İSMAİL SIRRI EFENDİ ZİYARETGÂHI
Bu ziyaret Yukarı Hasan Basri Mahallesi (Gavurboğan) çeşme sokakta, yol kenarı açıkta çevresi basitçe dört duvarla çevrili bakımsız bir durumdadır. Eskiden; tekke, tekkenin aş evi, fırını, hamamı, bahçesi bir arada idi hepsi yıkılmış. Bahçenin ufak bir köşesi çevrili kalmış bu köşede Kadiri külahlı tek bir mezar medfunu İsmail Sırrı Tokadi Efendidir.
Mezar Şahidesinde:
“Hüvel Hayyül Baki”
Ölünce şeyhim İsmail Sırrı azim dergâhı
Bi Avlillah gelup Ruhi Hüseyin oldu ona hemrah
Feda kıldı Hüdaya kepşi ruhun şehri şevvalde
Nazar kıl nice teslim oldu hem nam
Tariği Kadiri Şeyh Tokatlı zadeye rahmet
Zihi âlim, zihi kâmil, zihi arif, zihi agâh
Nice evladı… Manevisi kaldı penah
Nolur açalım? …
… H.1310-M.1892
İsmail Sırrı Efendi; Erzurum’da “Zincirli Hafız, kayın biraderi” denmekle yâd olunan cezbe ehli arifi billâh bir zat olan Kadiri şeyhi Hüseyin Ruhi Efendinin halifesidir. Şeyhi, Erzurum’dan İstanbul’a giderek, Sultan Abdulmecit Hanın, Sultanahmed civarında verdiği tekkeye yerleşir. Giderken Erzurum’daki tekkesini canişini olan İsmail Sırrı Efendiye bırakır.(1)
Erzurum Medreseleri 17.-18.ve19.y.y larda ilim ve irfanda Osmanlının kaynak merkezlerinden biri olmuştur. Çevre vilayetlerden talebe akınına uğramış, yetişen icazet alan talebeler devlet içerisinde çeşitli mevkilerde yer almışlardır. İsmail Sırrı Efendi burada yetişmiş, sonra Narmanlı camii kürsü şeyhi olmuştur.
Anlatımlara göre; Bir gün vaazında Hüseyin Ruhi Efendi camiye girer, onu gören İsmail Efendi vaazını keserek kürsüden iner şeyh efendinin yanına varır, elini öper. Sonra cami medresesine geçerek uzun süre sohbet ederler. Şeyhin müntesibi olur. İstanbul’a giderken, Hüseyin Efendi halifesi İsmail efendi yi de yanında götürür, tekke ve zaviyeleri gezdirir. Talimat vererek Erzurum’daki tekkesinde yetkili kılar.
Müritlere ve çevre ahalisine Tevhit ve irşat işlerini İsmail Efendi yürütür.
Keramet ehli olduğu anlatılır. Müritlerinin bir anlatımında ” Bir subay dergâhı fazla rahatsız eder olmuş, Şeyh efendiye haber gönderir ki, onun dergâhını yıkıp yerine arpa ektireceğim demiş. Bunu duyan şeyh efendi yanındaki şamdanı tutarak hiddetle sallamış bende onun gözlerini patlatacağım ifadesini kullanmış.
Bir süre sonra subayın elinden bir kişi tutmuş halde tekkeye girerler. Subayın gözleri görmez, sıkıntı içerisindedir. Şeyh efendiden medet diler. Şeyh elini görmeyen gözlere sürerek “Ya Abdulkadiri Geylani” diye nidada bulunur.
Görmeyen gözler, görmeye başlar. Şeyhin elleri öpülür, helallik alınır. Şeyh efendi; herkes kendi işiyle uğraşırsa makbulü o dur. Allah hepimizi iyi etsin” der misafiri yolcu eder…
Ruhu şad olsun.
Kaynakça: (1) Tarihçe i Erzurum s.138. M.Nüsret Efendi.