ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Şehir Hastanesi TRSM’de el sanatları sergisi açıldı
Şehir Hastanesi TRSM’de el sanatları sergisi açıldı
Erzurum’da uyuşturucu ile mücadelede kararlılık
Erzurum’da uyuşturucu ile mücadelede kararlılık
19 Mayıs Gençlik haftası başladı
19 Mayıs Gençlik haftası başladı
Doğu Anadolu Kitap Fuarında geri sayım
Doğu Anadolu Kitap Fuarında geri sayım
Çakmak Özel Gereksinimli Öğrencilerle Buluştu
Çakmak Özel Gereksinimli Öğrencilerle Buluştu

Metin Boşnak

Ah, bir ataş ver!
16 Eylül 2013 Pazartesi

İçerde Gezi’nen sıkıntılar, dışarda çöreklenen savaş havası…
Toplumsal tedirginliklerimiz öyle bir hal aldı ki, beyazla siyah arasındaki algımız saniyede değişiyor.
Bu değişmenin nedeni illa da beyazın siyah, siyahın beyaz olmaklığına dair bilincimiz değil.
Toplu üretim, toplu tüketim, toplu ulaşım derken, toplu algılaşımların parçası olduk.
Bireyselliklerimiz belki tükettiklerimizin mahiyetinde var.
Ancak ülke ve dünya gidişatına dair bilgi ve algılarımız kitlesel algılamayla yön buluyor.
Neden derseniz, bireysel olarak zihnimiz karıştıkça, toplumsal ittifaklara iltica ediyoruz.
Zaten toplumda, hemşehricilikten başlayan bir tür mensubiyetle var olma isteği var.
Buna  kendi kışlalarımızı, mağaralarımızı, zindanlarımızı da ekleyince birey daha da kayıp oluyor.
Ve girdiğimiz her alan ya da şerit diğerlerini dışlar mahiyette ve tek temsil yeri oluyor.
Hatta var olmanın, olabilmenin tek alanı…
Erdoğan’ın “bölgesel, dini, etnik milliyetçiliklere karşıyız!” derken haklı olduğu noktalar var.
Cemaatçilikle, hemşehricikle, ırkçı-bölücü tavırlarla millet olmak zordur.
Millet olmak bilinci aslında bizzat milli bilincine sahip birey olmaktan geçiyor.
Aksi takdirde, siyasi, dini liderleri, birer mürşit boyutunda algılıyoruz.
Dahası, dini ve siyasi liderlerin bir kısmı Hz. Peygamber ötesinde bir şaşmazlık halesi içinde algılanıyor.
Dini lideri güttüğü siyasetle, siyasi lideri de dini samimiyetiyle yargılamak ta var!
Ancak şaşmaz olan bir şey onların tartışılmazlıkları olur.
Ah o etrafındakiler!  
Hani bizde liderler hep iyidir; nasılsa etrafındakiler kötü olurlar.
Ve hemen her zaman bizler onların ayaklarındaki ayakkabıların bağcıklarındaki toz kadar olamayız.
Demokratik bir sorun işte!  
 
Efkâr ve Herzeler
 
Türkiye'nin bölgesinde bazen "kaldırabileceğinden fazla yüklendiğini" düşünüyorum.
Suriye, Mısır ve Afrika girişimlerimiz buna delildir.
Ama denemeden de anlaşılmaz ki!
Belki Niçe'nin denediği gibi, hayr ve şer ötesinde bir bakışla görmek lazım tarihi.
Ne hayrı yaratan biziz ne şerri.
Bizi yükümlü kılan tercihlerimizdir.
Bu şeytanı öyle abartırlar ki bazen, kendi başına bir kudret olur.
Yok öyle bir şey!
İlk yanılgımız İblisle olmadı.
Aslında emaneti kabullendiğimizde başladı yanılgımız!
Sonrasında o yanıldı, biz yanıldık…  
Her iyi şeyi cennetle, her kötü şeyi cehennemle andık.
Dünya ne cennet ne cehenemdir oysa.
İkisinden de fragmanlar içeren ama ikisi de olmayan bir mekân.
Aslında Lâ-mekandır!  
İnsan üç defa cahildir: var olduğu için, doğduğu için ve önce yaşamayı sonra ölmeyi unuttuğu için!  
Tezat dediklerimiz Allah'ın sıfatlarında da var tezatları denge gibi görmek lazım belki.  
Küçük mutluluklardan yola çıkarsak, büyüklerine tiryakilik olmaz.
Mutluluğun büyüğü zaten şuurdan uzak bir hayat ve kötü hafıza demektir.  
Her zaman bir dejavü halindeyiz; kimimiz farkında, kimimiz çarkında hayatın.  
İkiz doğsak da yalnız öleceğiz; bunun idrakinde olarak da yaşarız  
Ağlayan adamlar arasında rekabetin olması ağlamanın da siyasi bir konu olduğuna delalet ediyor. Buna ağlamak lazım!  
Sörf etmekte çok fırsatçı bir tavır var. Her zaman yükselen dalgayla flört etmek.  
Yüksek beklentiler alçak uçmayı gerektiriyorsa, aslında amuda kalkmışız demektir.  
Demokrasiden kurtulunca ülkemiz gerçek bir İstiklale kavuşacaktır.
Parçalanan coğrafyada "tek dişi kalmış canavara" demokrasi diyorlar.  
Türkiye Cumhuriyetini, fıkıh ve akait açısından değil, tarihin getirdiği karmaşık siyaset uzantısı olarak görmek lazım.  
Bilimcimiz parçalıysa, yekpâre bir şeyimiz yok demektir.  
Yerlilik ve kozmopolitlik arasındaki farkı Osmanlı anlamıştı aslında.
Ancak  19. asırdan itibaren Osmanlı bitmişti.
Yerlilik yekdüzelik oldu.  
Yerli olmak Amerikan yerlilerinden farklı bir durumdur.  
Yerinden başkasını görmeyenle, başkasından başkasını görmeyenler arasında bocalama var.
Hainler mi yazar tarihi, kahramanlar mı?
Devlet mi düzeltir, bireyler mi düzelir?
 
Evler konusu
 
İbn-i Erkam ile başladı gelenek.
Meşru sayılmayan, mağdur inaç mağduru insanların iltica ettiği ev mecazı oldu.
Sonrasında teşkilatlanma modeline dönüştü.
Belki Kapadokya’nın eski ahalisi ve Yedi Uyuyanlar da bu ekole girebilirler.
Nurculukla meşhur olan Nurevleri giderek Akevleri doğurmaya başladı.
Sonra Ülkücü camia da evciliğe el attı.
Turan Nur'ana karşı bir durum ortaya mı çıkacak?
Yoksa Nur’an Turanla ittifak mı yapacak göreceğiz zamanla.
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar!
Giderek artan gettolaşmalarımız arasında ev projeleri kendi renklerini katacaktır.
Millet olmayı becerebilmek için kabilecilikten ve kışlacılıktan çıkmak lazımdır.
 
 

Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen 1 yorum var.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Sen salın gel ben boyuna bakayım. 17 Eylül 2013 Salı  00:26

Hocam ya ben de "Türkü " İle ilgili bir şey beklemiştim:)

Yorumu oyla      7      4  
A.KURTULUŞ 16 Eylül 2013 Pazartesi  13:07

Millet olmanın en büyük şuuru milli birlik ve mukaddesatlarımızı korumak kollamak ve bu ideallerimizi ömrümüzün her safhasında yaşatmak ve desteklememiz gerekir Bu kutsal vatan topraklarında yaşamanın bedeli öncelikle Başbakanımızın Her defasında tekrar ettiği'Tek Devlet Tek Bayrak' ülküsü olmalıdır Millet olamayan topluluklar devlet olma becerisini ilelebet başramayacakları kesin ve bunu dünya devletlerin tarihlerinde incelendiğinde görülecektir.Millet olmanın en temeli güçlü devlet'in temel taşlarını yerinden oynatmamağa dikkat edilmesi şarttır.Ne dersiniz

Yorumu oyla      9      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Gazze’den Doğu Türkistan’a Dinmeyen Ağıt: Akif’in Uyarısı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Konunun Mülkiyeti 
Ayhan Kara
Ayhan Kara
Ülkü Ocakları Mektebi ve Yiğido Mehmet Şarkışla
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Bir başarı Hikayesi: ‘Erzurumspor’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva