ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Horasan’da Ramazan bereketi
Horasan’da Ramazan bereketi
POMEM öğrencileriyle iftarda buluştular
POMEM öğrencileriyle iftarda buluştular
Cumhur İttifakı MHP İftarında buluştu
Cumhur İttifakı MHP İftarında buluştu
Erzurum’da 2 ayda 48 şirket kuruldu
Erzurum’da 2 ayda 48 şirket kuruldu
Erzurum şirket sermayesinde 6. sırada
Erzurum şirket sermayesinde 6. sırada
HABERLER>TÜRKİYE
29 Temmuz 2015 Çarşamba - 08:21

‘Türkiye’yi hedef alanları hedef alıyoruz’

Başbakan Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nden katıldığı A Haber ve ATV'nin ortak canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

‘Türkiye’yi hedef alanları hedef alıyoruz’

Başbakan Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nden katıldığı A Haber ve ATV'nin ortak canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün DEAŞ’a karşı da PKK‘ya karşı da DHKP/C’ye karşı yürüttüğümüz mücadelede hem yoğun halk desteği var hem de uluslararası bir destek var. Dolayısıyla bu mücadeleyi kesin neticeler alıncaya kadar sürdüreceğiz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nden katıldığı A Haber ve ATV'nin ortak canlı yayınında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

DAVUTOĞLU’NDAN ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR

Davutoğlu, gazetecinin, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra bir açıklama yapılmadığını belirterek, toplantıda neler konuşulduğunu sorması üzerine, toplantının hemen sonrasında kendisinin katıldığı canlı yayın programı dolayısıyla açıklamayı bizzat kendisinin  yapacağını belirterek, toplantıda, geçen hafta başlatılan operasyonları kapsamlı şekilde ele aldıklarını söyledi.

SURUMLAR

Genelkurmay İkinci Başkanı, MİT Müsteşarı, Dışişleri Müsteşarı ve Emniyet  Genel Müdürünün, toplantıda sunum yaptığını anlatan Davutoğlu, “Bu çerçevede bakanlarımız, bu brifingleri aldıktan sonra hep beraber bundan sonra atılacak adımlar konusunda geniş bir değerlendirme yaptık. Dolayısıyla yoğun özellikle teröre karşı alacağımız önlemler bağlamında somut konuların görüşüldüğü bir Bakanlar Kurulunu gerçekleştirdik” diye konuştu.

BUGÜNLERE NASIL GELİNDİ

Bundan sonra hangi adımların atılacağı yönündeki soruyu yanıtlayan Davutoğlu, “Tabii bir kere bugünlere nasıl geldiğimizin doğru tahlilini yapmak lazım. Hedefleri doğru ortaya koymak lazım. Bu hedefleri ortaya koyup yöntem belirledikten sonra onda kararlı olmak lazım. Şu ana kadar sürdürdüğümüz yaklaşımı bundan sonra kararlı şekilde devam ettireceğiz ve Türkiye’nin kimden gelirse gelsin, hangi nitelikte olursa olsun hangi niyetlerle yapılmış olursa olsun bütün terör faaliyetleri karşısında Türkiye’nin güvenliğini, istikrarını, huzurunu sağlayacak her türlü tedbiri almaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

“ABD İLE İŞBİRLİĞİ İMKANLARININ ŞARTLARININ OLUŞTUĞUNA KANAAT GETİRDİK”

ABD’nin, koalisyon ülkelerinin lideri olarak İncirlik Üssü’nü kullanma talebi ve Türkiye’nin de bu konuyla ilgili bazı hassasiyetleri anımsatılarak, “Bu hassasiyetlerin giderildiği açıklamalarını duyduk. İncirlik, kullanıma açıldı mı, kullanıyor mu koalisyon güçleri” şeklinde bir soru yöneltilmesi üzenine de Davutoğlu, şunları kaydetti:  “Bu mutabakat, geçen hafta gerçekleşti. Tabi bu mutabakatla, yaşanan terör olayı karşısında bizim aldığımız operasyon kararı ve uygulamaları arasında irtibat yok. Aylardır süren bir müzakere vardı. Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetleri belli. DEAŞ’a karşı yürütülecek mücadelenin bir entegre stratejinin içinde doğru yere oturması, Suriye’nin geleceği konusunda da ortak bir perspektifi barındırmamız, yani eğer Suriye’de bu şartlar devam ederse, bugün DEAŞ örgütünü yok etsek dahi yarın başka örgütün çıkabileceği şartlar, varlığını sürdürmesi halinde kesin çözüme ulaşılmış olmaz. Yine Türkiye‘nin en önemli meselesi, gelen mülteci akınlarını durması ve mümkünse gelen mültecilerin geri dönmesini sağlayacak güven ortamının oluşması. Yani DEAŞ yok edilse dahi Suriye rejimi, bu zulmü devam ettirdikçe dolayısıyla bunu da sağlamak mümkün değil.

Dolayısıyla ABD ile yaptığımız müzakerelerde hep bu konularda ortak zemin oluşturmaya çalıştık. Geldiğimiz noktada, böyle zeminin oluştuğu kanaati hasıl oldu. Ki eğit donat faaliyetine başladık, Mayıs ayından itibaren. Orada bir çalışma yürüyor. Aynı şekilde bir hava koruma, güvenli alan konusunda belli ortak yöne doğru bir mutabakat sağlandı. Bunlarla bir araya getirildiğinde aradaki görüş ayrılıklarının giderildiği, işbirliği imkanının daha kolay olduğu, Türkiye’nin terör karşı mücadele iradesini açık bir şekilde gösterebildiği şartların oluştuğuna kanaat getirdik ve İncirlik Üssü’nün, gerekli olan o işbirliği imkanlarının şartlarının oluştuğuna kanaat getirdik. Önümüzdeki günlerde de yapılan askeri planlamalarda, siyasi irade tutumunu ortaya koymuştur, askerlerimiz arasında yapılacak görüşmelerde neye ihtiyaç hissediliyor, bu mücadele nasıl yürütülecek, hangi imkanlar sunulacak, bunlar kararlaştırılıp çalışmalara hemen başlanacak.”

“UÇUŞA YASAK BÖLGE BİZİM ESKİDEN BERİ SAVUNDUĞUMUZ ARGÜMANDI”

Davutoğlu, “Önce uçuşa yasak bölge ilan edilmesi gerekir. Türkiye’ye sığınmış olanların ülkelerine geri dönmelerini sağlamak, onların güven içinde geri dönmelerini sağlamak anlamına geldiğine göre o belli bölgenin güvenli hale getirilmesi gerekiyor. Onun birinci adımı bildiğim kadarıyla önce uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, ardından uçuşa yasak bölgenin altında da güvenli alan oluşturulması. Peki bu güvenli alana bir asker girmesi lazım. Kim girecek?” şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: “Uçuşa yasak bölge ta bizim eskiden beri savunduğumuz argümandı.  Şimdi burada şu anda söz konusu olan, eğitim donat faaliyetiyle ılımlı unsurların, muhalefet unsurlarının,  Özgür Suriye Ordusu’nun takviye edilmesi ve ISIS’den kurtarılan bölgelerde, onların kontrolü ele alacağı şekilde bir düzenlemeye geçilmesi ve o yapıya da ‘air cover’ diyebileceğimiz hava güvenliğinin sağlanması ki bu hava güvenliği olmaksızın ılımlı muhalif unsurlarını her hangi bir yerde kontrolü ele alması mümkün değil, bunun sağlanması durumunda birçok hedef aynı gerçekleşmiş olur.”

ARTIK BİZ DEAŞ’İ GÖRMEK İSTEMİYORUZ

“Bizim için Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında artık biz DEAŞ’i görmek istemiyoruz” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti: “DEAŞ tehdidinde bu şekilde, Türkiye’nin emin olacağı şartların oluşması önemli. Sonra bu sınırlarda, kimin olması lazım o zaman, bir kara ordusu halinde koalisyon güçleri girmeyi arzu etmediğine göre, koalisyon güçlerini ve Türkiye’ye müzahir grupların buralarda kontrolü ele almaları lazım. Bu da ılımlı muhalefet. Yani sizin sorunuza cevaben söylüyorum, biz bir kara gücü derken Suriyelilerin kendi ülkelerini savunması. Diğer guruplara da ılımlı yaklaşan ve aşırılıklardan uzak Suriyeli muhalefetin bu sınırda ve bahsedilen bölgelerde kontrolü ele alması, esas itibarıyla dayanılan stratejik temel bu olacak.”

“Yarın NATO Konseyi de Türkiye’nin talebi üzerine toplanıyor. Orada müttefiklere bilgi verilecek. Oradan herhangi karar çıkması söz konusu mu? 4. Madde doğrultusunda olan bir eylem ama arkasında 5. Maddenin de işletilmesi söz konusu olabilir mi?” şeklindeki soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, şunları söyledi: “Daha önce de bu tür istişare için NATO’yu toplantıya çağırdık. Türkiye-Suriye sınırı, Türkiye-Irak sınırı nihayetinde NATO’nun da korumakla yükümlü olduğu bir sınır. Dolayısıyla buradaki gelişmelerle ilgili olarak biz NATO Konseyi’ni toplantıya çağırdık. Biz yaptığımız operasyonlar ve Türkiye’ye yönelik tehditler konusunda bilgi vereceğiz. Burada, bu anlamda bir operasyonel karar çıkmasından çok bütün müttefik ülkelerin Türkiye’nin niyetini doğru algılaması ve Türkiye ihtiyaç hissettiğinde güvenlik gereceklerini karşılayacak şekilde yürütülen mücadeleye destek vermesi. Son operasyonların başlamasından bu yana birçok diplomatik temasta bulunduk. NATO Genel Sekreteri, BM Genel Sekreteri, Almanya Başbakanı, İngiltere Başbakanı, AB Komisyon Başbakanı, AB Konseyi Başkanıyla ben konuştum. Sayın Cumhurbaşkanımız, Rusya Devlet Başkanı, Irak Cumhurbaşkanıyla görüştü. Fransa Cumhurbaşkanı ve Suud Kralı ile görüşmelerin de planlıyoruz. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte yoğun bir diplomatik temasla, iş bölümü içinde, bütün dünya liderlerine ulaşarak niyetlerimizi anlattık,izah ettik. Yarın da bu temaslarımız sürecek.

NATO bu bağlamda çok önemli çünkü Türkiye sınırlarında mesela patriot füze getirme gerekçemizi, Suriye’den gelen tehdit karşılığındaydı. Bu NATO’nun sağladığı imkandı.. Türkiye’nin sınırlarındaki her  harekatla ilgili de NATO ile iletişim içine olunması ve bilgi vermesi önemli. Bütün bu siyasi aktörler başta NATO Genel Sekreteri olmak üzere Türkiye’nin verdiği mücadeleyi hem haklı bulduklarını hem her türlü desteğe hazır olduklarını bize ifade ettiler.”

“YOĞUN BİR HALK DESTEĞİNE MUHATABIZ’

Teröre karşı mücadelede iki meselesinin önemli olduğunun altını çizen Davutoğlu, şöyle konuştu: “Birisi kendi halkınızın desteği, ilk andan itibaren perşembe gecesi operasyonları başlattığımız andan itibaren bugüne kadar yoğun bir halk desteğine muhatabız. Bundan çok büyük memnuniyet duyuyorum. İkincisi, uluslararası destek ve bu anlamda meşruiyetin kuvvetli olması. Bugün DEAŞ’a karşı da PKK‘ya karşı da DHKP/C’ye karşı yürüttüğümüz mücadelede hem yoğun halk desteği ver hem de uluslararası bir destek var. Dolayısıyla bu mücadeleyi kesin neticeler alıncaya kadar sürdüreceğiz. Nedir kesin netice? Madem, çözüm süreci bağlamında gündeme getirildiği için özellikle HDP bugün de bunu ifade etti, 2013 Mayıs’ında verilen söz tutulacak. Bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecek. Çatışmasızlık dediğiniz, şey ancak bu yolla sağlanabilir. Çatışmasızlık bizatihi kendisi bir değer değildir. 2013 mayısında Türkiye sınırlarının dışına çıkması gereken bütün silahlı unsurlar Türkiye’yi terk edecek. Nedir netice? DEAŞ karışı da Türkiye sınırında, DEAŞ görmek istemiyoruz. Bir DEAŞ mevcudiyeti istemiyoruz. Nedir netice? DHKP/C’nin, ki birçok işadamımızı birçok devlet adamının ölümünden de sorumlu, bir örgüt olarak Türkiye’de aktivitelerini tümüyle sona erdirecek şekilde terör tehdidinin bertaraf edilmesi. Yani dikkat ederseniz, 3 boyutlu ve 3 terör örgütünü hedef alan yoğun bir mücadelenin içine girmiş bulunuyoruz. Halkımızın burada verdiği destek önemli. Uluslararası alanda gelen destekler aslında mücadelemizin ne kadar haklı temele dayandığını bir kez daha gösteriyor.”

“TÜRKİYE’NİN BU OPERASYONLARINA AÇIK TAVIR ALAN YOK”

Uluslararası alanda, Türkiye’nin operasyonlarıyla ilgili aykırı ses duyup duymadığı sorulan Davutoğlu, şöyle dedi: “Hayır. Şu ana kadar Türkiye’nin bu operasyonlarına açık tavır alan yok. İkircikli konuşan bazı çevreler olabilir. Bu her zaman olur.  Şu ana kadar 121 ülkeden ve uluslararası örgütten, açık taziye mesajı, destek ve işbirliği mesajı geldi. Dolayısıyla şu anda bu mücadeleyi sürdürmek için elimizde çok güçlü ulusal ve uluslararası meşruiyet zemini var.”

PKK, ABD’YE GÖRE BİR TERÖRİST ÖRGÜTTÜR

ABD’de yayınlanan Washington Post Gazetesi’nin, “Türkiye ile ABD arasında varılan mutabakat içerisinde güvenlik bölgenin oluşturulması meselesi de var” şeklinde bir haber yayınladığını, ABD’de yayınlanan bir başka gazetenin ise “ABD, PKK’nın müttefikidir’ diye bir yazı yayınladığı belirtilerek, “Şimdi bu Amerikalılar ne yapmak istiyor, ne öğrenmek istiyor, nereye götürmek istiyor. Ne dersiniz?” şeklinde soru yöneltilmesi üzerine de Davutoğlu, şunları kaydetti: “Şimdi bir kere ‘ABD, PKK’nın müttefikidir’ diyen kimse, kime yakın olursa olsun ABD’nin normlarını ve aldığı kararları, ya bilmiyordur ya da başka bir oyunun içindedir. PKK, ABD’ye göre bir terörist örgüttür, terörist örgüt olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla ABD, PKK’nın müttefikidir, dediğinizde ABD’nin bir terörist örgütle müttefiktir anlamına gelir ki bunun karşılığı da yok. Buna en iyi cevabı herhalde Amerikalıların vermesi gerekir benden daha çok. Çünkü kendi kararları. Hukuk çerçevede bir örgütü terörist ilan ettiğinde, ABD’de, birçok hukuk süreç de devreye giriyor. Bu konuda da herhangi bir görüş ayrılığı yok. PYD ile ilgili Suriye bağlamında DEAŞ’a karşı verilen mücadelede, geçici bir karşılıklı bir ortak çıkar alanı oluşmuş olması ayrı bir şey. PKK, ABD açısından da Türkiye açısından da Avrupa Birliği açısından da terörist örgüttür. Gerek Cumhurbaşkanımızın Obama ile görüşmesinde, son görüşmesinde gerekse yaptığımız her temasta ve bizim operasyonlar üzerine yapılan açıklamalarda da ABD, PKK’ya karşı yürütülen operasyon desteklerini ifade etmiştir. Bunun tartışılacak tarafı yok. Diğerleri art niyetli açıklamalardır”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör örgütlerine yönelik operasyonlar kapsamında "Biz Türkiye'yi hedef alanları hedef alıyoruz. Birisi Türkiye'yi hedef almamışsa biz onu hedef almayız" diye konuştu.

Davutoğlu, Beşar Esed'in Suriye ordusunda insan kaynağı sıkıntısı yaşadıklarına yönelik açıklaması ve Salih Müslim'in PYD'nin Esed rejiminin ordusuna katılacağı yönündeki açıklamasının sorulması üzerine "Esed'in bu hem bir itirafı hem de acziyetini ortaya koyan bir resim. Bir ülkenin devlet başkanı ülkeyi korumak için koruyacak asker, insan unsuru bulamıyorum diyorsa bu şu demektir, o devlet başkanı o ülkenin insan unsurunu o ülkenin koruması için ikna edemiyor demektir. Bir ihtimal bu. İki, artık onu koruyacak iradede, psikolojik motivasyonda bir ordu yok demektir" dedi.

"HALKIYLA SAVAŞAN HİÇBİR ORDU AYAKTA KALAMAZ"

Esed'in Suriye ordusunu yanlış bir savaşın içine soktuğunu dile getiren Davutoğlu, "Kendi halkıyla savaşan hiçbir ordu ayakta kalamaz" diye konuştu.

Davutoğlu, 2011 yılının Ağustos ayında Esed'i son kez ziyaret ettiğinde kendisine, "Ordunuzu da halkınızı da tanırsınız. Ordunuzu halkınızın karşısına çıkarmayın, böyle bir mücadelenin galibi olmaz. Halkıyla savaşan hiçbir ordu başarıya ulaşmaz. Ordunun orada etnik ve mezhebi ayrışma temeli var. Halkın yüzde 12'sini temsil eden nüfus, orduda yüzde 85'i üst düzeyde temsil ediyorsa bunun başarı olma şansı yok" dediğini anlattı.

"Bunu çok anlatmaya çalıştık ama dinlemedi" diyen Davutoğlu, Esed'in, onbinlerce askerin ölümüne, yüzbinlerce Suriyelinin ölümüne, milyonlarca Suriyelinin yurdunu terketmesine yol açan bir savaşın müsebbibi olduğunu kendisinin de kabul etmiş olduğunu vurguladı.

Her halükarda bu ifadenin, "Esed döneminin bittiği" anlamına geldiğinin altını çizen Davutoğlu, "Bir an önce Suriye'de halkın meşruiyetine sahip, halktan gücünü alan, halkın temsilcilerinin ülkeyi koruduğu, ülkenin bütün halkını kuşattığı bir yeni siyasi döneme geçmek gerekiyor" diye konuştu. DAEŞ'in Suriye'de zemin bulmasının sebebinin de bu şartlar olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, terör örgütlerinin ortadan kalkması için Suriye'de yeni bir siyasi anlayışın ortaya çıkması gerektiğinin altını çizdi.

PYD'nin Suriye rejimi ile olan işbirliğini bildiklerini dile getiren Davutoğlu, "Birçok kereler bu işbirliğini terk edeceklerini ifade ettiler. Böyle bir işbirliğinin işareti anlamına geliyorsa yanlış bir yoldur. Bunun sonu yok. Zaten 28 Mayıs'ta da DAEŞ, PYD ve rejim unsurları Haseke'de ılımlı muhalefete karşı bir toplantı yaptıkları istihbaratını daha önce paylaşmıştık. Esed rejiminin Suriye'ye huzur getiremeyeceğinin bir işareti de bu açıklamalardır aslında" dedi.

"BU BAŞARI HİKAYESİ, DAEŞ İDEOLOJİSİNİN ANTİTEZİ"

Davutoğlu, bütün terör örgütlerinin kurulu yapılarla problemi olduğunu ama DAEŞ'in Türkiye ile sıkıntısının birkaç boyutu olduğunu dile getirerek şöyle konuştu:"Birincisi ideolojik farklılık. Türkiye öyle bir örnek ki, AK Parti siyasi konjonktürde öyle bir örnek ki demokrasiyle İslam'ı, birçok farklı etnik, mezhebi, dini kimliklerin bir arada yaşatılabileceğinin canlı örneği Türkiye. Başka da çok fazla örnek yok. Bunu da savunan en güçlü siyasi hareket AK Parti hareketi. İslam dünyasına bugün baktığınızda ya totaliter rejimler var ya kaos var. Çok az ülkede Endonezya, Malezya, Türkiye gibi hem demokrasi hem çoğulculuk hem ekonomik kalkınma bir arada yaşanabiliyor. Pakistan'ın ne çileli günler geçirdiğini hepimiz görüyoruz terörle mücadelede. Birçok ülkede bunlar yaşanıyor. Arap dünyasında ise Arap Baharı sonrasında çok ciddi devletlerin çökmesi süreci yaşanıyor ki bu hepimiz için bir tehdit."

Türkiye'de son 13 yıl içinde bir başarı hikayesi yaşandığını kaydeden Davutoğlu, millet ile devletin, geleneksel değerler ile modern değerlerin, ekonomik kalkınma ile sosyal refahın buluştuğu bir başarı hikayesi olduğunu dile getirdi.

Bu başarı hikayesinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı almasından bu yana devam ettiğini ifade eden Davutoğlu, "Bu başarı hikayesi DAEŞ ideolojisinin antitezi. DAEŞ onun için Türkiye'yi hedef olarak görüyor. Bu başarı hikayesi sürerken, çoğulculuğu reddeden bir ideolojinin zemin bulması çok zor" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin bölgesel istikrarın en önemli garantisi ve en önemli teminatı olduğunu belirten Davutoğlu, "DAEŞ, bölgede kaos çıkarmak istediğinde Türkiye'nin istikrarı koruyan yönü itibariyle bir tehdit oluşturuyor" diye konuştu.

Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye içinde toplumun geniş kesimlerine ve ılımlı muhalefete dayalı bir dönüşüm öngörürken, DAEŞ'in bütün bir Suriye toplumunun önce ayrışmasını sonra bir dogmatizm içinde çoğulculuğa izin vermeyen bir yapıyı savunduğuna dikkati çekti.

DAEŞ'in Türkiye ile ideolojik ve stratejik farklılaşması olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Bu çerçevede Türkiye'yi bir tehdit olarak görmesi, bizim de onu bir tehdit olarak görmemiz doğal bir sonuç" dedi.

"HALKIMIZI KAYGILANDIRACAK BİR DURUM YOK"

Irak savaşı ile birlikte başlayan ve 2011 yılından itibaren Mısır'da, Yemen'de, Libya'da, Tunus'ta, Suriye'de ve hatta Ukrayna'da benzer süreçler yaşandığının altını çizen Davutoğlu, "Bütün bu tablonun ortasında Türkiye bir istikrar adası olarak kalmayı başarabildi" şeklinde konuştu. Bunda en önemli güç kaynağının demokrasi ve toplumsal dokunun sağlamlığı olduğunun üzerinde duran Davutoğlu, "Yoksa çok büyük riskler ile karşı karşıyaydık" dedi.

Davutoğlu, bazı terör olaylarının Türkiye'ye Suruç'ta olduğu gibi çok büyük acılar verdiğini ancak çok daha yaygın terör olaylarının engellenmesinde emniyet birimlerinin çok büyük başarılar sağladığını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yoksa bu ateş çemberinin içinde Türkiye, bu kalkınmayı ve istikrarı sağlayamazdı. Şu anda da tabii birçok terör örgütü Türkiye'yi de hedef edinebilir, başka ülkeleri hedef edindiği gibi... DHKP-C'nin, PKK'nın geçmişte yaptığı eylemleri biliyoruz. Ulus saldırısı, Güngören saldırısı hep PKK'nın sivil halka karşı yaptığı terör faaliyetleriydi. Burada halkımızın kendi içinde sosyal dokusunu sağlam tutması, ülkemizin demokratik sisteminin iyi işlemesi ve güvenlik birimlerimizin profeyonelce bütün bu risklere karşı tedbir alması önemli. Halkımızı kaygılandıracak bir durum yok."

Son Suruç saldırısı sonrasında bütün emniyet birimleri ile gece boyunca ayakta kaldıklarını anlatan Davutoğlu, "Yeter ki vatandaşlarımız Türkiye'nin her yerinde rahat ve huzur içinde uyuyabilsinler. Yeter ki Türkiye'ye bu tür belaların buluşmasının önüne geçebilelim" şeklinde konuştu.

GÖZALTINA ALINAN BİN 50 KİŞİDEN 50'Sİ YABANCI UYRUKLU

Şu ana kadar terör örgütlerine yönelik operasyonlar kapsamında gözaltına alınan bin 50 şahıstan 50-60 kişinin yabancı uyruklu olduğunu açıklayan Davutoğlu, "Yurtdışında Türkiye hakkında 'IŞİD'e destek veriyor, yabancı savaşçılar konusunda gereken yapılmıyor' diye iddia edenler tamamıyla Türkiye hakkında bir algı operasyonu yapıyorlar" diye konuştu.

Türkiye'nin yılda 40 milyonu aşkın turiste ev sahipliği yaptığını hatırlatan Davutoğlu, "Açık ve demokratik bir toplumuz, kapalı bir toplum değiliz. Yurtdışından çok sayıda yabancı uyruklunun Türkiye'de bulunmasından daha doğal bir durum yok. Ama bunları kabul ederken başka ülkelerde olduğu gibi isminde şu var, isimler üzerinden bir filtreleme yapamazsınız. Demokratik bir ülkede herkesin giriş ve çıkış şartları belli. Buna rağmen Türkiye yabancı savaşçılara karşı mücadele yürüttü, yürütmeye de devam ediyor. 10 bini aşkın yabancının ülkeye girişi yasaklandı. Binlerce yabancının Türkiye'den sınır dışı edilmesine karar verildi ve sınır dışı edildi" bilgisini paylaştı.

"TÜRKİYE'Yİ HEDEF ALANLARI HEDEF ALIYORUZ"

Türk uçaklarının sivilleri hedef aldığına yönelik iddiaların sorulması üzerine Davutoğlu, şöyle cevap verdi: "Biz Türkiye'yi hedef alanları hedef alıyoruz. Birisi Türkiye'yi hedef almamışsa biz onu hedef almayız. Seçim sonrasında hükümeti kurma görevi almış bir başbakan olarak bu çalışmaları yürütmektense dönüp güvenlik operasyonlarını tercih etmiş olamam. Ne oldu Türkiye'de neler oluyor? 7 Haziran'dan bu yana PKK'nın giriştiği terör eylemi sayısı 281. Yani yaklaşık günde 6 terör eylemi gerçekleştirmiş. Biz olayları takip ediyoruz. Ben MİT, Emniyet raporlarını okumadan uyumam. Tam da 7 Haziran'dan sonra Türkiye'de iyi katılımlı, meşruiyeti güçlü bir meclisle, temsil bakımından, yeni bir döneme doğru hazırlanırken ve tansiyon düşmüş koalisyon çalışmaları yaparken, birileri bu dönemi terörün ve kaosun yaygınlaşması için fırsat olarak telakki etti. Sanki 'Türkiye'de bir geçiş yönetimi var etkin tedbir alamaz, şu ana kadar ki kazanımlarımızı daha da pekiştirelim' diyen bir zihniyet Türkiye'de terör olaylarını tırmandırdı."

"KİMİN HAKKI VAR BARAJ İNŞAATINA GİDEN TIRLARI YAKMAYA?"

Yeni seçilen milletvekillerinin koruculara rövanşist hesap sormaya kalktıklarını belirten Davutoğlu, bazılarının ise sınıra gidip meşru güvenlik birimlerine hesap sormaya kalktıklarını dile getirdi. Hergün tırların yakıldığını hatırlatarak bu tırların neden yakıldığını soran Davutoğlu, "Kimin hakkı var baraj inşaatına giden tırları yakmaya? Bu haberleri kanıksayan bir ortam oluşturmaya başladılar. Askerlerimize, polisimize saldırmaya başladılar. Bunlar yokmuş gibi Türkiye durduğu yerden bir operasyon başlatmadı" ifadelerini kullandı.

Geçen hafta perşembe günü güvenlik birimlerinin tümünden brifing aldığını açıklayan Davutoğlu, "Ben sosyal trendleri, sosyo politik eğilimleri istismar etmek isteyen terör yapılanmalarının oluşturduğu tehdidi bir bütün olarak görmek gerektiğini düşünüyorum" dedi.

Davutoğlu, DAEŞ, PKK ve DHKPC'nin bakıldığında ayrı terör örgütleri gibi görüldüğünü ancak her üçünün de Türkiye'nin bir sosyal kesimini istismar ederek teröre yöneltmeye çalıştığına dikkati çekti. DAEŞ'in ülkedeki kökleşmiş İslam anlayışı yerine ideolojik dogmatizmle mütedeyyin Sünni kesimleri teröre sevk etmeye çalıştığını dile getiren Davutoğlu, PKK'nın ise etnik bir ayrımla Kürt vatandaşları üzerinde terör estirmeye çalıştığını söyledi. DHKPC'nin ise Alevi vatandaşları istismar ederek kaosu tırmandırmaya çalıştığını belirten Davutoğlu, "Görünüşte bunların hedefleri ayrı gibi görülebilir. Ama üçünün anlayışında tek bir şey vardı 7 Haziran'dan sonra; 'Şimdi Türkiye'yi kaosa sürükleyebiliriz'" şeklinde konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Birileri Türkiye'nin etnik ve mezhebi dokusuyla oynamaya kalkarsa, oynadıkları yerleri başlarına yıkarız" dedi.

Gündeme ilişkin değerlendirmede bulunan Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra terör örgütlerinin üçünün de anlayışında tek bir şeyin söz konusu olduğunu belirterek, "Bu da 'şimdi Türkiye'yi kaosa sürükleyebiliriz' idi" diye konuştu.

Davutoğlu, şunları kaydetti: "Yani, 7 Haziran seçimleri sonrasında öyle bir siyasi tablo çıktı ki, bu siyasi tablo üzerinden 'yıllardır başaramadığımız şeyi başarabiliriz' ve biri 'aşırıcı akımlar üzerinden, diğeri etnik farklılıklardan, bir diğeri mezhebi farklılıklardan kaosa sürükleyebiliriz.' Bu tabloyu gördüğümüzde, bu koltukta oturan birisi, eğer bu tabloyu görüyorsa ve gereğini yapmazsa, sonraki nesillere hesap veremez.

Ne yaptık biz? DEAŞ, PKK ve DHKP-C. Türkiye'nin üç hassas dokusunu istismar etmeye çalışan bu üç örgüte karşı, eş zamanlı operasyon başlattık. Aylardır, biz her türlü ihtimale hazır olunması talimatını veriyorduk. Nihayet, güvenlik birimlerimiz, sürekli teyakkuz durumunda olmak durumunda. Etrafımızda bir sürü güvenlik riski var. Aynen bunları söyledim. Bu üç terör örgütü, eş zamanlı olarak durdurulmaz, birine yaptığınız başka yerde başka bir istismara yol açar. Yani, sadece DEAŞ'ı vurup PKK'yı vurmazsanız, Ceylanpınar'da gece yarısı iki polisimizi şehit edenlere prim vermiş gibi olursunuz. Öbür tarafta, PKK'ya vurup DEAŞ'a vurmazsanız, bir sürü istismarın önünün açarsınız. Bunların üçü de Türkiye'ye tehdit."

"PKK DA BU KAOS İÇİNDEN KENDİNE PRİM ÇIKARMAYA ÇALIŞTI"

DHKP-C'nin son dönemde Kandil'de eğitim almaya başladığını ifade eden Davutoğlu, "Yani, birileri Türkiye'nin etnik ve mezhebi dokusuyla oynamaya kalkarsa, oynadıkları yerleri başlarına yıkarız" diye konuştu. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Burada DEAŞ'a dönük başladı operasyon. Çünkü DEAŞ, 32 vatandaşımızı katletti. Müsebbibi kim olursa olsun bilirsek, onun gereğini yaparız. Bunun kimliğinin ortaya çıkmasıyla birlikte DEAŞ'ın, yani suçlu ortaya çıkınca, DEAŞ olduğundan şüphe götürmeyince zaten ben Şanlıurfa'da yaralıları ziyaret ettiğimde de ifade ettim. Gereken tedbiri almaya karar vermiştik. Perşembe günü özel güvenlik toplantısına giderken, bir de askerimizi şehit ettiler. Artık, DEAŞ'a dönük caydırıcı gücümüzü göstermemiz, hem devlet olmanın hem de vatandaşlarımızın hayatını korumamız bağlamında bir vecibe halini almıştı. Onu bir kenara koyalım. Dolayısıyla DEAŞ'ı her ne suretle olursa olsun cezalandırmak, bizim vatandaşlarımızın can güvenliğine duyduğumuz saygının ve görevimizin bir gereği.

Öbür taraftan DEAŞ bu komployu yaparken, bu terör eylemini planlarken; PKK da bu kaos içinden kendine prim çıkarmaya çalıştı. Ne yaptı? Adıyaman'da bir askerimizi şehit ettiler. Ceylanpınar'daki, burada 2 polisimizin şehit edilmesinin arka planının halkımız tarafından bilinmesini istiyorum. Özellikle de Kürt vatandaşlarımız açısından bilinmesini istiyorum ki operasyonun hedefi açıklığa kavuşsun.

Bu iki kardeşimiz, Türkiye'nin şu veya bu köşesinden olabilirdi. Kürt olabilirdi, Türk olabilirdi. Sünni olabilirdi, Alevi olabilirdi. Ne olursa olsun, o iki polisimiz Ceylanpınar'da halkın güvenliği için hayatını ortaya koyuyordu." Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Gece yarısı girildi ve ikisi şehit edildi. Haber bana Perşembe sabahı geldiğinde 'iyi tetkik edin' dedim. Dün bir televizyon kanalında 'Bu PKK'nın normal yaptığı terör eylemlerine benzemiyor' diye yorum yapıldı. Özellikle bu paralel yayın yapan ve diğer bazıları, hemen hedef saptırmak için. Burada bir 'şüpheli durum' varmış. Hayır, şüpheli bir durum yok. Biz, onu bildiğimiz için birkaç saat olayın aydınlatılmasına baktık.

Önce PKK iltisaklı web sayfaları olayı sahiplendi, arkasından da MİT Müsteşarımız bana PKK yöneticileri arasında yapılan bazı istihbari görüşmelerle ilgili bilgiler sundu. Bu bilgilerde, bu eylemin PKK'da alınan bir kararla gerçekleştirildiği ortaya çıktı. Böyle bir durum karşısında nasıl DEAŞ askerimizi vurmasıyla Türkiye doğrudan saldırmış oldu; PKK da askerimizi şehit etmesi, polisimizi vurması, hele Diyarbakır'da trafik polisini uzun namlulu silahla vurması karşısında artık kimse çatışmazlıktan falan bahsetmez. Şimdi HDP'li yetkililerin bu istismarına kimse inanmaz artık."

"BİZİM, YAPTIĞIMIZ OPERASYON, HALKIN SESİDİR"

Davutoğlu, üçüncü unsurun DHKP-C militanları olduğunu belirterek, "Kim olursa olsun, hangi gerekçe ile olursa olsun hayatını kaybetmişse, biz o vatandaşlarımızın hükümetiyiz. Bize oy vermemiş olsa, rakip olsa, bize husumet duysa dahi benim görevim Başbakan olarak yaralıları ziyaret etmek, cenazelerinin en saygın bir şekilde definlerini sağlamaktır. Çünkü, DEAŞ'ın yaptığı o terör saldırısı bir gruba dönük değil, bütün Türkiye'ye dönük. Ama bu cenazelerimizden birçoğunda terör propagandası yapmak istediler" diye konuştu.

Bir cenazenin karşılanmasında da açık bir şekilde İstanbul sokaklarında Kalaşnikoflu, yüzleri kapalı olarak gösteri yapılmaya çalışıldığını anlatan Davutoğlu, "Yani şu mesajı vermeye çalıştı DHKP-C de. 'Nasıl PKK, polisimizi evinde şehit ediyor, 'ben her yeri basar, her türlü kamu görevlisini öldürürüm, siz de ses çıkaramazsınız' gibi bir mesaj. 'Nasıl, DEAŞ 'Ben senin askerini sınırda vururum, 32 vatandaşını katlederim ama sesin çıkmaz' gibi bir mesaj verdiyse, DHKP-C de 'Ben İstanbul'da silahla dolaşırım, yüzümü kapatırım. Sen, ses çıkaramazsın' İşte, sesimiz çıktı. Bizim, yaptığımız operasyon, halkın sesidir, bizim yaptığımız operasyon demokrasinin sesidir, bizim yaptığımız operasyonlar meşruiyetin sesidir" dedi.

"Şimdi sesimiz çıktı. Kandil'i bombalarken de çıktı" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti: "Bizim sesimiz, DEAŞ pozisyonlarını bombalarken de çıktı, İstanbul'da ve Türkiye'nin her yerinde her üç örgüte dönük olarak da DHKP-C de dahil yaptığımız operasyonlarla da çıktı. Artık, Türkiye bir hafta önceki Türkiye değildir. Herkes ayağını denk almalı. Bizim, demokratik yapımızı koruyarak, güvenliğimizi teminat altına alma sorumluluğumuz var. Eğer birileri şu veya bu hassasiyetleri kaşıyarak, ülkenin bir kaosa gireceğini düşünüyorsa, hiç heveslenmesin. Bunun için dün özelikle CHP ve MHP Genel Başkanlarını bilgilendirdim ve onların telefon görüşmesinde gösterdikleri tutum nedeniyle de kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü, bugün hepimizin ortak bir pozisyonda buluşma günü.

Suruç saldırısından itibaren dörtlü deklarasyon için çağrıda bulunduk. HDP niye bu deklarasyona 'evet' demedi? Niye, terörü bir kez dahi kınamadı? Niye, Ceylanpınar'daki o genç fidanımızın şehadetine sessiz kaldı? Çünkü, PKK'dan korkar. Onun PKK tarafından yapıldığını bildiği için, PKK'ya karşı hiçbir şey söyleyemez bunlar. Onlar söyleyemeyebilirler ama biz söyleriz. Dolayısıyla, bugün Kandil'de veya başka yerlerde içinde kim olduğu belli olmayan tabutlar yan yana konuyorsa; bu bir algı operasyonudur, yanıltmacadır, aldatmacadır. Doğru, orada teröristler öldü. Bunların bilgisi de bizim elimizde. Ne kadar hasar verdiğimizi de biliyoruz. Çünkü, sürpriz, şok ve çok etkin bir operasyon yaptı bütün silahlı kuvvetlerimiz."

Gerek DAEŞ, gerek PKK gerekse DHKP-C'ye karşı yürütülen faaliyetlerde yer alan güvenlik birimlerine teşekkür eden Davutoğlu, son derece iyi koordine edilmiş müthiş bir mücadele sergilendiğini söyledi.Davutoğlu, "Eğer, o tabutların hesabı sorulacaksa, Ceylanpınar'da iki polisimizi gece yarısı şehit edenler versinler. Eğer, çatışmasızlık niye bitti? diye söyleniyorsa 7 Haziran'dan bu yana 281 eylemi yapan PKK'lılara, tır yakanlara, hamileye yardım için giden hasta ebeyi, şoförü kaçıranlara sorsunlar. Buralar, kamu düzeninin ayaklar altına alındığı, başka ülkelerin topraklarının kaderine benzemez Türkiye" dedi.

Her türlü tedbirin alındığını ve alınacağını vurgulayanDavutoğlu, demokrasinin ve özgürlüklerin korunmaya devam edeceğini bildirdi. Davutoğlu, "Ama dün ve bugün de Gazi Mahallesi'nde istismara sebebiyet verdiler. Bunu ifade etmek isterim. Valimiz ile her an temas halindeydik. Oradaki Cemevi dedeleriyle de valimiz temas halindeydi" açıklamasında bulundu.Davutoğlu, şöyle devam etti: "Bütün Alevi vatandaşlarımızın, Sünni vatandaşlarımız gibi dini vecibelerini istedikleri gibi yerine getirmeleri haklarıdır. Buna birisi dokunacak olursa, karşısında bizi bulur. Ama bir cenaze merasiminde silahlı gösterisi yapılıyorsa; bu Aleviliğe de Sünniliğe de karşıdır, Müslümanlığa da Hıristiyanlığa da aykırıdır.

Bir yerde eğer yüzler kapatılıyorsa, taşlar atılıyorsa, bu en fazla o cenaze merasimine saygısızlıktır. Orada, özellikle Cem Evi'ndeki dedenin ve oradaki yetkililerin soğuk kanlı tutumu dolayısıyla da teşekkür ediyorum. Kimse artık İstanbul'da ve Türkiye'nin herhangi bir yerinde silahlı gösteri yapma imkanı bulamayacak, yüzünü kapatan gösteri yapma imkanı bulamayacak. Bütün vatandaşlarımızın hakkına, hukukuna saygı gösterilecek. Ama kesinlikle gayri meşru hiçbir faaliyete de izin verilmeyecek."

Önce saflarını seçsinler

Başbakan Davutoğlu, "HDP, 'neden bizi bilgilendirmediler' diye sorabilir. Önce saflarını seçsinler. Terörün safındalar mı? Türkiye'nin safındalar mı? Verdiğimiz bilgiyi nereye servis edebilme ihtimalleri var? Onlardan emin olalım" dedi.

Davutoğlu, bir soru üzerine, A Haber, Star Gazetesi ve Kanal 24'e yapılan saldırıları şiddetle kınadıklarını bildirdi. Saldırganların çok sesliliğe alışkın olmadıklarını ve çok sesliliği istemediklerini ifade eden Davutoğlu, onların herkesi eleştirmeyi istediklerini ama kendilerinin eleştirilmesine tahammülleri olmadığını vurguladı.

Şiddeti yaygınlaştırdıklarında kaos ortamının çıkacağını düşündüklerine işaret eden Davutoğlu, "Bu saldırılarla hiç bir şekilde hedeflerine ulaşamazlar. Her yerde özgürlükten bahseden Selahattin Demirtaş, 'iktidara gelirsek bu gazetelere el koyacağız, bu basına, bu medyaya el koyacağız' dedi. Dolayısıyla bunların hepsi aslında gerçek yüzlerini gösteren birer işaret" görüşünü dile getirdi.

"PARALEL YAPI NEREDE DURUYOR?"

Davutoğlu, "paralel yapı" ile ilgili bir soruyu yanıtlarken şunları söyledi:"Bir taraftan terör örgütleri bu faaliyetleri yaparken, Türkiye'de devlet içine sızmış olan paralel yapının da tutumlarına herkesin dikkat etmesi lazım. Bakın yıllarca bizi İŞİD ile işbirliği gibi asılsız bir suçlama ile ithamla dünyaya şikayet ettiler, MİT tırları üzerinden vesaire. Hiç gerçekle alakası olmayan bir şey. 4-5 gündür Türkiye, İŞİD'e karşı operasyon yapıyor, DEAŞ'a karşı. Bu paralel medya nerede? 'Türkiye'yi riske ediyorsunuz' diye yayın yapıyorlar bu sefer de. Önemli olan gerçeğin ne olduğu değil, önemli olan, AK Parti iktidarının ve Türkiye'nin nasıl zayıflatılacağı.

Aynı şekilde KCK operasyonları yapıldığında bu paralel medya tamamıyla arkasında durdu ve bütünüyle o zaman bu operasyonların içerisinde öncü yer aldı, hatta bizim hükümetin yeterince aktif olmadığı gibi imalarda da bulundular. Şimdi ise HDP ile elele iş tutuyorlar ve PKK'ya dönük faaliyetleri, teröre karşı olan çalışmalarımızı eleştiriyorlar. İşte bu sivil kayıplar meselesi en fazla bu yayınlarda, önce Türkçe'de çıkıyor sonra İngilizce'ye çevriliyor, yurtdışında bu gerçekmiş gibi algılanıp tekrar sunuluyor. Bu operasyonlarda sivil kayıp olmamıştır. Tabii tespit edilecek. Ayrıca Kandil'de sivil ne arar? Ne yapmak için oradadır? Bunları da herkesin sorması lazım.

Yine bu paralel yayın organları son günlerde bu operasyonlar bağlamında 'Kürt medyası susturuluyor' diye haber yapıyor. Ne alaka, Türkiye'de Kürt medyası, Türk medyası mı var? Türkiye'de medya var. Eğer terör propagandası yapıyorsa bir medya ona karşı belirli tedbirleri almak hukuki bir görev. Eğer terörle irtibatlı değilse, herkes her türlü eleştiri yapma hakkına özgürlüğüne sahip. Fakat her halükarda bütün bu grupların, DHKP-C'nin, DEAŞ'ın, PKK'nın ve illegal yapılar halinde faaliyet gösteren bu paralel yapının hepsinin hedefi; Türkiye'yi zaafa düşürmek, bir kaos ortamı çıkarmak ve mümkünse AK Parti'nin olmadığı bir siyaset dizayn etmek. Hiç hevese kapılmasınlar, bu milletten destek aldıkça, bu milletle yürüdükçe hem AK Parti olacak hem Türkiye güçlü olacak hem de biz son ana kadar bu emanetin hakkını vermek için gereğini yapmaya devam edeceğiz."

Başbakan Davutoğlu, son gelişmelerle ilgili bir heyetin CHP'yi ziyaret ettiğinin anımsatılması üzerine, Bakanlar Kurulu'ndan çıkıp canlı yayına katıldığını ve görüşmenin detayına ilişkin bilgiyi henüz almadığını söyledi.

Davutoğlu, söz konusu heyetle sabah bir toplantı yaptığını ve bildikleri her hususu onlara da anlatmaları yönünde talimat verdiğini bildirdi. Davutoğlu, "Çünkü ister hükümet ortaklığı şeklinde koalisyon kuralım öyle veya böyle bir formülle, isterse Meclis'te ortak bir platformda bunu tartışalım, muhalefet liderlerinin bunu bilmesi hakkıdır" dedi.

 Davutoğlu, şöyle devam etti:"Şunu soruyorsa mesela HDP, yarın sorabilir; 'Bizi neden bilgilendirmediler?' Önce saflarını seçsinler sonra bilgilendiririz. Terörün safındalar mı? Türkiye Cumhuriyeti devletinin safındalar mı? Verdiğimiz bilgiyi nereye servis edebilme ihtimalleri var? Onlardan emin olalım. Hiç bir fark yok HDP de meşru bir partidir ama önce teröre karşı nerede durduğunu bilsin, ondan sonra biz gereğini yaparız ama o belirleme olmadan ve devletin kamu görevlileri öldürülürken, şehit edilirken sesi çıkmamış iken ve bir çok illegal faaliyet içerisinde bulunma sürecindeyken tabii bu konuda bizim tutumumuz açık olur.

Sen askerimizi öldürenleri savunursan, askerimiz gelip sana bilgi vermez. Yani askerimiz bilgi vermez derken biz ona git bilgi ver demeyiz. Polisimiz öldürürken emniyet müdürümüz gelip sana bilgi vermez, polisi öldürenleri savunurken. Çıkacaksın diyeceksin ki 'Yanlıştır, kınıyorum, bir daha da bu yapılmamalı, bunu yapanları da lanetliyorum' diyeceksin. Bakın ben lanetliyorum, kim yapıyorsa, hangi gerekçeyle yapıyorsa, sivil vatandaşımıza kim dokunuyorsa açık ve net tavrımızı söylüyoruz."

 

 

 
KÜNİB’ten önemli tespit
 
Otomobil takla attı: 5 yaralı
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
‘Milletimin endişesi olmasın’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, '“Milletimizin sabrını zorlayan bu hainlere hak ...
Şehit babasına el sallayarak veda etti
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde askeri araca düzenlenen saldırıda şehit olan ...
Görmez İslam’ı tehdit eden altı büyük illeti açıkladı
Görmez, “Yeryüzünde zulmü ve fesadı ortadan kaldırmanın adı olan cihad, ...
 
Tehdit eden mukabelesini görür
Davutoğlu, "Kimse Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletimize tehdit ...
‘Sonuna kadar ne gerekiyorsa yapacağız’
Cumhurbaşkanı, ‘Burada hedefler bellidir. DEAŞ başta olmak üzere gerek ...
Davutoğlu: ‘Beklememiz söz konusu olamaz’
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriye topraklarında IŞİD terör örgütüne yönelik ...
 
Davutoğlu’ndan birlik mesajı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bugün milletçe, istiklal ruhumuzu şekillendiren ...
TİKA’dan 700 bin kişiye insani yardım
TİKA, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Türkiye'nin Naypidav ...
“Barış Harekâtı, tarihî bir dönüm noktasıdır”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Oyunun Müzakeresi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Ölülerin arkasından konuşmak ahmaklıktır!
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva