Hasan-i Basri Hazretleri tabiinden olup devrinin en büyük evliyalarından birisidir. İsmi, Hasan bin Eb’il Hasan Yesar’dır. Basralı olduğu için Basri ismiyle meşhurdur. Babasının ismi Cafer, annesinin ki ise Hayre ‘dir. Hicretin 21.senesi yani 641 tarihinde Medine’yi Münevvere’ de dünyaya geldi. M.728 senesinde Basra’da vefat etti. Kabri şerifleri Basra Salihiye semtindedir.
Hasan Basri Hazretleri dünyaya geldiğinde teberruken ad koymak için Hz. Ömer’e (r.a) götürdüler. Hz. Ömer (r.a) onun güzel yüzünü görünce “Adı Hasan olsun.” Dedi. Böylece Hasan ismi verildi. Annesi Hayre Hatun Ümmü Seleme’nin evine gidip geliyor, onun hizmetini görüyordu. Hasan-i Basri’yi de beraberinde götürüyordu. Hayre Hatun Ümmü Seleme’nin bir ihtiyacını görmek için dışarı çıktığında o zaman bebek olan Hasan-i Basri ağlıyor, Hz. Ümmü Seleme’de onu sevgi ve şefkat dolu kollarına alarak bağrına basıyor, hatta onu emzirdiği oluyordu. Hz. Ümmü Seleme bir duasında “Ya Rabbi! Sen bu çocuğu âleme imam ve insanoğullarına uyulacak kimse kıl. Halk ona uysun, onun gittiği Hak yolunu tutsun.” buyurdu. Hz. Ümmü Seleme ihtiyar olduğu halde bu mübarek çocuk sebebi ile yüce Mevla onu emzirmesi için süt ihsan etmişti. Hasan-i Basri’nin bütün ömrü boyunca fikir yapısına ve hayat tarzına tesir ederek mutluluğunu hazırlayacak olayların başta geleni bu olmalıdır. Ondaki hikmet ve fesahatin sırrını bu hadiseye bağlayanlar çoktur.
Hasan-i Basri hazretlerinin çocukluğu Medine-i Münevvere’ de geçti. Arapçayı iyi belledi. İslam ahlakıyla gelişti. Çocuk yaşta Kur’an-ı Kerim-i ezberledi. Gençlik yılları Hz. Osman’ın (r.a) halifeliği sırasında halifenin Mescidi Nebi’de beyan ettiği hutbeyi dinlemekle geçti. Hz. Osman’ın (r.a) sohbetlerinden çok istifade etti. Hatta halifenin şehit edilmesine bile şahit oldu.
Medine-i Münevvere’de olduğu sırada Eshab-ı Kiramın ileri gelenlerini görüp onların sohbetlerinde bulundu. Onlardan ilim ve feyz alıp, Hadis-i şerif dinledi. Zahiri ilimlerde yüksek derecelere erişti.
Ailesi ile birlikte Medine’den babasının memleketi olan Basra’ya gidip yerleştiler. Orada Abdullah b. Abbas, Enes b. Malik, Semure b. Cündeb, İyad b. Himar, Abdurrahman b. Semure, Makıl b. Yesar gibi sahabelerin ilim meclislerinde ve sohbetlerinde bulundu. Hadis, tefsir, fıkıh ilimlerinde yüksek düzey sahibi oldu. İlmi çalışmalarının yanında fetih ordularına katılarak cihatta bulundu. Ticaretle uğraştı. Bir defasında yine ticaret için Anadolu’ya gitmek üzere yola çıktı. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Kayseri şehrine ulaştı. Kayseri emirine kıymetli hediyeler sundu. Orada emirin evladının ölüm yıl dönümü merasimlerini izledi. Töreni ifa eden halkın bazı aciz hallerine şahit oldu.
Hasan-i Basri hazretlerine bu gördükleri çok tesir etti. Dünya malının makam ve güzelliklerinin geçici olduğunu bilen Hasan-i Basri hazretleri bu hakikatleri yakinen kavradığından ticareti bırakıp tamamen ahirete yöneldi. Basra’ya dönüşünde mal varlığını fakirlere dağıttı. O dönem Basra hâkimi olan Muhsin Ali’ye intisap ederek tasavvuf yoluna girdi. Bu yolda kısa zamanda manevi derecelere yükseldi. Hocasının izniyle halkı irşat sohbetleri yaptı. Talebe yetiştirdi.
Hz. Ali’nin ( r.a ) halifeliği döneminde de şehir şehir dolaşarak halkı irşat etti. Bir sohbetinde bulunmuş olduğu meclise Hz. Ali (r.a) teşrif etmiş, halifenin gelmiş olduğunu anlayan Hasan-i Basri hazretleri hemen kürsüden inip eteğine sarılarak mübarek ayaklarına yüzünü gözünü sürüp öptü. Hz. Ali’den (r.a) zikir telkini istedi. Babüt-taşt denilen yerde birlikte bulunurken Hz. Ali (r.a) tasavvuf ile ilgili gizli sırları Hasan-i Basri’ ye anlattı. Sonra Hasan-i Basri ona biat etti. Hz. Ali (r.a) ona icazet vererek zikir telkini ile ve insanlara İslamiyet’in emir ve yasaklarını anlatmakla vazifelendirdi. Sonra tarikattaki ilk hilafet nameyi yazıp Hasan-i Basri’ye verdi. İcazet verme usulü Hz. Ali’den (r.a ) kalmadır.
Hasan-i Basri hazretlerinin mescitlerde verdiği dersler büyük bir talebe topluluğu tarafından takip edilirdi. İlmi Zühtü konuşmasındaki fesahati ile herkes tarafından sevildi ve şöhreti her tarafa yayıldı. Halife ve valiler onun ilminden istifade etmek için adamlar veya mektuplar göndererek ona başvurdular.
Talebelerinin en meşhurları Hüsam ibni Hasan, Yunus b. Ubeyde, Eyyüb ibni Ebu Temime, ayrıca Basra’da Hasan-i Basri hazretlerinin sohbetlerini dinleyen ve ondan istifade eden tasavvuf ehli arasında Rabiatül- adviyye, Malik b. Dinar, Habib-i Acemi gibi zatlarda vardır.
Hasan-i Basri hazretleri 728 senesi Recep ayının evvelinde bir Cuma gecesi Kelime-i Şahadet getirerek rahmeti rahmana kavuştu. Ruhunu teslim ettiği anda 88 yaşındaydı. Cenazesini talebelerinden Eyyüb ile Hümeydü ‘t-Tavil yıkadılar. Cuma namazından sonra cenaze namazı kılındı. Bütün Basra halkı onun cenazesinde bulundu.
Hasan-i Basri hazretlerinin tasavvuftaki yolunu 4 halifesi devam ettirdi. Bunlar; Malik b. Dinar, Utbe-i Gulam, Ebu Haşim-i Mekki ve yerine vekil bırakmış olduğu Habib-i Acemi’dir. Hasan-i Basri hazretleri Hz. Ali’den (r.a) aldığı tasavvuf yoluna daha sonra Ethemiyye ve Çeştiye adları verilmiştir.
Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferi dönüşü ve Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan fetihlerle ilgili Osmanlı kanunlarına göre derhal feth edilen yerlerin umumi bir tahriri yaptırıldı. Bu defterlere il yazıcı defteri denir. İbrahim Hakkı Konyalı İstanbul başvekâlet arşivinde Erzurum’u yakından ilgilendiren 7 defterin bulunduğu, incelemeleri sonucu bu defterler bize eski Erzurum hakkında şimdiye kadar bilinmeyen birçok şeyler öğretiyor. Defterde bundan sonra Erzurum’un cami, medrese, zaviye ve sairenin şehir içinde bulunan vakıf gelirleri sıralanmıştır. Şehirdeki ibadet, içtimai yardım ve irfan müesseseleri şunlardır; Cami-i Kebir, Yakutiye, Ahmediye, Hand Hatun medreseleri, Melik Saltuk, Hasan-i Basri, Ebu İshak-ı Kazuruni, Gaiber, Seyit Abdurrahman, Kılıç Derviş, Abbas Şeyh, Mehdi Şeyh zaviyeleri (tekkeleri).Defterde bunların Erzurum’da olan vakıf gelirleri ve defter yazılırken zaviyelerde şeyhlik yapanların adları ayrı ayrı gösterilmiştir.(2)
Bu bilgiler ışığında, Erzurum’da Hasan-i Basri hazretleri adına açılmış bir zaviye (tekke) mevcut. Günümüzde işaret edilen yer makamdır. Burası Necati Güllülü Bey’in belediye başkanlığı döneminde çevre düzenlemesi yapılarak türbe haline getirilmiştir. Türbe içinde medfun olan ve Hasan-i Basri diye gösterilen kabrin mezar kitabesinde;
Ey benim halimi düşünerek kabrime bakan !...
Dün ben senin gibiydim, yarın sen benim gibi olacaksın.
Beyti yazılıdır. Mezar taşının diğer yüzünde ise;
El-merhum- el-muhtaç ila Rahmetillahi Teâlâ Ser-i Bevvabin-i dergahi ali
Üstaz Zade El hac Mustafa Ağanın Ruhuna El-Fatiha.
Bu taş M.1828,H.1244 yılı Rebiülahirin 15. Günü ölen dergâhı ali kapıcılar başı Üstaz Zade Hacı Mustafa Ağanındır.
Daha önce belirttiğimiz gibi; Hasan-i Basri hazretleri Basra’da dünyaya gelmiş, Basra’da vefat etmiştir. Burası mensupları tarafından adına açılmış bir zaviyedir (tekkedir). Bu havaride bu tarikatın çeşti kolu ağırlıklıdır. Burası da Hasan-i Basri hazretlerinin Çeşti koluna mensup meşayihinin kurmuş olduğu bir zaviyedir. Ayrıca bu zaviye bu mahalleye de ismini vermiştir. Bu mübareklerin cümlesinin Ruh-u Şad mekânları cennet olsun.
Kaynakça(1): İslam Âlimleri Ansiklopedisi Cilt 2, S.200-205
(2): İ. Hakkı KONYALI, Abideleri Ve Kitabeleri ile Erzurum Tarihi S.86
Not: Bundan önceki yazılarımız, Erzurum’un Kandilleri isimli kitabımızda, Arı sanat yayın evi tarafından 1. Baskı olarak yayınlanmış olup Erzurum’da ki kitap evlerinde mevcuttur. Sağlığımız el verdikçe Kandilleri yazmaya devam edeceğiz. Sağlığım açısından okurlarımız bizleri de dualarına katarsa sevinirim. Hepinizi Allah’a Emanet ediyorum.