“100. Yılında Balkan Göçleri ve Balkan Vakıfları” konferansında, Balkanlarla bağlarımızın uzun bir geçmişe dayandığını anımsatan Rektör Koçak, şunları kaydetti:“Bu bağ bugün yaşadığımız topraklardan, Balkanlar’a doğru yalnızca bir göçün değil, yüzyıllarca o coğrafyayı etkileyecek bir yaşam biçiminin de taşınmasıdır.”dedi.
KOÇAK’IN SUNUMU
“Vakıf müessesesi hiçbir medeniyette, İslâm medeniyetinde olduğu kadar köklü ve hedefine uygun bir fonksiyona ve büyüklüğe ulaşmamıştır” diyen Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak’da, konuşmasında, “Osmanlı, eğitim ve sağlık başta olmak üzere sosyal hayatın hemen her alanında vakıf anlayışını ön plâna çıkarmıştır. Çünkü Osmanlı’da vakıf eserleri, hem dünya hem de ahret hayatını güzelleştiren birer hizmet vasıtası olarak görülmüştür. Öyle ki bu yolla, otuz bine yakını kayıtlı olmak üzere, çeşitli vakıflar kurarak insanların yanında diğer mahlûklara da hizmet edilmiştir. Anadolu’dan Balkanlara, Afrika’dan Yemen’e kadar Osmanlı toprağı hüviyetini kazanmış her coğrafya, güzel şehircilik anlayışından nasibini almıştır” değerlendirmesini yaptı.
BALKANLARLA BAĞIMIZ
Balkanlarla bağlarımızın uzun bir geçmişe dayandığını anımsatan Rektör Koçak, şunları kaydetti:“Bu bağ bugün yaşadığımız topraklardan, Balkanlar’a doğru yalnızca bir göçün değil, yüzyıllarca o coğrafyayı etkileyecek bir yaşam biçiminin de taşınmasıdır. İşte bu yıl, bu yaşam biçiminin vücuda getirdiği ata yadigârı hanların, hamamların, çarşıların, medreselerin, camilerin, çeşmelerin gureba evlerinin anlamca kutlandığı yıldır. Bu hizmetlerin hem kültür coğrafyamızda ve hem de yaşadığımız topraklarda, bugün de devamını sağlamak ve gelecek nesillere aktarmak en büyük vazifemizdir. Medeniyetimizin topraklara vurduğu birer perçin olan ve bizi bu toprakların tek sahibi kılan vakıf eserlerimizin yeniden ihyası bağlamında, bu haftanın kutlanması çok anlamlıdır.”
GÖÇ TRAJEDİSİ
ERVAK Başkanı Erdal Güzel, tarihçilerin, 1828 - 1829 Osmanlı -Rus Savaşı, Kırım Savaşı, 1877 - 1878 Rus Savaşı, 1912 - 1913 Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya Balkanlardan gelen Müslüman Türk göçmen sayısını yedi milyon olarak verdiklerini söyledi.
“İkinci dünya savaşından sonra Yugoslavya ve Bulgaristan’dan gelen iki milyon muhacir de bu rakama eklenince, dokuz milyon civarında bir göç hikâyesinden bahsedebiliriz” diyen Güzel, tarihçi McCarthy’in, 93 Harbi’nin genel bilançosunda Tuna ve Edirne vilayetlerinde yaşayan 500 bin kişinin katledildiğini, açlık ve hastalıktan öldüğünü belirtirken, muhacir sayısını ise 1 milyon 230 bin insan olarak verdiğini hatırlattı.
DÜNYA GÖRMEZDEN GELDİ
Göçler münasebetiyle bir anda nüfusu iki katına çıkan İstanbul’da, muhacirlerin, cami, medrese, tekke, zaviye ve derme çatma barakalara yerleştirilmeleri ve yaşadıkları zorlukların, ne yazık ki dünyaya insanlık dersi vermeye çalışanların kapsam alanlarına hiç girmediğini anlatan Güzel, Balkanlar’daki Türk vakıflarıyla ilgili de şunları kaydetti: “Bilindiği gibi Osmanlı Devleti bir vakıf medeniyetidir. Bu medeniyetin tüm örneklerini Balkanlarda ziyadesiyle görmek mümkündür. Köprü, su yolu, hamam, kervan saray, imaret, çarşı, değirmen, boyahane, buzhane, bedesten, dükkân gibi vakıf eserleriyle Balkanlar adeta donatılmıştır. Vakıf medeniyeti gibi insanlık adına olağanüstü güzel bir kültür mirasını bize bırakan Balkanlar’da, Kafkasya’da, Kosova’da, Ahıska’daki göçlerde canlarını veren, Anadolu gibi bir coğrafyayı yedi düvelin elinden alıp bize armağan eden ecdadımızı rahmet ve saygı ile anıyorum.”
Açılış konuşmalarından sonra Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Av. Özcan Pehlivanlıoğlu “100. Yılında Balkan Göçü”, Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sultan Murat Topçu ise “Balkanlarda Osmanlı Vakıfları” konulu birer konuşma yaptılar.