Kente dair yazmaya devam edelim ve bir soru açalım: yaşadığınız kentte neyi görmek istiyorsunuz?
Yaşadığınız muhit ağırlık ölçüsünce size, ya acı, hüzün gibi negatif kavramları, ya da sevgi, huzur, haz gibi pozitif mefhumları çağrıştırır.
Bir bakıma aynadır kent.
Gazetelere yansıyan bir haberi okurken düşündük bunları.
Elif Yılmaz imzasıyla yayınlanan haberin başlığı çok çarpıcıydı; “Tarihi çarşıdan tarihe feryat!”
İçeriği çok daha acıklı bilgiler veriyordu.
“Erzurum'un en ünlü ve tarihi çarşılarından biri olan Nazik Çarşı, kimsesiz kalmış bir çocuk gibi kaderine terk edilmiş halde. Üretim, zanaat ve işletmenin olmadığı tarihi çarşıdan adeta ‘beni kurtarın’ serzenişi yükseliyor.”
Devamında ise “Nazik Çarşı, geniş kapısının kenarlarını süsleyen taş işçiliğiyle hala geçmişin izlerini taşıyan çarşı. Geniş avluya ve odalara sahip olan bu çarşı , şimdi araç park yeri ve depo olarak kullanılıyor. İnsanın içini acıtan görüntü veren tarihi çarşı, şehir yöneticilerinin ilgisizliğiyle baş başa” deniyordu.
Erzurum’u ifade eden çarşının bu halinden haberdar kaç kişi vardır acaba?
Bırakınız Palandöken semtinde ikamet eden bir hemşehrimizi, Kongre caddesinde yaşayanların ne kadarı bu hali biliyorlar?
Daha ileri gidelim ve soralım, bu çarşıda ticaret yapanların tarihi yapıya ilişkin bilgileri ne düzeyde?
Pozitif anlamda cevap bulmanın mümkün olmadığı kanaatindeyiz.
Yazık ki eşyaya kendimizi ilgilendirdiği ölçüde değer veriyoruz. Bütüncül yaklaşımdan çok uzak, ben ve o dualitesiyle değerlendirme...
Öyle olduğu için de, daima ayağına sıkan kovboy pozisyonundayız.
Nazik Çarşı’nın içler acısı halinin temel sebebi budur!
***
Ara ara, duyarlı isimlerin müdahaleleri de olmasa bütünüyle tarihi yapılar kaderlerine terk edilmiş olacaklar.
Sayın Başbakan’ın son Erzurum ziyaretindeki vurgu arzu edilen hassasiyetin bir yansımasıydı.
İsterseniz ilgili sözlerini hatırlatalım; "Az önce arkadaşlarımla Yakutiye tarafındaydık oradaki kusura bakmayın, kirlilikleri gördüm. Yani imarla ilgili. Gecekonduları, tarihi eserlerin yanındaki yapılanmayı gördüm ve Sekmen kardeşime onu söyledim, Yakutiye Belediye Başkanı ile el ele vereceksiniz, hiç gecikme yok, buraları yıkacaksınız. Buradaki tarihi Yakutiye'yi meydana çıkaracaksınız, dedim. Çünkü bize bu yakışır, inanın Erzurum'un o tarihi şehrini meydana çıkaralım…”
Yine bir başka duyarlı ismi de anmak gerekir buradan.
Geçen dönem İl Özel İdare Genel Sekreterliği görevinde bulunan Adnan Yazıcı.
Bilen bilir, Tarihi Şeyhler Hamamı ve bünyesindeki Külhancı Baba Türbesi O’nun sayesinde restore edildi, tarihi yapısıyla yeniden gün yüzüne çıkarıldı…
Yine Adnan Bey’in girişimleriyle TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı'ndan sağlanan ödenek, Kongre Binasının tamir ve tadilatını sağladı.
Kent adına kendilerine şükran hislerimizi ifade ediyoruz.
Ve tabii bu isimleri not etmek, kalemin namusuyla örtüşen bir vazifedir; aynı zamanda da, bu tür görevleri üstlenenleri teşviktir diyoruz.
***
Söyledik, yine söylüyoruz; Erzurum için bütüncül bir bakış açısını öne çıkarmak gerekir. Üst bir birim gibi algılamak, içindekileri de uzuvlar ölçeğinde değerlendirmek en doğru olanıdır.
Tarihi yapılar, bir kentin en hayati organlarını ifade ediyorlar.
Erzurum bu bakımdan yoğun bakıma ihtiyaç duyuyor.
Vakit geçirilmeden, hemen!
Aksi halde, Nazik Çarşı gibi yok olmaya terk edilen nice hayati organlarımız işlevsel olmaktan çıkıp bütün bir kent bitkisel hayata girecektir!
KAYNEK: http://www.gazetepusula.net/yazarlar/30/nazik-carsi-yok-olurken-biz-ne-yapiyoruz_1768.html