TAVLADA 5 - 4 yenildiğiniz oldu mu hiç? Bunun üzüntüsünü tatmışlığınız var mıdır? Ya, taş oynarken size kalmış gibi görünen bir oyunu, son turda okey atarak kazanmanın sevincini?
Yahut, üç kişiyken, okşin oynamak için kareyi tamamlayacak dördüncü kişinin kahvehane kapısından girişini beklemenin sabırsızlığını...
Veya, yenilmişliğin çöküntüsüyle köpüren intikam duygularını bastırmak için, geç saate rağmen yeni bir oyuna rakibi ikna etmenin güçlüğünü; hatta bunu başaramayınca, rövanşın yapılacağı ertesi günün akşamını iple çekmeyi...
Rüyada bile iskambil kağıtlarını, okey taşlarını görmeyi?
* * *
EĞER bunları yaşamamış biriyseniz, saat 08:00 – 17:30 arasındaki çalışma saatleri boyunca, önemsiz bir çok şahsi meselesi için, müteaddit kereler işyerine geç gelmekten, arada bir terk etmekten hatta erken ayrılmaktan herhangi bir şekilde imtina etmeyen, ancak akşam oyun masasında altına kaçıracak dahi olsa, tuvalete gidip gelme arasında oyun masasından uzak kalacağı süre için bihuzur olan bir adamın halet-i ruhiyesini asla anlayamazsınız.
Mümkün değil!
Birer “saçmalık”tan öteye bir anlam taşımaz sizin için...
Aslında öyledir de...
* * *
MESELE, oyun oynamak değil!
Mesele, bunun hastalık seviyesinde bir alışkanlığa dönüşmüş olması...
Hele de Erzurumlularda...
* * *
NE öteden beri süregelen “olumsuzluklar” ve bunların halen dahi terk edilememiş olması; ne de -az da olsa- yapılmış olan bir kaç “güzel şey”...
Bunların hiç birisi, üç beş günlük Erzurum ziyareti yapan bizim gibilerin, dönüşte, eski arkadaşlarımız hakkında yapmış olduğumuz şu yorumun önüne geçemiyor:
“Kahvehane için gösterdikleri titizlik ve disiplini, başka hiçbir şey için göstermediklerinin farkında bile değiller.”
* * *
ŞÖYLE, üç beşi ile bir araya gelip, “güzel bir sohbet edelim, eski günleri yad edelim” hevesiyle yanına vardığımız arkadaşlarımız arasında oyundan kafalarını kaldırabilenlerden işitebildiğimiz yegane kelime:
“- Merhaba”.
Oyun masasındaki arkadaşımıza ilişerek, yanında oturabildiğimiz o bir bardak çay içimi süresi içerisinde, bizim yapabildiğimiz yegane şey ise:
“Gözlerinden bizi yeniden görmüş olmanın mutluğunu okumak ile oyundan alıkoyacağımız endişesini taşıdığını hissetmek arasında salınım yapmak”.