Hacı Nurullah Efendi: Hacı Abdulkadir Efendi’nin oğludur. Erzurum Yoncalık Mahallesi’nde olup 1875’de dünyaya teşrif etmiştir. 1960 yıllında 85 yaşlarında vefat etmiş, kabri Dumlu’da kendi tarlasının başkısmındadır. Kabrini kendisi evvelden kazıp lahtinide yaptıktan sonra her Cuma akşamı ölümü hatırlamak için mezarına girip yatarmış. Efe hazretlerinin Hülasatü’l-Hakayık adlı eserinin 783 sayfasında Hacı Nurullah Efendiden “Nurullah Paşa: 1960’lı yıllarda 80-85 yaşlarında vefat etmiştir. Kabri Dumlu’dadır. İri cüsseli, yakışıklı, nüranı çehreli, cesur ve gayretli bir zattır. Kur’ân-ı Kerîm’in yasaklandığı dönemde, hiç kimseden çekinmeden Kur’an eğitimine devam etmiştir. Efe Hazretleri’ne mensuptur.” diye geçmektedir. Çevre halkı da “Hacı Nurullah Efendi, Kur’ân-ı Kerîm’in yasaklandığı dönemlerde, hiç kimseden çekinmeden, Dumlu ve çevresinde bulunan 18 pare köylerde çocukların Kur’an eğitimi almasında büyük yardımları olmuştur.” diye anlatırlar.
Erzurum gazetesi arşivinden; 22 Nisan 2006 Cumartesi yayınlanan yazıda, Dumlu Beldesi denildiğinde akla gelen ilk isim Hacı Nurullah Efendi’dir. Hacı Nurullah Efendi gençlik yıllarında bileği dönen, yürekli bir kabadayıdır. Haksızlığa izin vermeyen, dirayetli yapısı sebebiyle şehir kabadayılarının dahi çekindiği, kendisiyle kelamı zor ettikleri bir Anadolu yiğididir. “Aziziye dergisi (1977 yılının) yıl 4, sayı 4, sayfa 33 de Tarihe mal olmuş Dadaşlar adlı yazıda Hacı Nurullah Efendi’nin ismi geçmektedir.” Bir günün gece yarısı âlemden evine dönerken, bir haneden teeccüte kalkmış ev annesinin okuduğu Kur’an sesini duyup, durup dinleyen Hacı Nurullah Efendi kendi haline çok üzülerek, bir anda kabadayılığı, terkeder, nefsini terbiye yoluna girer. 30 yaşında tasavvufla tanışır. Erzurum’da kadiri ve Rüfai, tekkelerinde uzun yıllar “uzlet der encümen” eder, sonrada aldığı izinle Dumlu’ya yerleşerek halvet eder ,”Halvet der Encümen” makamında halka nasihat eder, tebliğ görevinde bulunur.
Her gün namaz vakitleri camiye giderken ceplerine doldurduğu şekerleri yanına çağırdığı çocuklardan Besmeleyi çeken her çocuğa verirmiş. Namaz surelerini okuyanların mükâfatları biraz daha fazla olurmuş.
Ezanın Türkçe okutulduğu dönemlerde, köyün birinde normal ezan okunur. Ezanı okuyanı jandarma yakalayıp Dumlu Jandarma Karakolu’na götürür. Bu haberi alan Nurullah Efendi, koşup karakola varır. Yetkililerin huzurunda köy imamını alıp yolcu eder. Kimsenin sesi çıkmaz. Bunu duyan Nahiye Müdürü komutana kızarak “Bir adamla baş edemediniz, suçluyu alıp götürmesine müsaade ettiniz” der. Komutanın cevabı “Ne bir adamdı, arkasında bir ordu vardı. Ne yapabilirdik ki” der.
Hacı Ali Rıza İnanlı Efendi; Sanamerli Hacı Ahmet Babanın müridi olan, babası Murat Efendi ile birlikte Dumlu’ya gidip Hacı Nurullah Efendi’nin üç gün misafiri olduklarını ve bu süre zarfında vakitlerini hep zikirle geçirdiklerini, izzet ve ikramın bol olduğunu anlattı. Daha sonraları Hacı Nurullah Efendi’nin Alvarlı Muhammet Lütfi Hazretlerine intisap ettiği anlaşılıyor. Efe Hazretleri Hicaz’a giderken, Nurullah Efendi, gidişine sevinir ama bir süre ayrı kalmak kendilerini üzer. Bu hali gören Efe Hazretleri o anda ki duygularını dile döker, gazelinde:
Ciğerim paresi Nurullah Paşa
Zü’l-Kerem’e seni emanet verdim
Hak yolunda başın çal taştan taşa
Zü’l-Kerem’e seni emanet verdim
Umman-ı azimdir Hakk’ın keremi
Nasib ola Beytullah’ın haremi
Seni tebşir ede kudret kalemi
Zü’l-Kerem’e seni emanet verdim
Mülk-i kadim ola cennet diyarı
Rabbim refik ede güzel Tayyar’ı
Siz de kabül edin bu ihtiyarı
Zü’l-Kerem’e seni emanet verdim
Ya Rabbi kabul et cümle ihvanım
Nur-i imanımdır darü’l-emanım
Lütfi imanımdır derde dermanım
Zü’l-Kerem’e seni emanet verdim
Hacı Nurullah Efendi de arif, gönlü gani bir aşk adamı, bir gazelinde:
Ateşi aşk yaktı bağrım kan doldu
Cemal-i hurşid-i mana kıble oldu
Bade-i na-yab ile kul olmuşum
Cemal-i canan içün rengim soldu
Efkâr-ı yar gam-nak eyledi beni
Mevla’nın efkârı beni çok yordu
Nurullah der gam-keşan deli gönül
Bana vusüt-i vuslat zamanın sordu
Hacı Nurullah Efendi varlıklı bir ailenin evladıdır. Hal ehli arif bir insandır. Sahibül hayrattır. İnsan ve hayvanların hizmetine, Dumlu’ya 4 Büyük kürünlü çeşme yaptırıyor. Orduya arazi bağışlıyor. Gökçeyamaç Köyü’nde de bir bayanın suyu geçmek için çoraplarını çıkartığını ve bir genç’in bayanı gözetlemeye çalıştığına şahit olur. Hacı Efendi Gökçeyamaç’ta (Tafta) bulunan Havacı Birlik Komutanı’na giderek köprü talebinde bulunur. Birliğin komutanı bütçesinin olmadığını söyler. Hacı Efendi “Kurban sizin neye ihtiyacınız var” diyince komutanda maddiyatı bildirir. Hacı sabaha parayı temin edip komutana verir köprüyü askerlerin ve köylünün yardımıyla yaptırır. Komutana da “Bundan böyle ne kızım suyu geçsin ne de oğlum bacısına baksın” şeklinde rahatsızlığını dile getirir.
Allah kimseye bu zengindir, bu fakirdir, bu ihtiyardır, bu gençtir diye bakmaz. Nerede bir kalbi selim bulursa onun sahibine ikram ve ihsan nasip eder. Bu Allah’ın adaletinin sonucudur.[1]
Bu güzel insanın kabri nur, makamı cennet olsun.
KAYNAKÇA : Nurullah Efendi nin torunlarından Abdulkadir ve Selami TELLİ beylere ilgilerinden dolayı teşekkür ederim.
[1] Hacı Nurullah Efendi’nin torunlarından, Kadir ve Selami Telli Beyler’e yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum.