ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
TRENDYOL 1. Lig Playoff tarihleri açıklandı
TRENDYOL 1. Lig Playoff tarihleri açıklandı
MSB: ‘802 terörist etkisiz hâle getirildi’
MSB: ‘802 terörist etkisiz hâle getirildi’
Özakalın Kalkınma Yolu Projesini yorumladı
Özakalın Kalkınma Yolu Projesini yorumladı
 İspir’de bıçaklı ve sopalı kavga
 İspir’de bıçaklı ve sopalı kavga
Çanakkale Kara Savaşları'nda propaganda savaşı
Çanakkale Kara Savaşları'nda propaganda savaşı
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
7 Kasım 2009 Cumartesi - 03:50

İslam Dini ve Atatürk

Din, insanlık tarihi ile başlayan ve dünyanın sonuna kadar varlığı sürecek olan vazgeçilmez bir gerçektir. Atatürk, bu gerçeği, son derece veciz biri fade ile şöyle açıklamıştır: “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kulu arasıdaki bir bağdır.”

İslam Dini ve  Atatürk

Mehmet Zeki Karakaya
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
 
Din, insanlık tarihi ile başlayan ve dünyanın sonuna kadar varlığı sürecek olan vazgeçilmez bir gerçektir. Hiçbir dönem dinden habersiz bir topluluk olmamıştır. Nerede insan var ise, orada hak veya batıl bir din söz konusu olmuştur. Her insanda, tükenmez arzu ve hevesler vardır. Bu arzu ve heveslere kapılıp gidenler, çoğu kez yoldan çıkar ve kötü işler yapmaya başlarlar. (Yusuf, 53)
Bunları, makul sınırlar içerisinde tatmin edebilmek ise, ancak dinî ve ahlâkî kurallara uymakla gerçekleştirilir. Bu konuda en etkili kural da, insanın sorumlu olduğunu bilmesi, her işinden Allah’a hesap vereceğine inanmasıdır. Böyle bir iman, her ahlâkî güzelliğin başı, dünya ve ahiret mutluluğunun ve dengeli bir hayatın temeli ve esasıdır.
Atatürk, bu gerçeği, son derece veciz biri fade ile şöyle açıklamıştır: “Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz bir milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah ile kulu arasıdaki bir bağdır.” (1930 Atatürk'ün HususiyetleriKılıç Ali, 1955),
“Din vardır ve lazımdır.” (Yakınlarından Hatıralar,Mahmut Esat Bozkurt, 1955; Ahmet Gürtaş, Atatürk ve Din Eğitimi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. Ankara, tsz. s.8)
Atatürk, İslâm dininin çeşitli amaçlar ve çıkarlar için kullanılmasına ve özellikle siyasî çı karlara alet edilmesine karşı tedbir alınmasını, “Kutsal ve ilâhî olan inanç ve vicdanımızı, karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve ihtirasların göründüğü sahne olan siyasetten ve siyasetin bütün organlarından bir an önce ve kesinlikle kurtarmak, ulusun dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur.”(Mart 1924 S.D. Cilt: 1 T.D.T. Enst. Yayını, 1989, Sayfa: 348) şeklindeki ifadeleri ile ısrarla istemiş, vicdanî ve insanî yüce bir duygu ve inancın, “karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve ihtirasların göründüğü” bir ortama çekilip istismar edilmesine hiç rıza göstermemiştir.
İslâm Barış ve esenlik anlamına gelen İslâm; benimsemek ve itaat etmek demektir.
Son ilâhî dinin adı olarak İslâm: Kişinin gönülden Allah’a inanıp bağlanması,O’nun kulu olduğunu bilmesi ve yalnız O’na ibadet etmesi, anlamını ifade eder. “İslâm dini” terimi ise: “Akıl sahibi insanları,kendi arzuları ile bizzat hayra ve Allah'ın rızasını kazanmaya ulaştıran ilâhî bir nizam, bir yoldur.İman ve amel konusunda, akıl ve iradeye teklif edilen hak ve hayırların bütünüdür.” şeklinde tanımlanır.
 Atatürk’ün İslâm dinine, Hz.Peygamber Efendimize, yüce kitabımız Kur’anı Kerim’e duyduğu derin saygıyı, şu cümleleri açık bir biçimde ortaya koymaktadır:“Allah, saygı göstermeye mecbur tuttuğu insanların yüce vicdanlarındaki gerçek ihtiyaçlarının tamamını bilir. Bunun için gönderdiği kitap, tamamen o ihtiyaca uygun hükümler getiren bir kitaptır. Efendiler, ilmi hakikatin en son emrettiği kanun böyle olabilir. Taklit (başkasına benzemeye çalışma) ile kanun olmaz. Kanun, toplumun yapısına uygun olması lazımdır. Yani ilâhî kanun olması lazımdır.” (1Aralık l921S.D. C, I, T.D.T. Enst. Yayını,l989, Sayfa, 224)
“Allah tektir, büyüktür; dinî usullerin oluşumlarına bakarak diyebiliriz ki; insanlar iki sınıfta,iki devirde düşünülebilir. İlk devir, insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, insanlığın erginlik ve olgunluk devridir. İnsanlık birinci devirde tıpkı bir çocuk gibi, tıpkı bir genç gibi yakından ve maddî vasıtalarla kendisiyle ilgilenmeyi gerektirir.Allah, kullarının gerekli olan olgunlaşma noktasına ulaşmasına kadar onlarla içlerinden bazıları aracılığı ile ilgilenmeyi tanrılık gereğinden saymıştır. Onlara Hazreti Adem (a.s.)’den itibaren kayıtlara geçmiş veya geçmemiş sayısız denecek kadar çok elçiler ve peygamberler göndermiştir. Fakat Peygamberimiz vasıtasıyla en son dini ve medeni gerçekleri verdikten sonra, artık insanlıkla aracı ile temasta bulunmağa lüzum görmemiştir. İnsanlığın anlama, aydınlanma ve olgunlaşma derecesi sayesinde her kulun doğrudan doğruya, Rahmanî ilhamlarla temas edebilme kabiliyetine eriştiğini kabul buyurmuştur ve bu sebepledir ki, Cenabı Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuştur ve kitabı en mükemmel kitaptır.” (1927Nutuk, Cilt: 3, M.K. Atatürk Türk Devrim Tarihi Enst. Yayını, 1960)
7 şubat 1923’de Balıkesir Paşa Camiinde halka hitap etmek üzere minbere çıkan Atatürk,şöyle konuşur: “Allah birdir. Şanı büyüktür. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara dini gerçekleri tebliğe(duyurmaya) memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur’an’daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir.En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi.Çünkü, tüm evren (maddî ve manevî âlem) kanunlarını yapan Allah’tır.” (1923 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 2Türk İnkılap Tarihi Enst.Yayını, 1952)
Hz. Peygamber hakkında bir oryantalistin yazdığı kitap, bir vesile ile Atatürk’e sunulur. Bu kitapta, Hz. Peygamber için yazarın, “Cezbeye tutulmuş sönük bir derviş” sözünün yer aldığını gören Atatürk: “Bu gibi cahil adamlar o’nun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar o anılacaktır,yaşayacaktır.” (Ünal, Ali Rıza: 1926Türkiye Harp Malülü Gaziler Dergisi, Sayı:158, Atatürk Hakkında Anılarım, 1969) diyerek, Hz. Peygamber’e karşı duyduğu derin saygıyı, çok açık olarak ifade etmiştir.
Atatürk, İslâm dinine ve din hizmetinde bulunan din adamlarına karşı gösterdiği saygı ile de örnek olmuştur.
Din bilginlerine her zaman samimi bir şekilde hürmetkâr olmuş ve saygı duymuştur.
Cumhuriyet'in ilk Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi, Atatürk'ün kendisine duyduğu saygıyı şöyle anlatmıştır:“Ata'nın huzuruna girdiğimde beni ayakta karşılardı. Utanır,ezilir, büzülür, ‘Paşam beni mahcup ediyorsunuz’ dediğim zaman, ‘Din adamlarına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır’ buyururlardı. Atatürk,şahsî çıkarları için kutsal dinimizi siyasete alet eden cahil din adamlarını sevmezdi.” (Gürtaş,Ahmet, Atatürk ve Din Eğitimi, Diyanet İşleri Bakanları Yayınları s.12)
Son hak din Allah’ın gönderdiği ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in tebliğ ederek insanlara duyurduğu İslâm dini, en mükemmel ve son hak din olduğunu, Yüce Allah, bir ayetinde şöyle açıklamaktadır: “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” (Mâide, 3)
Yukarıda mealini verdiğimiz ayetteki gerçeklerle örtüşen şu sözler, Atatürk’e aittir: “Bizim dinimiz akla ve mantığa en uygun ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz, bunlara tamamen uygundur.” (1923 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. II. Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü yayını, 1952)
“Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi bir şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına uygundur; biliniz ki, o dinimize de uygundur.Bir şey akla ve mantığa, milletin çıkarına, İslâm’ın çıkarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din olmasaydı, en mükemmel din olmazdı, en son din olmazdı.” (1923 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 2Türk İnkılap Tarihi Enst. Yayını, 1952)
1923 yılında Eskişehir ve İzmit seyahatleri sırasında Atatürk, halka hitap ederek şöyle demiştir: “Hz. Peygamber Efendimiz,bütün Müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildirdiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmiştir, ismi peygamberdir. Yani haber ulaştırma ile görevlidir. Ulu Allah, Kur’anı Kerim’de kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile gönderilmiştir. Tabiatıyla gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenabı Peygamber bütün dünya insanlarına onu duyurdu.” (1923 Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir İzmit Konuşmaları Arı İnan Türk Tarih Kurumu, 1982)
İslâm dininin öğrenilmesi Her Müslümanın, iman, ibadet ve ahlâka ilişkin sorumluluklarıyla ilgili olan dinî hükümleri öğrenmesinin zorunlu bir görev olduğunu belirten Atatürk, çok önemli bir uyarıda bulunur ve der ki: “Milletimizin, memleketimizin ilim irfan yuvaları (okulları)bir olmalıdır. Bütün memleket evladı kadın ve erkek aynı şekilde oradan çıkmalıdır. Fakat nasıl ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek gerekli ise, dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araştıracak bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olacak seçkin ve gerçek din adamlarını da yetiştirecek yüksek öğrenim kurumlarına sahip olmalıyız.” (1923 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: II. Türk İnkılap Tarihi Enst. Yayını, 1952)
“Bizim ulvî dinimiz, her kadın ve erkeğe ilmi (toplumu, kâinatı inceleme)farz kılıyor ve her kadın ve erkek, toplumu aydınlatma görevi ile yükümlüdür.” (S.D.C. II. T.D.T. Enst.Yayını, 1989, S. 1223)
Anlaşıldığı üzere Atatürk’ün bu sözlerinden amacı, yetersiz kişilerin ortaya çıkarak kendi anlayışlarına göre yorum yapmalarına fırsat verilmemesi için, İslâm dininin gerçek mahiyetini inceleyip araştıran, ihtisas yapan, bilimsel ve teknik olarak telkin kudretine sahip olan, yüksek öğrenimden çıkmış seçkin ve gerçek din bilginleri yetiştirilmesidir.
Türk milletinin dindar olmasını ve dini değerlerini korumasını sıkça vurgulayan Atatürk, Osmanlı devletinin çöküşünü dine bağlayan, düşmanlara karşı doyurucu bir cevap vermiştir:“Düşmanlarımız, bizi dinin etkisi altında kalmış olmakla itham ediyor, duraklamamızı ve çöküşümüzü buna bağlıyorlar; bu bir hatadır. Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların, erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah'ın emrettiği şey, Müslüman erkekle, Müslüman kadının beraberce dinini öğrenerek eğitilmesidir. Kadın ve erkek, bu ilim ve eğitimi aramak, nerede bulursa oraya gitmek ve onunla mücehhez olmak zorundadır.İslâm ve Türk tarihi incelenirse görülür ki, bugün kendimizi bin türlü kuralla bağlanmış zannettiğimiz şey yoktur. Türk sosyal yaşantısında kadınlar bilimsel yönden eğitim ve öğretim görmekte ve diğer konularda, erkeklerden katiyen geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir.” (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2,s.86)
Hurafeler Atatürk’ün din hizmetleri konusunda yaptığı bir değerlendirmede, çok önemli bir görüşü yer almaktadır: “Temeli çok sağlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina yüzyıllardır ihmal edilmiş. Harçlar döküldükçe yeni harç yapıp binayı takviye etmek lüzumu hissedilmemiş. Aksine olarak birçok yabancı unsur, yorumlar, boş inançlar binayı daha fazla hırpalamış.” (Yakınlarından Hatıralar, Mahmut Esat BOZKURT, 1955)
Din hizmetleri Atatürk, İslâm dininin inanç,ibadet ve ahlâk esasları konusunda vatandaşları aydınlatma,ibadet yerlerini yönetme görevini yerine getirmek üzere, bir devlet kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuştur.“Cumhuriyet hükümetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama bağlı müftü, hatip,imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve faziletlerinin derecesi bilinmektedir” (1923 Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Utkan Kocatürk, 1971) şeklindeki sözleriyle bu kuruma olan güvenini belirterek, özellikle cami hizmetlerine dikkatleri çekmiş ve bu konuyla ilgili görüşlerini şöyle açıklamıştır:
“Camilerin kutsal minberleri, halkın ruhî, ahlâkî gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır.Minberlerden, halkın anlayabileceği dille ruh ve düşünceye hitap olunmakla Müslümanların vücudu canlanır, düşünceleri temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur. Fakat buna karşılık hutbe okuyanların sahip olmaları gereken ilmi nitelikler, özel liyakat ve genel kültüre sahip olmaları önemlidir.” (1922Atatürk'ünSöylev ve Demeçleri, C. I, Türk İnkılap Tarihi Enst. Yay. 1945)
Atatürk'ün din hizmetine en büyük katkılarından birisi de, görevi İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk esaslarını anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olan Diyanet İşleri Başkanlığını,önemli bir devlet kurumu olarak tesis etmesidir. Ayrıca halkın din konusunda doğru bir şekilde bilgilendirmesi ihtiyacını karşılamak amacıyla bugün bile en güvenilir kaynaklar olan, Elmalılı Hamdi Yazır'ın “Hak Dini Kur'an Dili” adlı Türkçe tefsiri ile Prof. Dr. Kamil Miras'ın “Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercümesi” adlı eserlerinin, devlet imkânı ile bastırılması onun,İslâm dinine hizmet etme arzusunun somut bir örneğidir.
Eğer Atatürk’ün isteği ve onayı olmasaydı, herhalde bu önemli eserlerin devlet imkânı ile bastırılıp yayınlanması gerçekleşemezdi.
Görülüyor ki, İslâm dinini ve Atatürk’ü tanımadan ve anlamadan, çeşitli yorum ve değerlendirmelerde bulunmak, yarardan ziyade zarar getireceğini çok iyi görmek ve bilmek gerekir. Başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ülkemizin bugünlere gelmesinde emeği geçen tüm kahramanlarımızı ve devlet adamlarımızı şükranla anıyoruz.
 
NOT:Bu yazı Diyanet Aylık Dergisi 2003 yılı Kasım sayısından alınmıştır.

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (V)
Bugün bir ağaç dikersiniz, ürünlerinden daha çok gelecek kuşaklar yararlanır; ...
Vefatının 71. yılında Atatürk ve Osmanlı Tarihi
Bugün Türk ve Anadolu tarihi üzerindeki araştırmaların önemli atılımlar ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (IV)
Toplum kendini oluşturan insanlara roller yüklemiştir. Bunun dışına düşenler ...
 
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (3)
Çocukların en küçük başarısızlıkları, kusurları karşısında bilinçsizce ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum (2)
Okullar bugün çocukları baskı altında tutan sürekli korku konusunu işleyen ...
Sağlıklı Eğitim, Sağlıklı Toplum
Atatürk Üniversitesi’nin mümtaz bilim adamlarından Edebiyat Fakültesi ...
 
Prof. Dr. Bilgegil’in anısına
Cumhuriyet döneminde Türkiye’de kurulan ilk üniversite, önceleri darülfünun ...
Aydil Erol
Usta yazar Necdet Sevinç 'in kaleme aldığı "İstiklalin Bedeli" isimli ...
İstiklâlin Bedeli
Hürriyet gibi istiklâl de uzun ince bir yoldur: Kan ister, can ister; ...
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva