ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Aydın siyasi gündemi değerlendirdi
Aydın siyasi gündemi değerlendirdi
Tavlaşoğlu projelerini paylaştı
Tavlaşoğlu projelerini paylaştı
Tekin: ‘Öğretmenlerin önerileri çok önemli’
Tekin: ‘Öğretmenlerin önerileri çok önemli’
İspir’de feci kaza: 1 ölü
İspir’de feci kaza: 1 ölü
Seçim güvenliği masaya yatırıldı
Seçim güvenliği masaya yatırıldı
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
19 Kasım 2009 Perşembe - 06:09

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum…(XII)

Eleştirel düşüncenin toplumda yerleşmesi engelleniyor. Yetişkinler kendi sözde rahatları adına çocukları gençleri perişan ediyorlar. Toplumun suç saydığı şeylerle boğuşmaktan, suçluluk duygusu altında ezilmekten başka bir şeye zaman bulamıyor kahramanımız.

Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum…(XII)

//İKİLEM
Kafamdaki düşünceler bir o yana bir bu yana gidip geliyor, bazen benim, bazen Tanrı 'nın yenik düşmesine yol açıyor, kimi boyun eğmez bir cani aşamasına yüceltiyor beni, kimi bir çocuk ve güçsüz bir kişi duruma sokuyordu." s. 109-110
Okul da kahramanımıza göre çocuklara ceza verilen, işkence edilen yerdi.
Çocuklar için hiçbir çekiciliği yoktu; okuldan soğumuştu; gitmemek için bahaneler arıyordu. Çocukların eğitiminden sorumlu okul, kahramanımızın gözünde önemini çoktan kaybetmişti:
"Yarın sınıfta adım okunacak, paylanıp azarlanacaktım.
 En iyisi derse gitmemekti; nasıl olsa bir işe yaramayacaktı gidişim.
Ama iyi düşünülmüş, ustaca düzenlenmiş ve inandırıcı bir özürle gidilirse, belki o zaman Gel gelelim, yalan söyleme bakımından okulda ne kadar iyi yetiştiriliyorsak da, şu an bu türden hiçbir özür gelmiyordu aklıma.
 Şu an yalan atacak, kafamdan bir şey uydurup çıkaracak durumda değildim.
En iyisi hiç okula uğramamaktı, "s. 111
//BABA NE DERSE O
Babası adeta bir fildişi kulesinde yaşıyordu; ayrıcalıklı bir konumu vardı.
O ne derse o olurdu.
Kimse buna karşı çıkmazdı.
Onun dünyasına sokulabilmek olanaksızdı. Hatta suçtu.
 Birde, bütün ailesinden esirgediği, kendisine sakladığı, yalnız kendi tükettiği incirlere musallat olmak daha da büyük suçtu.
 Kahramanımız babasının bu tutumunu şöyle yadırgıyordu:
"Ama babamın da komodinin gözünde böyle kuru incirler saklamasının ne gereği vardı, bilmemi"'
Babasının bencilliği aile bireyleri arasındaki ilişkileri soğutmuştu.
Bazı maddi şeyler dışında paylaşacak bir şeyleri yoktu.
Her şey güçlüden yanaydı, her şey güçlü içindi. tanrısal düzene isyan ediyordu.
Yetişkinlerin tavırlarından tanrıyı sorumlu tutuyordu:
"Bana eziyet ettin, yapmadığını koymadın, kimsenin u-yamayacağı yasalar çıkardın karşımıza; büyük insanları yarattın ki biz küçüklere yaşamı zehir etsinler, "s. 110
Yaşam anlatıcı için bütün çekiciliğini kaybetmişti; korku egemendi bütün ruhuna.
 Kendini suçlu yapan, suçlu olduğu duygusu uyandıran her şeyden kurtulmak istiyordu. Ama bu olası değildi. Birkaç kuru incir yüzünden başına bunlar gelmişti.
//ÇARESİZLİK
Korkuları, babası karşısındaki çaresizliği yaşamını cehenneme çevirmişti: yaşama sevinci uçup gitmişti:
"Başka zaman kıvançla seyrettiğim bütün o şirin ve neşe saçan nesneler, şimdi yabancı ve büyülenmiş gibi duruyordu karşımda!
Bilmediğim bir duygu değildi hani, bir vicdan tedirginliğiyle alışılmış bir yerden koşarak geçmenin tadını daha önce tatmıştım!
Şu an en seyrek rastlanır kelebeklerden biri çimenler üzerinden uçarak gelse de, ayaklarımın hemen önünde yere konsa, bir hiçti benim için; beni sevindirmez, beni çekmez kendine, bana bir avuntu sağlamazdı. Şu an, en şahane kiraz ağacı, en çok kiraz yüklü dalını bana buyur etse, benim için değer taşımaz, bana hiçbir mutluluk sağlamazdı. Şimdi kaçmaktı öneli olan; babamdan, cezadan, kendimden, kendi vicdanımdan kaçmaktı; kaçmak, dur durak bilmemek, elinden kurtulamayacağım o amansız sonun er geç gelip beni bulacağını unutmayarak, bu kaçışı sürdürmek, "s. 112
Babasının göstereceği küçük bir ilgi, küçük bir hoşgörü onu yeniden yaşama bağlayacak, hatalı davranışlardan koruyacaktı.
//TOPLUM ELEŞTİRİSİ
Hesse, bu öykü aracılığı ile toplum eleştirisi yapıyor.
Toplumsal düzen, aile, okul çocukların kendilerini suçlu görmelerini sağlıyor, böylece onları sevk- idare etmeyi kolaylaştırıyorlar.
Suçluluk duygusundan kurtulamayan bir çocuğun sağlıklı yetişmesi olanaksız hale geliyor.
Çocuk şöyle düşünmeye başlıyor:
"Benden bir şey olmaz.
Ben topluma uyamıyor, sorumluluklarımı yerine getiremiyorum, işe yaramaz biriyim!" Bu duyguyu toplum onlara veriyor.
Eleştirel düşüncenin toplumda yerleşmesi engelleniyor.
Yetişkinler kendi sözde rahatları adına çocukları gençleri perişan ediyorlar.
Toplumun suç saydığı şeylerle boğuşmaktan, suçluluk duygusu altında ezilmekten başka bir şeye zaman bulamıyor kahramanımız.
Nasıl olmuştu da, böyle perişan bir duruma gelmişti.
//İÇ HESAPLAŞMA
Yazar kahramanımızı kendi kendiyle şu şekilde hesaplaştırıyor:
"Öylesine sen, öylesine memnun, öylesine şükranla dolu, öylesine arkadaş canlısı, anneme karşı öylesine sevecen, öylesine korkulardan uzak, akıl almayacak kadar mutlu?
Bu benim eski halim miydi? Şimdiki duruma nasıl düşmüştüm peki?
Nasıl böyle bambaşka, böyle kötü, böyle içi korkuyla dolu, böyle yıkık biri olup çıkmıştım?
Her şey yine eskisi gibiydi; orman, ırmak, eğrelti otları, çiçekler, şato ve karınca kümeleri eskisi gibi; ama yine de her şeye bir ağu sinmiş, her şey altından girilip üstünden çıkılmıştı sanki.
Oraya, bir zaman mutluluk ve safiyetin bulunduğu yere bizi götürecek hiçbir yol yok muydu artık? Bir vakit nasılsa, hiç öyle olamaz mıydı artık?
Bir daha hiç öyle gülemeyecek, kız kardeşimle oynayamayacak, paskalya yumurtaları arayamayacak mıydım? Koşuyor, koşuyordum.
Alnımda terler birikmişti; ardım sıra işlediğim kabahat koşuyor,   kocaman adımlar atarak   , babamın gölgesi ardımdan seğirtiyor, bir türlü peşimi bırakmıyordu, "s.112-113
Ne yapsa, ne etse hepsi suçtu.
Nasıl davranılacağını bilemiyordu.
//YETİŞKİNLERİN TAKTİĞİ
Yetişkinlerin karşısında kendini hep suçlu görüyordu.
Bu yetişkinlerin taktiği idi.
Kendilerine bağımlı yapma, korku ile onları sindirme, kendi istedikleri biçime sokma yöntemiydi bu.
Çocukları kendilerine boyun eğdirme, itaat ettirme yöntemiydi bu.
Sanki aralarında gizli bir sözleşme yapmış gibi bütün yetişkinler böyle davranıyordu.
 Düzeni sağlamanın en kestirme yolu buydu. Kendisine hiçbir yetişkin yardım edemezdi.
 Buna amcası da dahildi:
"Amcam şimdi olsa, bulunsa bile yardım elini uzatmazdı bana.
O şimdi hanidir büyük ve yetişkin adamdı, bir rahipti yetişkinlerin tarafını tutar, beni gözden çıkarırdı. Hepsi böyleydi bunların. Biz çocuklara karşı hepsi iki yüzlü davranıyor, yalan dolana sapıyordu; bir rol oynuyor hepsi, kendilerini gerçektekinden başka türlü gösteriyordu, "s.l 14
 
//YETİŞKİNLERE UYARI
Hesse bir çocuğun ağzından yetişkinlere uyarıda bulunuyor.
Bir çocuk olarak her şeyin farkında anlatıcı. Yetişkinlerin ahlak yalancılığını sorguluyor. Söylemlerin davranışlara yansımadığının altını çiziyor.
Anlatıcı sıcak bir yuva özlemi çekiyordu.
Herkesin herkesi sevdiği, anladığı, dayanışma içinde olduğu bir aile ortamına hiç sahip olamamıştı. Hiçbir zaman kendisini kucaklamayan, bağrına basmayan evine dönmektense ölmeyi yeğliyordu:
"Evet, bu kez eve dönmesem?
Bir olay dönmemi engelleyebilirdi; bir yerden düşüp ölebilir, diyelim suda boğulabilir, tren altında kalabilirdim.
O zaman her şey bir başka havaya bürünürdü. O zaman beni alıp eve getirirlerdi; kimsenin sesiçıkmazdı o zaman, herkes korkuyla bekler ve ağlardı, herkes acırdı halime, incirlerin de sözü edilmezdi, "s. 114
//HOŞGÖRÜ NELER KAZANDIRIR?
En küçük hoşgörünün çocukların dünyasında yapacağı olumlu gelişmeleri anlatıcının ağzından şöyle öğreniyoruz:
"Babam bir çakı armağan etmişti; birlikte gezmeye çıkmıştık, şen ve tatlı bir huzur içindeydik; ben çalılıktan kendime uzun bir değnek keseyim istemiş, babam da bu banka oturmuştu.   Değneği keserken bıçağı zorlayıp kırmıştım, sapın hemen yanından kırılmıştı bıçak,   korkuyla babamın yanma dönmüştüm, ilkin saklamak istemiştim, ama babam sormuştu.
Bıçağın kırılışı bütün neşemi alıp götürmüştü, çünkü babamın beni paylayacağını düşünmüştüm.
Ama babam yalnızca gülümsemiş, elini hafifçe omuzlanma dokundurup şöyle demişti:
«Ne yazık! Ne yazık!»
O zaman ne kadar sevmiştim babamı? içten içe ne özürler dilemiştim kendisinden.
Ve şimdi babamın o zamanki yüzünü düşünüyorum da, sesini, acımasını düşünüyorum da, ne canavarın biri olmalıydım ki, böyle bir babayı sonradan iki de bir üzdüm, yalanlar söyledim kendisine ve bugün de çekmecesinden öteberilerini aşırdım., "s.114-115
Saygın bir ailenin terbiyeli çocuğu rolü onu sıkmaya başlamıştı. Bunu da zaten iki yüzlülük olarak görüyordu anlatıcı.
//HAYATI YAŞAMAK
Yaşamın ortasında olmak, her yönünü yaşamak onu sevindiriyordu.
Acı duymasına, canı yanmasına karşın büyük bir mutluluk duyuyordu.
Daha önce hiç yapmadığı bir şey yapmıştı,
Arkadaşı ile kavga etmişti.
İlk kez kendine çizilen yolun dışına çıkmıştı, bu onu çok mutlu etmişti:
"Gözlerimden yaşlar geliyor, ağzımdan kanlar akıyordu.
Bir harikuladelik kazanmıştı dünya, bir anlam taşıyordu şimdi; yaşamak güzel, bir yerinin kanaması ne güzel, başka birinin bir yerini kanatması güzeldi, "s.l 17
ilk kez kuralların dışına çıkmıştı. Bu onun için ilk özgürlük denemsiydi.
Bedelini ödeyerek çok istediği bir şeye ulaşmıştı.
//BİREY OLMA ÖZLEMİ
İçindeki korku bir kartopu gibi giderek büyüyor, katlanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Bundan kurtulmak uğruna her şeye razıydı.
Bu birey olma özlemi duyan bir çocuğun yenik düşmesiydi.
Anlatıcı kendi yenilgisini şöyle dile getiriyordu:
"Ansızın korkunç bir düş kırıklığı çullandı üzerime.
Eve ayak attığımdan beri içimi oyup kemiren tek bir yakıcı isteğin benliğimi kapladığını fark etmiştim.
Eve gelince fırtınanın artık kopmasından, yargılanmaktan, müthiş şeyin gerçekleşip korkunun sona ermesinden başka bir şey düşünmemiş ve özlememiştim.
Her şeyi göze almıştım.
Hazırlıklıydım her şeye.
Ağır cezalara çarptırabilirler beni, dövebilir, evde bir yere hapsedebilirlerdi. Aç bırakabilirlerdi isterlerse.
Bana lanetler okuyabilir, beni kapı dışarı edebilirlerdi.
Yeter ki, içimdeki şu korku bitsin, gerginlik sona ersin di. "s.l 19
Babası onun birkaç incir yürüttüğünü biliyordu, ama ona itiraf ettirmeye çalışıyordu.
 Onda eziklik, suçluluk duygusu yaratarak, onu kendine kul, köle, bağımlı yapmaya uğraşıyordu.
//ÇOCUKLARIN RUHSAL İHTİYAÇLARI
Hesse bunu bizzat kendisi de çocukluğunda yaşamıştı.  bu öyküyle yetişkinlere mesajlar vermeye, onların kendilerine çekidüzen vermelerine önayak olmaya çalışıyor.
 Çocukların ruhsal gereksinimlerinin, öteki gereksinimlerden daha önemli olduğunu vurgulamak istiyor.
Karınlarını doyurmak, barınacak bir yer vermek, gündelik maddi gereksinimlerini sağlamakla, yetişkinlerin sorumluluklarını yerine getirmiş olamayacaklarını vurgulamak istiyor.
Aslında toplumun genel anlayışına göre yetişkinlerin tavırlarında bir anormallik yoktur.
Böyle gelmiş, böyle gidiyor.
Geleneksel yaşam anlayışından kopmak kolay değildir.
Bu dışlanmayı, horlanmayı göze olmak demektir.
Ruhsal gelişimlerini sağlıklı bir şekilde geliştirecek ortamlara onlarda sahip olmamıştır. Hesse'nin eleştirisi de kişilere değil zaten,kişilerin şahsında tüm topluma yönelik.
O bir sanatçı duyarlılığı ile içinde yaşadığı toplumu, onun eğitim anlayışını sarsmayı ve değişimin yolunu açmayı amaçlamıştır.
Bir çok yapıtı gibi bu öyküde yetişkinlere kendilerini gözden geçirmeleri için bir çağrı. Bu dünyayı dar yapan, yaşamaya değmez kılan, yaşamın yalnız gölgeli taraflarını gösteren neydi? Bu sorunun yanıtını okur öyküde bulmaktadır.
 
DEVAM EDECEK

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Kurban İbadeti ve İletişim Boyutu
Eylemlerini formel ve informel ibadetler şeklinde sınıflandıran Müslümanın ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum…(XII)
Elbette, neyin suç, neyin olduğunu yetişkinler karar verir. Kuralları ...
Popüler Kültür ve Açmazları
Popüler kültür ilk anda gündelik hayatın kültürü olarak anlaşılmaktadır. ...
 
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (XI)
Demian (1919) romanında da toplumun eğitim anlayışı sorgulanıyor. Kendini ...
Türk Fotoğrafçılığının Yüzakı : Ara Güler
Türkiye’de fotoğraf sanatçılığı denilince şüphesiz akla ilk Ara Güler ...
Sağlıklı Toplum, Sağlıklı Eğitim…(10)
Eğitim kurumlarını, aileyi kendi çocukluk yaşamından da yola çıkarak eleştiren ...
 
Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli
Yüce Yaratıcı uluhiyeti gereği zaman ve mekân kayıtlarından yücedir. O’nun ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum…IX
Kişilikli gençler düzen bozucu damgasını yerler.Onların sorgulayan tavırları ...
Hac Yolcusunun Azığı ve Bereketi
Hac ibadetinin insan hayatı üzerinde özel bir yeri vardır. Bu nedenle ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Oyunun Müzakeresi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Ölülerin arkasından konuşmak ahmaklıktır!
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva