, biz de onu severdik!
Korurduk, kollardık!
AVM’ler öyle değil…
Çuvalla para döküp alıyorsun…
Daha eve dönmeden aldığın nesneden keyifsizlik başlıyor…
Bir çok dost, arkadaş bilirim ki…
Yüzlerce lira verip aldığı şeyleri bir defa kullanmaz; ya bir başkasına verir yahut bir kenara bırakır…
***
Acayip bir hal…
Bunun elbet sosyolojik, psikolojik izahları vardır…
Biz düz bir mantık ve bakış açısıyla olaya yaklaşıyoruz…
Ve diyoruz ki…
Küçük güzeldir!
Alman bir yazar bu isimde bir kitap neşretmiş…
Dr. Schumacher..
Özü itibariyle şunu söylüyor…
“İnsanoğlu'nun bugün kâr ve ilerleme peşinde koşturmasının dev örgütlere ve artan bir uzmanlaşmaya yol açarken, aslında göze batan bir ekonomik verimsizliğe, çevre kirlenmesine ve insanlık dışı çalışma koşullarına neden oluyor…”
Yine Dr. Schumacher, ekonomik, teknolojik ve bilimsel uzmanlaşma doktrinine karşı çıkmakta ve daha küçük işyerleri, yerel ortak mülkiyet, ve yöresel işgücü ve kaynakları kullanan bölgesel işletmeler üzerine kurulu bir Orta (Ölçekli) Teknoloji sisteminin önemine vurgu yapıyor…
“Aslolan mal değil insandır” diyor…
Ve nihayetinde, insanın sermayenin kölesi kalacağı yerde, sermayenin insana hizmetinin esas alınmasının altını çiziyor…
Hasılı, tespitlerimizi teyid ediyor…
Büyüyen ekonomik yapılar, insana da, çevreye de huzursuzluk olarak bir maliyet yüklüyor…
Bize ayrılan sütun bugünlük bu kadarla yetinmemizi gerektiriyor…
Devam edeceğiz…
Zira…
Yana yakıla arıyoruz…
Huzuru…
Özlemle…