ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Erzurum’da 104'üncü yıl gurur ve coşkusu
Erzurum’da 104'üncü yıl gurur ve coşkusu
ETÜ’lülerden çocuklara 23 Nisan armağanı
ETÜ’lülerden çocuklara 23 Nisan armağanı
 Atatürk Üniversitesi’nde 23 Nisan gündemi
 Atatürk Üniversitesi’nde 23 Nisan gündemi
Küçük başkan halkın beklentisini seslendirdi
Küçük başkan halkın beklentisini seslendirdi

M.Tevhit Gülseven

Et, Peynir ve sahtekârlık işleri!
10 Kasım 2010 Çarşamba

Devletin kendisinin varlığını hissettirmesi gereken yerlerde devletin hissedilmemesi, zafiyetinin göstergesidir.
Devlete güven esastır!
Devlete güvenmemek istemiyorum; bunu ifade bile etmek istemiyorum.
Medyayı takip ediyorum.
Haber: Peynir de yeni üretim. Neymiş; sütsüz peynir üretmişler. Peyniri kesimevlerinde kilosu elli kuruştan satılan artık yağı karıştırarak, sütsüz ve süt yağı olmayan bir maddeden üretiyorlarmış. Markette satılan birçok peynir bu şekilde üretiliyormuş. Ki biz süt tozunu kabullenemeyen, burun kıvıran bir millet; şimdi sütün tozuna razı olduk; o bile ele geçmiyor! Eti dünyada en pahalı yiyen ülke durumuna düştük. Doktorların, diyetisyen uzmanlarının “et yemelisin” tavsiyesi ekonominin altında kaldı maalesef.
Devlet ithal et getirmeye kalktı, maalesef gene olmadı, olmuyor. Hayvancılıkla geçinmekten övündüğümüz ülkemizde et ithali de çözüm getirmedi.
Yanlış politikalar ve kronik tembellik, becerisizlik, hazıra ve bedavaya alıştırılmamız sonucu et üretiminde de sınıfta kaldık.
 Vatandaş, sütten sonra et de yiyemiyor!
Et yiyemeyen haliyle et ürünleri yiyerek bu açığı kapatabilir diye düşünürken; sucuk, salam, sosislerin et, tavuk atıklarından yapıldığını, ithal kanguru, domuz, bufalo, bizon etlerinden yapıldığı basında yer alıyor.
Basında gene sıklıkla rastladığımız at-eşek etleri ise; midemizi bulandırmaktadır.
Daha da kötüsü; devletin marketlerde kıyma satılmasını yasaklamasına rağmen, bütün marketlerde inadına kıyma, parça ete göre yüzde yirmi daha az fiyat farkıyla satılmaktadır. İçeriğini tahmin etmek bile zor!
Yorum 1: Peynir-et yemeyelim.
Yorum 2: Karaciğer ve beslenmenin tartışmasız gıdası peynir artık yok! Kansızlık tedavisi ve beslenmenin temel taşlarından olan et de artık yok!
Yorum 3: Peynirde süt kullanılmadığı için, sütçülük öldü, süt inekleri etleri için satıldı, kesildiler. Sütçülükten para kazananlar, sütçülük olmadığı için tarih oldu! Et ithal edildiği için et üreticileri de artık gözlerini sadece Kurban Bayramı’na diktiler. Kurban Bayramlarında da geniş cemaat toplulukları kurbanları dış ülkelerden alıp orada kesip, dağıtıyorlarmış; hangi bir derdimizden birine yanacağız ki?
Yorum 4: Artık bundan böyle devlet gıda denetlemesi işinde güvenirliğini kaybetti, süt yerine başka şeyleri, et yerine Bismil hayvanlar dışında bize hayvan etlerini yedirenleri takip edemiyor, kendi hallerine bıraktı. Devlet artık caydırıcılığını kullanamıyor, zar zor peynir – et alabilen vatandaşını kandıranlara hiçbir işlem yapamıyor!
Yorum 5: Devlet gıda konusunda haksız para kazananlara, insan sağlığını hiç sayanlara, sahtekârlara yenik düştü!
Daha bilmediğimiz kim bilir hangi gıda maddelerinde neler yiyoruz, neler yediriliyoruz?
Gıda boyaları yerlerine arsenikli boyaları mı yedirmediler, zeytinyağı yerine motor yağı mı, zeytin siyah görünsün diye siyah petrol artığıyla mı boyamadık, kayısı, mandalina sarı görünsün diye kükürt mü kullanmadık? Dış ülkelere ihracatını yaptığımız, hormonlu diye iç piyasaya geri gönderilen ve bu millete yedirilen gıdaların hesaplarını kim verecek?
Kaç kişi sahte olmayan bal, tereyağı, yediğini söyleyebilir? Arıya bile sahtekarlık öğrettik; şekeri yiyip bal yapıyor!
Ya GDO tartışması ne oldu? Sahi merak ediyorum; gündemimiz sık sık değiştiği için bir sürü konu içerisinde GDO’ suyla oynanmış gıdaları hatırlayan kimse kaldı mı? Hani mısır, ayçiçeği, soya vs. tartışmalarının sonuçları ne oldu? Bunlar yenecek mi, yenmeyecek mi tartışması sonucunda “yiyelim, zararsızdır” kararı mı çıktı ki; hala kullanıyoruz?
Dünyanın kullanmadığı, icat edemediği, bize satmak için ürettiği her türlü hormonu, hileyi, hurdayı, ilacı biz alıp hayatımıza sokmadık mı?
Devlet hepsine göz yumdu, ya da görmezden gelmeye devam ediyor!
Niçin kanser hortladı, bu kadar yayıldı diye dövünüyor, ağlıyoruz; ne bekliyorduk ki?
Sahi; dünyada gelişmiş, gelişen, doğru dürüst yönetilen ülkelerde durum nedir?
Bu kalpazanların, karaktersizlerin, hırsızların, yolsuzların, Allah korkusu olmayanların, vicdanı olmayanların hepsi bu ülkede nasıl toplandılar; nasıl?
Sahtekârlar, vatandaşa b.k yedirenler, başka bir şeyi gösterip başka bir şeyi yedirenlerin durumları ne merkezdedir; dersiniz?
Bu nasıl bir inançtır, bu neye inanmaktır, bu nasıl vicdan-namustur, bu nasıl bir hırstır, bu nasıl saflıktır ve bu nasıl yönetmektir?
Bu nasıl yönetilmektir; Allah aşkına bilenler, emsalini başka diyarlarda görenler Allah için söylesinler; öğrenelim!
Artık doğal, hormonsuz, organik laflarına bile inanmıyorum. Fiyatını fazlaya satabilmek için uydurma gibi geliyor bana!
Güven, itimat kalmamıştır.
İnanan, güvenen, güvenebilen, konuşacak yüzü olan kaldıysa sütun açıktır!
Devletin denetim mekanizmaları mevcut bu durumlardan anlaşıldığına göre, işe yaramamakta veya zamana ayak uyduracak yasaya, bilgiye, teknolojiye sahip olmadığı anlaşılmaktadır.
Belediyelerin, Hıfzıssıhha’nın, Sağlık Bakanlığı’nın demek ki çok daha fazla yoğun işleri var da; gıda kontrolünde ağır-aksak, isteksiz-başarısız- önemsemeyen tavır içerisinde çalışmaktadır.
Hem koruyucu sağlık politikası olmayan bir ülke, hem vatandaşının sağlığının değeri olmayan bir ülke, hem hastalıkların devlete maliyetinin hesabını yapamayan bir ülkeyiz; farkında olan acaba yüzde on kişi var mıdır; dersiniz?
Ecnebiler vatandaşı korumaları konusunda ciddi yasalara ve caydırıcılık prensibini esas alan yürütmelere sahiptir. Dürüstlüklerini dinlerinden değil, yasalardaki sert ve uygulama politikalarından almaktadırlar.
Biz de sahtekârlık yapanlarda en ufak bir Allah korkusu olmadığı gibi vatandaşı koruyan yasa ve yürütme de -devlet de- mevcut değildir!
 
 
 

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva