ford ercihan otomotiv
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden Türkiye Teknoloji Seçime Doğru
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 23 Nisan mesajı
Erzurum’da 104'üncü yıl gurur ve coşkusu
Erzurum’da 104'üncü yıl gurur ve coşkusu
Milli İrade Milli Coşkuda yüreklerini buluşturdu
Milli İrade Milli Coşkuda yüreklerini buluşturdu
Temsili Vali’den çevre hassasiyeti
Temsili Vali’den çevre hassasiyeti
Uzundere 23 Nisan coşkusuyla şenlendi
Uzundere 23 Nisan coşkusuyla şenlendi
HABERLER>ARAŞTIRMA İNCELEME
25 Temmuz 2009 Cumartesi - 05:05

Bosna’da Zaman (V)

Ahmic’den hüzünle ayrılıp Travnik’e doğru yol alıyoruz. İsmi “otluk” anlamına gelen Travnik, Osmanlı devlet adamlarının ve vezirlerinin yetiştirildiği medreselere sahip. Travnik^te 19 Osmanlı vezirinin türbesi var. Bu nedenle Travnik’e vezirler şehri de denmektedir.

Bosna’da Zaman (V)

TRAVNİK’TE OSMANLI DAMGASI
Ahmic’den hüzünle ayrılıp Travnik’e doğru yol alıyoruz. İsmi “otluk” anlamına gelen Travnik, Osmanlı devlet adamlarının ve vezirlerinin yetiştirildiği medreselere sahip. Travnik^te 19 Osmanlı vezirinin türbesi var. Bu nedenle Travnik’e vezirler şehri de denmektedir. Şehrin nüfusu 70 bin. Tam bir Karadeniz tabiatıyla iç içeyiz. Dağın yamaçlarında birbirinden güzel evler. Evlerin çatıları şiddetli kıştan ve kardan dolayı çok dik yapılmış. Bizim Erzurum’dan daha karlı ve soğuk kış yaşayan başka bir şehir olmamasına rağmen, evlerin çatıları düşük eğimli. Malzemeden mi kâr etmek mi, bir alışkanlık mı, bilmem ama, bizim çatıların birçoğunda tek kale maç yapmak mümkün.
ELÇİ İBRAHİM PAŞA MEDRESESİ
Travnik’’in girişinde önce, 1805’te yapılmış Elçi İbrahim Paşa Medresesi’ni ziyaret ediyoruz. Bir İslam medresesi... Bu medrese savaşta bile eğitimine ara vermemiş. Aynı anda 100’ü kız 100’ü erkek 200 öğrenci eğitim görebiliyor. Medresenin geniş avlusu, bizim Çifte Minareli Medrese gibi avlunun kenarlarında derslikler var. Osmanlılar döneminde medresede ders veren âlimlerin yazdığı el yazması kitaplar teşhir ediliyor. Kızların eğitim gördüğü medrese ziyarete açık değil. Avlunun duvarlarında burada eğitim almış öğrencilerin fotoğrafları var. Biz de Cuma namazı için abdestimizi burada alıyoruz.
SULTAN FATİH’İN SU İÇTİĞİ KAYNAK..
Medreseden şehrin içine doğru ilerleyince Elçi İbrahim Paşa Kalesi sizi karşılıyor. Bu kalenin dibinden Fatih Sultan Mehmet’in de su içtiği Göksu ırmağı doğmakta. Göksunun çıkış noktasına varıp biz de Sultan Fatih’in su içtiği noktadan su içiyoruz. Hemen 50 metre aşağıda suyun üzerinde bir değirmen dolabı dönmekte… Yosun tutmuş dolap beni Yunus’a götürüyor:
“Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır, inilerim.”
BİR FOTOĞRAF KARESİNE 7 CAMİ SIĞDIRMAK MÜMKÜN MÜ?
Travnik`te camilerinin sıklığını anlatmak için “Bir fotoğraf karesine 7 cami minaresini sığdırabilirsiniz!” diyorlar. Gerçekten de şehir bir Osmanlı albümü gibi, sayısız türbe ve camiye sahip. Birçok camide ve türbede Fatih Sultan Mehmet’in insan hakları beyannamesi olacak nitelikte fermanı var. Ferman kısaca, her dinden ve milletten insanın şehirde güvenli ve huzur içinde yaşamaları gerektiğini ilan etmekte.
ALACA CAMİSİNDE CUMA NAMAZI
Travnik caddelerinde kısa bir gezintinin ardından Cuma namazını 16. yy’da Nazır Hasan Paşa’nın yaptırdığı Alaca Cami’de kılmaya niyetleniyoruz. Altında dükkânlar, yanında küçük bir derenin ve güzel bir çeşmenin bulunduğu caminin ilk yapıldığı günden günümüze kadar orijinalliğini koruyan minaresi taş duvardan yapılmıştır. Ayrıca caminin güzel görünmesi için iç ve dış duvarları çiçek figürleriyle süslenmiştir. Bundan dolayı da camii o günden sonra Alacalı Cami olarak anılmaya başlamıştır.
 
 
TRAVNİK’TE TÜRK SEVGİSİ
Camide bir cenaze vardı. Öncelikle cenaze sahiplerine caminin avlusunda taziye verdik. Caminin avlusu çocuklarla ve gençlerle dolu... Avluda dini kitaplar satılıyor. Namazı kıldıran Hoca hutbesi, bir gün sonra 14. Yıldönümü anılacak olacak olan Sreblenica Katliamı’yla ilgiliydi. Hocanın kıraatı beni çok etkiledi. Cuma namazı çıkışı ve Travnik sokaklarında çocuklar sizin Türk olduğunuz anlayınca etrafınızı sarıp sizle sohbet etmek istiyorlar. Biz de namazı beraber kıldığımız birkaç çocukla sohbet ettik, çocukların ismi Muhammet, Ahmet, Hamza gibi isimlerdi. Çocukların bazısı da sohbetten sonra bahşiş beklentisinde…
OSMANLI RUHUNU YAŞATAN ŞEHİR
Yürüyerek kaleye çıkıyoruz. Kaleye dik bir uçurumun üzerine yapılmış ince taş bir köprüden geçerek ulaşıyoruz. Kaleden bütün Travnik görünüyor. Yemyeşil ve şirin… Cami minarelerini saymakla yorulursunuz. Kalenin içinde küçük bir müze var. Halkın folklorunu yansıtan araç ve gereçler, kıyafetler sergileniyor. Kalede hepimizi kahkahaya boğan tatlı bir olay yaşıyoruz:
GÜZEL’İN ŞAKASI
Abdurrahman Zeynel ve yanındakiler kalenin müze (kule) kısmına girdiklerinde Abdurrahman Zeynel yüksek sesle: “Esselamunaleyküm Ey Ecdad!” diye seslenir. Bu arada onlardan daha önce ve habersiz kalenin kulesine çıkmış olan Erdal Güzel karanlıkta, onlara gözükmeksizin, muzipçe ve gür bir sesle: “Ve aleykümselâm torunlarım!” deyip kapıyı bunların arkasından kilitlemez mi? Abdurrahman Zeynel ve yanındakiler bir an ürperir, heyecanlanırlar ve bu olay gezimizin halen anlatılan nadir neşelerinden biri olur.
TRAVNİK’TE TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜ
Bahçelerinden sarmaşık güller ve zakkum ağaçlarının sokaklara taştığı evlerin önünden yürüyerek Göksu’nun yanında o dertli dolabın karşısındaki bir lokantada, açık havada köfte ve baklavamızı yiyoruz. Bir müddet sonra şiddetli bir sağanak yağış başlıyor. Neyse ki masalarımızın üzerinde geniş çadır gölgelikler var. Yemeğin ardından her zamanki gibi kıtlama kahvemizi içip otobüsümüze geri dönüyoruz.
Travnik’in peyniri ve pastırması meşhur. Travnik ayrıca Nobel ödüllü yazar Andric'in doğduğu şehirdir.
BAŞÇARŞI’DA SANAT İKLİMİ
Üçüncü günün öğleden sonrası yine Saraybosna’dayız. Dönüş yaklaştığı için hediyelik ve hatıra eşyalardan alıyoruz. Bakırcılar çarşısı, Başçarşının kendimi en rahat hissettiğim yeri. Esnafın hemen tamamı Müslüman ve mütebessim. Bu çarşıyı gezerken yine şiddetli bir sağanak başlamasın mı? Grubun serbest gezdiği bu saatte eşimle ben bir bakırcı dükkânında mahsur kalıyoruz. Yağmurdan dışarı çıkmak mümkün değil. Bakırcı bize üzülerek dükkânı kapatması gerektiğini ve az ilerdeki kafede oturabikleceğimizi söylüyor. Biz de dükkândan çıkarken “Akşamın hayrola!” diyoruz. O da “Allah razı ola, Allaha emanet!” diyor. Burada “günaydın!” yerine “Sabahın hayrola!” var. “Sabahın hayrola, akşamın hayrola, işin hayrola” dediğinizde alacağınız cevap kafiyeli olarak “Allah razı ola!”dır. Ve ayrılırken de “ Allah’a emanet!”tir.
KEŞKE ERZURUM’U DA BİLSELERDİ
Bir Boşnak hanımefendinin işlettiği kafeye sığınıyoruz. Kahvemizi yudumlarken kafede bulunan üç hanımefendi benimle eşime bakarak, “birbirinize yakışmışsınız!” türünden mimikler yapıyorlar. On bir yıllık çifti belki de nişanlı sandılar! Başlıyoruz sohbete! Türk olduğumuzu öğrenir öğrenmez, “İstanbul, Bursa, Kastamonu?” diyerek hangi şehirden olduğumuzu öğrenmek istiyorlar. Birkaç gündür aynı soruya “Erzurum” cevabını verdiğimizde pek tanımadıkları için sustuklarından ve ailemizin de Bursa’da oturmasından hareketle bu defa cevabım “Bursa” oluyor. Sonrasını sormayın, gitsin! Çok mutlu oluyorlar ve Türkiye’deki tüm akrabalarını sayıyorlar; tanıdıkları ilçeleri, semtleri… Nilüfer, Çekirge, Kestel… Bir de fotoğraf çekiliyoruz beraber. Sonra çantalarından beyaz tülbentlerini başlarına takarak “hanıma, hanıma!” sözleriyle böyle daha hanım olduklarını, bir de böyle fotoğraf çekilmek istediklerini söylüyorlar.
SON GÜN: 11 TEMMUZ, SREBRENİCA VE TÜNEL
Bu bir yağmur olamaz, adeta gökler ağlıyor. Gökten sicim gibi gözyaşları akıyor. 11 Temmuz, Srebrenica katliamının 14. Yıldönümü… Türkiye’den heyetler gelmiş, herkes Srebrenica’ya akın ediyor. Biz gitmek istiyoruz; ama gidemiyoruz. Çünkü Srebrenica, Sırp bölgesinde kalıyor ve oraya ancak çok önceden özel izin alarak girilebiliyor.
YASİNLER, FATİHALAR, DUALAR VE AMİNLER…
Rehberimizi Ahmet, her 14 yıldır, yazın ortası olmasına rağmen her 11 Temmuz’da böyle şiddetli yağmur yağdığını söylüyor. O gün Bosna-Hersek’in hiçbir yerinde müzik yayını yapılmıyor, arabalar korna çalmıyor, kimse eğlenceli bir şarkı mırıldanmıyor, yüksek sesle konuşmuyor. Göklerde ve yerde büyük bir yas havası ve sessizlik var. Srebrenica’da okunan Yasinler, Fatihalar, dualar, Srebrenica’da kopan çığlıklar, yakarışlar sokaklarda, caddelerde, iş merkezlerinde, şehrin her yerinde hoparlörden veriliyor. Bosna’nın her yeri mahşeri yaşıyor.
BOŞNAKLARIN ÖZGÜR DÜNYAYA AÇILAN PENCERESİ
Yine hüznü yüreğimize gömerek bu sefer de, 1300 gün kuşatılan, dış dünyayla bağlantısı koparılan Saraybosna’ya hayat vermiş, Sırp mevzileri arasından, uluslararası havaalanının altından Boşnakların özgür dünyaya açılan penceresi olmuş “Tünel”e gidiyoruz.
Tünel 800 metre uzunluğunda, bir metre eninde ve 1.60 metre yüksekliğinde. Tünel havaalanın doğusunda küçük bir evin içinden başlatılmış. Bu ev aynı zamanda Bosna-Hersek ordusunun karargâhı olmuş.
BOŞNAKLARIN HÜRRİYET TÜNELİ
Büyük bir gizlilik içerisinde yürütülen tünel kazım işlemleri, 4 ay 4 günde tamamlanmış. 24 saat aralıksız devam eden tünel kazma işlemleri 3 vardiya olarak devam etmiş. Tünel kazımı sonrasında Saraybosna, Butmir, İgman ve Bosna Hersek Özerk bölgeler arasında irtibat sağlanmış. İlk gece 12 ton askeri malzeme geçişi sağlanmış. Birçok askeri birliğe takviye asker dağıtımı da buradan yapılmış. Rehberimiz Ahmet’in söylediğine göre bu tünelden geçirilen en önemli yardımlardan biri de keçi. Keçiler az yer; ama bol süt verirler. Keçi demek, ucuz ve bol miktarda süt ve peynir demek!
KAHRAMAN SİDA KOLAR TEYZE..
Büyük komutan, bilge kral Aliya İzzet Begoviç’in savaşı yönettiği demir koltuk da bu evde.
Saraybosna’daki evini Bosna Hersek Ordusu’na karargâh olarak vererek Sırplara karşı kazanılan zaferde büyük pay sahibi olan Sida Kolar nine, savaş sonrasında da şehre ziyarete gelen misafirleri evinde ağırlamaya devam ediyor. Biz evdeyken Sida Kolar nine rahatsızdı, uyuyordu.
TÜNEL GÜZERGAHINDAKİ MÜZE EV
Yer altı tünelinin geçtiği bu ev, savaşın sona ermesinin ardından müze olarak kullanılmaya başlanmış. Kolar ailesi tarafından restore edilerek müze haline getirilen binada tünel kazmak için kullanılan kazma, kürek, el arabası, içlerine yiyecek taşınan çuvallar, savaş malzemeleri, askeri elbiseler sergileniyor. Ayrıca evin bir odasında gelen ziyaretçilere savaşı anlatan 20 dakikalık film izlettiriliyor.
“ÖLMEDİK YAŞIYORUZ”
Bosna-Hersek’te tabiat, çağlayan sular, yemyeşil dağlar bir şarkı söylüyor: Ölmedik, yaşıyoruz.
Bosna, diken bahçesinde yeşeren nazenin tomurcuk, gül!
Ayrılık vakti geldiğinde yüreğimden bir ırmak akıyor kor dudaklarıma:
Bosna’da zaman, bu zaman değil
Akrebi dağlardır zamanın burada
Kulak ver toprağa, iyice eğil
Tohumlar açar kanayan yarada…
Uçağımıza ıslak gözlerle mendil sallayan İgman dağları ve Sarayova sabrı, izzeti ve vakarı bize fısıldamakta…
 
   SON

 
 
Kur’an Eğitimi ve Yaz Kur’an Kursları
YORUMLAR
Toplam 4 yorum var, 4 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
DADAŞIM.COM 4 Ağustos 2009 Salı 09:46

Eline kalemine gönlüne sağlık be reis... çok çok hoş bir yazı dizisi oldu. Keşke biraz da sürseydi ama her güzel şey gibi bununda bir sonu var elbette. teşekkür ediyoruz sayın yazar

Yorumu oyla      6      4  
Melih Karakuzu 27 Temmuz 2009 Pazartesi 16:21

Murat Bey merhabalar, Yazinizi sonuna kadar zevkle okudum.Gezi sirasinda 11 Temmuz gunu (sagnak yagmur baslamadan evvel) sizin grubunuza Bascarsi'da Sebil yakininda rastlamistim.Avukat Fahrettin Aksakal ve Avukat Tuncer Aktas abiler ve ailesi ile gorusmek uzere Kolobara kafteryasinin bahcesine gidiyorduk. Sizin Bakirci dukkaninda mahsur kaldiginiz sirada bizde Aksakal ve Aktaş ailesiyle kahve icerken cay bahcesinde bir sure mahsur kaldik. Ben aylardir Bosna'da bulunuyor olmama ve yazinizda anlattiginiz yerlerin tümünü defalarca gezmis olmama ragmen yazinizi zevkle okudum. Ancak bu kadar guzel anlatilabilirdi Bosna. Tabi anlatim ve karsilastirmalar Erzurum perspektifinden olunca daha da bir yakindan ilgi duyuyor insan. Yazinizin Alperenler Tekkesiyle ilgili bölümünde "Fermanı elde edemediğim için üzgünüm." diye yazmissiniz. Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın poster olarak bastırdığı Ferman bende var ve sizin icin Agustos ayinda Erzurum'a gelirken getirebilirim.mkarakuzu@yahoo.com

Yorumu oyla      6      4  
dadaş vicdanı 25 Temmuz 2009 Cumartesi 19:14

Bende filiz hanım gibi, yazı dizinizi soluksuz okudum. teşekkür ediyoruz. Sayın Ertaş, bizim birde Kerkük'ümüz var. Nedense Batı trakya kadar önem bulmuyor. Kerkük'teki soydaşlarımız yıllardır zulüm çekiyor. Aslında oralara bir gitmek, onların seslerini de yansıtmak lazım. orada bir insanlık trajedisi yaşanıyor. Savunucuları yok, dayanakları yok. Bizim Bursa başta olmak üzere pek çok ilimizde Batı trakyadan gelen kardeşlerimiz, batı trakyada kalan türk kardeşlerimizin soydaşlarımızın sesini duyuruyor, vazifelerini yapıyorlar, onları kutluyoruz. ama Kerkükteki soıydaşlarımızın sesi olan yok. Oradaki kardeşlerimize de sahip çıkmak lazım. Ne dersiniz

Yorumu oyla      6      4  
filiz 25 Temmuz 2009 Cumartesi 12:48

yazı dizinizi çok beğendik devamını bekleriz. kaleminize sağlık .

Yorumu oyla      6      4  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Bosna’da Zaman (IV)
Boşnaklara savaş sırasında İslam ülkelerinden gelen insani ve askeri yardım, ...
Bosna'da Zaman (III)
Başçarşının orta yerinde Gazi Hüsrev Camii, külliyesi ve saat kulesi tüm ...
Bosna'da Zaman-2-
OSMANLI İZLERİ HALA CANLI VE HALA GÜZEL.. Otobüsümüz “Küçük Viyana” denilen ...
 
Bosna'da Zaman...
SUNUŞ: Araştırmacı Yazar Murat Ertaş, yeni yazı dizisinde, sınırları ötemizde, ...
Erzurumspor Sizi Ne Kadar İlgilendiriyor
Erzurumspor Sizi Ne Kadar İlgilendiriyor
 
ERZURUM GAZETESİ
YAZARLAR
Ali Kemal Koçak
Ali Kemal Koçak
Kibirli Siyaset Aktörleri ve AK Parti'nin Değişim İhtiyacı
Ahmet Göksan
Ahmet Göksan
Ayağın Sürünmesi
İzzet Fehmi Aksakal
İzzet Fehmi Aksakal
"Devlet Adamı” olmanın somut örneği: Vali Mustafa Çiftçi
Mahmut Akdağ
Mahmut Akdağ
Cumhurbaşkanımıza Minnettarız
Ö. Faruk Kayaalp
Ö. Faruk Kayaalp
Alan Var Alamayan Var ve Ayıp Hassasiyeti
Kadir Sabuncuoğlu
Kadir Sabuncuoğlu
‘Muhalif’
ERZURUM
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
ARŞİV
ANKET
Erzurum’da Belediyelerin Önceliği Ne Olmalı?

a.Kentsel Dönüşüm
b.Kent içi Ulaşım
c.Altyapı
d.Sosyal Belediyecilik
e.Kültür, Turizm ve Sanat
f.Sosyal Katılımcılık
g.Mahalle Kültürüne dönüş


Sonuçları göster Anket arşivi
FACEBOOK'TA ERZURUM GAZETESİ
TWITTER'DA ERZURUM GAZETESİ
Ana Sayfa Guncel Asayiş Siyaset Ekonomi Eğitim Kültür-Sanat Sağlık-Yaşam Spor Araştırma İnceleme Bölgeden
KünyeHakkımızda KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva