ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Tavlaşoğlu projelerini paylaştı
Tavlaşoğlu projelerini paylaştı
Tekin: ‘Öğretmenlerin önerileri çok önemli’
Tekin: ‘Öğretmenlerin önerileri çok önemli’
İspir’de feci kaza: 1 ölü
İspir’de feci kaza: 1 ölü
Seçim güvenliği masaya yatırıldı
Seçim güvenliği masaya yatırıldı
AK Parti Oltu’da iftarda buluştu
AK Parti Oltu’da iftarda buluştu
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
3 Aralık 2009 Perşembe - 03:56

Tedbir Kuldan, Takdir Allah’dan

Domuz Gribi, toplumda büyük bir tedirginlik ve endişe oluşturdu. Hatta bu durum bir sendrom olarak değerlendirilebilir. Bu genel korku, ruhumuzda olduğu gibi sosyal boyutta da travmalara yol açacak boyutlara ulaştı. Biz Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem Keleş’in Diyanet aylık Dergisi 2004 aralık sayısında yayımlanan “Tedbir Kuldan, Takdir Allah’dan” başlıklı yazısını bu duruma çözüm üretebilecek bir tavsiyeyi içerdiği için, yayınladık. Tedbir ve tevekkülün ele alındığı bu değerli yazının, okurlarımız tarafından ilgiyle paylaşılacağını umuyoruz.

Tedbir Kuldan, Takdir Allah’dan

Dr. Ekrem Keleş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
 
SUNUŞ: Domuz Gribi, toplumda büyük bir tedirginlik ve endişe oluşturdu. Hatta bu durum bir sendrom olarak değerlendirilebilir. Bu genel korku, ruhumuzda olduğu gibi sosyal boyutta da travmalara yol açacak boyutlara ulaştı. Biz Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı Dr. Ekrem Keleş’in Diyanet aylık Dergisi 2004 aralık sayısında yayımlanan “Tedbir Kuldan, Takdir Allah’dan” başlıklı yazısını bu duruma çözüm üretebilecek bir tavsiyeyi içerdiği için, yayınladık. Tedbir ve tevekkülün ele alındığı bu değerli yazının, okurlarımız tarafından ilgiyle paylaşılacağını umuyoruz.
ERZURUM gazetesi
 
“Tedbir kuldan takdir Allah’tandır.” Hangi şartlar altında olursak olalım; bize verilen bu dünya hayatını en güzel şekilde değerlendirmenin ve içinde bulunduğumuz durumu hayra dönüştürmenin veya hayırdan koparmamanın formülü budur. Kişi, kendi iradesine bağlı olan hususlarda üzerine düşeni yapmadan yani bir insan olarak yapması gerekenleri yerine getirmeden, diğer bir deyişle kendinden beklenen hareketi yapmadan ve sebeplere sarılmadan ne kadar arzu ederse etsin istekleri ve arzuları pek gerçekleşmez. İnsanla ilgili işleri, kişinin seçimiyle ilişkili olup olmamak bakımından ikiye ayırmak mümkündür.
Kişinin seçimiyle ilgili olmayan işler, kulun iradesi dışında meydana gelen işlerdir. İnsan ne kadar isterse istesin ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın bunları değiştiremez. Dünyaya gelip gelmemek, erkek veya kadın olmak, zekâ düzeyi, dünyaya geldikten sonra büyümek, gelişmek, yaşlanmak, elinde olmadan birtakım musibetlerle karşılaşmak… Bütün bunlar kişinin iradesine ve seçimine bağlı olmayan işlerdir.
Bu tür işlerde kişiye düşen, içinde bulunduğu durumla böbürlenmek veya bundan yakınıp durmak değil, bu durumu en güzel şekilde değerlendirebilmek için elinden geleni yapmaktır. Bu tür işler burada ele alacağımız konunun dışındadır.Kişinin seçimine bağlı olan işlerin gerçekleşmesine gelince; bunlarda seçim insana, yaratma Allah’a aittir. Yani bu tür işlerin yapılma ve kazanılma yönü insana, yaratma yönü Allah’a dönüktür. Meselâ yürüyen biziz, ama yürüten başkasıdır. Bizim buradaki fonksiyonumuz tercihte bulunmak ve seçim yapmaktır. Bunun ötesinde seçtiğimizin meydana gelişi, kendiliğinden gibi görünse de aslında Yaratıcının kanunu ve kudretiyle gerçekleşmektedir.
Yapan başka, yaratan başkadır.
 İrademize bağlı hususlarda yaşadıklarımız, çoğunlukla seçtiklerimiz ve yaptıklarımızın sonucudur. Çeşitli alanlardaki çabalar; kişinin, Allah’ın kendine verdiği yetenekleri kullanarak birtakım şeyler elde etmesi, ilmi çalışmalar, hasılı dünya hayatında çalışmakla elde edilebilecek veya çalışmamakla kaybedilecek hususlar bu tür işlerdendir.Kişinin seçimine bağlı işlerin meydana gelmesinde, kişinin işleme ve kazanma eylemi ile Allah’ın yaratma eylemi iç içedir. Bu sebeple bu tür işlerin meydana gelişinin anlaşılması ve değerlendirilmesi daima birtakım yanlış anlayışlara ve yaklaşımlara yol açmıştır. Birtakım sebeplere bağlanmış olmasına bakarak kimileri, bu tür işleri her ne zaman isteseler gerçekleştirebilecekleri gibi hatalı bir düşünceye kapılabilmekte ve bu işlerin yaratma yönünü dikkatlerinden kaçırmaktadırlar. Halbuki bazen kişi seçimini yapmasına ve dilemesine rağmen, bu işler de bir hikmetten dolayı onun istediği doğrultuda gerçekleşmeyebilir.
Buna mukabil kimileri de bu tür işlerin yaratılma yönüne bakarak, kendi seçimlerinin bir yararı olmayacağı şeklinde yanlış bir kanaate sürüklenmektedirler.Bu yaklaşımlardan her ikisi de yanlıştır. Doğru olan, kişinin seçimine bağlı işlerin her iki yönünü de dikkate alan yaklaşımdır. Buna göre kendi seçimine bağlı işlerde kişi, üzerine düşeni yerine getirdikten sonra, Allah’a tevekkül edip sonucun gerçekleşmesini ona bırakacaktır. Çünkü Yüce Allah bu işlerin gerçekleşmesini kişinin seçimine bağlamıştır. Bu tür işlerin gerçekleşmesi için kulun seçimi sebep kılınmıştır. İnsana düşen, üzerine düşeni yapmaktır. Bundan sonrası Allah’a aittir.
Demek ki üzerine düşeni yapmadan “Ne yapalım takdiri ilâhî böyleymiş..." yaklaşımı doğru değildir.Bu bakımdan insanın kendi irade ve sorumluluk alanına giren eylem ve tasarruflarını ve bu eylem ve tasarruflar sonucunda başına gelenleri "takdiri ilâhî" diyerek Allah'a mâl etmesi, Allah'a iftiradan başka bir şey değildir. Bunun tersine, meydana gelen her şeyi Allah'tan bağımsız bir değerlendirmeye tabi tutarak,meselenin yalnızca zahiri sebeplerine bakmak ve Allah’ın yaratıcılık fonksiyonunu dışarıda bırakmaya çalışmak da doğru değildir. Bu da din dışı bir bakış açısını yansıtır.
Bunlardan biri, Yaratıcının yaratıcılığını devre dışı göstermeye çalışırken, diğeri de kulun seçimini ifade eden irade-i cüz’iyyeyi devre dışı saymaktadır. Halbuki insanın irade ve sorumluluğunun kapsamına giren her şeyde Allah'ın takdiri, insanın aklını ve iradesini kullanmasıyla gerçekleşir. Hz. Peygamber(s.a.s.), "Tedavi için kullandığımız ilâçlar, şifa isteğiyle okunan dualar ve (düşmanlardan) korunmak için kullandığımız koruyucu şeyler hakkında ne dersiniz,bunlar Allah'ın kaderinden bir şeyi geri çevirip değiştirirmiş" şeklindeki bir soruya: "Bu saydıklarınız da Allah'ın kaderindendir" diye cevap vermişlerdir.(İbn Mace, Tıb ,1)
Allah’ın, irade verdiği insanın sorumluluğuna bırakılan durumlarda insan, iradesini kullanarak seçme sorumluluğunu doğru bir tercihle yerine getirmek durumundadır. Demek ki tedbir kuldan, takdir Allah’tandır. Tedbir,takdire aykırı değildir. Tam tersine esas İslâmî yaklaşım, tedbirde eksiklik yapmamaktır. “Tedbir gibi akıl, (kendini haramlardan) alıkoymak gibi vera ve güzel ahlâk gibi bir şeref yoktur.” (Feyzü’l Kadir, VI/434)rivayeti bu hususta gerçeği anlatmaktadır. Bu bakımdan insanın, irade ve isteğine dayalı işlerde, ölçülü hareket etmesi ve tedbirli olması gerekmektedir.Zira insan, rüzgârın önündeki yaprak gibi iradesiz değildir. İnsanın iradesini kullanması, sebeplere başvurması, çalışması, sakınması gerekenlerden sakınması ve alması gereken tedbirleri alması Allah'ın emridir.
Müslümanın tedbiri elden bırakmaması gerekir.‘Kendinizi tehlikeye atmayın.’ (Bakara, 195)meâlindeki ayeti kerime, Müslüman için çok önemli bir prensiptir. İnsanın başına gelen musîbetlerin ve kötülüklerin, karşılaştığı sıkıntıların önemli bir kısmı kendi ihmali ve tedbirsizliği sonucudur. Bu bakımdan İslâm’da kişinin hayatını kaybetmesine veya sakat kalmasına yol açabilecek yahut ta mala, cana ve çevreye zarar verebilecek tedbirsizlikler yasaklanmıştır.Kur’anı Kerim’de, Hz. Peygamberin sünnetinde ve sahabei kiramın hayatında, bu hususta bize ışık tutacak pek çok delil bulunmaktadır.“Hani sen müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın.Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Âli Imran,121)meâlindeki ayeti kerime, Rasûlullah (s.a.s.)’ın savaş için nasıl tedbir aldığını bize yol göstermek üzere dile getiriyor.“Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp küçük birlikler hâlinde, yahut topluca savaşa gidin.”(Nisa, 71)ayeti kerimesi de düşmana karşı alınması gereken tedbirler konusunda mesajlar vermektedir.
Kur’an ve sünnette hayatımızın her alanında, tedbiri elden bırakmamamız gerektiğine ilişkin pek çok delil bulunmaktadır."Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa da oradan çıkmayınız.” (Buhari, Tıb, 30)hadisi, tedbirin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Rasûlullah (s.a.s.)’ın hayatı bizim için her bakımdan en güzel örnektir. Onun hayatında tedbir ve tevekkülün de en güzel örneklerini görmek mümkündür. İçerisine çeşitli yabancı maddelerin düşmesi veya birtakım haşeratın girmesi ihtimaline karşı, kapların ağzının kapalı tutulmasını ve geceleyin kapıların kapatılmasını emreden odur:"Kapların ağızlarını kapatın, dağarcıkların ağzını bağlayın” buyurmuşlardır. (Buhârî, Eşribe, 22; Müslim, Eşribe, 9699, (20122014); Ebû Dâvud, Eşribe,22 (37313734))Evin korunması için yangına karşı tedbirli davranılmasını isteyen da odur. (Ebû Dâvud, Edeb,173, hadis no: 5247)Peygamber Efendimizin Medine'ye hicret esnasında, kendisini takip edecek müşrikleri yanıltmak maksadıyla Mekke’den çıkınca, taktik olarak esas gideceği istika met olan kuzeye doğru değil de tam tersi bir yöne hareket etmesi, Sevr dağındaki mağarada birkaç gün gizlenmesi, gece yolculuğunu ve yolculukta işlek olmayan yolları tercih etmesi; Bedir savaşında düşmandan önce gelerek savaş alanının stratejik noktalarını tutması ve savaştan önce alabileceği gerekli her türlü tedbiri alarak ordusunu dinlendirmesi; Uhut savaşında düşmanın, ordusunu arkadan kuşatmasını önlemek amacıyla ordunun arka tarafında kalan geçide okçularını yerleştirmesi; Hendek savaşında düşman gelmeden önce Medine’nin açık kısımlarına hendek kazdırarak gerekli tedbirleri alması ve benzeri pek çok uygulamaları, biz ümmetine örnek teşkil eden tedbir örneklerindendir.Bizim için izledikleri yol büyük önem taşıyan İslâm’ın ilk kuşağı sahabe-i kiramın hayatında da tedbirin en güzel örneklerini görmek mümkündür.
Halife Hz. Ömer, İslâm ordularını teftiş için Şam'a gittiğinde ordu komutanı Ebu Ubeyde orduda veba salgını olduğunu söylemiş, bunun üzerine Hz. Ömer dönmeye karar vererek beraberindekilere: "Ben sabahleyin hayvanımın sırtındayım, siz de binin" dedi.Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a.): "Allah'ın kaderinden mi kaçıyorsun?" dedi. Hz. Ömer, "Keşke bu sözü senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde!” dedi. (Hz.Ömer, Ebu Ubeyde’ye muhalefet etmek istemezdi.)Sözüne şöyle devam etti: ‘Evet, Allah'ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da iki tarafı farklı olan bir vadiye inseler, bir taraf verimli diğer taraf çorak olsa, verimli yerde otlatsan Allah’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allah’ın kaderiyle otlatmış olmaz mısın?’ (Buhari, Tıb, 30; Müslim, Selâm, 98) İrademize bağlı olan hususlarda aldığımız tedbirler, ilâhî takdirin bizim tercihimiz doğrultusunda tecelli etmesine vesile olur. “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayandır,çok merhamet edendir.” (Furkan, 70)meâlindeki ayeti kerime ile, “Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap (Levhi Mahfuz) O’nun yanındadır.” (Ra'd, 39)meâlindeki ayeti kerime, bu hususta önemli mesajlar vermektedir.
Şu halde hayatımızda gerekli tedbirleri almalı, bundan sonrasını Allah’a bırakıp ona tevekkül etmeliyiz.Sonra tevekkül En çok hayret edilecek hususlardan biri, takdire inandığı ve üzerine düşeni yaptığı halde üzülen kişilerin durumudur. Üzerine düşeni yaptıktan sonra karşılaşılan olumsuzluklardan dolayı üzüntü yaşamanın bir anlamı yoktur. Artık bundan sonra Allah’a tevekkül edip O’nun takdirine rıza göstermek ve karşılaşılan sıkıntıların bir sınav olduğunu bilmek gerekmektedir.
Tevekkül, ‘Maksada erişmek için lâzım gelen maddî ve manevî sebeplerin hepsine yapıştıktan ve başka hiçbir şey kalmadıktan sonra Allah'a itimat etmek ve ondan ötesini Allah'a bırakmak’ demektir.(Ahmet Hamdi Akseki, İslâm Dini, Ank. 1958, s. 97)Rasûlüllah (s.a.s.), “Deveni bağla öyle tevekkül et.” (Feyzü’l Kadir, IV/530) buyurmuşlardır. “…Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (Ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Âli İmran, 159)“Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” (Ahzab, 3)“Sen, O ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et…” (Furkan, 58)“Öyle ise Allah’a tevekkül et. Çünkü sen apaçık bir hak üzere bulunuyorsun.” (Neml, 79)meâlindeki ayeti kerimeler, üzerine düşeni yaptıktan sonra nasıl hareket etmesi gerektiği hususunda Müslüman’ın yolunu aydınlatmaktadır.Yüce Allah, müminlerin niteliklerini anlatırken onların tevekkül sahibi olmalarına da vurgu yapmaktadır: “Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.” (Nahl, 42; Ankebut, 59)“...Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler’ dedi.” (Yusuf, 67)Hiçbir şeyin Allah’ın bilgisinin dışında kalması düşünülemez. Her şey O’nun bilgisi dahilindedir.“Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a mahsustur. Bütün işler O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na tevekkül et. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.”(Hûd, 123)“Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş,hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta(Allah’ın bilgisi dahilinde, Levhi Mahfuz’da) olmasın.”(En’am, 59)“…Ne göklerde ve ne de yerde, zerre ağırlığında bir şey bile ondan gizli kalmaz.Bundan daha küçükve daha büyük ne var hepsi apaçık bir kitaptadır.” (Sebe’, 3)“…O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri(yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir.” (Bakara, 255)“Yaratan bilmezmiş O, en gizli şeyleri bilir,  (her şeyden) hakkıyla haberdardır.” (Mülk, 14)“Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.” (Bakara, 255)“Allah,her şeyi hakkıyla bilendir.” (Hucurat, 16)ayeti kerimeleri, Cenabı Hakk’ın bu sınırsız ilmine delâlet etmektedir.
Müslüman üzerine düşeni yaptıktan sonra karşılaştığı sıkıntı ve güçlüklerin, Yüce Allah’ın bu bilgisi dahilinde gerçekleştiğini göz önüne alarak ona tevekkül edip güvenmelidir.Allah’ın kanunu Hayatımızı Allah’ın bu dünyaya koyduğu sünnetullah yani sosyal ve tabiî mahiyetteki ilâhî kanunlar çerçevesinde yaşamak durumundayız. Bu kanunlara aykırı hareket etmek, Allah’ın koyduğu bu kanunlara meydan okumak anlamına gelir ki, başımızı kayaya çarpmaktan farksızdır. Bu bakımdan elimizde olan hususlarda üzerimize düşeni yapmak ve gerekli tedbirleri almak icap etmektedir.
Çünkü Yüce Allah, bu hususta birtakım sebepler yaratmış ve bazı şeyleri bu sebeplere bağlamıştır.
Sebepler işlenince bunun sonucu ile karşılaşılır. Ateş yakar, donma derecesine varan soğuk, dondurur. Sıcaklık derecesi kaynama noktasına ulaşan su buharlaşır. Yer çekimi vardır.Kendini yüksek bir yerden atan yere çakılır. Zehir öldürür.Hayatı devam ettirebilmek için vücudun ihtiyacı olan gıda ve suyun sağlanması gerekir. Sıcaktan ve soğuktan korunmak için giyinmek, açlık ve susuzluğu gidermek için yiyip içmek,ürün almak için tohum atıp tarlayı sürmek, ağaç yetiştirmek için fidan dikmek, kazanç sağlamak için de kazanç sağlayacak yollara başvurmak gerekir. Allah, dünya hayatında elde edilecek nimetlerin hepsi için birtakım sebepler yaratmıştır. Sebebine yapışmayan, bu nimetlerden mahrum kalır.
Ahiret nimetlerine kavuşmak da böyledir. Herkesi yaşatan Allah’tır. Bununla birlikte yiyip içmeyeni yaşatmaz. şifayı veren de odur. Fakat hastalığı için zarurî olan tedaviyi almayan genellikle şifaya kavuşamaz.Rızkı veren de odur. Fakat rızkı elde etmek için çalışıp çabalamak ve sebebine sarılmak gerekmektedir.Bir kimse, Allah rahimdir, beni korur diyerek öldürücü zehir içerse ölür. Bu sünnetullahtır. Yani Allah’ın bu kâinata koyduğu kanundur. Vücudumuz emanettir. Çocuklarımız emanettir.Toplumun bireyleri, topluma ve dolayısı ile toplumun yönetiminden sorumlu kişilere emanettir.
Bu emanetin muhafazası en önemli dinî vecibelerdendir. Bunlar dinimizin, insanın canının ve malının korunması hususundaki emirleri kapsamında, farzı kifaye olan görevlerden sayılır.
 Hâsılı nedeni ne olursa olsun, tedbirsizlik nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz durumlara karşı alınabilecek her türlü tedbiri almak, dinî ve insanî bir görevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) yıkılmaya yüz tutmuş bir mağaraya uğramıştı da orayı geçerken yürüyüş temposunu hızlandırmıştı. "Ey Allah’ın Elçisi! Allah'ın kazasından mı kaçıyorsun?" dediler. Bunun üzerine Hz.Peygamber: "Evet, Allah'ın kazasından, kaderine kaçıyorum." (Müslim, Kader, 1) buyurdu. Tedbirlere rağmen Alınan tedbirlere rağmen yine de insanın elinde olmayan nedenlerle, birtakım olumsuzluklar ve sıkıntılar ortaya çıkabilir.Sıkıntılar elbette hoş değildir. Ancak sıkıntılar hayatın ayrılmaz parçasıdır. Az veya çok problemler,sıkıntılar ve zorluklar muhakkak olacaktır. Bu bakımdan İslâmî bir yardımlaşma şuuru içerisinde bunlara hazırlıklı olmak gerekmektedir. Müminin ayağına batan bir dikenin bile onun günahlarının bağışlanmasına, karşılaştığı musibet ve sıkıntıların, sonbaharda ağaçların yapraklarını döktüğü gibi günahlarının dökülmesine vesile olduğu(müttefekun aleyh) göz önüne alındığında, ağır sıkıntılar yaşayanların içinde bulundukları imtihan ortamında, Allah’a yaklaşmak için büyük bir fırsatla karşı karşıya oldukları kolaylıkla anlaşılır.
Önemli olan, yoksun olduklarımızın yanında sahip olduklarımızın kıymetini bilerek ve elimizden geldiğince bunları değerlendirmeye çalışarak, varlığımızın önemli olduğunun bilinci içinde bulunmaktır. Bizi var edenin, bizim hâlimizi bildiğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalı ve bizim varlığımıza büyük değer verdiğini unutmamalıyız.Biyolojik varlığı itibariyle insan, şekil olarak en güzel biçimde yaratılmış olmakla birlikte, fizikî ihtiyaçları, gelişim süreci ve benzeri hususlarda diğer canlılara benzer. İnsanı diğer canlılardan ayıran, onun ruhudur. Dolayısıyla insan bedeniyle değil, ruhuyla insandır

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Bireyin Anlam Arayışı ve Din Eğitimi
Esasen İslam’a göre, indirilen Kitab’ı da kâinat kitabını da insanoğlu ...
Suikasta Kurban Giden Bir Sadrazamın Günlüğü
Osmanlı Devleti’nin ömrünün son demlerine girdiği 19. yüzyılın sonları ...
Kurban, Dua ve Paylaşım
Her insanın kendisine verilen sayısız nimetlerden dolayı, Yüce Rabbine ...
 
Tarih Felsefecisi Toynbee’nin Tecrübeleri [1]
20 yüzyıla damgasını vuran İngiliz düşünür, diplomat, tarih felsefecisi ...
Kul Hakkı
İnanç, dinin teorik yönünü, icraât ve fiiliyât anlamında amel ise, pratik ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (XIII)
Yetişkinleri eleştiren yaklaşımımıza karşın şunu da söylemeliyiz ki yetişkinlerin ...
 
Kurban İbadeti ve Bilmediklerimiz..
Diyanet İşleri Başkanlığı, yaklaşan Kurban Bayramı dolayısıyla kurban ...
Komşuluğun İman Ekseninde Okunuşu...
Ailemiz ve akrabalarımızdan sonra problemlerimizin çözümünde yardımına ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum…(XII)
Eleştirel düşüncenin toplumda yerleşmesi engelleniyor. Yetişkinler kendi ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Oyunun Müzakeresi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Ölülerin arkasından konuşmak ahmaklıktır!
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva